Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/173 E. 2022/289 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/173 Esas – 2022/289
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/173
KARAR NO : 2022/289

DAVA : Endüstriyel Tasarımla İlgili Kurum Kararının İptali,
Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 25/06/2021
KARAR TARİHİ : 04/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan endüstriyel tasarım ile ilgili kurum kararının iptali, endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış …markalarının sahibi olduğunu, davalı yanın 2020/07994 başvuru numaralı 53 ve 54 sıra numarasına haiz tasarım başvurularının, müvekkilinin “…” markaları bünyesinde yer alan “FORM” markasını da taşıdığını, davaya konu tasarımların “FORM” ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden müvekkil şirket markaları ve “FORM” markasını ihtiva eden tasarımlar karşısında yeni ve ayırt edici olmadığı, ancak bu husustaki itirazlarının kurum tarafından kabul edilmediğini, müvekkilinin 1990’lı yıllardan beri “form” markalarının sahibi olduğunu, bu ibareyi içerir şekilde çok sayıda tasarım tescilinin de bulunduğunu, “form” markasının tüketiciler nezdinde bilinir ve tanınır hale gelmiş bir marka olduğunu, bu hususa ilişkin çok sayıda delili mahkeme dosyasına ibraz ettiklerini, diğer firmaların “form” markasının sahip olduğu bu imajdan hukuka aykırı bir şekilde yararlanmaya çalıştıklarını, “form” markasının tanınmışlığının mahkeme kararlarına da konu olduğunu ve mahkemelerce de tespit edilmiş olduğunu, müvekkiline ait tanınmış “form” markalarının bu şekilde benzer markalar ve tasarımlarda kullanılması halinde, tüketicilerin bu ürünleri de müvekkili …firmasının çıkarttığını düşünerek satın alabileceğini, bu durumun ise müvekkili markalarına zarar vereceğini, davalı şirket tasarımlarında da asli unsur olarak “FORM” ibaresinin yer aldığı ve bu ibarenin müvekkil şirketin “FORM” ibareli markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, gıda ürünlerinin ilgili tüketicilerinin ortalama kimseler olduklarını, müvekkili şirketin “FORM” ibaresini taşıyan markalarının çok uzun senelerden beri piyasada olması ve ciddi bir mali külfet yüklenilerek bu markaların tüketicilere tanıtılması sebebiyle bahse konu markanın yüksek ayırt edici bir niteliğe büründüğünü iddia ederek 2021/T-390 sayılı YİDK kararı iptali ve dava konusu 2020/07994-53,54 sayılı tasarımların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; 53 ve 54 tasarım nolu başvuruların, davacı ile yapılan görüşmeler sonucunda 24.06.2021 tarih ve saat 15.29 da geri çekilmiş olduğu işbu davanın bu geri çekme talebinden sonra açıldığını, bu nedenle davanın müvekkili firma yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve tasarım tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu tasarım başvurusunun 24.11.2020 tarih ve 353 sayılı Resmi Tasarımlar Bülteni’nde yayımlanan ilanına karşı davacı tarafça itirazda bulunulduğu, itirazları inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 17.05.2021 tarih ve 2021/T-390 sayılı kararı ile özetle; “2020 07994/36, 53 ve 54 sıra numaralı tasarımların tesciline “bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz” kullanımı iddiasıyla itiraz edilmiştir. Yapılan inceleme ve değerlendirmede; 2020 07994/36, 53 ve 54 sıra numaralı tasarımlar ile itiraza gerekçe gösterilen 2002 01533/1, 2002 01533/2, 2002 01680/1, 2002 01680/2, 2002 01776/1, 2002 01776/2, 2004 02317/1, 2004 02317/2, 2004 02317/3 ve 2006 00904/4 sıra numaralı tasarımlar genel izlenim itibariyle farklı görülmüştür. Ayrıca, 2020 07994/ 53 ve 54 sıra numaralı tasarımlar ile itiraz ekinde listelenen ve itiraza gerekçe gösterilen markalar genel izlenim bakımında farklı görülmüş olup bu tasarımlara “bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz” kullanımı iddiasıyla yapılan itirazın reddi gerekmiştir” şeklindeki gerekçeler ile davacı taraf itirazlarının reddolunduğu; eldeki davanın 60 günlük yasal süre içerisinde 25/06/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda / ek raporda özetle: dava konusu tasarım 53 ve 54 sıra numaralı tasarımlar ile davacı yanın işlem ve dava dosyasına dayanak yaptığı herhangi bir doküman arasında, dava konusu tasarımların yenilik ve ayırt ediciliğini ortadan kaldırır bir ilişkinin tespit olunamadığı, davaya konu tasarımda yer alan “REFORM” ibaresinin, davalı adına tescilli “FORM” ibaresinden farklı olduğu gibi “form” ibaresinin kavramsal karşılığına yönelik rapor kapsamında açıklanan nedenlerle, dava konusu ambalaj tasarımları aracılığıyla davacı yanın tescilli bir fikri mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönünde bir kanaate varılamadığı, bununla birlikte mutlak yenilik ilkesi çerçevesinde yapılan araştırmalarda dava konusu her iki tasarımın da bizzat davalı tarafça, başvuru tarihinden çok daha önceki bir sürede kamuya sunulmuş oldukları, bu nedenle her iki tasarımın da yenilik kriterine haiz olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun/ ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir tasarımın sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Yenilik ve ayırt edicilik” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 56. maddesi;
“Tasarım yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olması şartıyla bu Kanunla sağlanan haklar kapsamında korunur.
Birleşik ürünün parçasının tasarımı, aşağıdaki şartları taşıyorsa yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir:
a) Parça birleşik ürüne takıldığında, birleşik ürünün normal kullanımında görünür durumda olmalıdır.
b) Parçanın görünür durumda olan özellikleri, yenilik ve ayırt edici nitelik şartlarını karşılamalıdır.
Bu maddede yer alan normal kullanım; bakım, servis veya onarım işleri hariç olmak üzere, son kullanıcı tarafından kullanımı ifade eder.
Bir tasarımın aynısı;
a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce,
b) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce,
dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir. Tasarımlar sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa aynı kabul edilir.
Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim;
a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce,
b) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce,
kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir.
Ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır.” şeklindedir.
Aynı Kanun’un “Kamuya sunma” başlıklı 57. maddesi ise;
“Kamuya sunma; sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım, tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar. Tasarımın gizlilik şartıyla üçüncü bir kişiye açıklanması kamuya sunma sayılmaz.
Koruma talep edilen bir tasarım, başvuru tarihinden veya rüçhan talebi varsa rüçhan tarihinden önceki on iki ay içinde tasarımcı veya halefi ya da bu kişilerin izni ile üçüncü bir kişi tarafından veya tasarımcı ya da halefleri ile olan ilişkinin kötüye kullanımı sonucu kamuya sunulması hâlinde bu açıklama tasarımın yeniliğini ve ayırt edici niteliğini etkilemez.” şeklindedir.
6769 sayılı SMK’nın 58. maddesine göre tasarım sahibi, kendi tasarımına kıyasla ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlara karşı bu kanundan doğan haklarını kullanabilir. Koruma kapsamının değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır.
Bir tasarımın yeni olabilmesi için, onun aynısının, tescil tarihinden evvel dünyanın her hangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması gerekmektedir. Tasarımların aynı olup olmadığının tespiti için yapılacak benzerlik testinde; aynı izlenimi uyandırma, aynı etkiyi yapma, karıştırılma tehlikesi veya olasılığı incelenemez. Bunlar ikinci aşamaya yani ayırt edicilik tetkikine aittir. Tasarımın yeniliği yoktur diyebilmek için, hükümsüzlüğü istenilen tasarımın, önceden kamuya sunulan (faydalı model, marka ve) tasarım belgelerindeki tasarımlar ile aynı olması şarttır. Terkini talep edilen tasarım öncekinden sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa aynı kabul edilecektir. Yenilik önceki tasarıma göre belirlenecektir. Aynı kabul edilmeye engel olamayan küçük ayrıntılarda farklılık hâkimin takdirine göre belirlenecektir. Burada şu ölçü verilebilir; fark, aynı olmayı ortadan kaldırmıyor, mevcut önceki tasarım görünümünü sürdürüyor, fark sadece mevcut görünüme, yani mevcut tasarıma ek, onda bir değişiklik, ondan bir sapma niteliği taşıyorsa, yani farklılık o (mevcut tasarım) esas alınarak ondan hareketle yapılmışsa küçüktür. Bunun dışında kalan farklar ise büyüktür. Yenilik ne özgünlük, ne eşsizlik, ne estetiğe sahip bulunma, ne de estetiğin ve kalitenin basamağıdır.
Başvurusu yapılan bir tasarım yenilik testini geçebilirse ikinci olarak ayırt edicilik incelemesine tâbî tutulur. Bu test bir kıyaslama incelemesidir. Bir tasarımın ayırt ediciliğe sahip bulunması demek, bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile kıyaslanan tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılık bulunması demektir.
Bilgilenmiş kullanıcı ise, tasarımı kullanarak bilgi sahibi olmuş, tasarımı tanıyan, deneyim sahibi kullanıcı demektir. Bilgilenmiş kullanıcı ara veya nihaî tüketicidir. Ancak asla bir uzman değildir. Mahkememiz de bilgilenmiş kullanıcı konumunda bulunan ilgililerin katılımıyla oluşturulmuş bilirkişi heyetinden mütalâa almıştır.
Kıyaslama, tescili istenen tasarım ile kıyaslanan tasarımların tam karşılaştırılması ve değerlendirilmesidir. Ayırt edici niteliğin incelenme ve değerlendirilmesinde, birbirleri ile kıyaslanan tasarımların ilke olarak farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilmesini ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğunun göz önüne alınmasını emredici bir ifadeyle istemiştir. Bilgilenmiş kullanıcının fark edebileceği değişiklikler ise daima göz önünde tutulmalıdır.
Seçenek özgürlüğü ibaresiyle kastedilen, tasarımcıya tasarımına ayırt edicilik vermesi için bir serbest hareket alanının bulunmasıdır. Bunun değerlendirilmesi nesnel olup kişiden kişiye değişmez. Bu nesnel değerlendirmede tekdüze özellik ve nitelikler göz önünde tutulur. Bazı biçimler (=görünümler) nesnenin işlevine sıkı surette bağımlıdırlar. Böyle tasarımlarda tasarımcının hareket alanı pek dardır. Meselâ, bir otomobilin, ütünün ve şişenin şekli gibi. Her otomobil, ütü ve şişe birbirine benzer. Ayırt edicilik için tasarımcının muhakkak nesnenin işlevine ters düşen tasarımlar geliştirmesi beklenemez. Dolayısıyla işlevin yerine getirilebilmesi için zorunlu olan alan dışında yapılabilecek olan tasarımların korunması mümkün olabilecektir. Seçenek özgürlüğünün hiç bulunmadığı hâllerde ise tasarım zaten korunamaz.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

DAVA KONUSU DAVALI TASARIMI İTİRAZA GEREKÇE TASARIMLAR
2020 07994 sayılı tasarım 2002 01533/1 sayılı tasarım
36 nolu tasarım 2002 01533/2 sayılı tasarım
53 nolu tasarım 2002 01680/1 sayılı tasarım
54 nolu tasarım 2002 01680/2 sayılı tasarım
2002 01776/1 sayılı tasarım
2002 01776/2 sayılı tasarım
2004 02317/1 sayılı tasarım
2004 02317/2 sayılı tasarım
2004 02317/3 sayılı tasarım
2006 00904/4 sayılı tasarım

Davacı Yanın İşlem Ve Dava Dosyasına Dayanak Örnek Markaları
…FORM+şekil, …FORM LİGHT+şekil, Form Plus, FORM YE FORMDA KAL, FORMDAKAL, Formda Kal+şekil, FORM+şekil, FORMPUAN, Form Extra, Form+, …FORM, FORM EXTRA, FORM PLUS

Bilirkişi raporunda da izah edildiği üzere; davacı yana ait önceki tarihli tasarım ve marka tescil görselleri ile dava konusu tasarım başvurularının, bütünsel şekli unsurları ve nihai görünümleri itibarı ile birbirleri ile herhangi bir benzerlik taşımadıkları, esasen davacı yanın da itirazlarının temelini tasarımların ve markaların görsel anlamdaki benzerliklerinin değil, davacı yanın tasarım ve markalarında yer alan “FORM” ibaresinin dava konusu tasarımlarda “REFORM” şeklindeki kullanımından kaynaklı bir fikri mülkiyet hakkının izinsiz kullanımı iddiasının oluşturduğu, dolayısıyla salt sözcük unsurunun kullanımından kaynaklı bu iddia kapsamında dava konusu tasarımların görsel anlamda, davacı tasarım ve marka görselleri karşısında yenilik ve ayırt edicilik kriterine haiz olduğunun tereddütsüz bir şekilde söylenebileceği anlaşılmaktadır.
Eldeki davada temel çekişme noktası dava konusu tasarımlarda davacı adına tescilli “FORM” markaları ile benzer olduğu iddia olunan “REFORM” kelimesinin kullanılmış olunmasıdır.
SMK m. 68/5 düzenlemesi uyarınca fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımı gerekçesiyle tasarımın bir kısmına yapılan itirazın kabul edilmesi hâlinde sadece o kısmın tescili hükümsüz kılınması mümkün olup kısmi hükümsüzlük sonucunda tescilin devamı için, kalan kısmın koruma şartlarını sağlaması ve tasarım kimliğini muhafaza etmesi gerekmektedir.
Bu düzenlemenin temel hareket noktası, sınai mülkiyet hakkına tecavüzdür. Hal böyle olunca davacının tasarım başvurusuna konu ettiği ambalaj tasarımındaki “FORM” ibaresinin davalının tescilli markaları ile iltibas yaratıp yaratmadığı ve bu durumun davalının tescilli markalarından doğan hakları ihlal eder bir sonuç oluşturup oluşturmayacağıdır.
Dava konusu tasarımda yer alan sözcük unsurları incelendiğinde, tasarımdaki esas markasal unsurun “… TEA” ibaresi olduğu, bu ibarenin davacının lider/çatı markası olduğu, yine tasarım üzerinde “WELLTEA COLLECTION” ibaresinin ikincil markasal unsur olarak kullanıldığı, bunların yanı sıra ise İngilizce “yeniden biçimlendirme, yeniden şekillendirme” gibi anlamları da bulunan “REFORM” sözcüğünün da ambalaj üzerinde ön plana çıkartılarak kullanıldığı; bu unsurlar dışında ise ambalaj üzerinde ürün içeriğinde dair bilgilendirmeler içerir sair ek sözcük ve şekil unsurlarına yer verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı yanın iddialarının temelinde, dava konusu tasarım ambalajında kullanılan “reform” ibaresinin, müvekkili adına tescilli “form” markası ile karıştırılabilecek düzeyde benzerlik taşıdığı ve bu durumun ise tüketiciler nezdinde yanılgı oluşturacağından dava konusu tasarımda, bu ibarenin kullanımının haksız bir şekilde müvekkili markalarından yararlanma sonucunu doğuracağı hususu yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamına göre; “FORM” ibaresinin gıda ürünlerindeki bu algısının yanı sıra sahip olduğu anlam temelinde sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme, sağlıklı olma, zinde olma, formda kalma kavramları yer aldığından gıda ürünlerinin birçoğu açısından (süt ve süt ürünleri, sağlıklı beslenmeye yönelik lif içerikli ürünler, takviye gıdalar, nutrasötik ürünler vs) tüketiciye mesaj verme kaygısı ile kullanılan ve ayırt ediciliği zayıf olan bir ibare olduğu, bu ibarenin özellikle gıda ürünlerinde ticaret hayatında birbirlerinin sınırlarını ihlal etmediği müddetçe herkesçe kullanılabilir orijinal olmayan, yaratılmamış, yaygın kullanımı bulunan bir sözcük unsuru olduğu; davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren firmalarca dürüstlük kurallarına uygun ve markanın asli unsuru olarak ifade edilemeyecek, ilgili sektörün koşullarına uygun olacak şekilde tali/yardımcı unsur olarak “FORM” ibaresinin kullanımının her koşulda davacı markaları ile ilişkilendirileceğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı; dava konusu ambalaj ürünlerinin kullanılacağı anlaşılan “meyve/bitki çayları” açısından da, ortalama dikkat, özen ve bilgi seviyesine sahip makul düzeyde zekadaki herhangi bir tüketici/nihai kullanıcının, dava konusu ambalaj üzerinde yer alan “form” şeklinde bir ibare görse dahi bu ibareye yükleyeceği yegane anlam, ürünün diyetetik niteliğe sahip bir çay ürünü olacağı yönündeki algı olacağı; halk arasında zayıflama çayı olarak bilinen form çayları da aslında birer bitki çayı olduğu, form bitki çaylarının zayıflamaya doğrudan bir etkisi olmamakla birlikte dolaylı etkilerle zayıflamaya yardımcı oldukları, zayıflama çayı olarak bilinen bu çayların içinde yer alan bitkilerin kan dolaşımını arttırarak metabolizmayı hızlandırma ve sindirim sistemini düzenleme gibi etkileri sayesinde zayıflamaya yardımcı olduğu; özellikle “çay-bitki çayı” ürünlerinde “form” ibaresi ile karşı karşıya kalan tüketicinin, bu ibareyi, sair nitelikteki gıda ürünlerine göre çok daha somut bir şekilde çay ürününün bir cinsi, vasfı, özelliği ile ilgili olarak algılayacağı; böyle bir durumda ise tüketicinin “FORM” ibaresinden kaynaklı ürünü tercih etmesi, bu ibarenin markasal niteliğinden kaynaklı değil, ürün içeriğinin sağlayacağı fayda temelli olacağı, somut uyuşmazlık konusu markada kullanılan ibarenin “form” değil “reform” kelimesi olduğu; sonuç olarak dava konusu tasarımın kullanılacağı ambalajların gıda sektöründe yer alan çay/bitki/meyve çayı ürünleri için tasarlandığının anlaşılabildiği, bununla birlikte ilgili tasarımın nihai kullanıcısı olarak kabul edilebilecek tüketiciler nezdinde, dava konusu ambalajdaki gibi bir kullanımın, davacı markalarının izinsiz kullanımı şeklinde algılanma ihtimalinin bulunmayacağı, mezkur kullanım “form” ibaresinden farklı olarak “reform” şeklinde olduğu gibi “form” ibaresinin yukarıda yer verilen kavramsal karşılığı itibariyle, ilgili tüketici nezdinde güçlü bir markasal algı dahi yaratmayan ve ürünün doğrudan niteliğini/özelliğini belirtir bir algı yaratma ihtimali çok daha kuvvetli olan bir sözcük unsuru olduğu gözetildiğinde, dava konusu ambalajdaki mezkur kullanımın “bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımı” olarak da değerlendirilemeyeceği, dava konusu tasarımların yenilik ve ayırt ediciliğini ortadan kaldırır başkaca hiçbir dokümanın da dosyada mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan mutlak yenilik kriteri çerçevesinde kamuya açık veritabanları üzerinden yapılan araştırmalarda ise dava konusu 02.11.2020 başvuru tarihli bu tasarımlardan 54 sıra numaralı tasarımın, bizzat davalı tarafça 01.07.2019, 19.03.2019 tarihli Facebook Sosyal Medya hesabı üzerinden gerçekleştirilen paylaşımlarda kamuya arz edildiği; 53 sıra numaralı tasarımın da bizzat davalı tarafça yine 27.08.2019 tarihli Facebook Sosyal Medya hesabı üzerinden gerçekleştirilen paylaşımda kamuya arz edildiği; her iki tasarımın da davalı taraf Facebook hesabında 17.02.2019 tarihli paylaşıma konu görselde raflarda sergilendiği; bahsi geçen paylaşımların tamamının, dava konusu tasarımın başvuru tarihinden daha önceki ve yine 1 yıllık hoşgörü süresinden daha eski tarihli kamuya sunumları göstermekte olduğundan, her iki tasarımın da yenilik kriterine haiz olmadıkları anlaşılmış; yenilik kriteri bulunmadığından davanın bu yönden davanın kabulüne karar verilerek TPMK YİDK’nın 2021/T-390 sayılı kararın iptaline, davalıya ait 2020/07994-53, 54 nolu tasarımların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın 2021/T-390 sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait 2020/07994-53, 54 nolu tasarımların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.490,10-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/10/2022

¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 127,10-TL
GİDER AVANSI :2.363,00-TL
TOPLAM :2.490,10-TL