Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/17 E. 2021/424 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/17
KARAR NO : 2021/424

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 26/07/2016
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” markalarının sahibi olduğunu, söz konusu markanın Türkiye’de Pazar lideri, Avrupada ilk üç içerisinde olduğunu, markanın “gen” ibaresinin “…” sözcüğünden, “power” ibaresinin ise gücü temsilen kullanıldığını, davalının “… energy” markasının müvekkili markaları ile benzerlik gösterdiğini, davalının bundan başka başvurularında da “… power” ibaresini kullandığını, bu durumun müvekkilinin … markalarının serisi gibi algılanmasına neden olacağını, davalının daha önce “… power” şeklinde başvuru yaptığını, bu başvuruya ilişkin itirazlarının kabul edildiğini, markalar arasında ayırt edilemez düzeyde benzerlik olduğunu, “power” ve “energy” ibarelerinin eş anlamlı olduğunu, davalının, müvekkili tanınmış markalarından yararlanmak istediğini, davalının daha önce distribütörlüğünü yaptığını, bu nedenle başvurunun kötüniyetli yapıldığını, davanın kabulüne karar verilmesini, YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili şirketin çok köklü, güvenilir ve saygın bir firma olduğunu, kimsenin tanınmışlığına ihtiyacının bulunmadığını, müvekkilinin asli faaliyet alanlarından biri olan enerji sektöründe kullanmak için bu ibareyi seçtiğini, “…” ibaresinin ingilizceki “jeneratör” sözcüğü olan “…” ibaresinden esinlenilerek kullanıldığını, müvekkilinin benzer şekilde yaptığı tüm başvuruların da davacı itirazlarına rağmen tescil edildiğini, yine sektörde “…”, …” gibi tescilli markaların bulunduğunu, işbu başvurular öncesinde davacı firma ile muhtelif defalar görüştüklerini ve davacı firmanın da onayını aldıktan sonra tescil süreçlerinin yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 14/11/2017 tarih ve 2016/295 E. 2017/362 K. sayılı karar ile; taraf markaları kapsamında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olmadığı, aynı KHK’nın 8/4 maddesinin somut uyuşmazlık açısından uygulanabilir bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötüniyetli bir başvuru olduğu iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurarak dilekçesiyle, müvekkili şirket hakkında 25.10.2017 tarihinde iflas kararı verildiğini ve tasfiye işlemlerinin devam ettiğini, yargılama sırasında iflas idaresi oluşturulması karşısında iflas idaresinin davadan haberdar edilmesinin ve taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesinin gerektiğini, ancak dosya kapsamında iflas idaresine usulünce tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanmadığını, İİK’nın 194. maddesinin uygulanmamasının hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun kendi içinde çelişkili bulunduğunu, taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

Ankara BAM 20. HD’nin 11/12/2020 tarih ve 2019/722 E. 2020/1135 K. sayılı ilamıyla;
”Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 2004 sayılı İİK’nın 194. maddesi uyarınca acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra davaya devam olunabilir. Somut olayda da, ilk derece mahkemesinin karar tarihi olan 14.11.2017 tarihinden önce 25.10.2017 tarihinde Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince davacı Şirketin iflasına karar verilmiştir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince ikinci alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığı araştırılarak, yapılmamış ise ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar davanın durmasına karar verilmesi, şayet ikinci alacaklılar toplantısı yapılmış ise, bu takdirde iflas idaresi davadan haberdar edilip bu şekilde yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle ”Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 14/11/2017 gün ve 2016/295 E. – 2017/362 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/17 E. Sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce Ankara BAM 20. HD’nin 11/12/2020 tarih ve 2019/722 E. 2020/1135 K. sayılı ilamı doğrultusunda Ankara Batı Adliyesi İflas İdaresi Müdürlüğüne müzekkere yazılarak 2017/7 iflas numaralı dosyasında yapılan ikinci alacaklılar toplantısına ait tüm bilgi ve belgeler celbedilmiştir.
05/03/2021 tarihli cevabi yazının tetkikinden; ikinci alacaklılar toplantısının 12/10/2020 tarihinde yapıldığı; üzerinden 10 günlük sürenin geçtiği, belirlenen iflas idare memurlarının Av. ….’a vekaletname verdiği ve vekaletnamesinin dosya içinde bulunduğu böylece taraf teşkilinin sağlandığı, İstinaf kaldırma kararındaki eksikliğin giderildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;

Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; başvuru konusu 2015/03367 sayılı … ENERGY ibareli başvurunun 07. sınıftaki emtiaları kapsayacak şekilde başvuru konusu edildiği ve yapılan ilk incelemelerin ardından ilanına karar verildiği, söz konusu ilana karşı işbu dosyanın davacısı tarafından önceki tarihli bir kısım tescilli markalara dayalı şekilde itiraz edildiği ancak yapılan itirazların tamamının reddedildiği görülmüş, bu karar üzerine itiraz sahibinin bir kez daha yaptığı itirazlar sonucunda verilen YİDK kararında ise özetle; “2015/03367 başvuru numaralı ve “… energy” ibareli başvurunun yayınına yapılan itirazın incelenmesi sonucunda, markalar kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2000/02347, 2008/05576, 2007/70138, 2012/35385, 2012/106104, 2011/38055, 2013/79415, 2013/84642, 2013/100598 sayılı markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığı, ilgili markaların tanınmışlık düzeyinin de bu keyfiyeti değiştirmeyeceği” gerekçeleriyle itirazların reddine karar verildiği, YİDK kararının davacı Şirkete 26/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 26/07/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının 8/1-b, 8/4 ve 35 maddesi gereğince yapmış olduğu itirazın reddi ile ilgili verilen YİDK kararının iptal şartlarının ve hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesinde; “Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş ….bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş …markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise,…halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş……marka ile ilişkili olduğunu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilmez” ifadelerine yer verilmiştir.
Madde metninde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesi kavramları açıklanmamıştır. Ancak iltibas olgusu kaynak AB ülkelerindeki marka mevzuatları arasındaki uyumun sağlanmasıyla ilgili 1989/104 nolu direktifle uyumlu olarak iltibas tehlikesini de içine alacak derecede genişletilmiştir.
Uygulamada ve doktrinde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesinin belirlenmesinde bazı kriterlerden hareket edilmesi önerilmektedir. Bunlardan birincisi görsel, biçimsel, anlamsal ve sescil benzerlik, ikincisi tescili istenilen işaret ile buna engel olduğu düşünülen marka veya işaretin bütünsel anlamda potansiyel tüketiciler üzerinde bıraktığı genel intiba, üçüncüsü tescili istenilen işaretin bir diğer marka veya işareti andırıp andırmadığı, dördüncüsü markanın kullanılacağı ürün veya hizmetin ekonomik değeri ile bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyi, nihayet beşincisi alıcı grubunun markanın kullanılacağı ürün veya hizmetleri aldıkları sırada gösterecekleri muhtemel dikkat, ihtimam ve özenin derecesidir. Esasen tüm bu unsurların belli bir olayda hep birlikte ve aynı anda mevcut olması da şart değildir. Bunlardan biri veya bir kaçının bulunması hallerinde, somut olayın özelliklerine göre markalar arasında KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında bir iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek bir benzerlikten bahsetmek mümkün olabilecektir.
Başvuru ve önceki markaların benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile itiraza mesnet markanın doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır.
Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, ‘söz görünümden daha yüksek sesle konuşur’ ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur.(BENTLY, Lionel/SHERMAN, age. Sh. 817-818) Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması yada değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
KHK’nin 8/4 hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade eder. Ancak hüküm bu ilkeye bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına KHK 8/4 hükmü anlamında davalı şirket başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile davacının tanınmış markasının aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. Bu haller, davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi (şöhretini sömürmesi), itibarına zarar verebilmesi, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesi(sulandırabilmesi)dir.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ).
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur.
Tüm dosya kapsamına göre;
556 s. KHK’ nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliğidir. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
Davacı yanın YİDK kararına mesnet yaptığı “…” ibaresini taşıyan markalar ile dava konusu markaya yer verilerek başvuru kapsamında kalan emtialar karşılaştırılmıştır. İtiraza gerekçe markalardan 2012/35385 sayılı “… …. markası 41. Sınıfta olduğundan, tamamen farklı bir emtia sınıfı olan bu marka yönünden taraf markaları arasında karşılaştırma yapılmasına gerek duyulmamıştır. İtiraza gerekçe sair markaların ise “…” ibaresini taşımadıkları “…” gibi farklı esas unsurlu markalar oldukları görülmüştür.
Dava konusu 2015/03367 kod numaralı … ENERGY ibareli marka başvuru kapsamının; “Ahşap, metal, cam ve plastik malzemelerin ve madenlerin işlenmesi, bunlara şekil verilmesi için makineler, takım tezgahları ve bu amaçla kullanılan endüstriyel robotlar, üç boyutlu yazıcılar. İş makineleri: dozerler, kepçeler, ekskavatörler, yol yapım ve kaplama makinaları, sondaj makinaları, kaya delme makinaları, süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Kaldırma, taşıma ve iletme makineleri: asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Tarım, hayvancılık, ziraat sektörlerinde ve tahıl/meyve/sebze/gıda işlenmesinde kullanılan makineler ve robotik mekanizmalar. Kara taşıtları için olanlar hariç motorlar, elektrikli motorlar, bunların parçaları ve tertibatları: hidrolik, pnömatik kontroller, kara taşıtları için olanlar hariç frenler, balatalar, krank milleri, dişliler, silindirler, pistonlar, türbinler, filtreler; kara taşıtlarında kullanılan ve bu sınıfta yer alan parçalar: taşıtlar için yağ, yakıt ve hava filtreleri, egzozlar, egzoz manifoldları, silindirler, silindir başları, pistonlar, karbüratörler, yakıt dönüşüm cihazları, enjektörler, yakıt tasarruf cihazları, pompalar, valfler, marşlar, dinamolar, bujiler Rulmanlar, bilyalı veya masuralı yataklar. Lastik sökme ve takma makineleri. Alternatörler, jeneratörler, elektrik jeneratörleri, güneş enerjisi ile çalışan jeneratörler. Boya makineleri, otomatik boya püskürtme tabancaları, elektrikli, hidrolik ve pnömatik zımbalama makineleri ve tabancaları, elektrikli yapıştırıcı tabancalar, basınçlı hava veya sıvı püskürtücü makineler için tabancalar, elektrikli el matkapları, motorlu el testereleri, dekupaj makineleri, spiral makineler, basınçlı hava üreticiler, kompresörler, araç yıkama makineleri ve yukarıda sayılan makine ve araçlarla aynı işleve sahip robotlar. Elektrikli ve gazlı kaynak makineleri, elektrikli ark kaynak cihazları, elektrikli lehim cihazları, elektrikli ark kesme cihazları, elektrikli kaynak makine elektrotları ve bunlarla aynı işleve sahip robotlar. Matbaa makineleri. Ambalajlama makineleri, doldurma-tapalama ve kapatma makineleri, etiketleme makineleri, tasnifleme makineleri ve yukarıda sayılan makinelerle aynı işleve sahip robotlar ve robotik mekanizmalar (elektrikli plastik kapama/mühürleme cihazları [paketleme] dahil). Tekstil makineleri, dikiş makineleri ve bunlarla aynı işleve sahip endüstriyel robotlar. Makine veya motor parçası olmayan pompalar (akaryakıt dolum ve dağıtım pompaları ve bunların tabancaları dahil). Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. Otomatik satış makineleri. Galvanizle kaplama ve elektroliz (akımla kaplama) makineleri. Elektrikli açma kapama mekanizmaları. Makine ve motorlar için silindir contaları” olduğu anlaşılmaktadır.
İtiraza mesnet davacı markalarının:
2000/02347 kod numaralı … ibareli marka tescil kapsamının 07. sınıf: Jeneratör, alternatörler, dalgıç motorları, elektropomplar (su pompası), çim biçme makinaları.
2008/05576 kod numaralı … ibareli marka tescil kapsamının 07. sınıf: Alternatörler, jeneratörler, elektrik jeneratörleri, güneş enerjisi ile çalışan jeneratörler (komple benzinli jeneratör; komple dizel jeneratör komple gazyağı, doğalgaz, lpg ile çalışan jeneratörler; benzinli kaynak jeneratörü; dizel kaynak jeneratörü; yarı mamul jeneratör). Makine veya motor parçası olmayan pompalar (Benzinli su pompası, dizel su pompası, benzinli ve dizel tazyikli su basma pompası). Tarım, hayvancılık, ziraat sektörlerinde ve tahıl/meyve/sebze/gıda işlenmesinde kullanılan makineler ve robotik mekanizmalar. (Benzinli çim biçme makinesi, dizel çim biçme makinesi, benzinli ve dizel çapalama makinesi, tırpan, benzinli tırpan, dizel tırpan). Kara taşıtları için olanlar hariç motorlar, elektrikli motorlar, bunların parçaları ve tertibatları. (Dizel motor, benzinli motor, benzinli yatay milli motor, benzinli dikey milli motor, dizel yatay milli motor, dizel dikey milli motor, doğalgazlı motor, lpg’li motor) Boya makineleri, otomatik boya püskürtme tabancaları, elektrikli zımbalama makineleri ve tabancaları, elektrikli yapıştırıcı tabancalar, basınçlı hava veya sıvı püskurtücü makineler için tabancalar, elektrikli el matkapları, motorlu el testereleri, dekupaj makineleri, spiral makineler, basınçlı hava üreticiler, kompresörler, araç yıkama makineleri ve yukarıda sayılan makine ve araçlarla aynı işleve sahip robotlar. Kar küreme makinesi
2007/70138 kod numaralı … … ibareli marka tescil kapsamının; Alternatörler, jeneratörler, elektrik jeneratörleri, güneş enerjisi ile çalışan jeneratörler.
olduğu, tetkik edilmiştir.
Başvuru konusu marka kapsamında 07. Sınıfta yer alan emtialar ile itiraza mesnet gösterilen markalar kapsamında 07. Sınıfta yer alan emtialar aynı/benzer mahiyette olup 8/1-b maddesi yönünden iltibas değerlendirmesinin ilk şartı olan emtiaların benzerliği şartının somut uyuşmazlık açısından var olduğu kabul edilmiştir.
Bununla birlikte emtia benzerliğinin yanı sıra işaretlerin görsel, anlamsal ve işitsel olarak da tüketicide bıraktıkları bütünsel algının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlık bakımından da taraf markaları arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ve buna bağlı olarak iltibasın mevcut olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin, markalar kapsamındaki emtiaların niteliği, tüketicinin bu emtiaları satın alırkenki dikkat ve özen seviyesi, satın alma sürecinin nispeten daha kapsamlı bir araştırma ve zamana yayıldığı, başka bir ifadeyle bu emtiaların marketten satın alınan bir çikolata ürünü ile eş değer tutulmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla iltibas değerlendirmesinin de bu unsurlar gözetilerek yapılması gerektiği açık olup aşağıda bu kapsamda taraf markalarını oluşturan işaretlerin karşılaştırılması yoluna gidilmiştir.
Bu kapsamda dava konusu marka incelendiğinde, markanın “… ENERGY” şeklinde figüratif unsur içermeyen “…” ve “energy” sözcüklerinin ayrı ayrı yazımından meydana geldiği görülmektedir. “…” ibaresi dilimize de “genetik” şeklinde yerleşmiş “genetik, kalıtımsal” ibaresinin İngilizce versiyonudur. Keza “energy” sözcüğü de yine “enerji” ibaresini İngilizce halidir. Bu haliyle marka bir bütün olarak “genetik, kalıtımsal enerji” anlamını tüketiciye doğrudan vermektedir.
Davacı yan markalarının ilgili tüketicide bilinen versiyonlarının siyah ve kırmızı renk ile kombine edilmiş “gen” ve “power” sözcüklerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu görülmektedir. Markanın bu haliyle sahip olduğu bir anlamı bulunmamakla birlikte davacının “gen” ibaresinin Türk insanının üstün nitelikli genlerini temsilen, “power” ibaresinin ise yine Türk insanının gücünü temsilen kullandığını iddia ettiği görülmektedir. Bununla birlikte markalar bir arada değerlendirildiklerin aralarında başlangıç seslerindeki “G-E-N” harflerindeki benzerlik dışında herhangi bir benzerliğin mevcut olmadığı, davacı markalarının tek bir sözcükten oluştuğu, dava konusu markanın iki ayrı anlamlı sözcüğün bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, bu durumun ilgili tüketici tarafından derhal fark edilebilir mahiyette olduğu, her ne kadar markaların başlangıç sesleri benzer iseler de bu durumun mutlak bir kaide olarak benzerliğin kabulü için yeterli olmadığı, kaldı ki dava konusu markada “energy” ibaresi mevcutken davacı markalarında “power” sözcüğünün mevcut olduğu, her iki sözcüğün anlamsal olarak da birbirlerinden (enerji – güç) farklı oldukları gibi “power” sözcüğünün okunuşu itibariyle de baskın ve güçlü bir ses içerdiği, iltibas değerlendirmesinin markaların yalnızca bir bölümlerinde yer alan benzer yapıların gözetilerek değil bütünsel açıdan tüketicide bıraktıkları nihai intiba göz önünde bulundurularak yapılması gerektiği, böyle bir durumda ise tüketici kitlesinin niteliği de düşünüldüğünde taraf markaları arasında iltibasa neden olabilecek bir benzerliğin mevcut olmadığı kabul edilmiştir.
Mal ve hizmet kapsamları da göz önünde bulundurulduğunda markanın hitap ettiği tüketici kitlesi yönünden bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı markası ile başvuru konusu işaretin bütün olarak bıraktığı izlenimin benzer olmadığı, tescilli markalar ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil, anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, başvurunun davacı markalarında yer alan ibare ile ve diğer sözcük ile ilişkilendirilebilecek bir görsellik içermediği, bu markalarla karşılaşan ve bu markaları okuyan ortalama bir tüketicinin taraf markalarının bir birinden farklı markalar olduğunu kolaylıkla anlayacağı, farklılığın ilgili tüketici kesimi tarafından derhal algılanabilecek durumda olduğu, her iki markanın ilk bakışta farklı işletmelere ait 2 farklı marka olduğunun ilgili tüketici kitlesi tarafından algılanacağı, iki işaret arasındaki ayırt edilebilinen farklılıklar bulunduğu, görsel ve sescil olarak iki işaret arasında benzerlik bulunmadığı ve farklılıkların marka ve işareti benzer olmaktan kurtardığı, aynı, benzer, seri marka olarak algılanmasının bütünsellik ilkesi kapsamında mümkün olmadığı, her iki markadaki kelimelerin bütünün gerek okunuş, gerekse anlam ve görsel yönden yeteri derecede farklılık yaratdığı, davacı markası ile davalı markasının işitsel görsel kavramsal olarak ve genel izlenim olarak karıtıştırılma riski bulunacak düzeyde benzer olmadığı, işin uzmanları yahut çok dikkatli kişilerden oluşmayan, yargılama konusu ürünler hakkında normal olarak bilgi sahibi olabilecek, yeteri kadar dikkatli ve tedbirli, marka ve işareti aynı anda göz önünde bulunduramayan, bunları seyrek olarak karşılaştırma imkânına sahip bulunan ve aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan, bu şekilde daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine dayanarak hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın almak yahut hizmetten yararlanmak isteyen, bu bağlamda genel olarak ürünün/hizmetin önemine göre çok fazla düşünmeden hareket ederken, tanıdığı, beğendiği ve bilinirliği ile güvenilirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek, fazla zaman ayıramamaktan doğan bir takım olumsuzluklardan da kurtulmuş olduğunu ve markanın sağladığı garanti fonksiyonunun kolaylığından yararlandığını düşünen malların/hizmetin alıcısı/yararlanıcısı konumundaki ortalama tüketici kitlesinden büyük bir kısmının, malların/hizmetin ekonomik önemine göre ayırabileceği alım/yararlanım süresi içerisinde, davacı markalarını taşıyan emtiaları satın almak yahut hizmetten yararlanmak isterken, davalının işaretini taşıyan emtiaları satın alma yahut hizmetten yararlanma olasılığının bulunmadığı, ortalama tüketicilerin taraflara ait çekişmeli marka ve işaretleri taşıyan mal ve hizmetlerin, aynı işletmeden veya ekonomik, ticari yada idari olarak bağlantılı işletmelerden geldiği zannına kapılması; biri yerine diğerini alması riskinin bulunmadığı, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, yargılama konusu ürün ve hizmetleri satın alma için gerekli alım süresi gözetildiğinde yanılgının, karıştırmanın oluşmasının mümkün olmadığı, başvuru konusu işaret ile davacı markaları arsında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, gerek bütünsel gerekse içerisinde bulunan diğer unsurlar nedeniyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçiminde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları kapsamında farklı emtialar bulunmakla birlikte marka işaretleri arasında benzerlik görülmediğinden 8/4 maddesi uygulanabilir olmadığı kabul edilmiştir.
Davacı yanın, davalının marka tescil başvurusunda kötü niyetli olduğuna yönelik iddiasını ispatlar nitelikte dosyaya herhangi bir bilgi, belge sunmadığı gibi davalı yanın bu çerçevede değerlendirilmesi mümkün görülen eylemlerine ilişkin herhangi bir belge de dosyada bulunmamaktadır. Taraflar arasında daha önce var olduğu, karşılıklı beyanlardan tespit edilebilir ticari ilişkilerin ise başvuru konusu markanın, davacı markasından farklı bir ibare olması nedeniyle yine kötü niyete delalet olarak kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.
Dolayısıyla salt taraf markaları arasındaki benzerlik iddialarının kötü niyete delalet olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı, ibareler arasında herhangi bir benzerliğin bulunmadığı da göz önüne alındığında kötü niyet iddialarının yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
Neticeten, taraf markaları kapsamında 8/1-b çerçevesinde benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olmadığı, 8/4 maddesinin somut uyuşmazlık açısından uygulanabilir olmadığı, dava konusu başvurunun kötüniyetli bir başvuru olduğu iddialarının ispatlanamadığı, anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 27,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı TÜRKPATENT’in yapmış olduğu ve gider avansından ibaret 14,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
6-Davalı şirket tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸