Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/165 E. 2022/375 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/165 Esas – 2022/375
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/165
KARAR NO : 2022/375

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 22/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin  tütün ürünleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, birçok tanınmış
markası bulunduğunu, bu markalardan birinin de “…” markası olduğunu,
anılan markanın T/00148 numarası ile tanınmış markalar sicilinde de kaydı
bulunduğunu, müvekkili markalarının 1927 yılından beri tescilli olduğunu, yine
uluslararası birçok ofiste ve … nezdinde de tescillerinin olduğunu, davalı
yanın “…” ibaresinin ayniyet derecesindeki benzeri bir ibareyi tescil
ettirmeye çalıştığını, davalı yanın “………….” ibareli marka
başvurusuna yönelik itirazlarını kurum tarafından reddolunduğunu, başvurunun
03.sınıfta tescilinin talep edildiğini, başvurunun müvekkili markaları ile ayırt
edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, davalı markasının esas unsurunun
“………….” ibaresi olduğunu, markada yer alan “NATURAL
………………..
ibaresinin, 03. Sınıf emtialar açısından herhangi bir ayırt ediciliği bulunmadığını,
bu anlamda “…” ibaresi ile müvekkilin ait ve tanınmış “…” ve türevi
markalarının benzer olduklarını, anılan ibareler arasında farklı olan yegane
harflerin “C” ve “K” harfleri olduğunu, her iki markada da devam selerinin
“amel” şeklinde olduğunu, markaların işitsel olarak önemli düzeyde benzer
olduklarını, İngilizce kelime marka kullanımlarının Türkiye’de yaygın olduğu ve
İngilizce dilinde “C” ünsüz harfinin “K” olarak telaffuz edildiğini, müvekkili
markasının doğru telaffuzunun “…” olup; ortalama bilgi ve dikkate sahip
tüketiciler tarafından “…”, “…”, “…” gibi farklı şekillerde de
telaffuz edildiğini, davalıya ait markanın da “…” şeklinde okunacağını,
anılan ibarenin birçok dilde “deve” anlamına geldiğini, markalar arasındaki
benzerliğin son derece yüksek olduğunu, dava konusu markadaki “diş
macunları, ağız gargaraları, beyazlatma maddeleri, deodorant ve oda
kokuları ile sabunlar gibi kimi ürünlerin doğrudan olarak sigara içen tüketicilerin
ihtiyaçlarına hitap edecek şekilde tasarlanan ürünler olduklarını, bu ürünlerin
tütün ve tütün tüketicilerine hitaben pazarlandığını, dolayısıyla birbirlerini
tamamlayan ürünler olduklarını, hijyen reyonları incelendiğinde ürünlerin
kayda değer bir bölümünün sigara içenler için özel olarak tasarlanmış ve
pazarlanmış olan, çoğu zaman da piyasa ortalamasına kıyasla daha yüksek
fiyatlara satılan ürünler olduğunu, “…” markası ile aynı satış noktalarında, kullanım biçimleri aynı olmasa dahi birbirini tamamlar nitelikteki“…” isimli
bir diş macunu veya oda kokusu gören bir tüketicinin aklına müvekkilinin
tanınmış markası geleceğini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin
bulunduğunu, “…” ibareli başvurunun, “…” markalarına ayırt
edilemeyecek derecede benzer olduğunu, “…” markasının, mümkün
olan en yüksek ayırt ediciliğe haiz olduğunu, tanınmış markaların korumalarının
geniş olduğunu, müvekkili markasının da küresel bir marka olduğunu, …
Fikri Mülkiyet El Kitabında da müvekkili markasının “tütün sektöründe “…”
markası (eşit derecede meşhur deve şekil markasıyla birlikte)” şeklinde,
tanınmış marka olarak verilen örnekler arasında gösterildiğini, “…”
markasının tanınmış marka niteliğini haiz olduğunu belirtir pek çok kurum ve
yargı kararı bulunduğunu, müvekkili markasının Paris Sözleşmesi kapsamında
da tanınmış olduğunu, dava konusu markanın bu tanınmışlıklar nedeniyle de
reddi gerektiğini, 6/5 maddesi uyarınca sınıfsal benzerlik kriterinin
aranmadığını, Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde
görülen, 2017/449 E., 2018/306 K. Sayılı dosyada, 43. Sınıftaki “cml …
bistro” markasının, müvekkili markaları ile karıştırılabilecek şekilde benzer
görüldüğünü, dava konusu markanın tescilinin müvekkili markalarının ayırt
ediciliğinin sulandıracak olduğunu, müvekkili tarafından daha evvel kurum
nezdinde yapılan itirazlarda da farklı mal ve hizmet sınıflarında çok sayıda
markanın müvekkili markalarının tanınmışlığı nedeniyle reddine karar
verildiğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu,  iddia ederek 2021-M-2581 sayılı YİDK kararının iptali ve 2019/58703 sayılı
markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “… … sons natural product 100% laurel soap
made from olive oil & natural oils” ibaresinin 03. Sınıf emtialarda tescili
amacıyla 20.06.2019 tarihinde ve 2019/58703 sayısı ile gerçekleştirildiği görülen
marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.09.2019 tarih ve
332 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” esas unsurlu
markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, davalı yanın bu itiraza karşı SMK
m. 19/2 uyarınca kullanım ispatı talep ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın
28.10.2020 tarihli kararı neticesinde davacı yanın bir kısım markaları açısından
değerlendirildiği görülen kullanım ispatı talebinin yalnızca 34. Sınıf “sigaralar”
emtiaları açısından davacı markalarının kullanımlarının mevcut olduğu görüşü
ile değerlendirildiği ve neticesinde taraf markalarının farklı mal ve hizmetleri
kapsadığı gerekçeleriyle davacı itirazlarının reddine karar verildiği, söz konusu karara karşı davacı yanca yeniden itirazda bulunulduğu,
davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme
Kurulu’nun 13.04.2021 tarih ve 2021-M-2581 sayılı kararı neticesinde özetle;
“2019/58703 başvuru numaralı “… … sons natural product 100%
laurel soap made from olive oil & natural oils” ibareli başvurunun ilanına
yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı,
başvurunun 2016 40058, 2016 40051, 2016 03577, 2016 03576, 2015 18867, 2014
08697, 2012 18782, 2011 76614, 2011 64899, 2010 19128, 2010 19125, 2010
07404, 2010 07403, 2010 01920, 2010 19519, 2009 06306, 2008 66994, 75909,
82481 sayılı “… dark blue”, “… deep blue”, “…”, “…”, “…
connect”, “… shisha”, “… art of tobacco”, “… signature
collection”, “… sky blue 20”, “… black”, “… whıte”, “… brown”, “… regular”, “… essential”, “şekil”, “… since 1913”, “… since
1913 one”, “…”, “…” ibareli markalara dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6
(1), (4), (5) ve (9) uncu maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz
incelenmiştir.
Başvuru sahibinin Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB) nezdindeki yayına itiraz
işlemlerinde, itiraz gerekçesi 75909, 82481, 2008 66994, 2009 06306, 2010 19519,
2010 01920, 2010 07403, 2010 07404, 2010 19125, 2010 19128, 2011 64899, 2011
76614, 2012 18782 ve 2014 08697 sayılı markalar hakkında SMK m. 19(2)
çerçevesinde kullanım ispatı talebinde bulunduğu; yayına itiraz sahibi
tarafından sunulan delillerin incelenmesi neticesinde MDB tarafından 75909,
82481, 2009 06306, 2010 01920, 2010 07403, 2010 07404, 2010 19125, 2010
19128, 2011 64899, 2011 76614 ve 2012 18782 tescil sayılı itiraz gerekçesi
markaların 34.Sınıf: Sigaralar. mallarında kullanımının ispatlandığının tespit
edildiği görülmüştür.
Yayına itiraz sahibinin Kurul nezdinde yapmış olduğu işbu incelemenin
konusunu oluşturan itirazında, MDB tarafından yapılan bu tespite ilişkin
herhangi bir itirazda bulunmadığı ve karara itiraz dilekçesinde bu hususla ilgili
herhangi bir gerekçe ya da açıklamaya yer vermediği tespit edilmiş olmakla
birlikte, kullanım ispatı konusunun daha önceki aşamada (MDB nezdindeki
yayına itiraz sürecinde) tartışılmış olması, kullanım ispatı konusunun ana
uyuşmazlığa (SMK m. 6(1)) bağlı ve aynı uyuşmazlık içinde çözülmesi gereken
bir mesele olması nedeniyle ve Kurul kararının bütünlüğü de gözetilerek
yapılan incelemede MDB’nin söz konusu tespitinde bir isabetsizlik bulunmadığı
kanaatine varılmıştır.
Yapılan inceleme sonucunda başvuru ile itiraz gerekçesi markaların belli
düzeyde benzer olduğu görülmekle birlikte başvurunun tescile konu mallarının
itiraz gerekçesi markaların tescil kapsamında bulunan mallar/hizmetlerle farklı
türden olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvurunun tescile konu malları
açısından markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme olasılığı
bulunmadığı tespit edilmiştir.
6769 s. SMK’nın 6 (4) bendi “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6ncı maddesi
bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka
başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine
reddedilir.” hükmünü amirdir.
6769 s. SMK’nın 6 (5) bendi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki
tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle
haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya
ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın
tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla,
başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına
bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü
amirdir.
Tüm bu bilgiler ışığında yapılan değerlendirmede itiraz gerekçesi “…”
markasının T/00148 sayı ile tanınmış marka statüsünde bulunduğu görülmekle
birlikte, işbu başvuru ile tanınmış markanın benzerlik düzeyi ve başvuru ile tescili
talep edilen malların tanınmış “…” markasının tanınmışlığı haiz olduğu
“sigaralar” ile farklı türden olduğu hususu dikkate alındığında sunulan bilgi ve
belgelerin başvurunun tescile konu malları bakımından tescile bağlanması
durumunda tanınmış markaya verilecek zararın ya da bu markanın ününden
sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını
göstermede de yeterli olmadığı tespit edilmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı taraf itirazlarının bir kez daha reddine karar
verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/06/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:2019/58703 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 03.
sınıftaki mallar ile davacı yanın işlem ve dava dosyasına dayanak
yaptığı markalar kapsamında yer alan emtialar arasında aynı,
aynı tür ya da benzerlik düzeyinde dahi bir ilişkinin mevcut
olmadığı,
bu nedenle iltibas ihtimaline yönelik ilk şart meydana
gelmediğinden, işaretler arasında görsel, işitsel veya kavramsal
bir benzerliğin var olup olmadığı noktasında 6/1 maddesi
kapsamında ayrıca bir karşılaştırma yapılmasına da gerek
olmadığı,
davacı tarafa ait “…” ibaresini taşıyan markaların tütün ve
tütün ürünleri sektöründe gerek ülkemizde gerekse de dünyada
bilinen/tanınan bir marka olduğu, ancak rapor kapsamında
açıklanan nedenlerle bu durumun dava konusu marka
kapsamındaki mallara sirayet edebilecek düzeyde olmadığı gibi
taraf markaların tamamen farklı nitelikte ve farklı ihtiyaçlara
yönelik emtiaları kapsadıkları, anılan ibarenin tescilinin davacı
markasının itibarına zarar verir, ayırt edici vasfını zedeler veya
davalı lehine haksız menfaat temin eder sonuçlar doğuracağına
dair bir izlenimin oluşmadığı, hal böyleyken dava konusu marka
ile davacının tanınmışlığının bulunmadığı bir emtia grubunda karşı
karşıya kalan tüketicinin hiç tereddütsüz olarak davacı
markalarını anımsayacağından, refleks olarak davacı markalarını
zihninde çağrıştıracağından bahsedilmesinin mümkün olmadığı,
tanınmışlığın sağladığı korumaya ilişkin yasal düzenlemelerde
aranılan herhangi bir kriterin ihlal edildiğinden
bahsedilemeyeceği,
takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Davalı Markası
..
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, bilirkişi raporlarında da zikredildiği üzere; tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davacı markaları ve yine
sicilde kayıtlı davacı yana ait sair markaların tamamı 34. Sınıf “tütün- tütün
mamul ve ürünleri” emtialarını kapsamakta olup dava konusu marka ise 03.
Sınıftaki temizlik ve hijyen, kozmetik ve kişisel bakım, parfümeri, hırdavat ve
marangoz ürünleri, zımpara, cila, vaks gibi kullanımlara yönelik ürünleri
kapsadığı, her iki ürün grubu birbirinden tamamen bağımsız nitelikteki
sektörlere yönelik emtiaları içermekte olup bahsi geçen emtialar bakımından
taraf markaları arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığı, markaların
bağımsız ihtiyaçlara yönelik farklı tüketici gruplarına hitap ettiği, birbiri ile
doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde yer almadığı, sunum, satış ve dağıtım
kanallarının farklı olduğu, hatta davacı yan markaları kapsamındaki tütün ve
tütün ürünlerinin ülkemizdeki yasal düzenlemeler çerçevesinde satış ve sunum
biçimlerinde dahi belli kısıtlamalar olmasının yanı sıra 18 yaşından büyük
tüketicilerin kanunen satın alabileceği ürünler olmalarından kaynaklı her iki
markanın birbirinden tamamen bağımsız ürünler ihtiva ettikleri; davacı yanın özellikle diş sağlığı ürünleri ile tütün mallarının tamamlayıcı
nitelikte olduğu hususundaki iddialarının mesnetsiz olduğu, zira “Tamamlayıcı” kavramı, herhangi iki mal ve / veya hizmetin birlikte
kullanılması anlamında genişletilebilecek bir kavram olmayıp yaygın
teamüllerde de tüketicinin iki ürün arasında bu yönde doğrudan bir algısının
mevcut olup olmadığının gözetilmesi gerektiği, başka bir deyişle söz gelimi kahve – tütün mamulü
arasındaki ilişki çoğu zaman tüketicilerin bireysel alışkanlıklarından kaynaklı bir
birliktelik içermekte ise de gerek ürün kategorisi olarak, gerek satış noktaları
açısından, gerek karşıladıkları ihtiyaç bakımından, gerek ilgili tüketici kitleleri
bakımından (tütün mamullerinin yalnızca 18 yaşından büyük tüketicilerin satın
alabilmesi gibi) birbirleri doğrudan bir benzerlik taşımadığı; diş sağlığı ve ağız bakım ürünlerinin bir kısmı üzerinde
sigara kullanıcılarına yönelik mesajlar yer almakta ise de bu durum ilgili ürünler
ile tütün mamulleri arasında doğrudan bir benzerlik kurulması için yeterli
olmadığı; dolayısıyla aslında doğrudan rekabet içerisinde olmayan, aynı satış –
sunum kanallarına dahi sahip olmayan (söz gelimi tütün mamulleri
marketlerde genel olarak özel standlar/raflar üzerinde, reklamına ve piyasaya
arzına ilişkin sınırlandırmalara tabi olacak şekilde ve marka adı dahi derhal
fark edilemeyecek şekilde sergilenmektedir), doğaları gereği birbirlerinden
farklı mahiyetteki mal ve hizmetlerin birbiri ile ilişkilendirilemeyeceği; eldeki davada 03 ve 34.sınıf emtiaları taşıyan taraf markaları bakımından
bu şart meydana gelmediğinden, karıştırılma ihtimali açısından incelenmesi
gereken ikincil kriter olan işaretlerin, ilgili tüketiciler nezdinde birbirleri ile
ilişkilendirilebilir bir benzerlik hali taşıyıp taşımadıklarının incelemesinin
yapılmasına gerek duyulmaksızın SMK m. 6/1 düzenlemesinde yer alan
şartların somut uyuşmazlık açısından meydana gelmediği kabul edilmiştir.
Davacı yanın işlem ve hükümsüzlük talepli dava
dosyasına sunmuş olduğu delillerin, davacı yana ait “…” markalarının
özellikle tütün ürünleri sektöründe uzun süreli, yoğun ve aktif kullanıma sahip
olduğunu göstermeye elverişli olduğu, kaldı ki davacı markalarının gerek
ülkemizde gerekse de yurtdışında tanınmış marka olarak kabul edildiği, hatta
bizzat davacı yan tarafından dosyaya sunulduğu görülen … Fikri Mülkiyet El
Kitabında da davacı markasının “tütün sektöründe “…” markası (eşit derecede
meşhur deve şekil markasıyla birlikte)” şeklinde bir bütün olarak tütün ürünlerine
yönelik tanınmış bir marka şeklinde kabul edildiğinin görüldüğü
anlaşılmaktadır. Bununla birlikte “…” ibaresi İngilizce’de “deve”
anlamına gelen bir sözcük olup bu anlamı itibariyle de yaratılmış ya da farazi
bir ibare olmadığı aşikardır. Dolayısıyla bu anlama gelen yabancı dildeki bir
sözcüğün, üçüncü kişilerce de farklı mal ve hizmet sınıflarında farklı hak
sahipleri tarafından da tercih edilebilecek bir sözcük olarak tercih edilmesinin,
her hal ve koşulda sadece davacı yan markalarının tanınmışlığından
yararlanma amacı taşıdığı yönünde bir yorumda bulunulması isabetli
olmayacaktır.
Her ne kadar dava konusu
ambalaj görselinden oluştuğu değerlendirilen markanın bir yüzünde Latin
alfabesinden harf karakterleri ile “… … SONS” ibareleri markasal
nitelik arz edecek şekilde kullanılmış ve bu kullanıma konu 3 kelimeden ilki olan
“…” ibaresi ile davacı yanın “…” markaları arasında yalnızca
başlangıç harflerinden ibaret tek bir harf farkı bulunmakta ve bu harf farkkının
da görsel ve kavramsal olarak taraf markalarını oluşturan ibarelerin
farklılaşmasına yol açmamasından ötürü taraf markalarının bu unsurları
itibariyle aralarında benzerlik mevcut ise de dava konusu markanın davacı
yanın tanınmışlığı bulunan sektör ile bir ilişkisinin bulunmadığı, her iki markada arasındaki benzerlik düzeyinin görsel anlamdaki sair unsurlar, ek kelime
unsurları ve yine davacı yan markalarında yer alan bir başka tanınmış figür
olan “DEVE” figürüne dair doğrudan bir kullanım taşımamasından ötürü
tüketicinin, davacı markaları ile ilgisiz bir sektörde başvuru konusu edilmiş
dava konusu markayı gördüğünde, zihninde davacı markalarının
çağrışmayacağı gibi mevcut görsel ve sözcük unsurları ile başvuru konusu
edilen dava konusu markanın da davacı yanın tanınmış markalarına zarar
verecek sonuçlar doğurmayacağı anlaşılmıştır.
Dava konusu markanın tescil edilmek
istenildiği emtialar, davacı yanın fiili anlamda tanınmışlığı bulunan sektör ile
herhangi bir şekilde ilişkilendirilmesi mümkün olmayan mahiyetteki emtialara
yönelik olup tüketicinin anılan mallar üzerinde dava konusu marka ile karşı
karşıya kaldığında, zihninde, davacı yanın ilgili sektörde faaliyet göstermeye
başladığı yönünde bir algı edinmesi mümkün görülmemiştir. İşaretler arasındaki benzerlik düzeyinin düşüklüğü,
davacı yanın tanınmış markalarının sözcük ve şekil unsuru ile bir bütün halinde
dava konusu markada kullanılmamış olunması, dava konusu markanın birden
fazla ek ve ayırt edici sözcük unsuru ile birlikte tamamen farklı bir görsellikte
tescil başvurusuna konu edilmiş olunması gibi tüketicinin algısını etkileyecek
unsurlarda işaretler arasında yeterli düzeydeki uzaklaşma halinin, tüketicinin
dava konusu marka ile karşılaşması halinde, zihninde, herhangi bir şekilde
davacı markalarını oluşturmayacağı, dava konusu markanın tescilinin de
davacı markalarının sektörel bilinirliğine zarar verecek mahiyette bir sonuç
ortaya koymayacağı anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla somut olayda davacı yan markasının tanınmışlığı bulunan
“tütün mamulleri” sektörü ile tamamen farklı bir mal grubu taşıyan dava
konusu markanın tescilinin, davacı yanın tanınmışlık temelli oluşan ayırt edici
karakterine zarar verebilecek ya da davacı yanın markasının tanınmışlığından
kaynaklı bir imaj transferini mümkün kılacak sonuçlar doğurmayacağı,
davalının tescil ettirmek istediği işaretin davacı yanın markasının
tanınmışlığından yararlanma amacını taşıdığının ortaya konulamadığı,
davalının tescil başvurusunun davacı markalarından haksız
yararlanma riski doğurduğu yönünde bir izlenimin doğmadığı, davacı yanın
markaları ayırt edici güce sahip olmakla birlikte İngilizce somut anlama haiz
bir kelime olarak (…) üçüncü kişilerce de farklı mal ve hizmetlerde tercih
edilme ihtimalinin mevcut olduğu, markalarda “… – …” ibareleri
benzerlik teşkil etse de dava konusu markanın sahip olduğu sair sözcük ve
görsel unsurlarının bütünsel algıda yarattığı izlenimin, davacı yanın tanınmış
markalarını çağrıştırır başkaca bir özellike taşımadığı, somut uyuşmazlık konusu
markanın tescili kapsamında yer alan mal grubunda, tüketicinin “…
… SONS” ibaresinden oluşan marka ile karşı karşıya kalması halinde
herhangi bir şekilde davacı markalarının zihninde çağrışmayacağı, dolayısı ile
tanınmışlık temelli bir tescil engelinin somut olayda mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/11/2022