Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/164 E. 2022/374 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/164 Esas – 2022/374
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/164
KARAR NO : 2022/374

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 22/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı yanın 2020/13865 sayısı ve “…” ibaresi ile 35. Sınıfta tescil için yaptığı marka başvurusuna yönelik itirazlarının Kurum tarafından haksız bir biçimde reddedildiğini, “…” markasının müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, müvekkilinin “…” markasını tanınır hale getirdiğini ve kendisi ile özdeşleştirdiğini, T/03067 sayısı ile “…” markasının tanınmış markalar sicilinde de kayıtlı olduğunu, müvekkilinin markasını savunmaya çalıştığını, böylece tanınmış markasının sulandırılmasının önüne geçmek istediğini, müvekkilinin bu ibareyi aynı zamanda ticaret unvanı olarak da 60 yılı aşkın bir süredir kullandığını, müvekkilinin 100’e yakın tescilli markası ve başvurusunun bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markalar arasında yalnızca ilk harfler bakımından fark olduğunu, markanın görsel olarak müvekkili markalarına benzer olduğunu, tüketici nezdinde “…chair” ibaresi müvekkil firmanın bir alt veya yan markası olarak algılanacak ve söz konusu firmanın sebepsiz zenginleşmesine yol açacak nitelikte olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapıldığını, müvekkili markasının tanınmış olmasından ötürü de korunması gerektiğini, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacak olduğunu, daha evvel yine tek harf farkı olan “…” ibaresinden oluşan markanın müvekkili markaları ile benzer görüldüğünü iddia ederek 2021-M-2760 sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu 2020/13865 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davanın mesnetsiz olduğunu, müvekkili markası ile davacı markalarının hiçbir şekilde benzer olmadığını, müvekkili markasının bütün olarak algılanacak olduğunu, “…” şeklinde tescilli markaların halihazırda zaten var olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali olmadığını, “…” ibaresi müvekkili şirketin ortakları “…” ve “…”ın isimlerinin ilk hecelerinin birleşimi ile oluşturulduğunu, tarafların fiili faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacı markasının tanınmış marka statüsünde olmasının sonucu değiştirmeyeceğini, davacı markalarının “çay-kahve” emtialarında kullanıldığını, müvekkilinin ise 35. sınıfta tescil edilmek istenildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”…Chair” ibaresinin 35. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 04.02.2020 tarih ve 2020/13865 sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemelerin ardından başvurunun 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı bültende ilana çıktığı, anılan ilana karşı davacı yanca önceki tarihli “…” markalarına dayalı olarak itirazda bulunulduğu, davalı yanın bu itiraza dayanak markalara karşı kullanım ispatı talebinde bulunduğu, ancak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 08.12.2020 tarihli kararı neticesinde taraf markalarını benzer görmeyerek, kullanım ispatı talebini incelemeksizin itirazların reddine karar verdiği, söz konusu karara karşı davacı yanca yeniden itiraz edildiği, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2021-M-2760 sayılı kararı neticesinde özetle; “(…) Yapılan inceleme sonucunda işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların ihtiva ettikleri anlam, genel görünüm ve muhtemel tüketici kitlesi üzerinde bırakacağı etki ve izlenim itibariyle karıştırılacak derecede benzer olmadığı ve markalar arasında görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma olasılığı bulunmadığı kanaatine ulaşıldığından itirazın benzerlik ve tanınmışlık da dahil olmak üzere tüm gerekçeleri bakımından reddi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği; eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/06/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2020/13865 sayılı başvuru kapsamında yer alan 35. Sınıf hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, davacı yanın 35. Sınıf hizmetleri içerir markalarının büyük bölümünün davalı tarafça ileri sürülen kullanmama def’i kapsamında olmadığı, dolayısıyla davalı yanca ileri sürülen kullanım ispatı talebinin, emtia karşılaştırması açısından varılan kanaate bir etkisi olmadığı, rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle “…” ve “…” ibarelerini içerir markaların özellikle işitsel ve kavramsal açıdan oluşan farklılıkları ile birlikte bütünsel anlamda yarattıkları algıların, ilgili tüketiciler nezdinde, işaretler arasında, karıştırılma ihtimalinin önüne geçecek nitelikte olduğu, davacı yan markalarının uzun yıllara sair yoğun kullanım ve tanıtımları neticesinde “çay, meyve çayı, bitkisel çay” emtialarında tanınır ve bilinir hale gelmiş olduğu, ancak taraf markaları arasındaki somut farklılığın, SMK m. 6/5 koşullarının oluşumunun önüne geçtiği, davalı yanın müktesep hak iddiasına dayanak markalarının kullanımını gösterir deliller dosya kapsamında mevcut olmadığından, müktesep hak karinesinden de yararlanamayacak olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

(05, 29, 30, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında 35.sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı ve yine 35. 05 alt grubunda satışa özgülenen 1-34 mal sınıflarındaki emtiaların tamamı davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 35. Sınıfta yer alan hizmetler ile aynı ya da aynı türdeki mallar olduğu, dolayısıyla 35.sınıfta yer alan mallar bakımından taraf markaları arasında doğrudan bir ticari rekabetin mevcut olacağı, markaların benzer tüketici ihtiyaçlarına yönelik, benzer satış noktaları ile tüketiciye sunulan, satım, sunum ve dağıtım biçimleri aynı türdeki mallar oldukları; davalı yanca ileri sürülen kullanım ispatı talebine davacı yanın konu olmayan sair markalarının kapsamında da 05, 29, 30, 32 ve 43. Sınıf gibi mal ve hizmet sınıflarının yer aldığı, dava konusu markada 35.05 alt grubu hizmetlerde 1-34 malların satışına özgülenmiş satış hizmetlerinin esasen bu malların kendisi ile de doğrudan benzer olduğu, zira uygulamada mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı satışa konu edeceğinin kabul edildiği, aynı şekilde davacı yanın kullanım ispatına konu olan markalarının da genel olarak çay çeşitleri ve kahve ürünlerinde kullanımını ortaya koyduğu görüldüğünden, yine bu emtialar ile dava konusu marka kapsamında aynı emtiaların satışına yönelik hizmetler arasında da benzerlik bulunduğu, dolayısıyla dava konusu marka kapsamında 35. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli ve kullanım ispatı talebine konu olmayan “…” esas unsurlu markaları kapsamında yer aldığından, davalı yanca sair markalar açısından ileri sürülen kullanım ispatı talebinin, nihai anlamda sonucu doğrudan etkiler niteliği olmayacağı anlaşılmıştır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; …Chair şeklindeki başvurunun “…” ve “chair” kelimelerinden oluşan bir sözcük grubu markası olduğu, “…” kelimesinin bilinen bir anlamı olmayan, dört harf iki heceden oluşan ve “le-ta” şeklinde telaffuz edilen bir ibare olduğu, “chair” kelimesinin ise “sandalye” anlamına geldiği, bu ibarenin uyuşmazlık konusu hizmetler açısından doğrudan kavramsal bir ilişkisi olmadığı gibi ayırt ediciliğe de katkı sağladığı, dava konusu markanın bu haliyle bir bütün olarak algılanacak olduğu, ancak yazım ve okunuş itibari ile asli vurgunun “…” kelimesine yüklenecek olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yan markalarının “…” kelimesi kökü sabit olmak üzere “…+ayırt edici vasfı daha düşük sözcükler” veya şekil unsurları ile oluşturulan seri markalar olduğu, davacı markalarının tamamında “…” ibaresinin esas unsur veyahut esas unsurlardan biri olarak kullanıldığı, “…” kelimesi dilimizde de kullanılan ve öncül olarak “yunan alfabesinin ikinci harfi” şeklinde bir anlama sahip bir kelime olduğu gibi ülkemizde daha birçok alanda kullanılan bir kelime olduğu, “…” kelimesinin, ülkemiz tüketicisi açısından somut kavramsal karşılık ifade eden, dört harf iki heceden oluşan ve “BE-TA” şeklinde telaffuz edilen bir ibare olduğu, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…Chair” ibareli markalar arasında bazı harfleri ortak olarak içerdikleri görülmekle, markaların ihtiva ettikleri tüm unsurlarla birlikte görsel, işitsel ve kavramsal yönden bir bütün olarak bıraktıkları izlenim itibariyle belirgin biçimde farklılaştırdıkları, markalarda ortak olarak yer alan bazı harflerin başvuru konusu markada ve çekişme konusu markada tek başına yer almaması, farklı bir izlenim doğuracak şekilde farklı eklentilerle kullanılmış olmasının yanı sıra, ” …chair ” başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların tertip tarzı ve ihtiva ettiği unsurların tamamı birlikte dikkate alındığında görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığı; başvuru markası, “…chair ” ibaresi ile, tamamen spesifik hale getirildiği ve ayırt ediciliğin tamamen sağlandığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…Chair” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı anlaşılmıştır.
Davalı yanın TÜRKPATENT sicil kayıtlarında yer alan ve müktesep hak açısından incelenebilir olduğu tespit edilen önceki tarihli “…” ibaresini içerir ve 35. Sınıf hizmetlerde tescilli tek markasının 2011/92360 kod numaralı …ibareli marka olduğu, markanın tescil tarihinin 22.02.2013 olduğu söz konusu markanın tescil tarihi üzerinden 5 yıldan uzun bir süre geçtiği, anılan markanın asli unsurunun da dava konusu markada olduğu gibi “…” kelimesi olduğu, dolayısıyla asli unsurun muhafaza edildiğinden bahsedilebileceği; davalı yanın önceki tarihli “…” markasının 35. Sınıfta spesifik olarak sınırlandırılmış bir kısım emtiaların satışını kapsadığı görülmekte ise de davalı yanın müktesep hak iddiasına dayanak markalarının kullanımını gösterir deliller dosya kapsamında mevcut olmadığından, müktesep hak karinesinden de yararlanamayacak olduğu da anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/11/2022

¸ ¸