Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/140 E. 2022/361 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/140 Esas – 2022/361
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/140
KARAR NO : 2022/361

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 01/12/2021
—————————–
KARAR TARİHİ : 15/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” + “şekil” içeren marka başvurusunda yer alan marka rengi, logosu, figürü, formatı, yazı şekli ve formatının itiraz edenin rengi, logosu, figürü, formatı, yazı şekli ve formatı ile uzaktan ve yakından ilgisi olmadığını, müvekkilinin markası, turuncu fon üzerine kâğıt uçak figürü ve … ibaresi ile bir bütün halinde bir eşyanın bir lokasyondan diğerine hızlı (uçak figürü ile), kolay (uçak figürü ile) ve güvenilir (turuncu ile) şekilde götürülebileceğini kısa ve öz şekilde müşterilerine tanıttığını, itiraz edenin “…” ibaresi içeren ve karıştırılma ihtimali tespit edilen markalarının ise mor fon üzerine sarı, mor ve sarı fon üzerine mor ve sarı fon üzerine mor kullanılarak “…” ibaresi ve “… market” ibaresinden oluştuğunu, müvekkilinin “…”+ “şekil” den oluşan marka başvurusu ile itiraz edenin “…” ve “… market” ibaresi taşıyan markalarının benzer olmadığını, müvekkili davacının marka başvurusunda yer alan “…”+”şekil” ile itiraz eden şirketin markaları arasında görsel benzerlik söz konusu olmadığını, marka unsuru olan kelimelerin benzer olmadığını, yazı biçiminin benzer olmadığını, şekil benzerliğinin olmadığını, kullanılan renklerin tamamen farklı olduğunu ayrıca müvekkili davacının marka başvurusunda ayırt ediciliği sağlayabilecek “uçak figürü”nün mevcut olduğunu, “…”+”şekil” ile itiraz eden şirketin markaları arasında işitsel ve kavramsal benzerlik de bulunmadığını, itiraz eden şirket tarafından referans gösterilen TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı ve YİDK tarafından verilen içeriğinde “…” ibaresi bulunan marka başvurularına ilişkin kararların iş bu somut olaydaki itiraz konusu “…” ibaresi ve turuncu fon üzerine kâğıt uçak figürünü içeren marka başvuruna emsal teşkil etmesinin mümkün olmadığını, müvekkili davacının “…”+“şekil” içeren marka tescil başvurusuna itiraz edenin “…” ve “… market” markaları ile zayıf markalar olduğunu, zira “…” ibaresinin Türkçe’de eylem olduğunu ve Türkiye’nin her yerinde kullanıldığını, hemen akla geldiğini, gündelik yaşamda sıkça kullanıldığını, “…” markasının zayıf bir marka olduğunu, zayıf markaların koruma kapsamının dar olduğunu iddia ederek YİDK 2021-M-2148 numaralı kararının iptaline, davacının marka tescil başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞTİRME:
Mahkememizce 18/11/2021 tarihli celsede, zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle markanın yayına itiraz eden hakkında dava açarak iş bu dava ile birleştirilmesini talep etmek üzere davacılar vekiline iki haftalık kesin mehil verilmiş, davacı tarafından 01/12/2021 tarihinde yayına itiraz eden … PERAKENDE LOJİSTİK ANONİM ŞİRKETİ hakkında açmış olduğu Ankara 3. FSHHM 2021/354 E. 2021/389 K sayılı dosyası mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, husumete ilişkin olarak öncelikle yayına itiraz eden hakkında davacı tarafından dava ikame edilmesini, aksi halde davanın usulden reddine karar verilmesini, esasa ilişkin olarak verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacılar tarafından, “…” ibareli başvurunun müvekkilinin markasından yazı karakteri, renk unsuru ve şekil unsuru olarak farklılık içerdiği iddia edilse de, davacıya ait marka ile müvekkiline ait marka karşılaştırılıp, bir değerlendirme yapıldığında markaların benzer olduklarını, davacılara ait marka başvurusu incelenecek olunursa; beyaz zemin üzerine, siyah düz yazı ile yazılmış “…” ibaresinden ve davacıların beyanı doğrultusunda, “…” ibaresini desteklemek amacıyla yer verilen ve bir eşyanın bir lokasyondan diğerine hızlı bir şekilde ulaştırılmasını betimleyen kâğıt uçak figüründen oluşturulduğunu, dolayısıyla, “…” ibaresine ve hızlı teslimata atıfta bulunan ve başvuru içerisindeki tek kelime unsurunu pekiştirme görevi gören şekil unsurunun, tescili talep edilen sınıflar ve davacıların ticari faaliyeti göz önünde bulundurulduğunda, başvuruya herhangi bir ayırt edicilik katmadığı, başvuruda sadece “…” kelime unsurunun ön planda olduğu, bu sebeple de “…” ibaresi dışında markanın ayırt edici bir unsurunun bulunmadığının izahtan vareste olduğunu, gerek TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı ve YİDK, gerekse de fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri ile alanında uzman bilirkişiler nezdinde “…” ve “…” kelimelerinin ayırt edilemeyecek derecede benzer kabul edildiğini, gerek YİDK kararında tespit edildiği, gerekse de davacıların da kabul ettiği üzere, müvekkiline ait 2015 28811 tescil numaralı “…” markası TÜRKPATENT nezdinde 45 sınıfın tamamı bakımından tescilli olup 2019 25166 no.lu “… market” markasının da 35. sınıfın tamamı bakımından tescilli olduğunu, bu bağlamda, görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel benzerliğin bu denli yüksek olduğu markaların birebir aynı sınıflarda tescil edilmesinin mümkün olmadığını, “…” markasının özgün bir marka olduğunu, müvekkilinin başarılı ve yoğun şekilde gerçekleştirdiği reklam kampanyaları, sektöründeki bilinirliği ve internet üzerinde ürün satışının artık çok popüler olması, “YEMEK …”, “… YEMEK”, “… MARKET”, “… SU”, “…………BÜYÜK” markalarının bilinirliği nedeni ile “…” marka başvurusunu gören tüketicilerin doğrudan müvekkilini hatırladığını ve böyle bir markanın tescilinin kabulünün mümkün olmadığını, her ne kadar davacı dava dilekçesinde; “…” markasının zayıf marka niteliğinde olduğunu, TÜRKPATENT nezdinde tescilli birçok “…” markası olduğunu, bu sebeple müvekkilinin sonraki “…” markalarına katlanmak zorunda olduğunu öne sürmüş ise de, “…” markasının zayıf ve ayırt edicilikten uzak olduğu yönündeki iddialar karşısında vurgulanmalıdır ki, müvekkilinin “…” markası gerek kelime unsuru gerekse de renk/yazı tipi konfigürasyonu bakımından özgün bir tasarım ve yüksek tanınmışlığa sahip olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın kabulüyle ilgili verilen MDB kararına karşı davacı tarafın başvuru sonucu verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davacılar tarafından, 10.04.2020 tarihinde 2020/40616 başvuru numarası ile “…” ibareli marka için 35. ve 39. sınıflarda marka başvurusunda bulunulduğu; söz konusu marka başvurusu Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından kabul edilerek 27.04.2020 tarih ve 347 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde ilan edilmiş, söz konusu yayına davalı şirket tarafından itiraz edildiği, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiği, davacılar tarafından söz konusu ret kararına Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK nezdinde yapılan itirazın, Yeniden İnceleme Değerlendirme Kurulu tarafından incelendiği ve Yeniden İnceleme Değerlendirme Kurulu tarafından 2021-M-2148 sayılı kararı ile; 2020/40616 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun 2015 28811, 2019 25166 sayılı “…”, “… market” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi uyarınca reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. 6769 sayılı SMK’nın “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrası; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. 6769 sayılı SMK’nın 6(1) maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer mal ya da hizmetleri kapsamasıdır. Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma ihtimalini ortaya çıkartır. 6769 sayılı SMK nın 6(1) maddesinde karıştırılma “ihtimali”nden bahsedilmekte olup, hükmün lafzından da anlaşılacağı üzere, ilgili tescil engelinin varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin/ihtimalin/riskin varlığı yeterli olmaktadır. Ancak, bir markanın diğerini çağrıştırması, tek başına, -tanınmış markalar hariç- karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli görülmemektedir. Karıştırılma ihtimali, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma ihtimaline ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma ihtimaline ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez. Karıştırılma ihtimaline ilişkin bütüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve dikkatli olduğu varsayılır. Bununla birlikte, ortalama tüketicilerin farklı markalar arasında doğrudan bir karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, bunun yerine markaların zihninde kalan tam olmayan imajını (hatırasını) esas aldığı faktörü dikkate alınmalıdır. Buna ilaveten, ortalama tüketicilerin dikkat seviyesinin, ihtilafa konu malların veya hizmetlerin niteliğine göre değiştiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması ihtimali de artar. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. Bu nedenle, karıştırılma ihtimalinin varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır. Buna paralel olarak, önceki tarihli markanın bir bütün olarak ayırt edici niteliği ne kadar düşükse karıştırılma ihtimali de o oranda azalacaktır. Markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Sadece düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun örtüşmesi, markaların ihtiva ettiği diğer unsurlarla beraber ortaya çıkan genel izleniminin son derece benzer olması gibi istisnalar hariç olmak üzere, normalde kendiliğinden karıştırılma ihtimaline yol açmaz. Bununla birlikte, sadece ayırt edici niteliği olmayan ve/veya tanımlayıcı unsurların örtüşmesi (markaların aynı zamanda benzer şekil unsurları ve/veya diğer kelime unsurlarını içermesi, markaların genel izleniminin oldukça benzer veya aynı olması durumları hariç olmak üzere) karıştırılma ihtimaline yol açmaz. (…) Birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalar söz konusu olduğunda, iki marka arasındaki benzerliğin tespiti, bileşke bir markayı oluşturan öğelerden sadece birisini alarak, o öğeyi başka bir markayla karşılaştırmanın ötesinde bir incelemeyi gerektirir. Karşılaştırma, ihtilaf konusu markaların her birini bütün olarak inceleyerek yapılmalıdır, ancak bazı durumlarda, bileşke markayı oluşturan öğelerden biri, bileşke markanın kamunun ilgili kesiminde yarattığı bütüncül algıda baskın konumda bulunabilir. Belirtilen genel ilkeler çerçevesinde yapılan incelemede, başvuru ile ret gerekçesi markaların bağlantı kurulması ihtimali dahil iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer oldukları görüşüne varılmıştır. Şöyle ki, markaların kelime unsurları tek kelimeden oluşmakta olup, bu kelimenin içerdiği toplam harf ve hece sayısı ortaktır. Her biri beş harften oluşan kelimelerin G, T, R harfleri ve bu harflerin dizilimleri çekişme konusu markalarda aynıdır. Söz konusu ortak harfler çekişme konusu markaların kelime unsurunun tüm sessiz harflerini oluşturmaktadır. Her ne kadar markaların sesli harfleri arasında farklılık bulunsa da, “…” ve “…” kelimeleri Türkçe’de karşıt / anlamsal olarak zıt kavramlara işaret etmektedir. Ancak bu kavramsal zıtlık, “…” ve “…” kelimelerinin bazı deyim ve günlük konuşma dilindeki ifadelerde yaygın olarak bir arada da kullanılan kelimeler olması da dikkate alındığında markalar arasında kavramsal bir ilişki kurulmasına yol açmaktadır. Ayrıca, sessiz harflerin ve dizilimlerinin ortak olması ile bu sessiz harflerin markalarda başlangıç, orta kısım ve bitiş bölümünde bulunması nedeniyle kelimelerin telaffuzları arasında da belli düzeyde benzerlik bulunduğu düşünülmüştür. Diğer yandan, başvuru ile ret gerekçesi markaların kapsamında aynı/aynı tür hizmetlerin bulunduğu tespit edilmiştir. Bilindiği üzere, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde, tüketicilerin satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine başka bir malı/hizmeti almak durumunda kalması kadar, iki ayrı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye/firmaya ait olduğunu ya da marka sahipleri arasında iktisadi veya idari yönden bir bağlantı bulunduğunu düşünmeleri ihtimalinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, eğer ilgili tüketici kesiminin, ihtilaf konusu markaları taşıyan (veya taşıyacağı var sayılan) ihtilaf konusu mal veya hizmetlerin aynı işletmeden ya da duruma göre, iktisaden birbirine bağlı işletmelerden geldiğini düşünebilmesi riski söz konusu ise, karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmektedir. Bu hususlar çerçevesinde, başvuruya konu marka ile ret gerekçesi markalar arasındaki benzerlik, markaların aynı/aynı tür hizmetleri kapsamasının yanı sıra, ret gerekçesi “…” ibareleri markaların bilinirlik düzeyi ve bundan kaynaklı arttırılmış ayırt edici niteliği de dikkate alındığında, ilgili tüketici kesimi nezdinde marka sahipleri arasında iktisadi yönden bir bağlantı bulunduğu yönünde bir izlenim oluşabileceği, diğer bir ifade ile markalar arasında 6769 s. SMK?nın 6(1) maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, yayına itiraz hakkında Markalar Dairesince verilen karar yerinde görülmüş ve başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın reddi gerekmiştir. ” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 21/05/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle:dava konusu markanın kapsamındaki hizmetlerin tamamının davalının markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka başvurusu ile davalı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olduğu, dava konusu marka ile davalı markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, TÜRKPATENT 2021-M-2148 sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı Markaları

…+şekil …
(35 ve 39. sınıf) … market
(01…45. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu …+şekil markanın kapsamında yer alan bütün hizmetlerin davalı şirkete ait redde gerekçe … ibareli markanın kapsamındaki 01-…34 sınıftaki mallar yönünden ilişkili olduğu; davalıya ait hem … hemde … market ibareli markaların 35. sınıfındaki tüm hizmetler yönünden ise aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı görülmüştür.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davacıların markasının incelenmesinde; dava konusu “…+şekil” ibareli markanın, küçük harflerle, siyah renkte “…” ibaresinin yer aldığı, bu ibarenin sol tarafında turuncu bir zemin üzerinde beyaz bir kağıt uçak şeklini içeren kelime markası olduğu, markada yer alan “…” ibaresinin doğrudan tanımlayıcı olmadığı, asgari düzeyde ayırt edici niteliği olan marka korumasından yararlanabilecek bir ibare olduğu dolayısıyla markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; redde gerekçe markaların, mor zemin üzerine, sarı renkte, küçük harflerle, birinde sadece “…” ibaresinin yer aldığı, diğerinde “…” ibaresinin altında beyaz renkte “market” ibaresinin yer aldığı herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markaları olduğu, markalarda yer alan “…” ibaresinin doğrudan tanımlayıcı olmadığı, asgari düzeyde ayırt edici niteliği olan marka korumasından yararlanabilecek bir ibare olduğu, dolayısıyla markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar “…” ibaresi ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olarak düşünülse de, bu durumun markanın kullanımı, tanıtım faaliyetleri, ulusal medyada haberlere konu olması, tüketici nezdindeki algısının artması neticesinde markanın ayırt edici niteliğini artıracağı hususunun göz ardı edilemeyeceği değerlendirilmektedir. Davalının “…” ibareli markasının, dosya kapsamına sunulan birçok yazılı ve görsel medyada tanıtımının yapıldığı, haberlere konu olduğu, ticari hacminin yüksek olduğu, markaya yüksek hacimli yatırımların yapıldığı, ilgili tüketici kesiminde ayırt edici niteliğinin gün geçtikçe arttığı anlaşılmıştır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, her ne kadar markalar arasında “g,t,r” harflerinin ortak olması nedeniyle görsel ve işitsel benzerlik bulunsa da, somut olayda, kavramsal benzerliğin tüketici nezdinde daha ön planda olacağı, zira davalının “…” esas unsurlu markasıyla dava konusu “…” esas unsurlu markada yer alan “…” ve “…” ibarelerinin bir malı iletmek, ulaştırmak anlamlarına geldiği, dolayısıyla zıt anlamlı olsalar da kavramsal olarak benzer oldukları, tüketici kitlesinin yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma süresi içinde, davacının “…” ibareli başvuru markasını gördüğünde, derhâl ve hiç düşünmeden bunun davalının “…” markalarından farklı bir marka olduğunu algılamayacağı, her iki markanın aynı işletmenin markası veya idari-mali anlamda bağlantılı işletme markaları olarak algılayabileceği, ayrıca dosya kapsamına davalı tarafından sunulan belgelerden davalının “…” ibareli markasının birçok yazılı ve görsel medyada tanıtımının yapıldığı, haberlere konu olduğu, ticari hacminin yüksek olduğu, yüksek hacimli yatırımların yapıldığı, ilgili tüketici kesiminde ayırt edici niteliğinin gün geçtikçe arttığı, dolayısıyla bu bilinirliğinin markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini arttırdığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davalı markası arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve kavramsal olarak karıştırılmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunduğu; işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının “…” markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu da dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/11/2022

¸ ¸