Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/126 E. 2022/430 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/126
KARAR NO : 2022/430

ASIL DAVA : Markaya Tecavüzün Tespiti, Maddi Tazminat
KARŞI DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Haksız Rekabet
ASIL DAVA TARİHİ : 28/04/2021
KARŞI DAVA TARİHİ: 31/05/2021

KARAR TARİHİ : 20/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan asıl davanın ve karşı davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı/karşı davalı vekili dava dilekçesiyle; Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 17.03.2017 koruma tarihli 2017/23858
başvuru numaralı 35. ve 43. sınıflarda tescilli “…” ibareli markanın,
07.10.2017 koruma tarihli 2017/88830 başvuru numaralı 25. ve 41. sınıflarda tescilli
“… kulübü” ibareli markanın, 31.12.2018 koruma tarihli 2018/122705
başvuru numaralı 25. ve 41. sınıflarda tescilli “… 1978 şekil” ibareli
markalara dayanarak …’ne 16.11.2020 tarihinde
ihtarname çektiğini, ihtarnamede marka tecavüzünün ve haksız kullanımının sona erdirilmesi ya da Türk
Patent ve Marka Kurumunca kayıt altına alınacak bir lisans sözleşmesiyle yıllık
gelirinin %5’ini talep etmiş olduğunu, bu ihtarname üzerine davalının kullanıma
devam etmiş ve ihtarnameye cevap vermemiş olduğunu, bunun üzerine içerisinde
maddi istem olduğu için Arabuluculuk Kurumuna başvurduğunu, arabuluculuk
görüşmelerinden de olumlu bir yanıt alamadığını,
kendisinin … markalarımın tanıtımını ve kullanımını yapmakta olduğunu,
“….com.tr” internet sitesinde yine tescilli … markalarımın tanıtımını
ve bilgilendirmesini yaptığını, Youtube internet sitesinde … kanalında
yine … markalarımın tanıtımını, bilgilendirmesini ve kullanımını yaptığını,
Facebook ve Instagram sosyal medya uygulamalarında … markalarımın
tanıtımını, bilgilendirmesini ve kullanımını yaptığını, bu nedenlerle …
tescilli markalarımın … tarafından kullanılmasının
faaliyetlerine zarar verdiğini ve engel olduğunu, eğer … markasını
kullanacaklarsa ki kullandıkları görüldüğünü, ihtarnamede belirttiği gibi Türk Patent
ve Marka Kurumunca kayıt altına alınacak bir lisans sözleşmesiyle yıllık toplam
gelirlerinin giderler düşmeden %5’ini talep ettiğini belirterek
…’nden Türk Patent ve Marka Kurumunca
kayıt altına alınacak bir lisans sözleşmesiyle ve her yıl toplam yıllık gelirinin
%5’ini masraflar düşmeden yasal faiziyle ihtarnamede belirtildiği şekilde
talep ettiğini,
bu miktar bilinmediği için 20.000TL maddi tazminatı ön dava şartı olarak ve
dava bedeli olarak yazmış bulunduğunu belirterek eldeki davayı ikame etmiştir.
CEVAP:
Davalı karşı davacı vekili asıl davaya cevap ve karşı dava dilekçesiyle, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesinde düzenlenen marka hakkına
tecavüz hallerinin somut olayda mevcut olmadığını,
davacı tarafın dava dilekçesinde iddia edildiği üzere tescil edilen markalar altında ve
tescil edilen sınıflar nezdinde herhangi bir faaliyet göstermediğini, aksine yıllardan
beri futbol kulübü olarak faaliyet göstermekte olan müvekkili şirketin logo ve işlevini
karışıklık yaratacak şekilde kötü niyetli olarak kullandığını, bu hususun yalnızca
davacı tarafından kullanılmakta olan “….com.tr” şeklindeki internet sitesi
adresinin incelenmesi halinde dahi tespit edilebileceğini,
dava dilekçesinde iddia edildiği üzere marka tecavüzü hallerinden biri olarak
düzenlenen 7. maddede tahdidi olarak sayılan hususlardan herhangi birinin somut
olayda bulunmadığını, davacı tarafından tescil edilen marka ile aynı olan herhangi bir
işaretin tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmadığını, davacı
tarafından tescil edilen marka ile aynı kapsama giren mal veya hizmetlerde
ilişkilendirilme ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmadığını,
müvekkil şirkete ait marka tanınmış marka statüsünde olup tescil edilmese dahi
hukuki korunmadan yararlandığını,
müvekkili şirketin uluslararası arenada futbol kulübü olarak Türkiye’yi temsil ettiği,
yurt içinde ülkenin en üst seviye futbol liglerinde faaliyet gösterdiğini, 1978 yılından
beri futbol camiasında yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda müvekkili şirketin
kullanmakta olduğu … ibaresinin müvekkili şirket faaliyetleri ile birlikte
tanınmış marka haline gelmiş olduğunu ve bu nedenle davacı tarafından tescil edilen
markalar tanınmış marka karşısında hukuki korumadan yararlanamayacağını,
müvekkili şirkete ait öncelikli hak sahipliği bulunan markanın mevcudiyetine rağmen
davacı tarafın markasının tescil edilmesi hukuka aykırı olup davacı tarafa ait
markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiğini,
müvekkili şirket 1978 yılından itibaren ülkemizi yurt içi ve yurt dışında temsil eden,
köklü bir futbol kulübü olduğunu, dernek statüsünde faaliyet göstermekte olan
… Futbol Kulübü 2004 yılında anonim şirket olarak hizmet vermeye devam
etmiş olduğunu, müvekkili şirket, 01.10.2004 tarihli 6148 sayılı Ticaret Sicili
Gazetesi’nde yayınlandığı üzere … Anonim Şirketi ticaret unvanı ile faaliyet
göstermeye devam etmiş olduğunu, 1978 yılında … olarak anılmaya
başlayan müvekkili şirket 2004 yılında ticaret unvanı olarak da bu ismi kullanmaya
başlamış olduğunu, 2014 yılına kadar … Anonim Şirketi olarak ticaret
siciline kayıtlı olan müvekkili şirket yönetim değişiklikleri neticesinde ticari unvanını
19.08.2014 tarihli 8634 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandığı üzere 1299
… A.Ş. olarak değişmiş ise de o dönemde dahi …-…
olarak anılmış olduğunu, sonuç itibariyle 2020-21 sezonu öncesinde adı …
olan müvekkili kulüp, ismini tekrar … olarak tescil ettirerek halihazırdaki
renkleri olan mor-sarıyı da kulübün eski renkleri olan mavi-beyaz ile değiştirmiş
olduğunu,
müvekkili şirketin yıllardan beri kullanmış olduğu, ticaret unvanı olarak kullandığı
markasının birebir aynısını kullanmakta olan davacı/karşı davalı tarafın TPMK
nezdinde kaydı tespit edilen 01.10.2017 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu
tarafından 2017-88830 marka numarası ile tescil edilen … Kulübü” ibareli ve
17.03.2017 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından 2017-23858 marka
numarası ile tescil edilen “… Şekli” ibareli markaların hükümsüzlüğünün
tespitine karar verilmesini,
davacı/karşı davalı tarafından yapılan marka tescillerinin kötü niyetle yapıldığını,
somut olayda müvekkili şirketin 1978 yılından itibaren … adını kullandığını,
… Kulübü olarak tek bir kişinin sportif herhangi bir faaliyet göstermeden
işbu kazancı temin edebilmek amacı ile marka tescilinde bulunduğunu, davacı/karşı
davalı tarafından kullanılmakta olan “….com.tr” şeklindeki internet sitesi
adresinin kullanılması sebebiyle müvekkili şirket “….com.tr” adresini
almak zorunda kalmış olduğunu, ancak davacı/karşı davalı tarafın internet adresinin
incelenmesi halinde herhangi bir ürünün tanıtımının yapılmadığını, müvekkili şirkete
ait logonun kullandığını, site içeriğinin boş olduğunu, bu hususun bile tek başına kötü
niyetli hareket edildiğinin göstergesi olduğunu,
müvekkili şirketin internet sayfasının aranması halinde davacıya ait siteye
girilebileceğini ve bunun makul düzeydeki her insanda şaibeli bir duruma sebebiyet
vereceğini, bu suretle müvekkili şirkete ait markanın, internet alan adı olarak
kullanılması ve bu husus ile marka sahibi müvekkili şirketin hakkın engellendiğini iddia ederek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile
davacı/karşı davalı tarafından müvekkili şirkete ait markanın internet alan
adı olarak kullanılmasına son verilmesine
karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; asıl dava yönünden; davalının Ankara … ibaresini kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği, maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, karşı dava yönünden; davalının gerçek hak sahipliği nedeniyle davacının markasının hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, alan adı kullanımlarının haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava dilekçesi tebliğ olunmuş, davalı davaya cevap vermemiş, sunulan deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: asıl dava bakımından;
dosya kapsamında, davacı-karşı davalı tarafından davalı-karşı davacının
kullanımlarına ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından, davacı-karşı davalının marka
hakkına tecavüz iddiasının ispatlanamadığı,
her ne kadar davacı-karşı davalı tarafından davalı-karşı davacının kullanımlarına
ilişkin herhangi bir belge sunulmaması nedeniyle iddiasını ispatlayamadığı değerlendirilse de,
mahkemece aksi yönde karar vermesi durumunda, maddi tazminat hesabının
yapılabilmesi için davacı-karşı davalı tarafından 6769 sayılı SMK’nın 151(2) inci maddesinde
belirtilen usullerden hangisinin tercih edildiğinin belirtilmesi ve buna göre gerekli belgelerin
dosyaya kazandırılması gerektiği; karşı dava bakımından; davalı-karşı davacı tarafından “…” ibaresinin Türkiye’de uzun süredir dava
konusu markalarda yer alan 25., 35., 41. ve 43. Sınıflarda yer alan mallar/hizmetler
bakımından kullanıldığına dair belge yer almadığından davacı-karşı davalının 6769 s.
SMK’nın 6/3 md. kapsamında iddiasının yerinde olmadığı,
davalı-karşı davacının tanınmışlık itirazının yerinde olmadığı,
davalı-karşı davacının ticaret unvanı gerekçeli itirazının yerinde olmadığı,
davacı-karşı davalının tescilli markalarında kullandığı kelime unsurları ve
özellikle ayniyete varan şekil unsurlarının mevcudiyeti dikkate alındığında, davacı-karşı
davalının dava konusu markalarının iyi niyetli sayılamayacağı,
davacı-karşı davalıya ait www…com.tr internet alan adının
kullanımının haksız rekabet hallerinden birisi olduğu, dolayısıyla söz konusu alan
adının sicilden terkin şartlarının oluştuğu; takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun dosya kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesinde marka tecavüzü halleri düzenlenmiş olup, mezkur madde de 7. Maddeye de atıf yapılarak genel şartlar ortaya koyulmuştur. SMK 7. madde 2015/2436 sayılı yeni AB Marka Direktifinin 10. Maddesi ile 2017/1001 sayılı yeni AB Marka Tüzüğü 9. Maddesinin iç hukuka aktarılmış halidir. Bu suretle bir marka tecavüzü eyleminden bahsedebilmek için hem 7. Maddenin hem de 29. Maddenin birlikte ele alınması gereklidir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29/1-a maddesi yollamasıyla SMK’nın 7. Maddesinin 2-a bendinde tesclilli bir markanın aynısının aynı mal veya hizmet için kullanılması, 2-b bendinde tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, 2-c bendinde ise, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması marka tecavüzü olarak belirtilmiştir. SMK 29/1-b maddesinde ise markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzeri kullanarak markayı taklit etme kavramı getirilerek 7. 7/2-a maddesindeki düzenlemeden farklı bir tecavüz fiili getirilmiştir.
SMK 7/2-a bendinde düzenlenen ihlal önceki marka ile hem işaret hem de emtia veya hizmet açısından birebir ayniyet taşıyarak kullanılması halidir. Bu ihlali tespit etmek kolaydır. Bu madde kapsamındaki değerlendirmede Yüksek Mahkeme bir kararında markanın birebir aynısının tescil kapsamında olmayan ve sınıfsal benzerlik taşımayan başka sınıf mal ve hizmetlerde kullanılması halinde , tanımış markalar hariç olmak üzere marka hakkına tecavüzün söz konusu olmadığını hüküm altına almıştır.
6769 sayılı SMK’nın 7/2-b maddesinde ise “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.” ikinci marka tecavüzü hali olarak düzenlenmiştir.
Söz konusu halde 7/2-a maddesinden farklı olarak hem işaret hem de sınıfsal anlamda benzerlik değerlendirmesi yapılacak ve birlikte varlığı aranacak ayrıca ortalama tüketici nezdinde markaların bıraktığı intiba ve karıştırılma ihtimali üzerinde de değerlendirme yapılacaktır.
Açıkça görüldüğü üzere bu madde kapsamında bir değerlendirme yapabilmek için aynı veya benzer markalar bulunmalı, bu markaların benzer mal/hizmetler için tescilli/tescil başvurusunda bulunulmuş olmalı ve halk tarafından bu iki marka arasında karıştırılma ihtimali olmalıdır.
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Dosyanın tetkikinden; davacı karşı davalıya ait ve uyuşmazlığa mesnet gösterilen 17.03.2017 koruma
tarihli, 11.09.2017 tescil tarihli 2017 23858 sayılı ve ”…+şekil” ibareli markasının 35 ve 43,. Sınıfta tescilli olduğu,
07.10.2017 koruma tarihli, 21.03.2018 tescil tarihli 2017 88830 sayılı ve ”… KULÜBÜ+şekil” ibareli ve 07.10.2017 koruma tarihli, 30.05.2019 tescil tarihli 2018
122705 sayılı ve ”ANKARA …+şekil ibareli markalarının da 25 ve 41. Sınıf mallar ve hizmetlerde tescilli olduğu tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında davacı karşı davalı tarafından davalı karşı davacının kullanımına ilişkin herhangi bir belgenin ise dosyada yer almadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda asıl davanın konusunun davalının Ankara … ibaresini kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği, maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkin olduğu anlaşıldığından, kullanımın ispatının da dava eden tarafça ispat edilmesi gerektiğinden dosya kapsamındaki kullanıma ilişkin belge bulunmaması karşısında asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Karşı Dava Bakımından
davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalının dava konusu markalarının hükümsüzlük
talebine yönelik gerekçelerini 6769 sayılı SMK’nın 6/3 (eskiye dayalı kullanım), 6/4, 6/5
(tanınmışlık), 6/6 (ticaret unvanı), 6/9 (kötü niyet) maddelerine dayandırdığı anlaşılmaktadır.

Öncelikle, dava konusu “…” esas unsurlu davacı-karşı davalının markaları ile
davalı-karşı davacının kullandığını iddia ettiği “…” ibareleri işaret bakımından
görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğu, dosya kapsamında, davalı-karşı davacı tarafından “…” ibaresinin Türkiye’de
uzun süredir dava konusu markalarda yer alan 25., 35., 41. ve 43. Sınıflarda yer alan
mallar/hizmetler bakımından kullanıldığına dair belge yer almadığından davacı-karşı
davalının 6769 s. SMK’nın 6/3 md. kapsamında iddiasının yerinde olmadığı; SMK 6/5 hükmünden yararlanabilmek için Türkiye’de tanınmışlık düzeyine
ulaşmış markanın tescil edilmesi şartı arandığından ve davacının Türkiye’de tescilli
markasının bulunmaması nedeniyle davacının SMK 6/5 kapsamındaki itirazının yerinde
olmadığı; SMK md. 6/4 hükmünden yararlanabilmek için
Paris Sözleşmesi kapsamında Türkiye’de tanınmış markanın tescil edilme şartı
aranmadığı, dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesi
neticesinde, davacıya ait markaların tanınmış olduğuna dair yeterli bilgi ve belge
olmaması nedeniyle, davacının SMK 6/4 kapsamındaki itirazının da yerinde olmadığı; davalı-karşı davacının önceki ticaret unvanı olan “… A.Ş.’nin
19.08.2014 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına göre 18.08.2014 tarihi itibariyle
değiştirilerek şimdiki unvanı “…” unvanını aldığı,
davacı-karşı davalının markalarının başvurularının daha sonra yapıldığı, “1299
… ANONİM ŞİRKETİ” ek unsurunun “1299 …” ibaresi
olduğu, söz konusu ibarenin davacı-karşı davalının “…” ibareli markalarıyla
arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, öte yandan dosya kapsamında, davalı-davacının
hem önceki hem sonraki ticaret unvanlarının markasal kullanımının ispatlanamadığı hususları
birlikte değerlendirildiğinde, davalı-karşı davacının ticaret unvanı gerekçeli itirazının yerinde
olmadığı; davalı-karşı davacının 19.08.2014 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına
göre 18.08.2014 tarihi itibariyle ile … A.Ş. olan ticaret unvanını 1299 …
olarak değiştirdiği, davacı-karşı davalının cevaba cevap dilekçesinde belirtilen 2008 41179 sayılı
markanın (söz konusu marka yenilenmeme nedeniyle hükümden
düşmüştür.) sahibinin davalı-karşı davacının önceki ticaret unvanı adına tescil edilmiş olduğu,
davacı-karşı davalının dava dilekçesinde gerekçe olarak gösterdiği markalardan 2018 122075
sayılı marka ile aynı olduğu, davacı-karşı davalının diğer 2 markalarının da esas unsurlarının “…”
olduğu; bu durumda davacı-karşı davalının tescilli
markalarında kullandığı kelime unsurları ve özellikle ayniyete varan şekil unsurlarının
mevcudiyeti dikkate alındığında, davacı-karşı davalının dava konusu markalarının iyi niyetli sayılamayacağı; davacı-karşı davalı tarafından kullanılan “www…com.tr” internet
sitesinde “…” ibaresinin markasal nitelikte … hizmetleri için kullanıldığı, internet
sitesinde “Hakkımızda” başlıklı bölümde “… Kulübü 1978 yılında kurulmuş olup
Süper Lig ve Avrupa Kupalarında başarılı dönemler geçirmiştir.” ifadesinin yer aldığı; davacı-karşı davalının
www…com.tr adlı alan adının kullanımının TTK m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt
bendi kapsamında haksız rekabet hallerinden biri olarak değerlendirileceği anlaşılmış, neticeten karşı davanın kabulü ile ; davacı-karşı davalı adına tescilli 2017/88830 sayılı “… KULÜBÜ+Şekil” ibareli markanın Hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacı-karşı davalı adına tescilli 2017/23858 sayılı “…+Şekil” ibareli markanın Hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, www…com.tr alan adının erişimin engellenmesine ve terkinine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; asıl dava yönünden davanın reddine, karşı dava yönünden davanın kabulü ile davacı-karşı davalı adına tescilli 2017/88830 sayılı “… KULÜBÜ+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
davacı-karşı davalı adına tescilli 2017/23858 sayılı “…+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, www…com.tr alan adının erişimin engellenmesine ve terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Asıl dava yönünden,
Davanın REDDİNE,
Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcının peşin alınan 341,55-TL harçtan mahsubu ile bakiye 260,85-TL’nin kararın kesinleşmesini müteakip istem halinde davacı …’e iadesine,

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin …’den alınarak davalı … AŞ’ye verilmesine,
Davacı …’in yapmış olduğu yargılama giderinin … üzerinde bırakılmasına,

Davalı … AŞ tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
2-Karşı dava yönünden;
Davanın kabulü ile,
Davacı-karşı davalı adına tescilli 2017/88830 sayılı “… KULÜBÜ+Şekil” ibareli markanın Hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

Davacı-karşı davalı adına tescilli 2017/23858 sayılı “…+Şekil” ibareli markanın Hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

www…com.tr alan adının erişimin engellenmesine ve terkinine,
Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davalı …’den alınarak davacı … AŞ’ye verilmesine,
Davacı … AŞ’nin yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 1.559,30-TL yargılama giderinin davalı …’den alınarak davacı … AŞ’ye verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),

Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/12/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸

KARŞI DAVA YÖNÜNDEN
MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 59,30-TL
GİDER AVANSI :1.500,00-TL
TOPLAM :1.559,30-TL