Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/102 E. 2021/288 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA …FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
…FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/102
KARAR NO : 2021/288

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 18/12/2017
KARAR TARİHİ : 22/09/2021
YAZILDIĞI TARİH : 29/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; markaların ayırt edilebilmesinin mümkün olmadığı, marka esas unsurlarının (“GO”) aynı olduğu, markaların genel görünüşlerinin benzer olduğu, tüketicilerin esas unsura odaklanacağı ve bunun ortak olduğu, marka görselinde yer alan “…” ibarelerinde yer alan, “logistics” ibaresinin ticaret hayatında yaygın kullanımda olduğu ve esaslı unsurun GO olduğu, görsellerde “GO” ibaresinin ön planda olduğu, “logistics” ibaresinin yardımcı vasıf bildirir unsur olduğu esas unsurun “go” olduğu, “go” ibaresinin ilgili sektörde vasıf, cins vs bildiren türde bir ibare olduğuna yönelik ispatta bulunmadığı Soldan sağa okunma sebebiyle markanın başındaki “go” unsurunun baskın olduğu, davalı markasının asıl ibaresinin “…” olduğu, “… Gayrimenkul Ofisi” ibaresinin iş niteliği ve yerini gösterir vasıf bildirici nitelikte olduğu, İstanbul …. FSHHM …. K sayılı kararda “…” ile “go” ibaresinin yüksek benzerliğe sahip olduğuna hükmedildiği, ortalama zekadaki ortalama bir tüketici kitlesinin aşırı dikkat ve özenle markalara yaklaşmayacağı ve yanılacağı, müvekkilin “go” ibaresini çatı marka olarak kullandığı, tüketicinin davaya konu markayı çatı marka kapsamında algılayacağı, davalı markasının 36. sınıfta tescilli olduğu ve taraf markaların aynı emtiaları tescillemiş olduğu, davacının ticaret ünvanında da markasındaki şekilde “go” ibaresi bulunduğu, 556. s KHK 8/4 kapsamında, tanınmışlık iddiaları ile ilgili olarak, 1982’den beri markanın kullanıldığı ve tanınmış hale getirildiği, müvekkilin uluslararası ve ulusal düzeyli şirketlerle işbirliği yapıyor olduğu ve bu sebeple markasının maruf olduğu, pazar payı, ayırt edici özellik, tescil edilmiş ülkenin dünyadaki dağılımı, reklam gücü ve kullanıldığı coğrafi alan ölçütlerine göre davacı markasının tanınmış olduğu, Ankara 2.FSHHM’nin çeşitli kararlarındaki “şirketin … uzun yıllardan beri bu yana sektörde faaliyette bulunduğu ve belli bir bilinirlik elde ettiği beyan ve müşahede olunmaktadır” ortak ifadeleriyle markanın tanınmışlığının sabitlendiği, Ankara 2. FSHHM … K s kararında “… marka ve ünvanın uzul yıllardır kullanıldığı belli bir bilinirlik elde ettiği, davacı markasının davalının markalarının reklam gücünden haksız biçimde yararlanacağı..” ifadelerinin tanınmışlığı kabul eder nitelikte olduğu, dava dışı geçmiş tarihli YİDK kararlarında davaya konu markalardan … sayılı markanın mahkeme kararları doğrultusunda tanınmış kabul edildiği ve kararı etkilediği, markanın tanınmış olduğu ifade eden bilirkişi raporları bulunduğu, yüksek tirajlı yayınlarda haberlere konu olduğu, müvekkilin ticaret ünvanında yer alan “GO” ibaresi ve 8/5 kapsamındaki iddialarla ilgili olarak Yargıtay’ın 28.03.2007 tarihli 2007/166 K. sayılı kararına göre ticaret ünvanının sinai mülkiyet haklarının bir türü olduğu, davalının tescil ettirdiği markanın bu hakkı çiğnediği, davalının davalı markalarına zarar verdiği, sulandırdığı, haksız kazanç elde etme amacı taşıdığını beyanla Türk Patent … sayılı kararın iptali, … numaralı markasının tescil edilmesi halinde hükümsüz sayılmasına, sicilden terkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesiyle; markanın henüz tescil edilmediğinden dolayı hükümsüzlüğünden ve sicilden terkinden bahsedilemeyeceğini, davanın bu taleplerle açılması sebebiyle usulden reddi gerektiği, 556 sayılı KHK 8/1-b bendindeki koşulların oluşmadığını, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği, davacının asıl faaliyet alanının LOJİSTİK olduğunu, müvekkilinin faaliyet alanının GAYRİMENKUL HİZMETLERİ olduğu, markanın esaslı unsurunun “… Gayrimenkul Ofisi” olduğunu, … nun baş harflerinin kısaltması olduğu, markaların genel görünümlerine bakılması gerektiği, ortalama tüketicinin dikkate alınması gerektiği, markaların görsel, işitsel olarak farklı olduğu, markaların sınıfları aynı olsa dahi faaliyet alanlarının farklı olduğu, davacının tanınmış olduğunu ispatlayamadığı, TPMK nezdinde de tanınmış olmadığı, davacı tarafça haksız rekabetin oluştuğu ve kötüniyet varlığı yönünde delil sunulmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; taraf markaların benzer olmadığı, görsel, işitsel, anlamsal benzerlik bulunmadığı, karıştırılma ihtimalinin olmadığı, davalı başvurusuna konu ibarede “…” kısaltması yer aldığı, alt kısmında … kısaltmasının açılmış haliyle … Gayrimenkul Ofisi ibarelerinin bulunduğu, davalı markasında … ibaresini vurgulayan şekilde … Saat Kulesi’nin görselinin kullanıldığı, davacı tarafça emsal gösterilen kararların ve bilirkişi raporlarının işbu davada etkisi olmayacağı, her başvurunun ve markanın kendi koşulları içinde değerlendirileceği, davacının iddiasının aksine, ticaret ünvanında kullanılan ibarenin marka başvurularında önceye dayalı hak teşkil etmeyeceği, o ibarenin tescilinin kesin olmadığı gibi başka bir markanın reddi sonucunu da doğurmayacağı (Yargıtay 11 H.D. 14.12.2006 tarihli E.2006/156-K.2006/87 sayılı kararı), marka tescil koşulları ve marka mevzuatının ticaret ünvanı kullanımı ve mevzuatıyla farklı olduğunu, davacının tanınmışlık iddialarının haklı bulunması halinde dahi markaların benzer olmaması sebebiyle sonucun değişmeyeceği, davacının kötüniyet iddialarını ve davalının bu yönde kastı olduğunu ispat edemediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 21/03/2019 tarih ve 2017/461 Esas 2019/153 sayılı kararı ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “…” ibaresini çekişme konusu 36. Sınıftaki hizmetler üzerinde, davalıdan önce kullandığını ve iş bu hizmetler itibariyle davaya konu markanın gerçek hak sahibi olduğunu ispatlayan herhangi bir çıkarım bulunmadığı, taraf markalarının benzer görülmediği, somut olayda dava konusu marka işaretleri arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmamasının somut uyuşmazlığa bir etkisi olmadığı, taraflar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/5 fıkrasını ihlal eden bir olgu bulunmadığı, davalının yedekleme, şantaj, marka ticareti gibi bir niyetle hareket ettiğine dair delil bulunmadığından kötüniyet iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20.HD’nin …K. sayılı ilamıyla;
”Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulunun …. karar sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle, ”davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara …Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce …K. sayılı kararın KALDIRILMASINA” şeklinde karar verilmiş, dava mahkememizin 2021/102 E. sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının 8/1-b, 8/4 maddesi gereğince yapmış olduğu itirazın reddi ile ilgili verilen YİDK kararının iptal şartlarının ve hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde, tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz edilmesi durumunda, başvuru konusu işaretin tescil edilemeyeceği hükme bağlanmış olup; 8/1-b anlamında bir tescil engelinin mevcut olduğundan söz edebilmek için, markaların benzer olması, kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı/benzer olması ve iltibas yaratması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir işaretin tescilli marka ile arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil olmak üzere halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa o işaret tescilli markanın benzeridir sonucuna varılabilir. Karıştırmada halkın istediği, arzu ettiği malı/hizmeti alacağı yerde gerek şekil, gerek yazılış ve gerekse ambalaj mdaki/tamtımındaki benzerlikler sebebiyle gözde veya kulakta yanılma sonucu başka bir malı/hizmeti alması söz konusudur. Bunun haricinde halk, iki marka arasında herhangi bir şekilde bağlantı kuruyorsa karıştırma yine vardır. Markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığının tespitinde; markalar arası görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, markaların birbirini çağrıştırma durumu, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın/hizmetin değeri ve alıcının bu malı/hizmeti almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları dikkate alınmalı ve marka bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bütün olarak değerlendirme yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Kısaca iltibas tehlikesi, eski ve yeni markaların aynı veya benzer olup olmadıkları ve aynı ya da benzer mal/hizmetleri kapsayıp kapsamadıkları dikkate alınarak tespit edilir.
KHK’nin 8/4 hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade eder. Ancak hüküm bu ilkeye bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına KHK 8/4 hükmü anlamında davalı şirket başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile davacının tanınmış markasının aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. Bu haller, davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi (şöhretini sömürmesi), itibarına zarar verebilmesi, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesi(sulandırabilmesi)dir.

556 sayılı KHK’nin 35/…maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/…fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ).
556 sayılı KHK’nin 35/…maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/…ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı tarafından dava konusu … kod nolu “… … Gayrimenkul Ofisi” ibareli markanın 36 sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde kullanmak üzere tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun ilanına davacı tarafından itiraz edildiği, Markalar dairesi başkanlığınca itirazın incelenmesi neticesinde reddine karar verildiği, verilen bu karara karşı davacı tarafından bu kez TPE YİDK’ya itiraz edildiği ve TPE YİDK’nın 16.10.2017 tarihli … sayılı kararında özetle; … numaralı “… … Gayrimenkul Ofisi” ibareli tescile yönelik marka başvurusuna, muteriz … Nakliyat Servis ve Tic. A.Ş.’nin …, 174119 sayılı “go-logistics”, … “GO şekil + … Company” ibareli tescilli markaları sebep göstererek 556 s, m8/1 (b), m8/4 m35/1 itiraz ettiği, açıkça itiraza dayanak gösterilmese de 8/3 maddesine yönelik önceye dayalı kullanım hakkından da dilekçe dahilinde söz edildiği anlaşılmıştır.
YİDK, kararında markaları görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer bulmamış, markalar arasında bütünsel benzerlik ve karıştırma veya iltibas riski görmediğini belirtmiştir. Eskiye dayalı kullanım iddiasını delil yetersizliği ile haklı bulmamış, 556 s. KHK 8/4 maddesi koşullarının oluşmadığı, kötüniyet iddialarının delillere dayandırılmadığı belirterek itirazın tüm gerekçeleri ile birlikte reddine karar verildiği görülmüştür.
Eldeki davada, dava konusu YİDK kararının davacı Şirket’e 18/10/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 18/12/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre,
Dava konusu … kod numaralı … … GAYRİMENKUL OFİSİ ibareli markanın 36. sınıfta yer alan “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” yönünden tescilli olduğu anlaşılmıştır.
itiraza mesnet davacı markalarının:
… kod numaralı …+şekil ibareli markasının tescil kapsamının;
35. sınıf: 35/01 Reklam acentesi hizmetleri, ilan büroları hizmetleri, televizyon, radyo, posta ile reklam ve ilan hizmetleri, ilan sütunlarının hazırlanması hizmetleri, reklam malzemelerinin dağıtımı hizmetleri, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam ve satış amaçlı modellik hizmetleri, pazarlama çalışmaları hizmetleri, pazarlama ile ilgili bilgilendirme hizmetleri, satışı arttırma (promosyon) hizmetleri, vitrin süsleme ve düzenleme hizmetleri, anket hizmetleri, halkla ilişkiler hizmetleri… 35/02 Büro hizmetleri: Sekreterlik hizmetleri, stenografi hizmetleri, fotokopi çekim hizmetleri (dokümanlarının çoğaltılması), daktiloda yazım hizmetleri, kelime işlem hizmetleri, bilgisayarda kütük yönetimi hizmetleri, bilginin bilgisayar veri tabanına aktarılması hizmetleri, bilgisayar veri tabanındaki bilgilerin sistematik hale getirilmesi hizmetleri, telefon cevaplama hizmetleri, gazete aboneliklerinin düzenlenmesi hizmetleri, büro makinelerinin ve ekipmanlarının kiralanması hizmetleri, satış makinelerinin kiralanması hizmetleri….35/03 İş idaresi konusunda danışmanlık hizmetleri (işletme bilgileri), ticari veya endüstriyel yönetimde yardım hizmetleri, iş idaresi ve organizasyonu konusunda danışmanlık hizmetleri (yeniden yapılanma), otel yönetimi hizmetleri, iş konularında değerlendirme hizmetleri (iş ve zaman etüdü), iş konularında bilgi toplama hizmetleri, iş ile ilgili araştırma hizmetleri (üretim sürecinin ve yöntemlerinin), iş konusunda istatistik çalışmaları hizmetleri, personel ile ilgili hizmetler, iş ve işçi bulma acenteliği hizmetleri, personel seçiminde psikolojik test uygulanması hizmetleri, işe yerleştirme hizmetleri, muhasebe kayıtlarının düzenlenmesi hizmetleri, defter tutma hizmetleri, hesapların denetimi hizmetleri, fiyat analizleri hizmetleri, ekonomik tahmin hizmetleri, bordro hazırlama hizmetleri, vergilerin hazırlanması hizmetleri… İthalat ihracat acente hizmetleri, Sanatçılar için menajerlik hizmetleri, Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri, 35/04 Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri, 35/05 Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.
36. sınıf:36/01 Kaza, hayat, yangın, sağlık, deniz sigortası hizmetleri, sigorta araştırma hizmetleri, hayat sigortası istatistikleri hizmetleri (aktüerya hizmetleri), sigorta konusunda bilgilendirme hizmetleri…. 36/02 Finansal ve parasal hizmetler: Bankacılık hizmetleri, finansal yönetim hizmetleri, finansal analiz hizmetleri, finansal sponsorluk hizmetleri, finansal konularda bilgilendirme hizmetleri, factoring (mal satın alma – alacak toplama organizasyonları) hizmetleri, leasing (finansal kiralama) hizmetleri, taksitle alış veriş kartları düzenleme hizmetleri, para değişim hizmetleri… 36/03 Gayrimenkul İşleri: Emlak komisyonculuğu hizmetleri, apartman yöneticiliği hizmetleri… Menkuller için değer biçme (kıymet takdiri) hizmetleri: Antika paraların değerini belirleme hizmetleri, antikaların değerini belirleme hizmetleri, mücevherlerin değerini belirleme hizmetleri, pulların değerini belirleme hizmetleri, sanat eserlerinin değerini belirleme hizmetleri…36/04 Gümrük komisyonculuğu hizmetleri.
39. sınıf: 39/01 Kara, hava ve deniz taşımacılığı hizmetleri: Taşıma komisyonculuğu hizmetleri, yük komisyonculuğu hizmetleri, gemi acente hizmetleri, ambulans hizmetleri, özel şoförlük hizmetleri, pilotluk hizmetleri, turist büroları (otel rezervasyonları dışında), seyahat için yer ayırma (rezervasyon hizmetleri), tur düzenleme hizmetleri, mesaj ve eşya ileten kurye hizmetleri, eşyaların posta yolu ile dağıtılması hizmetleri, ürün taşıma ve teslimat hizmetleri, gazete dağıtım hizmetleri, paket teslimat hizmetleri… Kara, hava ve deniz taşıtlarının kiralanması hizmetleri… Dalgıç hücresi kiralanması hizmetleri, dalgıç elbisesi kiralanması hizmetleri. 39/02 Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri, 39/03 Tekne barındırma hizmetleri, 39/04 Boru hattı ile taşıma hizmetleri… 39/05 Elektrik dağıtım hizmetleri, 39/06 Su temin hizmetleri. 39/07 Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri… 39/08 Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri… 39/09 Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.
42. sınıf: 42/01 Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri: Bilimsel araştırma ve geliştirme hizmetleri (üçüncü şahıslar adına), kimyasal araştırma hizmetleri, maden eksperliği (uzmanlığı) hizmetleri, jeolojik araştırma hizmetleri, petrol arama hizmetleri, malzeme ve ürün test hizmetleri, meteoroloji hizmetleri, mühendislik danışmanlık hizmetleri, mimarlık hizmetleri, teknik proje çalışmaları hizmetleri, haritacılık hizmetleri, arazi inceleme ve ölçme hizmetleri, peyzaj hizmetleri, şehir planlamacılığı hizmetleri, çevre koruması konusunda danışmanlık hizmetleri, sualtı incelemeleri hizmetleri, kalite kontrol hizmetleri, araçların yol değerlerinin test edilmesi hizmetleri… 42/02 Bilgisayar hizmetleri: Bilgisayar programcılığı hizmetleri, bilgisayar yazılımlarının tasarımı hizmetleri, bilgisayar yazılımlarının bakımı hizmetleri, bilgisayar yazılımlarının güncelleştirilmesi hizmetleri, bilgisayar donanımları alanlarında danışmanlık hizmetleri, bilgisayar veri tabanı oluşturma hizmetleri, bilgisayar verilerinin kurtarılması hizmetleri, bilgisayar verilerinin düzetilmesi hizmetleri, bilgisayar sistem analizi hizmetleri, bilgisayar danışmanlık hizmetleri, bilgisayar kiralanması hizmetleri, bilgisayar yazılımlarının kiralanması hizmetleri, bilgisayar programlarının çoğaltılması hizmetleri, bilgisayar yazılımlarının tesisi hizmetleri…. 42/03 Tasarım hizmetleri, Sanat alanındaki hizmetler: Grafik sanat tasarım hizmetleri, 42/04 Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri.
45. Sınıf: 45/01 Hukuki hizmetler: Hukuki araştırma hizmetleri, telif hakları yönetim hizmetleri, sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışma hizmetleri; marka, patent ve endüstriyel tasarım konularında danışmanlık hizmetleri…
174119 kod numaralı ….. NAKLIYAT SERVİS VETİC. A.Ş+ şekil ibareli markasının tescil kapsamının; 39.sınıf: 45/01 Nakliye ve depolama, paketleme, seyahat hizmetleri.
olduğu, tetkik edilmiştir.
Dava konusu markanın tescilli emtialarının tümünün davacının 2002/21178 markası altında tescilli olduğu görülmüştür. Davacının 96/010993 markasına tescilli emtialar ile davaya konu marka emtiaları arasında ilişki bulunmadığı görülmektedir.
Dava konusu markanın, 3 unsurdan oluşan bir kompozisyonla bütünleştirilerek elde edilmiş olduğu ve ilk görsel unsurun diğer iki unsurdan kolayca ayrıtedilebilir nitelikte olduğu,
Marka görselinde en üstte yer alan şekil unsurunun farklı ülke ve külterlerdeki çeşitlenmiş tüketici gruplarında saat kulesi, deniz feneri veya kilise kulesi gibi algılar yaratması olası iken özellikle Türkiye’deki tüketici kitlesinde bu görselin yaratacağı baskın izlenimin saat kulesi olduğu beklenebilir. Diğer yandan markada yer alan görsel soyut bir yapıda olmakla birlikte müstakil biçimde akla doğrudan … Saat Kulesini getirmeyebilir. Bu çağrışım markanın bütününsel değerlendirmesinde görsele eşlik eden “…” ibaresiyle ortaya çıkacaktır.
… ilinin, Kemeraltı’nda bulunan saat kulesiyle özdeşleşmiş olduğu bilinmektedir. …’de satışa sunulan ve … ibaresi taşıyan hediyelik eşyalarda saat kulesinin kullanılması tarihi değeri olan kulenin bir sembol haline gelmiş olduğunu göstermektedir. Marka üzerinde yer alan “…” coğrafi ibaresi de bu kanıyı destekler niteliktedir.
Marka üzerinde kullanılan görselin soyut olduğu göz önünde bulundurulduğunda, saatin içinde yer alan detay unsurların, kulenin gerçeğinin tepesinde yer alan döküm unsurun ve kulenin gövdesindeki işlemelerin görülmüyor olması kabul edilebilir. İlgili görselin, soyut olması sebebiyle farklı kuleler ve deniz feneri de başta olmak üzere birden çok çağrışım yaratmakla birlikte, “…” ibaresiyle yanyana geldiğinde … Saat Kulesinin çağrışımını yapmış olduğu anlaşılmaktadır. İlgili görselin markanın bütün öğeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, çağrıştıracağı anlamlarla birlikte 36. Sınıf altındaki davaya konu markanın tescili talep edilen 36 sınıf emtialar yönünden ayırt edici nitelikte olduğu mütalaa edilmiştir.
Davaya konu markanın ikinci unsuru … olarak görülebilir, Üstte yer alan soyut kule benzeri görsele “İ” harfinin noktasıyla girinti yaratan, koyu mavi kalın büyük harflerle düz yazıyla “…” ibaresinin dikkat çekmektedir.
Davaya konu markanın diğer bir unsurunun yapısında koyu mavi düz zemin üzerine beyaz büyük harflerle “… GAYRİMENKUL OFİSİ” ibaresini taşıdığı, markanın bütünü nezdinde bu ibarenin daha küçük ve baskın renge gömülü şekilde yazılmış olmasından bu ibarenin ön plana çıkarılmadığı ve yardımcı olarak kullanıldığı, davaya konu markanın bütününde, “…” ibaresinin ve kule görselinin ön planda olduğu, “… gayrimenkul ofisi” ibaresinin ise arka planda tutulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın 96/010993 markası üzerinde yer alan ibarelerde “…” ibaresinin siyah üzerine beyaz ve GO+şekil görseliyle benzer kompozisyonda bulunduğu, “… nakliyat servis ve tic a.ş.” ünvanının ise daha geri planda tutulduğu, Bu markada yer alan GO+şekil görselinde, iki ters yönlü ok/yönlendirme orta unsura dikkat çekmektedir. Bu görsel unsur diğer tüm unsurlardan büyük ve farklı fontlarda işlenmiştir. Görselden soyut olarak “GO” algısı yaratılmak istenmiş olabilir diğer yandan görsel unsurların harf olarak kabul edilmesi halinde “GO” ibaresinin oklar arasında yer aldığı algısı da doğabileceği, davacının 96/010993 markası davaya konu marka ile görsel açıdan benzer görülmemiştir.
Davacı tarafın 2002/21178 numaralı markasında “…” ibaresinin ön planda olduğu, daha küçük ve ince fontlarla yazılmış “…” ibaresinin ise arka planda tutulduğu görülmektedir. Marka üzerinde arka planda yerküre görseli olduğu ve bu görselin üst tarafında GO+şekil görseli yer aldığı anlaşılmaktadır. Görselin sağ üstünde ise “registered” yani Türkçe “kayıtlı” anlamı doğuran ® ibaresi bulunmaktadır. Davaya konu marka ile davacının 2002/21178 numaralı markası arasında göze çarpan tek ilişkili husus görselindeki “go” ve davaya konu markadaki “go” kısmıdır. Bütünsel inceleme içinde ise bu husus benzerlik doğuramayacak nitelikte görülmüştür. Taraf markaları görsel olarak benzer olmadığı görülmektedir.
Davaya konu markanın tüketicinin zihninde doğrudan anlamlandırma yaratabilecek yazılı unsurların “…” ve “… Gayrimenkul Ofisi” ibareleri olduğu, Bu ibarelerden “…” nun yazı şekli ve rengiyle ön planda tutulduğu, “…” ibaresinin davalı tarafın iddia ettiği şekilde ve markada yer alan diğer ibare doğrultusunda “… Gayrimenkul Ofisi” ibaresinin kısaltması olduğu, Diğer yandan “… Gayrimenkul Ofisi” ibaresinin geri planda olması görülmekle birlikte 36. Sınıfta tescilli olduğu “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri.” emtiasında ayırt edici yapıda olmadığı, Türkçe içinde doğrudan karşılığı bulunmayan müstakil “…” ibaresinin diğer dillerde oluşturabileceği karşılıklar ise tüketicinin ilk bakışta ve genel olarak anlamlandırabileceği bir ibare olmadığı görülmektedir.
Davacı tarafın 96/010993 markası üzerinde yer alan ibarelerde İngilizce “…. COMPANY” A ve C doğrudan bir anlam göstermemekle birlikte Company’nin Türkçe karşılığının şirket olduğu tüketiciler tarafından anlamdırılabilir. “Company” ibaresi bu komposizyonda ayırt edici değil yardımcı bir ibare olarak anlaşılmalıdır. Marka görselinde alt kısımda bulunan küçük puntolarla işlenmiş “… nakliyat servis ve tic. A.ş.” ise ticari bir yapı gösteren ibare olarak anlaşılacaktır. Davaya konu marka ile davacının 96/010993 markaları arasında anlamsal açıdan tüketiciyi karıştırmaya düşürecek bir ihtimal görülmemektedir. Markalar arasında benzerlik ilişkisi görülmemiştir.
Davacı tarafın 2002/21178 numaralı markasında “…” ibaresinde yer alan “go” kelimesinin Türkçe anlamının “git” olduğu “logistics” İngilizce kelimesinin ise “lojistik” olduğu görülmektedir. “Lojistik” ibaresi her ne kadar kimi emtialar için tanımlayıcı nitelikte olsa da tüm emtialarda değildir. “…” ibaresinin Türkçe’ye en yakın karşılığı “Küresel Operasyonlar Yerel Çözümler” olarak görülmekle birlikte, ibarenin slogan niteliği taşıdığı düşünülmektedir. Tüketicinin “go” veya diğer ibareleri anlamlandırma hali oluşsa dahi iki marka arasında sadece “i-go” ve “go” ortaklığı anlamsal benzerliği kurmak için yeterli olmayacaktır. Bu kabul ancak ve ancak tüketicinin ibarelerden doğrudan İngilizce anlamı çıkarması halinde ve “…” ibaresini “I GO” olarak iki kelime görmesi halinde olacaktır ki bu marka mevzuatı açısından uygun görülmemektedir. Taraf markaların anlamsal açıdan benzer olmadığına kabul edilmiştir.
Taraf markalarda “…” ve “go” ibarelerinde yer alan “-go” unsuru dışında bir ses benzerliği görülmemektedir. Taraf markalarda birçok farklı ibarenin yer aldığı, davacı markalarında İngilizce ibarelerin de var olduğu görülmüş ve müstakil ibare olarak değerlendirilmesi gerek “…” ibaresiyle “go” ibareleri arasındaki ilişkiyle markaların işitsel olarak benzemediği görülmektedir. Bu ibarelerin esaslı olması kabul edilmiş olsa dahi, üç harf ve iki harften oluştuğu dikkate alınmalıdır. Davacının 2002/21178 markasında ise ilişkili telaffuza konu olabilecek tek ses “go” sesinden kaynaklanacaktır. Burada ise davaya konu markada farklı “i” harfi dikkati çekmektedir. Bir markada ilk ve esas vurguyu yaparak vasati alıcının dikkatini çeken, çağrışım yapan ve işitsel ve görsel benzerliği yaratan unsurun daha ziyade markanın başlangıcındaki ilk kelime veya heceler olarak görülebilir. Davaya konu markanın ilk kısmının “-i” olduğu ve yalnızca 2 harften oluşan ve birçok diğer ibarenin de kullanıldığı davacı markalarına göre telaffuzda farklılık yarattığı görülmüştür.
Öte yandan, davalı markasının son hecesi olan GO ibaresinin, tek başına markaların benzerliğine yol açmayacağı, zira mezkur markanın parçalara bölünerek incelenmesinin Marka Hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu, aksi takdirde sonda GO hecesini içeren, ancak marka bütününde GO ibaresine özel bir vurgu içermeyen tüm markaların GO markası ile benzeşeceği gibi abesle iştigal bir sonuca varılacağı Bu şekilde geniş, hakkaniyetsiz ve objektif açıdan mesnetsiz bir iltibas değerlendirmesinin yapılmasının ise mümkün olmadığı, Bu kapsamda; nasıl ki …. vb. markalar GO markasından farklı ve ilişkisiz markalarsa; davalı markası da aynı şekilde GO ibareli davacı markalarından farklı ve yeni bir başvurudur.
Taraf markanın görsel, işitsel, anlamsal unsurlar yönünden farklı oldukları görülmektedir.
Taraf markaları bütünsel açıdan değerlendirildiğinde, ortak “go” sesi varlığına rağmen farklıdır. Davaya konu emtialar ile markaların benzer olması durumunda halkın ayırt etme, bağlantı kurma durumunun göz önünde tutulması gerektiği Yargıtay tarafından karara bağlanmıştır. Tarafların marka örneklerinin baskın ve ayırt edici unsurları göz önüne alınarak, görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan mukayeselerinde hitap ettiği ortalama özen ve dikkate haiz alıcı kitlesi nezdinde yaratacağı bütünsel genel izlenim yönünden; davacı ve davalı yan markaları arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı görülmektedir.
Zira davacının GO esas unsurlu markasından haberdar olan ortalama bir tüketici, davalının “…” ibareli markasının, farklı ve davacı ile ilişkisiz bir marka olduğunu kolaylıkla algılayabilecektir. Davalı markasının bütününde, GO kelimesinin vurgusu, tüketici algısında taraf markaları arasında bağlantı kurulmasına sebebiyet verecek düzeyde baskın ya da etkili değildir. Ortalama bir tüketici, davalı ve davacı markalarının ve/veya işletmelerinin farklı ve ilişkisiz olduğunu kolaylıkla anlayacaktır. Kaldı ki çekişme konusu 36. Sınıftaki hizmetlerin tüketicileri toplumun her kesiminden kişiler olmakla birlikte, işbu hizmetlerin kullanım amaçları ve mahiyetleri gereği tüketicilerin daha dikkatli ve özenli olacakları düşünülmektedir. Bu durum da iltibas eşiğini oldukça yükselmektedir.
Açıklanan nedenlerle; … sayılı “… … GAYRİMENKUL ORTAKLIĞI şekil” ibareli davalı markası ile davacının … ve 174119 sayılı GO ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında bağlantı kurma ihtimali kapsamında “benzerlik” ve iltibas tehlikesi bulunmadığı kabul edilmiştir.
Mal ve hizmet kapsamları da göz önünde bulundurulduğunda markanın hitap ettiği tüketici kitlesi yönünden bir bütün olarak değerlendirildiğinde benzer olmadığı, tescilli marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil, anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, başvurunun davacı markalarında yer alan ibare ile ve diğer sözcük ile ilişkilendirilebilecek bir görsellik içermediği, ortalama tüketicilerin dava konusu markayı bir bütün olarak algılayacağı, parçalara ayırarak algılamayacağı, işaretin bir bütün olarak algılanmaya, söylenmeye ve hatırlanmaya elverişli olması sebebiyle parçalı algı oluşturmaya müsait olmadığı, her iki kelimenin anlamsal olarak görsel ve işitsel olarak benzer olmadığının ilgili tüketici grubu tarafından bilenebileceği, bu markalarla karşılaşan ve bu markaları okuyan ortalama bir tüketicinin taraf markalarının bir birinden farklı markalar olduğunu kolaylıkla anlayacağı, tüketiciler markaları bölerek değil bir bütün olarak algılayacakları, salt harf dizilim benzerliğinden yola çıkarak markalar ya da marka sahibi işletmeler arasında bağlantı kurmayacakları aksi yorum tüketicilerin her harf benzerliğinden etkilenecekleri ve hiçbir biçimde marka algısına ve ayrımına sahip olmadıkları anlamına gelir ki, günümüz tüketicilerinin gerek fiyatı gerekse kalite, sağlık kriterleri yönünden o kadar da dikkatsiz ve özensiz olmadıkları, davalı başvurusundaki farklı kelimlelerden oluşmuş bütünün davacı markasından yeterince uzaklaştığı ve farklılaştığı yazım biçimlerinden farklı olduğu farklılığın ilgili tüketici kesimi tarafından derhal algılanabilecek durumda olduğu, bu ürün hizmetleri satın alacak kişilerin yetişkinlerden oluştuğu, gerekli alım süresi gözetildiğinde yanılgının oluşmasının mümkün olmadığı, dava konusu marka ile davacı markası arasında işletmesel bağlantılandırması tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, Davacı markası şeklinde okunmasının veya algılanmasının mümkün olmadığı, markaların parçalara ayrılarak değil bir bütün olarak incelemeye tabi tutulması gerektiği, bütünsellik ilkesi doğrultusunda ortalama dikkat düzeyine sahip, makul seviyede bilgilenmiş bir tüketicinin her iki markanın ilk bakışta farklı işletmelere ait 2 farklı marka olduğunun ilgili tüketici kitlesi tarafından algılanacağı, iki işaret arasındaki ayırt edilebilinen farklılıklar olduğu, görsel ve sescil olarak iki işaret arasında farklılıklar bulunduğu ve farklılıkların marka ve işareti benzer olmaktan kurtardığı, aynı, benzer, seri marka olarak algılanmasının bütünsellik ilkesi kapsamında mümkün olmadığı iligli tüketici kesiminin farklılıklar nedeniyle iki farklı marka karşısında bulunduğunu derhal ilk bakışta hiçbir inceleme ve herhangi bir arşatırma yapmasını gerektirmeden anlayacağı, her iki markadaki kelimelerin bütünün gerek okunuş, gerekse anlam ve görsel yönden yeteri derecede farklılık yarattığı, davacı markası ile davalı markasının işitsel görsel kavramsal olarak ve genel izlenim olarak karıtıştırılma riski bulunacak düzeyde benzer olmadığı, işin uzmanları yahut çok dikkatli kişilerden oluşmayan, yargılama konusu ürünler hakkında normal olarak bilgi sahibi olabilecek, yeteri kadar dikkatli ve tedbirli, marka ve işareti aynı anda göz önünde bulunduramayan, bunları seyrek olarak karşılaştırma imkânına sahip bulunan ve aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan, bu şekilde daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine dayanarak hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın almak yahut hizmetten yararlanmak isteyen, bu bağlamda genel olarak ürünün/hizmetin önemine göre çok fazla düşünmeden hareket ederken, tanıdığı, beğendiği ve bilinirliği ile güvenilirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek, fazla zaman ayıramamaktan doğan bir takım olumsuzluklardan da kurtulmuş olduğunu ve markanın sağladığı garanti fonksiyonunun kolaylığından yararlandığını düşünen malların/hizmetin alıcısı/yararlanıcısı konumundaki ortalama tüketici kitlesinden büyük bir kısmının, malların/hizmetin ekonomik önemine göre ayırabileceği alım/yararlanım süresi içerisinde, davacı markalarını taşıyan emtiaları satın almak yahut hizmetten yararlanmak isterken, davalının işaretini taşıyan emtiaları satın alma yahut hizmetten yararlanma olasılığının bulunmadığı, ortalama tüketicilerin taraflara ait çekişmeli marka ve işaretleri taşıyan mal ve hizmetlerin, aynı işletmeden veya ekonomik, ticari yada idari olarak bağlantılı işletmelerden geldiği zannına kapılması; biri yerine diğerini alması riskinin bulunmadığı, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, yargılama konusu ürün ve hizmetleri satın alma için gerekli alım süresi gözetildiğinde yanılgının, karıştırmanın oluşmasının mümkün olmadığı, başvuru konusu işaret ile davacı markaları arsında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, gerek bütünsel gerekse içerisinde bulunan diğer unsurlar nedeniyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçiminde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesinde yer alan ve tescilde öncelik ilkesinin istisnasını oluşturan hak, marka sahibine, gerçek hak sahibi olduğu markanın başkaları adına tescilini önleme hakkı vermektedir.
Somut olayda gerek dava dosyası, gerekse de işlem dosyası içinde, davacının “…” ibaresini çekişme konusu 36. Sınıftaki hizmetler üzerinde, davalıdan önce kullandığını ve işbu hizmetler itibariyle davaya konu markanın gerçek hak sahibi olduğunu ispatlayan herhangi bir çıkarım bulunmamaktadır. Ayrıca taraf markaları benzer görülmemiştir.
Somut olayda dava konusu marka işaretleri arasında m. 8/1-b anlamında benzerlik bulunmadığı kabul edilmiş ve bu anlamda davacı markalarının tanınmış olup olmamasının somut uyuşmazlığa bir etkisi bulunmadığı kabul edilmiştir.
Taraflar arasında, ticaret ünvanının sinai mülkiyet hakkı olduğu yönünde uyuşmazlık bulunduğu, Davacı yan davaya konu markada yer alan “i-go” ibaresinin “go” kısmıyla ilgili olarak ticaret ünvanında kullanmış olduğu “GO” ibaresinin kullanıldığını iddia ettiği, Somut olayda “…” ibaresi müstakil olarak algılanmalıdır. “go” ibaresinin bu örnekte kopya edilerek kullanıldığının düşünülmesi halinde birçok üç harfli marka ibaresinin, görsel öğeleri de gözardı ederek davacının ticaret ünvanından türetildiği sonucuna varılacaktır. Dolayısıyla taraflar arasında 556. S. KHK’nın 8/5 fıkrasını ihlal eden bir olgu bulunmadığı kabul edilmiştir.
Davacı yan, davalının kendi markalarının itibarından yararlanmak üzere kötü niyetli olarak başvuruda bulunduğunu ileri sürmekle birlikte, bunu ispata yönelik herhangi bir delil sunmamıştır. Kaldı ki davacı ve davalı markaları arasında herhangi bir benzerlik bulunmamaktadır. Somut olayda davalının yedekleme, şantaj, marka ticareti gibi bir niyetle hareket ettiğine dair delil bulunmadığından; kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/09/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸