Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/95 E. 2021/286 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/95 Esas – 2021/286
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/95
KARAR NO : 2021/286
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/03/2020
KARAR TARİHİ : 16/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; davalının dava konusu “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “cep” ve “cepte” ibareli markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve iltibas tehlikesinin oluştuğunu; davalının dava konusu marka başvurusunun tescili halinde davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar elde edileceğini ve markanın itibarına zarar verileceğini; davalının markasının tescili halinde bu markanın davacının markalarından biri olarak algılanacağını; davalının marka başvurusunun aynı zamanda kötüniyetle yapıldığını ve bu nedenle de tüm mal ve sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini; TÜRKPATENT’in 07.01.2020 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptali ile davalı şirketin … sayılı ve “…” ibareli markasının tescili halinde iptali ile hükümsüzlüğüne ve Markalar Sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin markada yer alan tüm unsurların birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılması gerektiğini, SMK m. 6/1’de yer alan şartların kümülatif nitelikte olduğunu, dava konusu markanın kapsamında 36. Sınıftaki “sigorta hizmetleri”nin yer aldığını, davacının markalarının 36. Sınıfta tescilli olmadığını, dava konusu markanın tamlama şeklinde oluşturulmuş özgün bir yapıya sahip olduğunu, tamlama şeklinde oluşturulan “…” ibaresinde “cep” kelimesinden uzaklaşarak ayrı bir algı ve bütünsellik oluşturulduğunu, markaların bütün olarak aralarında benzerlik veya herhangi bir bağlantı kurulmayacağını, markalarda yer alan “cep” kelimesinin davacı tarafından yaratılmış fantezi bir ibare olmadığını, “cep” kelimesinin ticari ve günlük hayatta yaygın kullanımı, anlamı ve tasviri niteliği de dikkate alındığında ayırt edici niteliğinin düşük olduğunu, zayıf bileşenlerin karıştırılma ihtimalinin dikkate alınmasının gerektiğini, taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, somut olayla emsal nitelikteki davacının aynı markalara dayanak açtığı davaların reddedildiğini ve kesinleştiğini, tanınmışlık iddiasına ilişkin koşulların oluşmadığını, davacının kötü niyet iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal yönden benzerlik bulunmadığını; davacının markalarında yer alan cep ibaresinin günlük hayatta yaygın kullanımı nedeni ile ayırt edici niteliği düşük olan bir ibare olduğunu; bu konuda Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının bulunduğunu; taraf markalarının kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olmadığını; tarafların ticaret sicil kayıtları incelendiğinde de tarafların tamamen farklı alanlarda faaliyette bulunduklarını; taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin oluşmadığını; davalı şirketin marka tescilinde kötüniyetli olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığı gibi davalı şirketin sigortacılık alanında Türkiye’nin ilk yerli sermayeli şirketi olduğu düşünüldüğünde bir telekomünikasyon şirketinin markalarından yararlanma isteğinin temelsiz olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; 04/10/2019 tarihinde … ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ adına ”…” ibaresinin 36. Sınıfta marka olarak tescili için TÜRKPATENT VE MARKA KURUMU’na başvuru yapıldığı, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme neticesinde başvurunun ilanına karar verildiği, ilana … TELEKOMÜNİKASYON A.Ş ve … SİGORTA A.Ş tarafından itiraz edildiği, itirazların markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiği, red kararına karşı muterizler tarafından yeniden itiraz edildiği ve TÜRKPATENT’in 07.01.2020 tarih ve … sayılı YİDK kararıyla eldeki davada davacı olarak yer alan … TELEKOMÜNİKASYON A.Ş yönünden; ”yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda iş bu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların ortak olarak ihtiva ettiği ”cep” ibaresinin ayırt edici niteliğinin zayıf olduğu ve markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Markalar arasında yeterli düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle muteriz firmanın diğer gerekçeler kapsamında yaptığı itirazlarda yerinde görülmemiştir. Belirtilen nedenlerle iş bu itirazın da reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: iltibas tehlikesinin oluşmadığı; tanınmışlığa bağlı sonuçların oluşmadığı; kötüniyetin ispat olunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

Davaya konu olan “…” ibareli marka ile davaya gerekçe olarak gösterilen markalarla aynı/benzer emtia sınıfları olan 36. sınıf için başvuruda bulunulmuş olduğu, dolayısıyla 6769 s. SMK 6/1 maddesi çerçevesinde aranılan ilk kriter olan markaların tescilli oldukları sınıfların benzerliği kriterinin somut uyuşmazlıkta 2000/19681, 2002/08806, 2000/19683, 2000/21346, 2013/58270, 2015/84633, 2004/04291 sayılı markaları yönünden gerçekleşmiş olduğu ortadadır.
Bununla beraber markalar arasındaki emtia benzerliği tek başına 6/1 maddesi kapsamında yeterli olmayıp, söz konusu markaların son kullanıcı ve tüketici profilleri bakımından da değerlendirilerek bütünsel anlamda bıraktığı genel izlenimin de tespit edilerek bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın “…” ve “CEPTE” ibarelerinin birleşmesinden oluşmuş kendine özgü bir kelime olduğu; marka örneğinde bu ibarenin birleşik bir şekilde beyaz fon üzerine siyah ve düz bir font ile tüm harfleri büyük olacak şekilde karakterize edilerek yer verildiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yana ait markaların tamamının “CEP” kök sözcük unsuru ve bu unsur etrafına eklenen ek sözcük/şekil unsurları ile oluşturulmuş işaretlerden ibaret olduğu görülmüştür. Davacı yan markalarında, genel anlamda markaya karakteristik özellik kazandıracak herhangi bir şekil unsuru görülmemekle birlikte davacının tamamı büyük harflerden oluşan markalarında “CEP” sözcüğünün yazımında genel olarak “C-E” harfleri daha büyük punto ile yazılmakta iken “P” harfinin yarı boyutta yazıldığı görülmekte olup bu şekildeki bir yazım karakterinin, davacı yan markalarının belki de tek karakteristik özelliği olarak kabulünün mümkün olduğu, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının ayırıcı unsurları olan “…” ibaresi ile “CEP” ibaresi arasında sadece CEP ibareleri yönünden anlam bakımından benzerlik bulunduğu, yine sadece CEP unsuru yönünden fonetik benzerlik bulunduğu, bununla beraber davalı başvurusunun da sadece “CEP” ibaresinden oluşmadığı, farklı sözcükleri de içerdiği, ”…” kelimesinin kullanılması ile birlikte fonetik benzerliğin ortadan kalktığı, davalı markasında bulunan ve markanın ilk kelimesi olarak kullanılan ”…” kelimesinin görsel benzerliği de ortadan kaldırdığı ve davalı markasını yeterli ayırıcı özelliğe kavuşturduğu, ayrıca CEP kelimesinin davacı markalarının emtia/hizmet konusunu teşkil eden 35.sınıf ürün ve hizmetler için cep telefonu özelliklerinden istifade edilmek suretiyle anılan ürün ve hizmetin sunulduğuna ilişkin mesaj verdiği, davacının “CEP” ibareli markalarının bu yönü itibariyle 35. sınıftaki hizmetler bakımından anılan özelliği itibariyle zayıf bir marka olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı başvurusunun tescilli olduğu sınıflar ile davacıya ait markaların tescilli bulunduğu hizmet sınıfları aynı tür olsa da, tarafların marka olarak kullanmak istedikleri ibareler arasında SMK 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik veya iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvuru markasının ikinci kelimesi olan ”…” kelimesinin davalı markasını yeterli ayırt ediciliğe kavuşturduğu, her ne kadar davacı vekilince iddialarına dayanak olarak dava dışı bir başka kişiye ait “cepcılınıc” ibareli ve düz yazıdan ibaret başvurunun, davacı markaları ile benzer görüldüğü Ankara 2. FSHHM’nin 2011/109 Esas ve 2012/31 Karar sayılı kararını onayan Yargıtay 11. HD.’nin 18.04.2013 gün ve 2012/8100 Esas ve 2013/7681 Karar sayılı ilamı gösterilmişse de, her başvurunun kendi koşulları çerçevesinde değerlendirileceğinin tabii olduğu, dava konusu başvuruda yer alan ve yukarıda açıklanan “…” kelime unsurunun ek unsur olarak kullanılması, kullanılış şekli ile başvurunun davacı markalarından ayıt edilmesini sağladığı anlaşılmıştır. (Bknz. aynı yönde, Yargıtay 11. HD., 18/06/2019, 2018/2844 Esas ve 2019/4561 Karar; Yargıtay 11. HD., 18/06/2019, 2018/2844 Esas ve 2019/4561 Karar)
SMK 6/4,5 fıkralarının ancak markalar arasında fonetik, görsel, anlamsal benzerlik bulunması halinde uygulanabileceği, mahkememizce davalı markası ile itiraza mesnet davacı markaları fonetik, görsel, anlamsal bakımdan benzer bulunmadığına göre SMK 6/4,5 maddelerinin iş bu dava açısından uygulama alanı bulamayacağı, kötü niyet hususunda ispat yükü üzerinde bulunan davacı yanca davalının kötü niyetli davrandığına dair dosyaya yeterli delil ibraz edilemediği de gözetilerek neticeten davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2021