Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/93 E. 2022/77 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/93
KARAR NO : 2022/77
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI :
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI :

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 13/03/2020
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalının 2019/25939 başvuru numaralı “…” markasına ilişkin tescil talebinin uygun bulunduğunu, başvuruya itiraz edildiğini ancak itirazlarının reddedildiğini, müvekkilinin 1923 yılından beri faaliyette olduğunu, 2018 yılından itibaren … Gıda Sanayi Tic. A.Ş unvanı ile pastırma ve sucuk başta olmak üzere 100’e yakın et ve et mamulü gibi ürünlerde üretim yaptığını, dava konusu marka başvurusunun müvekkiline ait … ve … Dilim ibareli markaları kapsamındaki emtialar ile birebir benzer olduğunu, başvuru markasından çok daha önce müvekkilinin “…” ve “… Dilim” markaların üzerinde hak sahibi olduğunu, piyasada bu markaları maruf hale getirdiğini, başvuru tarihinden çok daha önce … nezdinde müvekkili adına tescilli olması sebebiyle gerçek hak sahibi olduğunu, 5/1 (ç) maddesi kapsamında ayırt edilemeyecek derecede benzerlikte dikkate alınacak kısmın markada yer alan “…” ibaresi olduğunu, Zira “…” ibareli seri markaların yanında “…” markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, tüketiciler “…” markası gördüklerinde, ilk olarak “…” ve “… Dilim” ibarelerinin algılanacağını, daha sonra markanın devamı üzerinde dikkat oluşturacağını, müvekkili markalarına ait seri marka izlenimi yaratacağını, müvekkili markalarının tanınmış marka olduğunu, “…” markası altında sunulan hizmetlerin “…” ve “… Dilim” markaları ile aynı firma ile bağlantılı olduğu zannıyla tercih edilmesinden ötürü, memnun kalmayan müşterilerin bir daha “…” markasına ait hizmet almak istemeyecek olmasından dolayı menfi olarak gelir kaybına uğrayacağını, …” markasının tescilli olduğu sınıfta tescil ettirmek istemesi, çok açık şekilde hiçbir yoruma mahal kalmaksızın kötü niyetli olduğunu iddia ederek YİDK kararının iptali ve 2019/25939 başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, dava konusu YİDK Kararında özetle, markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu markanın birden fazla unsurdan oluşan birleşke bir marka olduğu, birleşke markalar ile kıyaslama yaparken tek bir unsurun karşılaştırma yapılmasının hatalı olacağı, bütüncül algıya dikkat edilmesi gerektiği, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu, kötüniyetin ispat edilemediği gerekçesi ile itirazın reddine karar verildiğini, Davaya konu 2019/25939 sayılı “…” ibareli marka ile itiraza mesnet 2011/110118 sayılı “…” ve 2011/110158 sayılı “… Dilim” ibareli markaları ile fonetik, okunuş, ses, genel izlenim ile bıraktığı intiba, şekil ve sair sebeplerle dışa yansıyan karakteristik özellikleri yönünden benzerlik / ayniyet bulunmadığını, markalarda ortak olan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük olduğunu, kötüniyet iddiasının somut delillerle ispat edilemediğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Kaçamazer davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı başvuru sahibinin 14.03.2019 tarihinde “…” markasının tescili için başvuruda bulunduğu, başvuruyu inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB) başvurunun 27.03.2019 tarih ve 321 sayılı Resmi Markalar Bülteninde yayınlanmasına karar verdiği, ilana davacı tarafından itiraz edildiği, davacının yayıma itiraz formunda “2011/110158 tescil numaralı ‘… Dilim’ markası ile 2011/110118 tescil numaralı ‘…’ markalarını mesnet göstererek SMK 6/1 karıştırılma/benzerlik, m.6/9 kötüniyet iddiaları ile özetle “itiraz konusu başvurunun emtialarının “…” ibareli markalarının kapsamına giren ve asıl iştirak alanını teşkil eden emtia ile birebir benzer olduğu, SMK 5/1-ç maddesi gereğince benzerlik incelemesinde dikkate alınacak kısmın “…” ibaresi olduğu, markanın bütün olarak incelendiğinde kendilerine ait marka ailesinden geliyor izlenimi yarattığını, … ibareli seri markaların yanında “…” markasının yapısı itibariyle firma markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu” iddialarına dayandığı, itiraza başvuru sahibi davalı tarafından karşı görüş sunularak özetle “davalının markayı aktif olarak kullandığı, markanın daima birleşik olarak kullanıldığı, her iki markanın da yazım şekilleri ve dizaynlarının farklı olduğu, markaların farklı isim içerdiği, markalar arasında benzerlik bulunmadığı” savunmasında bulunduğu, itirazı inceleyen … MDB tarafından 18.10.2019 tarihli kararda “SMK m. 6/1 kapsamında markaların arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, SMK 6/9 kapsamında iddialarını haksız bulunduğu” kanaatine varılarak itirazı reddettiği, davacı işbu karara aynı gerekçelerle itirazın yeniden incelenmesi talebinde bulunduğu, … YİDK itirazı inceleyerek 06.01.2020 tarihli değerlendirmesi sonucunda “ (…) Yapılan incelemede, çekişme konusu markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdikleri görülmekle birlikte, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ticaret alanında yaygın olarak daha üst kalitedeki ürünleri/ürün grubunu ifade etmek için, kalite çağrışımı yapacak şekilde kullanılan bir ibare olması, bu nedenle markasal ayırt edici niteliği görece düşük bir ibare olması, çekişme konusu markalarda “…” ibaresinin diğer unsurlara kıyasla ön plana çıkarılmaksızın ve kendisinden sonra gelen kelimeyle kavramsal bir bütün oluşturacak şekilde kullanılmış olması, diğer yandan markaların “…” ibaresi dışında ihtiva ettiği diğer unsurlar (kelime ve/veya şekil) bakımından da herhangi bir benzerlik taşımaması gibi hususlar birlikte göz önüne alındığında, sadece zayıf unsurun ortak olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, diğer unsurlar arasındaki belirgin farklılıkların somut olayda karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmaya yeterli olduğu görüşüne varılarak SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Kötüniyetli başvuru iddiası da somut dayanaktan yoksun olduğundan haklı görülmediği” gerekçesi ile itirazın reddine karar verdiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 13/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu markanın tescil edildiği 29. Sınıftaki malların davacının dayanak yaptığı markaların kapsamındaki mallarla ile aynı, aynı tür olduğu, başvuru markası ile redde mesnet markalar arasında SMK 5/1-ç kapsamında karıştırılma ihtimalini ayrıca irdelemeye gerek kalmayacak derecede aynılık veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ilişkisinin bulunmadığı, başvuru markası ile davacının redde mesnet markaları arasında bütüncül değerlendirme sonucunda salt “…” ibaresinden kaynaklı marka ve işaretler arasında benzerlik bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
… … DİLİM+şekil -2011/110158
(29. sınıf) …-2011/110118
(29, 30, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; başvuru kapsamında kalan 29. Sınıf “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri (polen, proteinler, karbonhidratlar dahil). Patates cipsleri” emtiaları ile davacının redde mesnet markaları kapsamında kalan 29. Sınıf mallarının aynı, aynı tür olduğu anlaşılmıştır.
Davalının markasının incelenmesinde; davalı başvuru markası … ibaresinin düz beyaz zemin üzerine siyah renkli, hepsi büyük harfle ve bitişik şekilde yazılı “…” ibaresinden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacının 2011/110158 tescil numaralı … DİLİM+şekil ibareli markasında … ibaresinin ön planda olduğu kırmızı renkli çember şeklinde çerçevenin bulunduğu, çerçevenin orta kısmının sarı dolgulu olduğu ve tam ortasında … başının yer aldığı, dairenin hemen altında mavi renkli şerit yer aldığı, bunun içerisinde ise beyaz renkli “… Dilim” ibaresinin yer aldığı, iş bu ibarenin daha küçük puntolarla yazıldığı, markadaki baskın unsurun … ibaresi ile … başı figürü olduğu; davacının redde mesnet 2011/110118 tescil numaralı diğer markasının ise düz beyaz zemin üzerine hepsi büyük harfle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu anlaşılmaktadır.
SMK’nın 5/1-ç maddesi hükmünün uygulanabilmesi için markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olması gerektiğiaçımtır. Buna göre davacı markalarından 2011/110158 tescil numaralı markada yer alan figüratif … şekil unsurları ile ek ibarelerin yer alması nedeniyle davalı başvuru ile işbu markanın birbirinden farklı olduğu, yine davacının 2011/110118 tescil numaralı markası yönünden KESİM sözcüğünün davalı başvurusunda bulunmadığı NESİL sözcüğünün yer aldığı görülmekle markaları birbirinden farklılaştırmaya yeterli olmuştur. Dolayısıyla değerlendirme konusu mutlak tescil engeli bakımından farklılaşma sağlandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan SMK 6 maddesine göre; markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Şekil ve sözcükten oluşan karma markalarda karıştırılma ihtimali bakımından sözcüğe ağırlık verilmesi gerekmektedir. Zira sözcük markaları hem sözle hem yazı ile kolayca ifade edilmektedir. Bununla birliktte eğer markadaki şekil unsuru ön plana çıkıyor ise değerlendirme buna göre yapılır. Şekil unsurunun ön plana çıktığının kabul edilebilmesi için de karma markadaki şeklin, ortalama tüketici nezdinde sözcükten daha belirgin bir izlenim bırakması gerekir. Kelime markalarında ise, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Buna göre; davalı markası ile 2011/110158 tescil numaralı ibareli markada yer alan şekil, renk ve kelime unsurları bir bütün olarak değerlendirildiğinde … markası ile kartal başı figürünün ön panda olması, … dilim ibaresinin çok daha küçük puntolarla yer alması karşısında iki markanın da görsel olarak benzemediği, işitsel benzerliğin zayıf kaldığı ve … kelimesi dışında kalan ibarelerin anlamsal benzerliği de ortadan kaldırdığı kanaatine varılmıştır. Davacıya ait “…” markası ile davalı başvuru markası “Atınnesil” arasında ise herhangi renk ve şekil unsuru barındırmadığı, her ikisinin de siyah renkle düz yazı şeklinde yer alması, her iki markanın da … ibaresi ile başlaması karşısında orta düzeyde görsel benzerlik olduğu, davacı markası “…” şeklinde telaffuz edilirken davalı markasının “…” şeklinde telaffuz edileceği, son kelimeler arasındaki farkın anlamsal farkı güçlendirdiği, markaların bütün olarak okunmasında tamamen farklı algılandığı, ilk kelime … ibaresinin aynı olmasının bütüncül değerendirmede anlamsal benzerlik yaratmaması ve markaların derhal farklı algılanması nedeni ile işitsel farkın da zayıfladığı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “… DİLİM+şekil” ve ”…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı anlaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸