Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/87 E. 2022/74 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/87
KARAR NO : 2022/74
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … T
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …

VEKİLİ : Av. …
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 09/03/2020
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2014 yılından beri “… Ürünler Fuarı, … …” adıyla yöresel lezzetler ve bu lezzetlerin bir araya gelerek fuar düzenlenmesi hizmetleri alanında faaliyet gösterdiğini, faaliyet gösterdiği bölgede yöresel lezzetler denilince “…” adı ve “ … …” sloganıyla akla ilk akla gelen firmalardan biri olduğunu, “… ÜRÜNLER FUARI … …” markasını 2014 yılında 2014/05581 tescil no ile 41. ve 35. Sınıflarda tescil ettirdiğini, davalının, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkilin sektörde yıllardır emek harcayarak tanınmış hale getirdiği “… …” sloganlı markasından haksız olarak faydalanmak için müvekkili markası ile aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olan 2017/53421 Tescil no ile tescilli “… … ” başvurusunda bulunarak tescil ettirdiğini, iş bu marka başvuruna karşı taraflarınca … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/1040 Esas Sayılı dosyası ile hükümsüzlük davası açıldığını, davalı adına 2017/53421 Tescil no ile tescilli marka mevcut iken; 2018/91594 Başvuru numaralı marka başvurusunda bulunduğunu, tüm bu başvuruların davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin iş bu markayı 2014 yılından beri kullanmak suretiyle marka üzerinde geçmişe dayalı kullanımından kaynaklı üstün hak sahibi olduğunu, müvekkilinin tescilli markaları ile, itiraza konu marka başvurusunun ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve seri marka izlenimi yaratacağını, davalının düzenlediği fuarlarda kullandığı bu ibare ile müvekkilinin önceki tarihten beri kullandığı tescilli “… …” markasını, bu markayı taşıyan ürünlerin tasarımlarını, tanıtma vasıtalarını taklit ettiğini, “… … …” ve “… ürünler fuarı … …” markalarının ayırt edilemeyecek şekilde tasarım ve sunuluş biçimleri ile iltibas yarattığını, yapılan fiillerin haksız rekabete neden olduğunu, davalının, müvekkili ile aynı sektörde ve faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin ilgili sektörde ve faaliyet gösterdiği bölgede tanınmış marka olduğunu, taraf markaları karşılaştırıldığında; “… …” ve bu ibare ile ayırt edilemeyecek kadar benzer “… …” ibaresinin ön plana çıkarılarak tüketiciler nezdinde şube izlenimi yaratacağını ve iltibasa sebebiyet vereceğini, taraf markalarında geçen “…” VE “…” ibarelerinin aynı anlamlara geldiğini, dava konusu markanın müvekkili markası olduğu veya şubesi ya da seri markası olduğu yanılgısına düşebileceğini, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek, 2019-M-10687 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, dava konusu YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı tarafından açılan davayı ve dava dilekçesindeki hususları kabul etmediklerini, Davacı tarafın, müvekkili şirket aleyhine, 26/12/2018 tarihinde … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/1040 E. Sayılı dosyası kapsamında dava açtığını, Söz konusu davada davacı tarafın müvekkilinin tescilli olan “ … …? …” markasının hükümsüzlüğünü talep ettiğini, ancak söz konusu marka Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından 05/07/2018 tarihinde, 09/06/2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, 2017/53421 Hizmet marka no ile müvekkili şirket adına tescil edildiğini, davacı tarafın söz konusu markaya karşı Türk Patent ve Marka Kurumuna itiraz etmediğini, tescilin üzerinden yaklaşık 2 yıl gibi bir süre geçtikten sonra müvekkili aleyhine dava açtığını, iş bu davanın hala derdest olduğunu, müvekkili markasının kendine özgü olduğunu, iltibas yaratmadığını, müvekkili tarafından tescil talebinde bulunulan “… …? Sun Fuar” isimli marka ile davacının “… ÜRÜNLER FUARI” markası arasında benzerlik bulunmadığını, davacı tarafın tescil ettirdiği markanın “ … ÜRÜNLER FUARI” olduğunu “… …” ibaresinin ise SLOGAN ibare olduğunu, … …” sloganının günlük hayatta sürekli kullanılan bir soru cümlesi olduğunu, bu nedenle bir markaya özgülenmesinin mümkün olmadığını, müvekkili markası ile davacı markasının görsel, sesteş ve anlamsal açıdan farklı olduğunu, davacı markasının esas unsurunun … olduğunu, müvekkilinin“ … …? …” ibaresinden oluştuğunu, taraf markalarında yer alan logo, renk, yazım karakterlerinin birbirinden farklı olduğunu, taraf markalarının tüketici tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili şirketin faaliyetlerine Kayseri ve çevre illerde devam etmekte iken, davacının faaliyetlerinin … ve çevresinde olduğunu, tarafların hitap etmiş oldukları kesimler birbirinden farklı olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; … …? …+şekil ibareli marka başvurusunun 35. ve 41. hizmet sınıflarında tescili amacıyla 15.10.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/91594 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2018 tarih ve 313 sayılı bültende ilan olunduğu, davacı tarafından söz konusu yayına 2014 05581 sayılı “… ürünler fuarı … …” ibareli marka mesnet gösterilerek, 6769 sayılı SMK m.6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/9 uyarınca itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın kararı neticesinde itirazın reddine karar verdiği, İlgili Dairenin bu kararına, davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde kurum kararına karşı itiraz edildiği, itirazın 18.12.2019 tarih ve 2019-M-10687 sayılı YİDK kararı ile; “2018/91594 başvuru numaralı ve ‘… …? …’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2014 05581 sayılı ve ‘… ürünler fuarı … …’ ibareli marka ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçelerine dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.” … Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV maddesi ‘Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.’ hükmüne amir iken aynı Kanun’un 6/V maddesi ‘Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.’ hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır…” bakımından itirazın reddine, şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 09/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: davalı markasının tesciline karar verilen mal/hizmetler bakımından davacının dayanak markaları ile aralarında 6769 sayılı SMK m. 6/1 anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının eskiye dayalı kullanımı nedeniyle dava konusu marka bakımından bu tescil engeli ile ilgili aranan şartların oluşmadığı, davacının tanınmışlık iddiaları nedeniyle dava konusu marka bakımından bu tescil engeli ile ilgili aranan şartların oluşmadığı, başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğu değerlendirmesinde bulunulamadığı, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
… …? … ürünler fuarı
…+şekil … …
(35. ve 41. sınıf) (35. ve 41. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka başvurusu kapsamında da yer aldığı görülen 35.01-04 alt grupları ile 03, 05, 08, 11, 13, 14, 15, 16, 18, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34. Sınıflardaki malların satışına ilişkin 35/05 alt grubunda ve 41. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının, davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında da yer almakta olduğu, dolayısıyla taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer hizmetleri kapsadıkları anlaşılmıştır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu başvuru açık gri renkli bir dikdörtgenin içinde mavi ve stilize yazım karakteriyle yazılmış baş harfleri büyük geri kalan harfleri küçük olacak şekilde tasarlanan “… …? …” ibaresi ile söz konusu ibarenin altında yer alan ve pembe, mavi, sarı renklerle oluşturulmuş bir şekil unsurundan oluştuğu, markanın kelime, renk ve şekil unsurlarından oluşan karma marka olduğu, markada yer alan kelimeler incelendiğinde “… …?” kelimesinin slogon niteliğinde kullanılan bir ibare olup kavramsal niteliği itibarıyla marka olarak algılanması mümkün olmayan bir yardımcı unsur olarak yer aldığı, markadaki esaslı unsurun “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markasının beyaz zemin üzerine siyah renk ve düz yazı karakteri ve tümü büyük harf ile … ibaresi ile onun altında ibareye nazaran daha küçük punto ile yazılmış “…” ve en altta son derece silik ve küçük şekilde yazılmış “… …?” ibaresinden meydana geldiği, markaların kelime markası olup herhangi bir şekil unsuru barındırmadığı, davacı markasında da “… FUARI” bir etkinlik adı olarak kullanılmış olduğundan yan unsur görevi görmekte olup markanın en alt kısmında diğer ibarelere nazaran çok küçük puntolar ile yazılan “… …” kelimesinin slogon niteliğinde kullanılan bir ibare olduğu ve kavramsal niteliği itibarıyla marka olarak algılanması mümkün olmayan bir yardımcı unsur olarak yer aldığı, markadaki esaslı unsurun “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı markasında “… …?” ibaresinin diğer ibarelere nazaran çok küçük neredeyse silik bir yazı puntosuyla yazılmış olduğu, … ve “…” kelimelerinin alt kısmında dikkat çekmeyecek şekilde tasarlandığı, davacı markasında yer alan “…” ibaresinin de cins adı olup ayırt edici gücü zayıf bir söz bütünü olduğu, dolayısıyla, davacı markasında ön çıkan özgün unsurun “…” ibaresi olduğu, başvuru konusu marka ile davalı marka arasında herhangi bir karıştırılma ihtimalinin doğmayacağı, davacı adına tescilli “… ürünler fuarı … …
” esas ibareli marka ile davalının “… …?…+şekil” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “… …?…+şekil” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸