Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/85 E. 2021/348 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/278
KARAR NO : 2021/336

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/07/2019
KARAR TARİHİ : 02/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin kurulduğu tarihten itibaren uzun yıllardır her türlü elektronik cihaz, alet ve techizatı, telekomünikasyon cihazları, telsiz, telefon, televizyon, televizyon alıcı ve vericileri, uydu alıcıları, antenler, müzik setleri ve bunun gibi ürünlerin parçalarının imali, alım-satımı, ithali ve ihracatı alanlarında ticari faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin kurum nezdinde tescilli “…” ibareli markanın sahibi olduğunu ve kullanılmaya başlandığı yıldan bu yana yoğun reklam harcamaları ve yatırımlarla tüketicilerin zihninde yer ettiğini, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu ve taklitçi zihniyetle başvuru yaptığını, müvekkili markasının marufiyetinden haksız kazanç sağlama amacı taşıdığını, davalının “…” ibareli markasının müvekkilinin “…” markası ile çok benzer olduğunu, müvekkili firma markasının esas unsuru olan “o ve …” ibaresinin aynen alınıp yalnızca başına “…” kelimesi getirilerek düzenlendiğini, itiraza konu markanın halk nezdinde karıştırılmaya yol açacağını, markaların işitsel, görsel veya ayırt edicilik yönünden algısının aynı veya benzer olduğunu, davalı yan markasında kelimenin başında kullanılan “…” kelimesinin markaya ayırt edicilik katmadığını, söz konusu ibarenin “gitmek” anlamına sahip olduğunu ve ticaret hayatında herkesçe kullanılabilen bir terim olduğunu, tüketici nezdinde müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını ya da işletmeler arasında yönetimsel ve ekonomik bir bağ bulunduğunun düşünülebileceğini ve bu yolla iltibasa sebebiyet verileceğini, yine davalı markasının tescil edilmek istenildiği sınıfların müvekkiline ait markayla aynı sınıflarda yer aldığının görüleceğini, bu durumun tesadüfi olmadığını, dolsyaısıyla başvuruya itirazın reddi yönündeki YİDK kararının iptal edilmesi gerektiğini iddia ederek; 2018/46403 başvuru numarası ile işlem gören “…’’ markasının yayınına yapılan itiraz ile ilgili TÜRKPATENT YİDK tarafından verilen … sayılı ret kararının hükümsüz sayılması ve iptali ile söz konusu markanın tescili talebinin reddine, marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davaya konu marka başvurusu ile davacı markası arasında karıştırılacak kadar benzerlik bulunmadığını, iki marka arasında fonetik, okunuş, genel intiba olarak da benzerlik bulunmadığını, bu nedenle müşteri kitlesi tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması, karıştırılması ihtimalinin mevcut olmadığını ileri sürerek; hükümsüzlük talebine karşı Kurumun hasım mevkiinde olması mümkün olmadığından davanın husumet sebebi ile reddine, mümkün olmaması halinde hükümsüzlük talebi yönünden davanın tefrikine, … sayılı YİDK kararının iptali isteminin reddine ve davacı vekilinin aleyhe olan sair istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahıs cevap dilekçesiyle; taraf markaları arasında görsel anlamda algılanacak tek ortak unsurun “…” sözcüğü olduğunu, bu sözcüğün ise ticaret hayatta yaygın kullanımının bulunması nedeniyle ayırt edici gücü zayıflamış bir ibare olduğunu ve tüketicinin herhangi bir koşulda iltibasa düşmeyeceğini, ortak harfler nedeniyle işitsel olarak belli oranda benzerlik gösterseler de markaların başlangıçlarının farklı okunuyor olmasının markaları kayda değer biçimde birbirinden uzaklaştırdığını, itiraz sahibinin bu hususlarda ileri sürdüğü iddiaların hukuki açıdan hiçbir geçerliliğinin olmadığını, davacı yanın davaya dayanak yaptığı markası üzerindeki hakkının dahi ihtilaflı olduğunu, anılan markanın yurt dışında tescilli olan başka bir markadan taklit ve tağyir sureti ile tescile konu edildiği yönünde ciddi şüphelerini ileri sürerek; davanın tümden reddedilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … tarafından … markasının 05, 09, 10, 12, 20, 24, 25, 35. sınıfların TÜM ALT GRUPLARINI kapsayacak şekilde 10.05.2018 tarihinde tescili için başvuruda bulunulduğu (35/05 alt grubundaki mağazacılık hizmetleri ise 09, 10, 12, 20, 24 ve 35. Sınıflardaki malların satışına ilişkindir), Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek, 12.06.2018 tarih ve 302 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı … Elektrikli Ev Eşyaları İmalat ve Paz. A.Ş. tarafından söz konusu yayına “… şekil” ibareli marka gerekçe gösterilerek benzerlik, iltibas ihtimali ve kötüniyet iddialarıyla itiraz edildiği, itirazı inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiği, İlgili Dairenin bu kararına, davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde aynı gerekçelerle itiraz edildiği, 08.05.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “2018/46403 başvuru numaralı ‘…’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2016 02578 sayılı ‘’… şekil’’ ibareli markaya dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği üzere, 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi, ‘Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.’ hükmünü içermektedir. Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma olasılığı, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez. Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı varsayılır. Bununla birlikte, ortalama tüketicilerin farklı markalar arasında doğrudan bir karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, bunu yerine markaların zihninde kalan tam olmayan imajını (hatırasını) esas aldığı faktörü dikkate alınmalıdır. Buna ilaveten, ortalama tüketicilerin dikkat seviyesinin, ihtilafa konu malların veya hizmetlerin niteliğine göre değiştiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanılırlar. Bu nedenle, karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır. Birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalar söz konusu olduğunda, iki marka arasındaki benzerliğin tespiti, bileşke bir markayı oluşturan öğelerden sadece birisini alarak, o öğeyi başka bir markayla karşılaştırmanın ötesinde bir incelemeyi gerektirir. Karşılaştırma, ihtilaf konusu markaların her birini bütün olarak inceleyerek yapılmalıdır, ancak bazı durumlarda, bileşke markayı oluşturan öğelerden biri, bileşke markanın kamunun ilgili kesiminde yarattığı bütüncül algıda baskın konumda bulunabilir. Karıştırılma ihtimali gerekçeli itiraz belirtilen genel ilkeler esas alınarak incelenmiştir. Kurul’da, ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markayı bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen marka bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu itibarla, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde somut ve elle tutulur delillere rastlanmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde bir kanaat de oluşmadığından, bu iddiaya dayalı itiraz haklı görülmemiştir. Sayılan nedenlerle, itirazın reddi gerekmiştir.” gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/07/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: 2018 46403 sayılı “…” ibareli davalı markası ile “…” ibareli davacı markası arasında benzerlik ve iltibas tehlikesi BULUNMADIĞI, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ekraporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

satışına ilişkindir. MALLARIN satışına ilişkindir.

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davalı marka başvurusunun kapsadığı 05, 09, 10, 12, 24, 25 ve 35. Sınıflardaki mal ve hizmetler bakımından taraf markalarının emtia listeleri AYNI/AYNI TÜR mal/hizmetlerden oluştuğu, bu bakımdan 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; tümü büyük harflerle yazılmış ve herhangi bir şekil içermeyen … ibaresinden oluştuğu, markanın kelime markası olduğu, … ibaresinin İngilizce “gitmek” anlamına gelen … kelimesinden türetilmiş bir fantezi sözcük görünümünde olduğu, … ibaresinin ilgili mal veya hizmetin çocuklara yönelik olduğunu belirtmek amacıyla pek çok sektörde yoğun ve yaygın biçimde kullanılan, tanımlayıcı bir unsur olduğu ve markasal ayırt ediciliği haiz olmadığı, markanın esas unsurunun … ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markasının incelenmesinde; … ibareli davacı markasındaki ”O” harfi, üçüncü tekil şahsı belirtmekte olup, gülen yüz biçiminde bir ekran figürü olarak tasarlandığı, … ibaresinin ilgili mal veya hizmetin çocuklara yönelik olduğunu belirtmek amacıyla pek çok sektörde yoğun ve yaygın biçimde kullanılan, tanımlayıcı bir unsur olduğu ve markasal ayırt ediciliği haiz olmadığı, markanın esas unsurunun ”O” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Neticeten, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak itiraza mesnet gösterilen ve aynı/benzer emtiaları kapsayan davacı markaları incelendiğinde; davacının itirazına mesnet markalarıyla dava konusu başvuru arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmamaktadır. “…” ibaresi ile davacının markalarda yer alan kısmi benzerliğin karışıklığın doğması için yeterli bir benzerlik olmadığı değerlendirilmiştir. Bu ilkeler ışığında; taraf markaları arasında iltibas eşiğinin oldukça yüksek olduğu ve tüketicilerin farklı işletmelere ait ilişkisiz markalarla karşı karşıya olduklarını kolayca kavrayacakları; kaldı ki taraflar arasındaki çekişme konusu olan 05, 09, 10, 12, 20, 24 ve 25. Sınıflardaki mallar ile 35. Sınıftaki hizmetler, tüketicilerin genellikle özen ve dikkat göstererek satın aldıkları mal ve hizmetler olduğundan, bu emtialar bakımından … kelimesinin karışıklığa yol açmayacağı, O ve … kelimelerinin farklılığının ise tüketicilerce kolaylıkla algılanacağı, açıklanan nedenlerle; markaların kapsadıkları mal ve hizmetler aynı/aynı tür ve benzer olmakla birlikte, 2018 46403 sayılı “…” ibareli davalı markası ile “…” ibareli davacı markası arasında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı; davalının markanın amaç ve fonksiyonlarına aykırı olarak davacıya ve 3. kişileri baskı altına alma, engelleme, şantaj, yedekleme, tuzak, marka ticareti yapma konusunda kötüniyetli başvuruda bulunduğuna dair delilin mevcut olmadığı, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği, anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendilsini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸