Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/80 E. 2021/330 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/80 Esas – 2021/330
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/80
KARAR NO : 2021/330

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 06/03/2020
KARAR TARİHİ : 14/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı tarafın 2019/04660 sayılı “… …” markasının tescili için başvuruda bulunduğunu, davalı taraf markasının müvekkili markaları ile benzer olduğunu, bu benzerliğin ayniyet düzeyinde olduğunu, müvekkilinin markalarını 05, 29, 30 ve 32. Sınıf mallarda kullandığını, dava konusu markanın da aynı sınıfları kapsadığını, dava konusu markada, müvekkili markasının birebir kullanıldığını, taraf markalarının bu nedenle bir seri marka algısı yarattıklarını, gıda ürünlerinin tüketicilerinin herkes olabileceğini, markalar arasında imaj transferine neden olacak benzerlik bulunduğunu, müvekkili markalarının uzun yıllardır kullanılmakta olduğunu, ayırt ediciliğinin arttığını, her iki taraf markası arasında bıraktıkları toplu izlenimler itibariyle benzerlikler bulunduğunu, müvekkili markasının tanınmış olduğunu, başvurunun ise kötü niyetle yapıldığını belirterek … sayılı YİDK kararının iptali ve …. sayılı markanın tescil edilmiş olması halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; dava konusu markanın farklı kişiler tarafından, farklı amaçlar için kullanılmak üzere tasarlandığının her kesimden ve her yaştan vatandaş tarafından hiçbir zorluk çekilmeksizin anlaşılabilir olduğunu, ”…” ifadesi, ”Bir” kelimesinde bulunan ”r” harfinin yutularak söylenişi olduğunu, davacının ve müvekkilin Türkiye piyasasına hizmet ettiği düşünüldüğünde Türk halkının tamamının günlük kullanımında genişçe yer alan yer alan bir ibarenin tek başına ayırt ediciliğinin olmadığını, tek başına bir kelimeden oluşan davacının dayanak olarak sunduğu ”…” markasında vurgu yine tek kelime olan ”…”de olacağını, buna karşın müvekkiline ait olan dava konusu markada ise vurgunun sonda yer alan kelime olan ”…”te olacağını, müvekkiline ait markada yer alan renklendirme incelendiğinde büyük çoğunluğunun sıcak/koyu renklerden olan turuncu üzerinde olduğunu, bu nedenle müvekkiline ait markaya bakıldığı zaman ilk olarak sıcak/koyu renkle kontrast oluşturan ”…” ibaresinin göze çarptığını, ‘…”nin davacıya özgü bir ifade olmadığı, Türk halkı tarafından bolca kullanılan bir ifade olduğu düşünüldüğünde işaretler arasında herhangi bir karıştırılma ihtimalinin de var olmayacağını, müvekkiline ait markanın 35. Sınıfta tescil edilmek istenildiğini, davacı markalarında bu sınıfın yer almadığını, müvekkilinin gıda sektöründe hizmet verdiğini, davacının “…” ibaresini taşıyan ürünlerinde kullandığı markalar ile dahi müvekkili markasının bir benzerlik taşımadığını, davacı yanın “…” markasının tanınmış olmadığını, … markasının tanınmışlığının dava konusu marka açısından bir önemi olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … … şekil ibaresinin 35. Sınıf hizmet grubunda tescili amacıyla 17.01.2019 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2019/04660 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.02.2019 tarih ve 318 sayılı bültende ilana çıktığı, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli bir kısım markasına dayalı olarak itirazda bulunduğu, bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 06.09.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmadığı ve itirazların reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı tarafça bir kez daha itirazda bulunulduğu, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.12.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “2019/04660 başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2017 75385, 2017 75381, 2014 73757, 2016 90773, 2016/85293, 2015 33379, 2014 89643, 2014 89613, 2011 99361, 2011 100893, 2004 25380 sayılı “…” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, kötü niyet, eskiye dayalı kullanım gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalardaki “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin yüksek olmaması, “… …” ibaresinin bir bütün olarak bıraktıkları izlenim itibariyle görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde itiraz gerekçesi markalalrdan farklılışması ve çekişme konusu markaların aynı/aynı tür mal/hizmetleri kapsamaması hususları beraber değerlendirilmiş ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Başvurunun iyi niyet kurallarına aykırı biçimde yapıldığı yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanmadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, markalar arasındaki benzerlik, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın, tek başına, kötüniyet iddiasının kabulü için bir kanıt teşkil etmediğinden (aynı yönde bkz. AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01/02/2012 tarih, T-291/09 sayılı kararı, para. 90) bu gerekçeye dayalı itiraz da yerinde ve haklı görülmemiştir. “… …” ibaresinin başvuru tarihinden önce kullanıldığına ilişkin yeterli bilgi ve belge sunulmadığından eskiye dayalı kullanım iddiası da yerinde bulunmamıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 06/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ ek raporda özetle:dava konusu marka kapsamında yer alan ve tabloda gösterilen mallar bakımından taraf markaları arasında mal ve hizmet benzerliği ilişkisinin var olduğu, bununla birlikte markaları oluşturan ibarelerin bütünsel anlamda yarattıkları genel izlenimin, işaretlerdeki zayıf ayırt edici ortak unsur konumunda olduğuna kanaat getirilen “…” ibaresinden kaynaklı ortaya çıkan düşük düzeyli benzerlikten daha baskın bir algı ortaya koyduğu, tüketicinin işaretleri bütün olarak karşılaştırıldıklarında, salt bu benzer unsur nedeniyle markalar arasında iktisadi – idari bir bağ kurmayacağı, tüketicinin markalardaki ortak unsurun günlük ve ticaret hayatındaki yaygın kullanımına aşina olduğu, bu nedenle işaretler arasında, ilgili tüketiciler nezdinde, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalini doğuracak bir benzerliğin var olmadığı, dosya kapsamına sunulan delillerin davacı yan markalarının tanınmış marka olarak kabul edilmesi için yeterli olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında 35. sınıf 05. alt grubunda yer alan ve 29, 30, 32. sınıf malların satışına özgülenen satış hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 29, 30 ve 32. sınıf mal gruplarında yer alan emtialar arasında benzerlik bulunduğu; zira her ne kadar davacı yan ret gerekçesi markasında 35. sınıf hizmetler yer almamakta ise de mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı da satışa konu ettiği kabul edilmekte olduğundan mal ile o malın satışına özgülenmiş satış hizmetlerinin benzer oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları karşıladıkları, benzer satış, sunum ve dağıtım kanalları bulunduğu, birbirleri ile rekabet içerisinde olan mal ve hizmetleri kapsadıkları anlaşılmaktadır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; … …+şekil şeklindeki markanın yatay dikdörtgen şeklinde turuncu renkli bir form içerisinde siyah harflerle “…” ön sesi ve beyaz harflerle “…” kelimesinin bir araya getirilmiesi ile oluşturulmuş bileşke bir marka olduğu, ayrıca “…” kelimesinin üst kısmında kalacak şekilde “dudağını yalayan bir dil” figürünün temsili olarak şekillendirildiği, bu haliyle markanın bütün olarak “… …” şeklinde bir esas unsura haiz olacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacının önceki tarihli markaların bakıldığında tek başına “…” markası mevcut olduğu gibi bu ibareye ek olarak eklenmiş kelime ve şekil unsurları ile oluşturulduğu görülen … …, …..’ vs. markalarının da mevcut olduğu; davacı taraf marka oluşturulma sistematiğine bakıldığından “…” ibaresi etrafında bir marka ailesi yaratmaya çalıştığı ve bu ibareyi markalarının esas unsuru olarak kullanmaya çalıştığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının “…” kelimesi dışında hiçbir ortaklık/yakınlık taşımadığı, anılan ibarenin ise daha baştan ayırt edici karakteri zayıf olan, tüketicide doğrudan markasal bir algı dahi yaratıp yaratmayacağı tereddütlü bir sözcük olduğu, ortalama düzeyde zeka, dikkat ve bilgi seviyesine sahip bir tüketicinin, salt “…” ibaresinden ortaklık nedeniyle, herhangi iki marka arasında iktisadi ya da idari bir bağlantı kurarak işaretlerin kaynağında yanılgı yaşamayacağı, tamamı zayıf ibarelerden oluşan bir markanın dahi tescili mümkün olmakla birlikte bu tescilin marka sahibi açısından doğuracağı olumsuz sonucun, bu ibareleri bazı ek unsurlarla/değişikliklerle marka olarak kullanmak/tescil ettirmek isteyen kimselerin bu kullanımlarına/tescillerine katlanmak zorunda kalması şeklinde yansıyacağı, bu nedenlerle somut uyuşmazlık konusu marka ile davacı markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescili istenen “… …+şekil” esas ibareli marka ile davacının “…” ibareli markaları arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı; davacı yanın markalarının tanınmışlığına ilişkin dosya kapsamındaki iddialardan ve markanın olağan kullanımlarını gösterir sınırlı sayıdaki delilden bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, davacı markalarının tanınmış olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/10/2021