Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/75 E. 2022/422 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/75
KARAR NO : 2022/422

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 04/03/2020
KARAR TARİHİ : 15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 1978 yılına dayanan geçmişi ile cüzdan, kemer, valiz ve çanta
ürünlerinin ticareti ile uğraştığını ve ……….. gibi pek çok seçkin firmaya ve yine e-ticaret sitelerine satış
yaptığını, müvekkilinin aynı zamanda ……………S.N markasının Türkiye
ve pek çok ülkede distribütörü olduğunu, yine Lumberjack markalarının da
2012-2017 yıllarındaki alt lisansörü olduğunu, müvekkiline ait bilgilere
www.aksanderi.com web sitesinden de ulaşılabilir olduğunu, davalı firma
Türkiye’de faaliyet dahi göstermiyorken müvekkilinin “…” markası ile deri
ve deri ürünleri, cüzdan, çanta, kemer, valiz gibi ürünleri de kapsar şekilde
2001/16567 sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, davalının 14. Sınıftaki
mallar arasında yer alan kol saatleri dışında herhangi bir faaliyetinin
bulunmadığını, müvekkilinin 2001 yılından bu yana … markasını 18 ve
25. Sınıf mallarda ve yine 35. Sınıfta bu malların satışı hizmetlerinde
kullandığını, müvekkilinin yoğun kullanımı sonucunda markasını meşhur ve
maruf hale getirdiğini, müvekkili tarafından 26. Sınıftaki mallarda başvuru
konusu edilen 2018/02684 sayılı markaya, davalı tarafça yapılan itiraz
üzerine müvekkili başvurusunun reddine karar verildiğini, davalının yalnızca
14. Sınıftaki “saat” ürünleri bakımından kullanım ispatını ortaya koyduğu
açıkken, 26. Sınıf mallar açısından müvekkili başvurusunun reddine karar
verilmiş olunmasının hatalı olduğunu, davalının kullanımını ispatladığı saat
emtiasının, müvekkili başvurusu kapsamındaki mallar ile hiçbir benzerliği ya
da ilişkisi bulunmadığını, kaldı ki müvekkilinin, davalı taraftan çok daha
önceden beri “…” markası üzerinde hak sahibi olduğunu, ayrıca yine
davalı yanın 25 sınıftaki tescillerinin de müvekkili markasındaki 26. Sınıf
emtialar ile bir ilişkisi bulunmadığını, davalının uzun yıllardır “…”
markasını şort, ceket, cüzdan, çanta, denim, elbise, ayakkabı gibi
ürünlerde kullandığını iddia ettiği görülmekte ise de buna dair hiçbir
delilinin dosyada bulunmadığını, kaldı ki davalının bu kullanımlarının dahi
müvekkilinin 2001 yılından beri tescilli markalarına tecavüz teşkil ettiğini ikrar eder nitelikte olduğunu, müvekkili aleyhine İzmir FSHHM nezdinde 2015/24 E
– 2015/111 K sayılı ilam ile verilen karar sonrasında dahi 18 ve 35. Sınıf mal
ve hizmetler açısından müvekkil markasının korumasının devam ettiğini,
Ankara 3. FSHHM’nin 2016/53E sayılı dosyasının ise 2014/05894 sayılı
markaya ilişkin olduğunu ve henüz kesinleşmiş dahi olmadığını, müvekkilinin
dava konusu başvuru açısından 2001/16567 sayılı markasına dayalı olarak
kazanılmış hak sahibi olduğunu, her ne kadar müvekkilinin 2001/016567
sayılı markası kapsamında 25. Sınıf mallar arasında “kemer” emtiası yer
almamakta ise de müvekkilinin bu mallarda yoğun ve kesintisiz kullanımı
bulunduğunu, davalının yurtdışındaki tescillerinin ülkesellik ilkesi gereği bir
öneminin bulunmadığını, müvekkilinin 2001/16567 sayılı markası nedeniyle
başvuru konusu işaret açısından müktesep hakkının kabul edilmesi
gerektiğini, davalı markalarının yalnıza “baş giysileri” ve 14.sınıf mallarda
tescilli olduğunu, taraflar arasında görülen bir davada Yargıtay 11. HD’sinin
2019/1285E – 2019/8003K sayılı bozma ilamında müvekkili başvurusu ile
davalı markaları arasında benzer mal veya hizmet bulunmadığına işaret
ettiğini, davalının esasen bir saat firması olduğunu, 14. Sınıftaki tescilinin
1991 yılına dayandığını belirterek bizzat bunu kendisinin de kabul ettiğini,
yukarıda bahsedilen Yargıtay kararı uyarınca müvekkilinin kötü niyetli
olmadığının kabul edilmiş olunduğunu, taraflar arasında görülen ve
müvekkili markasının kullanılmaması nedeniyle iptali talepli İzmir FSHHM’nin
2013/103E sayılı dosyasında müvekkilinin markasını kullanmakta olduğunun
tespit edildiğini, davalı itirazlarının tanınmışlık nedeniyle haklı bulunmasının
isabetsiz olduğunu, kurumun daha evvelki kararlarında, davalı markalarını
tanınmış olarak görmediğini, “…” ibaresinin pek çok sınıfta pek çok farklı
hak sahibi adına tescilli olduğunu, hatta 2017/53725 sayılı markanın
doğrudan “akıllık saatler” emtiasında tescil edilmiş olduğunu, müvekkilinin
18 yıldan beri aktif olarak kullandığı markası varken davalı markalarının
tanınmış kabul edilmesinin nedeninin izaha muhtaç olduğunu, davalının
yurtdışından elde ettiği tanınmış marka kararlarının Türkiye’deki tanınmışlık
için yeterli olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin zaman içerisinde
evvelki markalarını güncellemek ve kapsam olarak yenileme yapma
hakkına sahip olduğunu, taraf markalarının genel görünümlerinin birbiri ile
benzer olmadığını, müvekkilinin kemer ürünlerindeki aktif kullanımının 26.
Sınıftaki “kemer tokaları” açısından da müvekkilini gerçek hak sahibi
yaptığını iddia ederek 2019-M-10482 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin dünyaca tanınmış ve ülkemizde de aktif olarak 1996 yılından
beri kullanılan “…” markalarının hak sahibi olduğunu, müvekkilinin ilk
başvurunun 1991 yılından gerçekleştirildiğini, başta saatler olmak üzere,
çantalar, kemerler, deri ürünler, giyim eşyaları, aksesuarlar ve benzeri
ürünler uzun yıllardır hem ülkemizde hem de yurtdışında yoğun ilgi gören
bir marka olduğunu, davacını müvekkili markalarının 18, 25 ve 35.Sınıfta
tescilli olmamasından yararlanıp “…” markasını kendi adına 2001 16567
sayısı ile tescil ettirdiğini, bu tescilin kötü niyetli ve haksız çıkar sağlama
amacı taşıdığını, davalının bu markasını kullanmadığı iddiasıyla İzmir
FSHHM’de 2013/103 Esas No ile görülen davada “…” ibareli markanın
25., 35. sınıflar ile 18. sınıfın 18.1, 18.3, 18.4 ve 18.5 No’lu alt sınıfları için
hükümsüzlüğüne karar verildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2014
tarihli ve 2014/13171 E. ve 2014/20080 K. sayılı kısmi bozma ilamıyla 25. ve
18. sınıftaki mallar bakımından kararı onadığını, ancak 35. sınıftaki yer alan
hizmetler bakımından sadece eksik inceleme gerekçesiyle kısmen
bozduğunu, bozma üzerine 35. Sınıf açısından da yeniden hükümsüzlük
kararı verildiğini, ancak daha sonra Anayasa Mahkemesi’nin 14.maddeyi
iptal etmiş olması nedeniyle verilen kararın bozulduğunu, nihai olarak bir
kez daha yapılan yargılamalar sonucunda ise 2001 16567 Tescil No’lu
“…” ibareli markanın kullanılmaması nedeniyle 25. sınıf ve 18. sınıfta ise
18.2 alt sınıfı dışında kalan mallar bakımından iptaline karar verildiğini ve bu
kararın da kesinleşerek sicile kaydedildiğini, davacının kötü niyetli olarak
yeni başvurular yaptığını, markasının hükümsüzlüğüne dair yargı kararlarının
önüne geçmek ve müvekkil şirketin haklı itibarından yararlanmak için
müvekkil şirketin tanınmış “…” markasını kullanım şekline ve
stilizasyonuna da iyice yaklaşan hatta müvekkil şirketin “VINTAGE” sloganını
da içerir şekilde 20’ye yakın yeni başvuru yaptığını, davacının sitesinde,
müvekkili markalarında kullanılan logoya yakınlaşır şekilde taklit
kullanımlara yer verdiğini, davacının müvekkilin yurtdışında tescilli “…
LIVE VINTAGE” sloganının bir model üzerinde kullanıldığının tespit edildiğini,
davacının 18. sınıf kapsamındaki taklit logoları da barındırır ürünleri,
müvekkili şirketin orijinal “…” markalı saatlerinin satıldığı … gibi
Türkiye’nin büyük perakende satış noktalarında bir arada satışa sunmakta
olduğunu, bu durumun tüketiciler nezdinde davacı yana ait ürünlerin,
müvekkil şirketin ürünleri olduğu zannını oluşturduğunu, davacının müvekkil
şirketin www…..com adlı internet sitesinin “tr” uzantısı olan
www…..com.tr adlı internet sitesini dahi 12.02.2014 tarihinde aleyhine
ikame edilen davalardan daha sonra kötü niyetli olarak kendi adına tescil
ettirdiğini, davacı yanın sitesinde dahi markasının Avusturalya menşeli
olduğunu iddia etmiş ve hatta müvekkil şirketin menşe ülkesi Amerika’da
markalarının tescilli olduğu 18. sınıftaki ürünlerinin kendisine ait Florida’daki
mağazalarda satışa arz edildiğini ileri sürerek haksız kazanç sağlama
peşinde olduğunu, davacının sistematik olarak 3. Kişilere ait tanınmış
markaları kendi adına tescil ettirdiğini, “bugatti” markasını kendi adına
tescil ettirdiği gibi “gucci” markasına ait logoyu tescil çabalarının anılan
firma itirazları sonucunda reddedildiğini, Yargıtay 11. HD’sinin 2019/1285E –
2019/8003K sayılı bozma ilamının, dairenin kendi kararları ile çelişkili
olduğunu, müvekkil şirket sadece takı, saat, aksesuar alanında değil, bay-
bayan kemer, pantolon, şallar, şort, ceket, denim, elbise, etek, giyim ile
çantalar, cüzdanlar, telefon kılıflar, ayakkabılar, mumlar, kokular, güneş
gözlükleri, akıllı saatler üzerinde ve bu ürünlerin perakende satışında
“…” markalarını kullanmakta olduğunu, davacı yanın müktesep hak
iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, 2001 16567 ve 2014 05894 No’lu
18. ve 35. sınıflarda tescilli “…” markalarının huzurdaki itiraza konu 26.
sınıfta gerçekleştirilen başvuru bakımından müktesep hak
sağlamayacağını, kaldı ki davacı yanın markalarını 25. Sınıfta
kullanmadığını, taraflar arasında devam eden davalar bulunduğunu,
davacı aleyhine ikame edilen kullanmama davasına kadar davacı yanın
18. Sınıftaki mallarda ciddi kullanımının dahi bulunmadığını, davacı
iddiaları aksine taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin
bulunduğunu, davacı yanca müvekkilinin 128408, 2005 27498, 2008 42650,
2008 42649 sayılı markaları bakımından kullanım ispatı talep edilmiş; 09. ve
14. sınıfı kapsayan söz konusu “…” ibareli markaların kullanımına ilişkin
deliller sunulmuş ve dava konusu YİDK kararında da açıkça belirtildiği üzere
sunulan deliller yeterli bulunduğunu, her iki taraf markasının da “…”
ibaresinde oluştuğunu, 26. Sınıf malların, müvekkili markaları kapsamındaki
emtialar ile benzer olduğunu, 25. Sınıftaki malların dava konusu 26. sınıftaki
mallara benzer olduğu hususunun Yargıtay tarafından verilmiş kararlarda
da kabul edildiğini, daha evvelki süreçte taraflar arasındaki itiraz süreçleri
ve davalar kapsamında da 26. sınıftaki malların müvekkil markaları
kapsamında tescilli mallarla benzer olduğuna karar verildiğini, 26. sınıftaki
ürünlere ilişkin perakendecilik hizmetlerinin dahi müvekkili markaları
kapsamında tescilli olan 03, 04, 09, 10, 14, 25 ve 42. sınıflardaki mal ve
hizmetlere benzer kabul edildiği düşünüldüğünde, 26. sınıftaki malların
benzerliğinin tartışmasız olduğunun kabulü gerekeceğini, taraf markalarının
kapsamlarının birbirlerini tamamlayan, aynı mağazalarda, aynı bölümlerde
satılan ürünler olduklarını, müvekkili markalarının tanınımış olduğunu,
90’dan fazla ülkede tüketicilere sunulduğunu, bir markanın menşe ülke
dışında da satışa sunulması o marka için önemli yatırımlar yapıldığını
dolayısıyla ekonomik değerinin arttığını gösterdiğini, “…” markasının
tanınmış olduğuna TAYVAN ve BREZİLYA yetkili makamları tarafından da
karar verilmiş olduğu gibi UDRP kararlarında da açıkça belirtildiğini, Ankara
1. FSHHM nezdinde ikame edilen 2018/95 E. sayılı dava kapsamında
müvekkili markasının tanınmış olduğunun kabul edildiğini, davacının 26.
sınıftaki mallara ilişkin 35. sınıftaki perakendecilik hizmetlerini kapsayan
2017/107764 No’lu “…” ibareli markasına ilişkin yaptığımız itirazın kısmen
reddi üzerine Ankara 3. FSHHM nezdinde 2019/316 E. sayı ile ikame edilen
dava kapsamında müvekkil markalarının sektörel tanınmışlığı haiz
olması nedeniyle 26. sınıftaki mallara ilişkin perakendecilik hizmetleri de
dahil olmak üzere marka kapsamındaki 35. Sınıftaki hizmetlerin hükümsüz
kılınmasına karar verildiğini, müvekkili markalarının tanınırlığına çok sayıda
mahkemece karar verildiğini, başvurunun aynı zamanda kötü niyetli
olduğunu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2018/640 E. ve
2018/1583 K. sayılı kararıyla da bu durumun tespit edildiğini, kararı bozan
Yargıtay dairesinin kararının önceki içtihatlarına aykırı olduğunu, taraflar
arasında görülmekte olan 14 adet dava kapsamında verilen kararlar,
tanzim edilen bilirkişi raporları, davacının yapmış olduğu başvurulara
yapılan itiraz süreçlerinde tanzim edilen YİDK kararları ve mütalaalarda da
davacının kötü niyeti açıkça ortaya konulduğunu, müvekkil şirket
www…..com alan adı tescilinden kaynaklı tüm hakların da sahibi
olduğunu, ilgili alan adının 03.06.1995 tarihinden beri müvekkil şirket adına
tescilli olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın kabulü neticesinde verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 26.sınıftaki mallar açısından
11.01.2018 tarih ve 2018/02684 sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği,
yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.02.2018 tarih ve 295 sayılı
bültende ilan olunduğu, söz konusu ilana karşı davalı yanın 91/002860, 2005/27498, 2008/42650,
2013/23245, 2013/23247, 2008/42649, 2013/99301, 2014/39049, 2005/27498,
2015/77553, 2008/42650, 2015/70113, 2014/39051, 2013/99298, 2015/100121,
2015/101463, 2015/101494, 2015/86378, 2015/86896 ve 2017/72293 sayılı
markalara dayalı olarak itirazda bulunduğu, davacı yanın bu markalardan
91/002860 2005 27498, 2008 42650, 2008 42649 sayılı markaları bakımından
kullanım ispatı talep edildiği, davalı yanca bu talebe karşılık dosya içerisine
çok sayıda delil sunulduğu, bu deliller ile davalı yanın ülkemizde ve dünyadaki kullanımlarını gösterir çok sayıda dokümana yer verilmiş olmakla birlikte davalı
tarafı ülkemizdeki kullanımlarınnı hususiyetle “kol saati, kol aksesuar şeklinde
bileklik, gözlük. Gözlük kapları” ürünleri üzerinde gerçekleştirdiği, davalı yanın
dava dışı 3. Firmalar üzerinden ülkemizde ticari faaliyetlerde bulunduğu,
yoğun reklam ve tanıtım çalışmaları yaptığı, muhtelif internet siteleri üzerinden
de gözlük ve saat ürünlerinin satışlarının mevcut olduğu, dolayısıyla davalı
yanın “…” markasını bahsi geçen ürünlerde aktif ve yoğun bir biçimde
kullanmakta olduğunu gösterir delillerin mevcut olduğu, bu deliller sonrasında
Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 06.02.2019 tarihli kararı sonucunda davalı
tarafın 91/002860 2005 27498, 2008 42650, 2008 42649 sayılı markalarının
kullanıldığı tespit edildikten sonra taraf markaları arasında karıştırılma
ihtimalinin mevcut olduğu, aynı zamanda davalı taraf markasının SMK m. 6/5
kapsamında tanınmış marka olması nedeniyle davacı yanca gerçekleştirilen
başvurunun reddine karar verildiği, söz konusu karara karşı bu defa davacı tarafça itirazda bulunulduğu ve
verilen kararın kaldırılmasının talep olunduğu 09.01.2020 tarih ve 2019-M-10482
sayılı YİDK kararı neticesinde özetle;
“2018/02684 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun 128408, 2005 27498, 2015
86378, 2017/72293, 2008 42650, 2013 23245, 2013 23247, 2008 42649, 2015 77553,
2015 70113, 2015 101463, 2015 101494 sayılı “…”, “…”, “issue no … 1954 şekil”,
“…”, “… authentic şekil”, “…”, “authentic …”, “…”, “…”, “… q”,
“authentic … şekil”, “… est. usa şekil” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali
gerekçesiyle 6769 s. SMK m. 6/1 ve 6/5 uyarınca reddi yönündeki MDB kararına
karşı başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi
tarafından yapılan itiraz incelenmiştir.
İtiraz, başvuru sahibine ait 2015/102593 başvuru numaralı “…” ibareli marka
hakkında verilen 2017-M-11456 sayılı YIK kararı emsal alınarak incelenmiştir.
Kurul, 6769 s. SMK’nin 6/5 maddesinin, tanınmış bir marka ile aynı veya benzer tüm
markaların tescilinin engellemek amacı taşımadığı görüşündedir. Bu itibarla,
tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki markanın zarar görecek
şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmelidir. (bu yönde bkz. 14/09/1999 tarih ve
C-375/97 sayıli Avrupa Birliği Adalet Divani kararı) Yukarıda da bahsedildiği üzere,
itiraz sahibi, markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak
yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların
olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir
sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller sunmalı veya en azından,
mantıklı bir sav ileri sürmelidir.
Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5
maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açabileceği yönünde
kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı ret kararının kaldırılması
gerekmiştir.
Öncelikle, başvuru sahibinin Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB) nezdindeki yayına
itiraz işlemlerinde, itiraz gerekçesi sayılı markaların tescil kapsamında yer alan tüm
mal/hizmetler hakkında SMK m. 19(2) çerçevesinde kullanım ispati talebinde
bulunduğu; inceleme konusu başvurunun yapıldığı 11.01.2018 tarihinde anılan
markaların beş yıldan uzun süredir tescilli durumda olduğu, dolayısıyla anılan
markalar bakımından kullanım ispatı talebinin geçerli ve incelenebilir nitelikte bir
talep olduğu; bu kapsamda yayına itiraz sahibi tarafından sunulan delillerin
incelenmesi neticesinde Markalar Dairesi Başkanlığı’nın aşağıdaki tespit ve
değerlendirmelerde bulunduğu görülmektedir: İtiraz sahibi tarafından gönderilen evraklardan ilgili markaların ilgili
emtiada/hizmette kullanıldığı tespit edilmiş olup markalar Md. 6/1 kapsamında
yapılan incelemede dikkate alınmıştır.
Başvuru sahibi, MDB kararına karşı yapmış olduğu ve işbu incelemenin konusunu
oluşturan karara itirazında, kullanım ispatı hususundaki yukarıda yer verilen tespit
ve değerlendirmelere yönelik herhangi bir itiraz yöneltmemekte olup, başvuru
sahibinin itirazının kullanımı ispatlanan mallar ile başvuru kapsamındaki malların
benzer türden ve ilişkili mallar olmadığı noktasında yoğunlaştığı görülmektedir.
Karşı tarafın da (yayına itiraz sahibi) bu hususla ilgili bir itirazının ya da karşı
görüşünün bulunmadığı görülmektedir.
Kurul da, MDB kararında kullanım ispatıyla ilgili olarak yapılan tespit ve
değerlendirmelerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görüşünde olup itiraz
konusu MDB kararını bu yönüyle yerinde bulmaktadır. Belirtilen hususlar
çerçevesinde, SMK’nın 6(1) maddesi bağlamında “karıştırılma ihtimali”
incelemesine geçilmiştir.
Kurul’da, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen “…” ibareli – ibaresini asli
ayırt edici unsur olarak içeren ret gerekçesi markalar arasında görsel, işitsel ve
kavramsal düzeyde işaret benzerliği bulunduğu kanaatine varılmıştır. Kurul, yukarıda bahsi geçen kullanım ispatına konu markalardan bağımsız olarak,
başvuru sahibine ait 2015/102593 başvuru numaralı “…” ibareli marka hakkında
verilen 2017-M 11456 sayılı YİDK kararını da dikkate alarak, kullanım ispatı talebine
konu olmayan “…” ibaresini içeren 2015 86378, 2017/72293, 2013 23245, 2013
23247, 2015 77553, 2015 70113, 2015 101463, 2015 101494 sayılı ret gerekçesi
markaların tescil kapsamında bulunan 14. ve/veya 25. sınıfa dahil mallar ile
başvuru kapsamında yer alan malların benzer ve ilişkili mallar olduğu ve kullanım
ispatına konu olmayan söz konusu markaların itirazın kabulu sonucuna varabilmek
için yeterli olduğu kanaatine varmıştır.
Bu itibarla, başvuru ile redde gerekçe olarak gösterilen markalar arasında
ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin oluşabileceği görüşüne ulaşılmış ve aynı
yönde verilen Markalar Dairesi kararı isabetli bulunmuştur.”
şeklinde gerekçeler ile davacı itirazlarının nihai anlamda reddine karar verilmekle
birlikte tanınmışlık kapsamındaki ret gerekçesinin kaldırılmasına ve karıştırılma ihtimali
gerekçesi kapsamında verilen ret kararının devamına karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 04/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu 2018/02684 sayıl başvuru kapsamında reddine karar
verilen 26.sınıf mallardan “Giysiler için düğmeler, kopçalar, halkalar,
fermuarlar, ayakkabı ve kemer tokaları, perçinler, yapışkan bantlar,
bağlar” emtiaları ile davalı yanın ret gerekçesi markaları
kapsamında yer alan 25. Sınıftaki mallar arasında oldukça düşük
düzeyli bir emtia benzerliğinin bulunduğu,
başvuruda reddine karar verilen 26. Sınıftaki “toplu iğneler, iğneler,
dikiş iğneleri, dikiş makinesi iğneleri, tığlar ve örgü şişleri, iğne
kutuları ve iğnelikler.”malları açısından ise taraf markaları arasında
herhangi bir benzerliğin zaten mevcut olmadığı,
bununla birllikte taraf markalarının birebir aynı esas unsurdan
oluştuğu ve bu esas unsurun uyuşmazlık konusu mallar açısından
ayırt edici gücü yüksek bir sözcük olduğu, dolayısıyla emtialar
arasındaki düşük düzeyli benzerliğin işaretler arasındaki yüksek
düzeyli benzerlik ilişki hali ile birlikte değerlendirilmesi durumunda,
tüketicinin taraf markaları arasında işaretlerin aynı iktisadi kaynağa
ait markalar olduğu yanılgısı yaşamasının mümkün olabileceği ve
yalnızca “Giysiler için düğmeler, kopçalar, halkalar, fermuarlar,
ayakkabı ve kemer tokaları, perçinler, yapışkan bantlar, bağlar”
emtiaları açısından karıştırılma ihtimalinin meydana gelebileceği,
davacı yanın müktesep hak iddialarına dayanak önceki tarihli
markaları açısından dikkate alınabilir tek markası olan 2001/16567
sayılı markanın, işbu dava konusu başvuru açısından davacı lehine
müktesep hak oluşturmayacağı,
davalı taraf markalarının “saat” emtiasındaki sektörel tanınmışlığının,
dava konusu 26. Sınıftaki tuhafiye ürünleri ile olan benzemezliği,
“…” ibaresinin yaratılmış bir sözcük olmayıp İngilizce bir kelime
oluşundan kaynaklı farklı mal ve hizmet sınıflarında, farklı hak
sahiplerince de tercih edilebilir bir ibare oluşu bir bütün olarak
değerlendirildiğinde, başkaca hiçbir unsur açısından (özellikle görsel
stilizasyon) davalı markaları ile benzerlik taşımayan dava konusu
markanın tescilinin, 6/5 maddesindeki koşullardan herhangi birinin
davalı lehine meydana gelmesi ihtimaline yol açmayacağı,
davalı yanın ticaret unvanı ve alan adına dayalı olarak, tescilli
markalarının sağladığı hakların ötesinde ek bir korumadan
yararlanamayacağı,
davacı yanın tanınmışlık iddiasının, sicilde kayıtlı önceki bir benzer
markaya üstünlük sağlama sonucuna yol açmayacağından nihai
değerlendirmeler açısından herhangi bir etki doğurmayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Örnek Davalı Markaları

…+şekil …
(26. sınıf) İSSUE NO … 1954 şekil
… AUTHENTİC şekil
AUTHENTİC …
… Q
AUTHENTİC … şekil
… EST. USA şekil
(03, 04, 09, 10, 14, 25, 42. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davacı yana ait olan
başvuru kapsamında reddine karar verilen 26.sınıftaki mallardan “Giysiler için
düğmeler, kopçalar, halkalar, fermuarlar, ayakkabı ve kemer tokaları,
perçinler, yapışkan bantlar, bağlar” malları ile davalı yanın ret gerekçesi
markaları kapsamında 25. Sınıfta yer alan mallar arasında var alan düşük
düzeyli benzerlik hali ile taraf markalarını oluşturan işaretlerin ayniyet
düzeyindeki benzerliği ve bu işaretin uyuşmazlık konusu mallar açısından ayırt
edici gücü yüksek bir ibare oluşu bir arada ele alındığında, ilgili tüketicinin,
taraf markalarını taşıyan bu ürünlerin her birinin aynı iktisadi kaynağa ait
oldukları yanılgısını yaşamalarının kuvvetle muhtemel olacağı, bu husustaki
Yüksek Yargı kararlarında da 25 ve 26. Sınıf mallar arasındaki ilişkinin kabul
edilmiş olduğu, buna bağlı olarak tüketicinin her bir ürünün aynı işletmece
piyasaya sürüldüğünü zannedebileceği ve markalar arasında doğrudan bir
ilişkinin var olduğu algısını yaşayacağı, nihai olarak tüm bu hususlar
değerlendirildiğinde, taraf markaları arasında “Giysiler için düğmeler, kopçalar,
halkalar, fermuarlar, ayakkabı ve kemer tokaları, perçinler, yapışkan bantlar,
bağlar” malları açısından karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağı, ancak 26.
Sınıftaki “toplu iğneler, iğneler, dikiş iğneleri, dikiş makinesi iğneleri, tığlar ve örgü
şişleri, iğne kutuları ve iğnelikler.”  malları açısından ise aynı doğrultuda bir
kanaate varılmasının mümkün olamayacağı, anılan mallarının nihai amaçları
ve kullanım ihtiyaçları itibariyle davalı yan markaları kapsamındaki
emtialardan tamamen farklı nitelikte emtialar oldukları görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markada “…” kelimesinin stilize bir biçimde sarı –
siyah tonlarla oluşturulmuş dikdörtgen bir logo içerisindeki yazımı ile meydana
getirilmiş olduğu, “…” kelimesinin stilize yazımında “s” harfinin tek biçimde
ve fakat iki ayrı renk tonunda yazımı ile yaratılmış görsel bir hususiyet marka
içerisinde var ise de markadaki asli sözcük unsurunun “…” kelimesi olduğu; sözcük ve şekil unsurlarından
oluşan markalarda, tüketici algısında sözcük unsurunun daha ön planda
olmasının temelinde, tüketicinin, mal veya hizmet ile işaret arasındaki ilişkiyi
tanımlarken, figüratif unsurları açıklamak yerine doğrudan sözcük unsuru ile
markayı ifade etme eğilimi yer aldığı, dava konusu markanın ilk algısı ve bu algının üçüncü kişilere
aktarımında ön plana çıkacak yegane unsur “…” kelimesi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davalı yanın ise ret gerekçesi markalarının her biri “…” kelimesini
ihtiva ettiği, …, İSSUE NO … 1954 şekil, … AUTHENTİC şekil, AUTHENTİC …, … Q, AUTHENTİC … şekil, … EST. USA şekil ibareli markalar olduğu markalardaki esas unsurun … ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının “…” markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu; davacı yanın müktesep hak
iddiasına dayanak tutabileceği tek markasının 2001/16567 sayılı markası
olduğu, zira davacının sair markalarının tescil tarihleri üzerinden, işbu dava
konusu markanın başvuru tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin dahi
geçmediği, davacı yan ait 2001/16567 sayılı markanın ise
esas unsurunu taşıdığı görülmekle birlikte görsel mizanpaj anlamında dava
konusu markadan farklı olup tüketicinin dava konusu markayı derhal ve
tereddütsüz olarak davacı yana ait bir marka olarak algılayıp algılamayacağı
dahi tereddütlüyken bu durumu bir an için önceki markanın esas unsurunun
sabit tutularak görsel anlamda revize edilme ihtiyacından kaynaklı bir
değişiklik hali olarak yorumlanabilir ise de bu defa anılan marka kapsamında
yalnızca 18. Sınıfta “Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul
başka sınıflarda yer almayan eşyalar: Çantalar, valizler, cüzdanlar, portföyler, çocuk taşımak için çantalar (portbebeler, kangurular), deri veya kösele kutular ve sandıklar, çek defteri
kılıfları, kart kılıfları, boş tuvalet çantaları, boş alet çantaları, anahtarlıklar, para çantaları,
torbalar, sırt çantaları, evrak çantaları, alışveriş ve okul çantaları, beslenme çantaları…” ve
35. Sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların
bir araya getirilmesi hizmetleri.” mal ve hizmetlerin yer aldığı, halbuki dava konusu
markanın 26. Sınıf malları kapsamakta olduğu, anılan mallar arasında olağan
şartlarda dahi doğrudan bir benzerlik ilişkisinin mevcut olmadığı, dolayısıyla
davacı yanın 2001/16567 sayılı markasına dayanarak, 26. Sınıf mallar
açısından müktesep hak sahibi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı; davalı taraf markalarının “saat” emtiasındaki sektörel tanınmışlığının,
dava konusu 26. Sınıftaki tuhafiye ürünleri ile olan benzemezliği,
“…” ibaresinin yaratılmış bir sözcük olmayıp İngilizce bir kelime
oluşundan kaynaklı farklı mal ve hizmet sınıflarında, farklı hak
sahiplerince de tercih edilebilir bir ibare oluşu bir bütün olarak
değerlendirildiğinde, başkaca hiçbir unsur açısından (özellikle görsel
stilizasyon) davalı markaları ile benzerlik taşımayan dava konusu
markanın tescilinin, 6/5 maddesindeki koşullardan herhangi birinin
davalı lehine meydana gelmesi ihtimaline yol açmayacağı; davalı yan ticaret unvanı “…” ibaresini taşıdığı gibi
alan adı da yine www…..com ibaresinden oluştuğu, davalının internet
sitesi incelendiğinde ticari mevki çıkardığı ürün gamının, ülkemizdeki fiili
faaliyetlerine göre farklılaşarak deri mamulleri, çanta vb. ürünlerin de aktif ve
yoğun satışını gerçekleştirdiği görülmekle birlikte bizzat davalı taraf vekilinin de
belirttiği üzere bu faaliyetlerin ülkemizde mevcut olmadığı, zira davacı yana
ait önceki tarihli markaların varlığının, davalı yanın bu faaliyetlerini engellediği,
dolayısıyla temel olarak saat ve gözlük ürün ve aksesuarlarında davalı yanın
ticari faaliyetlerinin mevcut olduğu, bununla birlikte
davalı yanın söz konusu ticaret unvanı ve alan adından kaynaklı haklarının
,davalı adına tescilli markalardan doğan hakların sağladığı sonucun ötesinde
davalı lehine ek bir koruma sağlamayacağı gibi iptali talep olunan YİDK
kararının gerekçesinde de bu hususta bir karar verilmediği; davalı yanın aynı esas unsura haiz markalarına dayalı olarak ileri
sürdüğü itirazlar kapsamında ek bir korumanın davalı lehine mevcut olmadığı dava dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/12/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸