Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/56 E. 2021/425 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/56 Esas – 2021/425
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/56
KARAR NO : 2021/425
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/02/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış … markasının Türkiye lisansörü olduğunu, … şirketinin ülkemizde üçbinden fazla çalışanı olduğunu, bini aşkın mağazada on altı binden fazla satış noktasında faaliyet gösterdiğini, … markasının dünyanın en tanınmış markalarından olduğunu, davalı tarafından usul ve yasaya aykırı olarak “…” markasının tescili için başvuruda bulunduğunu, bu başvurunun müvekkilinin tescilli ve tanınmış “cep” markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili tarafından yoğun emek ve etkin tanıtım faaliyetleri sonucu tüketiciler nezdinde müvekkili ile özdeşleşmiş olan markalardan birinin “cep” kök markaları olduğunu, dava konusu markanın müvekkiline ait …. markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, müvekkilinin “cep” ve “cepte” ibaresine ekli ibare ve şekillerle oluşturulmuş 242 adet tescilli markasının ve devam etmekte olan başvurusunun bulunduğunu, bu markaların seri marka niteliği taşıdığını, tüketicilerin “cep” kök seri mahiyetteki markalarını taşıyan mal ve hizmetlerden satın almak veya yararlanmak isterken başvuru sahibinin “…” işaretini taşıyan mal ve hizmetleri satın alma yönünde tercihte bulunabilecekleri, müvekkili markasının ayırt edici gücünün ve etkileme alanının zayıflamasına yol açacağını, davalı markanın esas ve ortak unsurlarının müvekkili markaları ile aynı olduğunu, müvekkili markalarının uzun yıllar boyunca yapılan yatırımlar ve kullanımlar neticesinde neredeyse tanınmış olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde, müvekkili markalarının üzerindeki ayırt ediciliğin zarar göreceğini, çeşitli yargı kararlarında, müvekkilinin markalarının ortak “cep” unsuru içerir markalar ile benzer görülerek iltibas ihtimalinin varlığının kabul edildiğini, başvuru konusu markanın aynı zamanda kötü niyetle tescil edilmek istenildiğini, bu nedenle tüm mal ve sınıflar yönünden hükümsüz kılınması gerektiğini, mahkemelerce müvekkili lehine verilmiş kararların bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu iddia ederek işbu … sayılı YİDK karar iptali ve 2018/118013 sayılı başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davacı iddialarının yerinde olmadığını, kurum tarafından alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … Cepte+şekil ibaresinin 35 ve 42. sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 24.12.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görüle 2018/118013 sayılı başvurunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.01.2019 tarih ve 316 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “cep” ibaresini taşıyan markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu ancak söz konusu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından haklı bulunmadığı ve 01.08.2019 tarihli karar ile reddedildiği, söz konusu karara karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunarak MDB kararının kaldırılmasını talep ettiği, davacı itirazını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 11.12.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/118013 başvuru numaralı “… cepte ” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2000 17287, 2012 79747, 2013 58270, 2009 39155, 2000 21348, 2012 82826, 2013 32512, 2014 05584, 2011 64231, 2000 18009, 2011 64241, 2000 19681, 2000 21346, 2000 26089, 2000 05007, 2000 19679, 2000 19682 sayılı ….” ibareli markalara dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6/1, 5, 9 u ncı maddeleri uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itirazın incelenmesinde, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar, görsel, işitsel veya anlamsal olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamıyla birlikte bıraktıkları bütünsel izlenim itibariyle ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığından ve de başvurunun ihtiva ettiği “…” ibaresinin türetiliş biçiminin itibariyle “cep+kelime” ibareli muteriz markalarıdan farklı olduğu, bu itibarla başvurunun muteriz markalarının seri markası olarak algılanmayacağı düşünüldüğünden sayılan markaların karıştırılmayacağı sonucuna varılmıştır. Markaların karıştırılmayacağı kanaatinin yanı sıra dosya kapsamı dikkate alındığında Md. 6/5 kapsamında yapılan itiraz haklı ve yerinde görülmemiştir. İtirazda ileri sürülen kötü niyet iddiasının ispatına ilişkin işaretlerin benzer olduğu iddiası dışında; somut nitelikte herhangi bir vakıa, olgu, argüman veya delil sunulmaması dikkate alındığında ilgili iddianın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 21/02/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markalarında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, bununla birlikte markaları oluşturan işaretler görsel, kavramsal ve işitsel olarak bütün olarak incelendiğinde, markalardaki tek ortak unsur olan “cep” ibaresinin günümüz şartlarındaki kavramsal niteliği ve tüketici nezdinde yarattığı algı itibariyle tanımlayıcılığa yakın düzeydeki ayırt ediciliği nedeniyle, markaların ilgili tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir ilişki içerisinde olmadıkları, davacı yan markalarının tanınmış olduğu kanaatine varılabilecek düzeyde delillerin dosyada mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; başvuru konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarının tamamı, davacı yanın itiraza mesnet gösterilen önceki tarihli “CEP” ibaresi içerir markaları kapsamında kalan emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte olup anılan mal ve hizmetlerin benzer ihtiyaçları karşılayan, benzer tüketici kitlelerine hitap eden, birbirlerini tamamlayan veya birbirleri ile rekabet içerisinde olan, satış, sunum ve dağıtım kanalları benzer mahiyette oldukları anlaşılmıştır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın “…” ve “CEPTE” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş, ön kısmında stilize bir şekilde tasarlanmış koşan adam figürünün yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yana ait markaların tamamının “CEP” kök sözcük unsuru ve bu unsur etrafına eklenen ek sözcük unsurları (alışveriş, bakiye, taksit, service vs) ile oluşturulmuş işaretlerden ibaret olduğu; davacı yan markalarında, genel anlamda markaya karakteristik özellik kazandıracak herhangi bir şekil unsuru görülmemekle birlikte davacının tamamı büyük harflerden oluşan markalarında “CEP” sözcüğünün yazımında genel olarak “C-E” harfleri daha büyük punto ile yazılmakta iken “P” harfinin yarı boyutta yazıldığı görülmekte olup bu şekildeki bir yazım karakterinin, davacı yan markalarının belki de tek karakteristik özelliği olarak kabulünün mümkün olduğu, bununla birlikte davacının markaları arasında “cep service” şeklinde tescilli bir markasının bulunduğu anlaşılmıştır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının ayırıcı unsurları olan “… cep” ibaresi ile “CEP” ibaresi arasında sadece CEP ibareleri yönünden anlam bakımından benzerlik bulunduğu, yine sadece CEP unsuru yönünden fonetik benzerlik bulunduğu, bununla beraber davalı başvurusunun da sadece “CEP” ibaresinden oluşmadığı, farklı sözcükleri de içerdiği, … kelimesinin kullanılması ile birlikte fonetik benzerliğin ortadan kalktığı, davalı markasında bulunan ve markanın birinci kelimesi olarak kullanılan … kelimesinin ve karakteristik şeklin görsel benzerliği de ortadan kaldırdığı ve davalı markasını yeterli ayırıcı özelliğe kavuşturduğu, ayrıca CEP kelimesinin davacı markalarının emtia/hizmet konusunu teşkil eden 35.sınıf ürün ve hizmetler için cep telefonu özelliklerinden istifade edilmek suretiyle anılan ürün ve hizmetin sunulduğuna ilişkin mesaj verdiği, davacının “CEP” ibareli markalarının bu yönü itibariyle 35. sınıftaki hizmetler bakımından anılan özelliği itibariyle zayıf bir marka olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı başvurusunun tescilli olduğu sınıflar ile davacıya ait markaların tescilli bulunduğu hizmet sınıfları aynı tür olsa da, tarafların marka olarak kullanmak istedikleri ibareler arasında SMK 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik veya iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvuru markasının ilk kelimesi olan ”…” kelimesinin davalı markasını yeterli ayırt ediciliğe kavuşturduğu, her ne kadar davacı vekilince iddialarına dayanak olarak dava dışı bir başka kişiye ait “…” ibareli ve düz yazıdan ibaret başvurunun, davacı markaları ile benzer görüldüğü Ankara 2. FSHHM’nin 2011/109 Esas ve 2012/31 Karar sayılı kararını onayan Yargıtay 11. HD.’nin 18.04.2013 gün ve 2012/8100 Esas ve 2013/7681 Karar sayılı ilamı gösterilmişse de, her başvurunun kendi koşulları çerçevesinde değerlendirileceğinin tabii olduğu, dava konusu başvuruda yer alan ve yukarıda açıklanan “…” kelime unsurunun, baskın kelime olarak kullanılması, kullanılış şekli ile başvurunun davacı markalarından ayıt edilmesini sağladığı anlaşılmıştır. (Bknz. aynı yönde, Yargıtay 11. HD., 18/06/2019, 2018/2844 Esas ve 2019/4561 Karar; Yargıtay 11. HD., 18/06/2019, 2018/2844 Esas ve 2019/4561 Karar)
SMK 6/4,5 fıkralarının ancak markalar arasında fonetik, görsel, anlamsal benzerlik bulunması halinde uygulanabileceği, mahkememizce davalı markası ile itiraza mesnet davacı markaları fonetik, görsel, anlamsal bakımdan benzer bulunmadığına göre SMK 6/4,5 maddelerinin iş bu dava açısından uygulama alanı bulamayacağı, kötü niyet hususunda ispat yükü üzerinde bulunan davacı yanca davalının kötü niyetli davrandığına dair dosyaya yeterli delil ibraz edilemediği de gözetilerek davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/12/2021