Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/53 E. 2023/12 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/53
KARAR NO : 2023/12

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i, Maddi ve
Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/02/2020
KARAR TARİHİ : 10/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” ve “…” markaları ile eğitim veren bir … kreş olduğunu, … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının tescilli olduğunu, davalının … sayılı “… …” ibareli marka başvurusunun mevcut olduğunu, anılan başvurunun kurum tarafından reddedildiğini, davalının bu marka başvurusu sonrasında … alan adını da adına tescil ettirdiğini ve markayı da aktif olarak kullanmaya başladığını, davalının haksız biçimde marka kullanımlarını durdurmasını ihtaren 22.06.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı …. NOTERLİĞİ’ nin ihtarnamesinin muhataba keşide edildiğini, davalının bu ihtarname sonrasında … sayısı ile bu defa “… … …” marka başvurusunda bulunduğunu, bu başvuruya yapılan itirazlar sonucunda başvurunun reddine karar verildiğini, davalı tarafın markasal olarak asli tek unsurun “…” ibaresi olduğunu, hatta “…” kreşinin/anaokulunun … Şubesi izlenimini yarattığını, zaten adreslerinin de anılan bölgede olduğunu, müvekkilinin “…” markasının ihtilafa konu hizmetlerde kullanımlarının 1977 yılına kadar uzandığını, davalı kullanımlarının müvekkili markasından doğan hakları ihlal ettiğini, müvekkilinin tek başına … sayısı ile tescil ettirdiği markasını ihtilaf konusu …, … hizmetleri, gündüz bakım … hizmetlerinde aktif olarak kullanmakta olduğunu, müvekkilinin de davalının yaptığı gibi, ilk okul çağı öncesi çocuklara okul öncesi eğitim ve bakım hizmetleri sunduğunu, karşı taraf eylemlerinin kötü niyetli olduğunu, tarafların aynı alanda faaliyet gösterdiklerini, bu durumun müvekkilinin …. adresinden de görülebileceğini, davalı kullanımının, …. ilinde faaliyet gösteren müvekkilinin, … – … şubesi algısı yaratacağını, “…” markaları ile ilgili olarak çeşitli mahkeme kararlarında müvekkili lehine kararlar verildiğini, bu kararların kesinleşmiş olduğunu iddia konusu ettiği ve davalının, kreş, …, … olarak da tabir edilen okul öncesi eğitim hizmetlerinde kullanılan “…” ”… …” marka kullanımlarının, müvekkilinin tescilli “…” ”…” markaları ile marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, meni, önlenmesi, durdurulması ve, ref’ ine, alan adı ve içeriği ihlal oluşturan … alan adını taşıyan internet sitesine ve tespit edilecek sosyal medya hesaplarının bulunduğu sayfalarına erişimin engellenmesine, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, müvekkili markasının marka hakkına aykırı kullanılması sebebiyle uğranılan maddi zararların karşılığı olmak üzere şimdilik 3.000-TL maddi tazminat ile, davalının sabit olan haksız eylemleri sebebiyle sebep olunan 20.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkillere verilmesine ve hükmedilen tazminat miktarlarına dava tarihi itibariyle yasal faiz hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin “… …” markasıyla 25.01.2018 tarihinde açıldığını ve bunu müteakip 22.03.2018 tarihinden itibaren faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin faaliyetlerine … 22.03.2018 tarih ve … sayılı kararı ve izni ile tescil ettirdiğini, müvekkilinin … sayılı markanın da sahibi olduğunu, davacı iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, SMK’nın 7. maddesinin birinci fıkrası kapsamında ileri sürülen taleplerde, iddia sahibinin, taleplerine mesnet gösterdiği markasını tescile konu edilen emtialarda, ciddi şekilde kullanmakta olduğunu veya kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğunu ispat etmesi gerektiğini, davacı şirketin … ve … sayılı markalarının kullanımını ispat etmesi gerektiğini, davacının faaliyetlerini “…” markası ile değil …. markası ile faaliyetlerini yürüttüğünü, … sayılı ilamında davacının markalarının kullanmadığının tespit edildiğini, somut olayda tecavüz iddialarının koşullarının oluşmadığını, davacı taraf markasının ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, bu ibarenin kreş, … hizmetleri bakımından zayıf bir sözcük grubu olduğunu, taraf markalarının görsel olarak hiçbir benzerlik taşımadığını, tarafların farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, eğitim ve öğretim hizmetleri – okul öncesi eğitim ve … arasinda fark bulunduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalının kullanımlarının davacının markalarına tecavüz niteliğinde olup olmadığı maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 15.10.2020 tarihli raporda ve 27/05/2021 tarihli ek raporda özetle: davalı yanın … alan adında ve yine davalıya ait ” … …” adresinde yer alan işletmesinde gerçekleştirildiği görülen markasal nitelikteki kulllanımların, davacı yanın … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının esas unsuru ile ilişkilendirilebilecek ve markadan doğan hakları ihlal edebilecek mahiyette kullanımlar olarak değerlendirilebileceği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 05.07.2022 tarihli ek raporda özetle: yapılan inceleme sonucunda SMK m. 151/2-b uyarınca davacı yanın yoksun kılınan kazancının 13.579.02-TL olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 09.11.2022 tarihli ek raporda özetle: dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda SMK m. 151/2-b uyarınca davacı yanın yoksun kılınan kazancının 18.777.90-TL olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporlarının her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiilleri” içeren 29. maddesinin (a) bendi uyarınca; “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.” marka hakkına tecavüz olarak değerlendirmektedir.
SMK’nun “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlığı ile düzenlenen 7. maddesi ise aşağıdaki şekildedir:
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.”
6769 sayılı SMK’nın 29 maddesinde, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller belirtilmiş olup;
(1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
(2) 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.
6769 sayılı SMK’nın 149 ncu maddesine göre, sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir:
a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti.
b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi.
c) Tecavüz fiillerinin durdurulması.
ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini.
6769 sayılı SMK 150 maddesine göre; Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlü olduğu bildirilmiş olup, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.
Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı Kullanımları

(16, 41, 43 ve 44. sınıf)

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacı yanın “…” markasıyla oldukça uzun bir süredir okul öncesi kreş/… alanında … hizmetleri faaliyetinde bulunduğu; davacının anılan ibare ile birlikte “…” markasını da kullanmasının ulaşılan sonucu değiştirmeyeceği; davalı yanın ise … web sayfasında ve yine davalıya ait olduğu belirtilen …. adresinde yer alan ticari işletmesinde … … … ve … … şeklinde kullanımlarının mevcut olduğu, her iki biçimdeki kullanımda da davalının “…” ibaresini ön plana çıkarttığı, davalının da davacı ile aynı hizmet sektöründe (… hizmetleri) alanında faaliyetlerinin mevcut olduğu tespit edilmiştir.
… Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve …. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; bilirkişi raporunda da izah edildiği üzere; davacı yan markaları kapsamında 41. sınıfta “eğitim ve öğretim hizmetleri“ nin yer aldığı, davalının … sayılı … … … şeklinde bir marka başvurusunun mevcut olduğu görülmekte ise de anılan ibarenin henüz tescil edilmediği, anılan başvuru görselinde “…” ibaresinin, bütün içerisindeki sair unsurlara nazaran daha geri planda kullanıldığı görülmekteyken davalının fiili kullanımlarında “…” ibaresinin ön plana çıkartıldığı, dolayısıyla mezkur kullanım ile marka başvurusuna konu görselin, ön plana çıkartılan unsurları bakımından birbiri ile örtüşmediği; marka hakkı sahibinin kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceğinden, davalının tescilli bir marka sahibi olup olmamasının da ihlal iddiasına bir savunma olarak ileri sürülmesi de mümkün olmadığı; “…” ibaresinin “…” olarak tanımlanabilecek taraf faaliyetleri açısından ayırt edici gücünün zayıf olduğuna kanaat getirilemediği, “…” ibaresinin “…, …” hizmetleri bakımından “…” gibi yorumlanabilecek olmasının doğrudan değil oldukça dolaylı bir kavram olup bu durum anılan ibareyi kimsenin tekeline bırakılamayacak bir işaret konumuna sokmayacağı, gerek davacı yana ait markaların tek asli unsurunun “…” olması gerekse de davalı fiili kullanımlarında da münhasıran ön plana çıkartılacak şekilde ya da tek asli unsurun yine “…” olması nedeniyle de işaretler arasında somut bir farklılığın meydana gelmediği, bir an için dava konusu ibare zayıf olarak yorumlansa dahi, yine taraf markalarını bütünsel anlamda birbirinden uzaklaştıracak bir sonuç ortaya çıkmayacağı; markaların görsel stilizasyonları arasındaki farklılık, işaretler arasındaki “…” ibaresindeki ortaklıktan kaynaklı oluşan fonetik ve kavramsal benzerliğe üstün gelmeyeceği gibi yine “…”, “…” ve “…” ibareleri de işaretlere farklı anlamlar katmadığı, hatta öyle ki davalı kullanımlarında yer alan “…” ibaresinin … ilinde bilinen bir yer adı olması nedeniyle de davacı yanın “…” markası işletmesi için “…” bölgesinde açtığı şubesine tercih ettiği bir isim olarak da algılanması ve buna bağlı taraflar arasında iktisadi – idari bir bağlantı bulunduğu yanılgısının oluşmasına neden olacağı; 41. sınıftaki “…” hizmetlerinin ilgili tüketicisinin ortalama tüketici kitlesinin üstünde bir tüketici kitlesi olarak ele alınması gerektiği; bununla birlikte bu durumun, işaretler arasındaki yüksek düzeyli benzerliğe rağmen tüketicinin hiçbir hal ve koşulda yanılgıya düşme ihtimali olmayacağı yönünde bir sonucu da meydana getirmeyeceği; hatta kimi durumlarda bu mahiyetteki tüketicinin önceden bildiği ve tanıdığı marka ile sonra karşı karşıya kaldığı marka arasında bağlantı kurma ihtimali de çok daha kuvvetli olacağı; işbu dava tarihi olan 19.02.2020 tarihindeki durum itibariyle, davalı tarafın kullandığı görülen “… …” … “…” şeklindeki kullanımlarının, önceki tarihli davacı markaları olan ve markalarından doğan hakları ihlal edebilecek mahiyette kullanımlar olduğu anlaşılmıştır.
Davacı yanın işbu davadaki tecavüz iddiası nedeniyle uğradığı zararlardan doğan tazminat talebini; 556 s. KHK’nın 66/2-b maddesinde ve 6769 sayılı SMK’nın 151/2-b maddesinde yer alan “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre yaptığı” görülmektedir. Söz konusu maddenin bu seçeneği, marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanması sonucu elde ettiği kazancın gelir tabloları üzerinden hesaplanması ile bir bedel belirlenmesini öngörmektedir. Bu bedel belirlenirken de markanın kullanıldığı ilgili sektöre bağlı olarak markasal kullanımın elde edilen gelire etkisinin araştırılması, kıyaslanması ve diğer birçok kriter göz önüne alınmaktadır.
Bilirkişi ek raporlarında yapılan hesaplamalar neticesinde, 6769 s. SMK’nın 151/2-b bendi uyarınca ve TBK m. 50/2 uyarınca dosya kapsamında yer alan mevcut deliller ışığında davacının davalı yandan talep edebileceği maddi tazminat tutarı olarak 18.777.90 TL olacağı kabul edilmiştir.
Markaların korunması hakkında 556 sayılı KHK’nın 62/1-6 ve TTK’nın 58/1-e maddeleri uyarınca bir tür haksız eylem niteliği taşıyan davalının haksız rekabet eylemi sonucu davacı marka sahibinin piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararlar ile uzun süren çabalarla yaratılan marka imajının zedelenmesi nedeniyle davalının eyleminin MK ve TTK hükümlerine aykırı bir haksız eylem niteliğinde olması, davacının manevi ticaret varlığında meydana gelen kayıp ve zararlar nedeniyle manevi tazminat talebinin yerinde olduğu kabul edilerek bir taraf için zenginleşme amacı ve diğer taraf içinde önemli bir zarar doğurmayacak şekilde 15.000-TL manevi tazminata hükmolunmuştur.
Davacı her ne kadar markasının kötü ve uygun olmayan bir şekilde kullanıldığını iddia ederek itibar tazminatı talep edilmiş ise de, dosyadaki delillerden bu husus ispat edilememiştir. Davacının hükmün ilanında menfaati olduğu kabul edilerek SMK 149/g hükmü uyarınca hükmün ilanı yönünde karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davanın kısmen kabulü ile, davalının “… … …” şeklindeki markasal kullanımının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile tecavüz ve harsız rekabetin men ve ref’ine, … alan adlarına erişimin engellenmesine, 18.777,90 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabulü ile,
Davalının “… … …” şeklindeki markasal kullanımının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile tecavüz ve harsız rekabetin men ve ref’ine,
… alan adlarına erişimin engellenmesine,
18.777,90 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 2.307,37-TL karar harcından (peşin harç +ıslah harcı olmak üzere) alınan toplam 662,24-TL’nin mahsubu ile bakiye 1.645,13-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin kabulü nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Maddi tazminat davasının kabulü nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Manevi tazminat davasının kısmen kabulü nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Manevi tazminat davasının kısmen reddi nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.000,00-TL ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

7-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 3.539,04-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak takdiren 3.100,00-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8- Davalının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 468,30-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak takdiren 60,00-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/01/2023

Katip … Hakim …
¸ ¸

DAVACI /MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 454,99-TL
ISLAH HARCI : 269,45-TL
GİDER AVANSI :2.814,60-TL
TOPLAM :3.539,04-TL

DAVALI MASRAF DÖKÜMÜ
GİDER AVANSI :246,90-TL
İSTİNAF KARAR HARCI : 59,30-TL
İSTİNAF Y. BAŞV. HARCI :162,10-TL
TOPLAM :468,30-TL