Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/52 E. 2022/85 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/52
KARAR NO : 2022/85

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 18/02/2020
KARAR TARİHİ : 15/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin 1923 yılında faaliyetlerine başlayan ve 2018 yılından itibaren … Et ve Et Ürünleri Gıda Sanayi Ticaret A.Ş. unvanı ile pastırma ve sucuk başta olmak üzere 100’e yakın et ve et mamulü gibi ürünlerde üretimine devam ettiğini, itiraza konu olan … ibareli 2018/106580 nolu marka başvurusunun emtialarının müvekkiline ait … ibareli marka ile aynı benzer olduğunu, … ibareli markanın telaffuzu ve görsel algılanması firma adına tescilli … ibareli marka ile kamuoyunda iltibasa yol açacak derecede benzer olduğunu, marka üzerindeki gerçek hak sahibinin o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye ait olduğunu, marka tescilinin açıklayıcı olduğunu bunun sonucu olarak marka hakkının tescilden önce doğduğunu, tüketicilerin bir kısmının markaları karıştırma ihtimali benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli olduğunu, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırma ihtimali için yeterli olduğunu, müvekkilinin, markasını tecavüzlere karşı korumak adına … nezdinde tescilini sağladığını, … markasını ihdas ve istismal eden ve piyasada maruf hale getiren müvekkilinin markanın gerçek sahibi olduğunu, gerçek hak sahibi olan müvekkilinin markasının varlığına rağmen yapılan marka başvurusunun reddedilmesi gerektiğini, marka başvuruları önceki tarihli marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer ve aynı sınıf ve emtiaları içeriyorsa sonraki tarihli başvurunun reddedilmesi gerektiğini, davaya konu marka başvurusu olan … ibareli markanın şekil+kelime markası olduğunu bu şekildeki başvurularda tüketicilerin zihninde kelime unsurlarının yer edindiğini, bu durumun … benzerlik değerlendirilmesinde de aynı olduğunu, davaya konu marka ile müvekkiline ait itiraza mesnet markalarda dikkate alınacak kısmın ALTIN ibaresi olduğunu, müvekkiline ait markada esas ve ayırt edici unsurun tek başına bir bütün olarak … ibaresi olduğunu, benzerlik değerlendirmesinde bu kısmın dikkate alınması gerektiğini, müvekkiline ait markanın esaslı unsuru olan … ibaresinin dava konusu markada aynen yer aldığını, dava konusu markayı gören tüketicilerin müvekkiline ait marka ailesinden geliyor sanacağını, … ve … markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, … markasının tanınmış olduğunu, tüketicilerin … markasını gördüklerinde müvekkiline ait markanın seri markalarından birisi olduğunu düşüneceğini, markalarının bilinirliğinden faydalanmak isteyen kişilerin küçük eklemeler ile marka tescili sağlayarak kendinden önceki markaların tanınırlığından faydalandığını bu kapsamda davaya konu … markası ile itiraza mesnet … markalarının emtiaları açısından aynı olduğunu ve tüketicilerin … markasını direkt olarak … markasının seri markası zannedeceğini, müvekkiline ait … ibareli markanın tanınır seviyede olduğunu ve … ibareli işyeri açılması iki firma arasında bağlantı olduğu izlenimini yarattığını, davaya konu markayı taşıyan işletmenin, aynı firmaya ait olduğu düşünülerek tercih edileceğini, tüketicilerin … markası yerine … markasını tercih edebileceğini ve bu durumun müvekkili açısından olumsuzluklara neden olacağını ve davaya konu markaya müvekkilinin lisans benzeri bir anlaşma olduğunun düşünüleceğini, davalının davaya konu iş bu marka tescili açık şekilde kötü niyetli bir başvuru olduğunu, davalının markasının müvekkiline ait markanın en bilinir olduğu 29,30 ve 35. Sınıflarda tescilli olduğunu, davalıya ait … markası ile müvekkillerine ait … … markalarının görsel ve işitsel olarak benzer olduğunu, davalının markasının beyaz zemin üzerine ve aynı karakterlerden oluşacak şekilde benzer ibareden yararlandığını, tüketicilerin … ibaresini görmeleri halinde markaları karıştıracaklarını, müvekkiline ait … esas unsurlu … markasının bilinirliği ve itibarı göz önüne alınması gerektiğini ancak …’in cevap dilekçesinde benzerlik ve karıştırılma ihtimali açıklaması gerçeği yansıtmadığını, müvekkiline ait tanınır marka olan … esas unsurlu marka açısından karıştırılma riski ihtiva ettiğini, davalıya ait markada ayırt edici herhangi bir slogan, açıklama, işaret ve benzeri herhangi bir ayırt edici ibarenin kullanılmadığını, müvekkiline ait marka ile aynı sınıf emtialarında faaliyet gösterecek olan … ibaresinin işitsel görsel ve kavramsal olarak genel izlenimi itibarı ve karıştırılma ihtimali nedeniyle Ankara 3.FSHHM 2016/248 E. ve 2017/18 K. Sayılı ilamı ile … markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğini blirterek 09/12/2019 tarih ve 2019-M-10365 sayılı YİDK kararının iptali ve 2018/106580 başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, kurum tarafından verilen kararların usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili şirketin ağırlıklı olarak ZEYTİN ve ZEYTİNYAĞI ürünleri ile iştigal ettiğini ve marka logosunda yer alan zeytin yaprağı şeklinin markaya özgünlük kattığını, markaların bütünü itibarıyla yapılacak değerlendirilmede benzer olmadıklarını, müvekkili firmanın zeytin ve zeytinyağı ürünleri ile iştigal ettiğini, davacı firmanın ise özellikle et ve et ürünleri ürettiğini bu kapsamda benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığından somut olaya SMK m.6/5 hükmünün tatbikinin doğru olmayacağını, markaların karıştırılması ne şekil ne de konu yönünden söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin merkezinin … ilçesi olduğunu, şirket ortağının doğup büyüdüğü yer olduğunu ve atalarından kalan zeytin bahçelerinin bulunduğunu, iştigal konusu olan zeytin ve zeytinyağı olduğu için … ek ile yerel bir marka yaratıldığını, müvekkili şirketin markasının tamamen yerel ve konuya özgü bir marka ve patent olup davacının bu husustaki iddialarının hiçbir dayanağının bulunmadığını, … tarafından yapılan işlemlerin tamamının hukuka uygun olup haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “…” marka başvurusunun davalı … …. tarafından 26.11.2018 başvuru tarihinde 03, 29, 30 ve 35.sınıfta yer alan; “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler… Parfümeri; kozmetik ürünleri.. Diş bakımı ürünleri… Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri… kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler… Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler… Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler…” emtialarını kapsayacak “…” ibaresi için gerçekleştirildiği, başvurunun 2018/106580 başvuru numarası ile işleme alındığını ve … tarafından 12.12.2018 tarihli 314 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanarak ilan edildiği görülmektedir. Anılan ilana karşı davacı tarafından önceki tarihli muhtelif markaların varlığına dayanılarak itiraz edildiği ve bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiği, davacı yanca bu karara itiraz edildiği, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından gerçekleştirilen nihai incelemeler sonucunda 09.12.2019 tarih ve 2019-M-10365 sayılı kararıyla; ”… başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen bilgileri yukarıda verilen markaların bütünü itibarıyla bıraktıkları izlenimin ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır.…6769 S. SMK 6/1 maddesi gerekçeli itiraz yerinde bulunmadığından kullanım ispatı talebinin değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. …İtiraz sahibinin markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığına dair kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. … Dilekçede başka marka başvurularına verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır. Sayılan nedenlerle itirazın reddedilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle davacı yanın itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 18/02/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: taraf markaları arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunmadığı, dava konusu 2018/106580 numaralı “…” markası ile davacı yana ait 2011/110158 numaralı “…” ve 2011/110118 numaralı “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi doğuracak düzeyde benzerlik bulunmadığı, davacı markalarının taraf markalarında ortak olan ALTIN ibaresine bağlı bir tanınmışlığının mevcut olmadığı ve davacının tanınmışlığa bağlı yüksek ayırt edicilik gücünden faydalanamayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

… …
(03, 29, 30, 35. sınıf) …+şekil
(29, 30, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu markanın 03., 29., 30. ve 35. sınıfta yer alan mal ve hizmet sınıflarından bakımından tescil edilmek istendiği, davaya gerekçe gösterilen markanın tescilli olduğu 29. 30. ve 35. sınıfta yer alan emtialar bakımından emtiasal benzerlik gösterdiği anlaşılmaktadır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu 2018/106580 başvuru numaralı “…” markasının beyaz fon üzerine siyah renk ve büyük harfler kullanılarak oluşturulduğu ve “İ” harfi yerine zeytin yaprağı figürüne yer verildiği, başkaca herhangi bir figüratif unsurun olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacının 2011/110158 tescil numaralı …+şekil ibareli markasında … ibaresinin ön planda olduğu kırmızı renkli çember şeklinde çerçevenin bulunduğu, çerçevenin orta kısmının sarı dolgulu olduğu ve tam ortasında … başının yer aldığı, dairenin hemen altında mavi renkli şerit yer aldığı, bunun içerisinde ise beyaz renkli “…” ibaresinin yer aldığı, iş bu ibarenin daha küçük puntolarla yazıldığı, markadaki baskın unsurun … ibaresi ile … başı figürü olduğu; davacının redde mesnet 2011/110118 tescil numaralı diğer markasının ise düz beyaz zemin üzerine hepsi büyük harfle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu anlaşılmaktadır.
SMK’nın 5/1-ç maddesi hükmünün uygulanabilmesi için markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olması gerektiğiaçımtır. Buna göre davacı markalarından 2011/110158 tescil numaralı markada yer alan figüratif … şekil unsurları ile ek ibarelerin yer alması nedeniyle davalı başvuru ile işbu markanın birbirinden farklı olduğu, yine davacının 2011/110118 tescil numaralı markası yönünden KESİM sözcüğünün davalı başvurusunda bulunmadığı … sözcüğünün yer aldığı görülmekle markaları birbirinden farklılaştırmaya yeterli olmuştur. Dolayısıyla değerlendirme konusu mutlak tescil engeli bakımından farklılaşma sağlandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan SMK 6 maddesine göre; markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Şekil ve sözcükten oluşan karma markalarda karıştırılma ihtimali bakımından sözcüğe ağırlık verilmesi gerekmektedir. Zira sözcük markaları hem sözle hem yazı ile kolayca ifade edilmektedir. Bununla birliktte eğer markadaki şekil unsuru ön plana çıkıyor ise değerlendirme buna göre yapılır. Şekil unsurunun ön plana çıktığının kabul edilebilmesi için de karma markadaki şeklin, ortalama tüketici nezdinde sözcükten daha belirgin bir izlenim bırakması gerekir. Kelime markalarında ise, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Buna göre; davalı markası ile 2011/110158 tescil numaralı ibareli markada yer alan şekil, renk ve kelime unsurları bir bütün olarak değerlendirildiğinde … markası ile kartal başı figürünün ön panda olması, … ibaresinin çok daha küçük puntolarla yer alması karşısında iki markanın da görsel olarak benzemediği, işitsel benzerliğin zayıf kaldığı ve altın kelimesi dışında kalan ibarelerin anlamsal benzerliği de ortadan kaldırdığı kanaatine varılmıştır. Davacıya ait “…” markasının herhangi renk ve şekil unsuru barındırmadığı, davalı başvuru markası “…” markasında ise zayıf bir zeytin dalı figürünün bulunduğu, markalar arasında her iki markanın da altın ibaresi ile başlaması karşısında zayıf düzeyde işitsel benzerlik olduğu, davacı markası “…” şeklinde telaffuz edilirken davalı markasının “Al-tın o-li-va” şeklinde telaffuz edileceği, son kelimeler arasındaki farkın anlamsal farkı güçlendirdiği, markaların bütün olarak okunmasında tamamen farklı algılandığı, ilk kelime altın ibaresinin aynı olmasının bütüncül değerendirmede anlamsal benzerlik yaratmaması ve markaların derhal farklı algılanması nedeni ile işitsel farkın da zayıfladığı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…+şekil” ve ”…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı anlaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸