Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/51 E. 2022/66 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/51
KARAR NO : 2022/66
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 18/02/2020
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalının 2018/119455 sayılı “…” ibareli marka başvurusuna karşı itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından haklı bulunduğunu ve başvurunun reddine karar verildiğini, anılan karara karşı davalı tarafça yapılan itiraz sonucunda 2019-M-10367 sayılı YİDK kararının verildiğini ve kararda başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılmasına karar verildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, ayrıca 2003/38044 sayılı “…” ve 2016/87123 sayılı “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davaya konu marka ile müvekkili markalarının “…” ibaresini ortak ve asli unsur olarak taşıdıklarını, “…” harflerinin anlamsal bir algı yaratmayacağını, bu nedenle aynı kavramsal kurgu ile kurgulanan iki markanın arasında karıştırılma ve ilişkilendirilme riskinin da kaçınılmaz olacağını, dava konusu markanın müvekkili markalarının serisi gibi algılanacağını, müvekkilinin “…” adı altında pek çok noktada satış noktası bulunduğunu, 539 adet bayisinin mevcut olduğunu, davaya konu markanın tescilinin müvekkili markalarının tanınmışlığını da etkileyeceğini iddia ederek işbu 2019-M-10367 sayılı YİDK kararının iptali ve 2018/119455 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı markaları ile müvekkili markalarının benzer mal ve hizmetleri kapsamadıklarını, davacının 2003/38044 sayılı markası açısından müvekkiline yöneltilen hükümsüzlük talebi bakımından kullanmama def’i savunmasını ileri sürdüklerini, davacının markayı kullandığını ispat etmediği sürece iddialara dayanak alınabilmesinin mümkün olmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığını, önceki markanın 35/5. Sınıf hizmetler açısından tanımlayıcı olduğunu, müvekkili markasında da tüketiciye bu yönde bir mesaj verilmek amacıyla “…” ibaresinin kullanıldığını, bu tür ibarelerin kimsenin tekeline bırakılamayacağını, ilgili tüketicilerin de “…” ibaresini gördüklerinde dava konusu markalardaki hizmetler ile doğrudan ve somut bir kavramsal ilişki kuracaklarını, müvekkili markasında “…” ibaresinin “…” ibaresiyle birlikte kullanıldığını, bu anlamda tüketiciye verdiği mesajın açık olduğunu, dolayısıyla zayıf ortak unsur olan “…” ibaresinin karıştırılma ihtimaline de yol açmayacağını¸ tüketicinin anılan ibare nedeniyle yanılgı yaşamayacağını, Ankara 2. FSHHM’de taraflar arasında görülen bir diğer uyuşmazlıkta alınan bilirkişi raporunda da bu durumun tespit edildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “…. …” ibaresinin 35.sınıf bir kısım hizmetlerde tescili amacıyla 26.12.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/119455 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.09.2019 tarih ve 318 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın 2016/87123 ve 2003/38044 sayılı markalarına dayalı olarak ileri sürdüğü itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 09.07.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunduğu ve başvurunun kapsamındaki tüm hizmetler bakımından reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı bu defa başvuru sahibi davalı tarafın itirazda bulunduğu, davalı taraf itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2019-M-10367 sayı ve 29.11.2019 tarihli kararı neticesinde özetle; “2018/119455 başvuru numaralı “…. …” ibareli başvurunun 2016 87123, 2003 38044 sayılı “…”, “…” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi uyarınca reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Başvuruya konu markada yer alan “…” ibaresinin başvuru kapsamında yer alan 35. sınıfın son alt grubuna ait hizmetler için ayırt edici nitelikte bir ibare olmaması, bu durumun 2018/119466 sayılı “…” ibareli dosyada verilmiş olan 2019-M-6621 sayılı Kurul kararı ile de ortaya konulmuş olması, “…” ibaresi ile ret gerekçesi 2016 87123, 2003 38044 sayılı markalarda yer alan “…” ibaresinin başvuru kapsamında yer alan diğer hizmetler için ise ayırt edici gücü çok düşük bir ibare olması ve başvuruya konu markanın “….” ibaresi ile birlikte bıraktığı bütünsel izlenim dikkate alındığında başvuruya konu marka ile ret gerekçesi markaların karıştırılacak ölçüde benzer markalar olmadığı, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davalı başvuru sahibinin itirazlarının kabulüne karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 18/02/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:dava konusu 2018/119455 sayılı marka kapsamında yer alan hizmetlerin tamamının, davacı tarafa ait önceki tarihli markalar kapsamında da yer almakta olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan ibarelerin bütünsel algıları itibariyle, ilgili tüketiciler nezdinde, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açmayacakları, davacı yanın tanınmışlık iddialarını destekler mahiyette deliller sunmadığı, bu anlamda davacı markalarının tanınmışlığına kanaat getirilemediği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

…. … … + şekil
(35. sınıf) (35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 35.sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler.Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler.Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri.Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler.Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler.İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler.Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat.Hazır çorbalar, bulyonlar.Zeytin, zeytin ezmeleri.Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).Yenilebilir bitkisel yağlar.Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar.Kuru yemişler.Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.Yumurtalar, yumurta tozları.Patates cipsleri.Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.Makarnalar, mantılar, erişteler.Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül.Bal, arı sütü, propolis.Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar.Mayalar, kabartma tozları.Her türlü un, irmikler, nişastalar.Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri.Çaylar, buzlu çaylar.Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.Sakızlar.Dondurmalar, yenilebilir buzlar.Tuz.Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.Pekmezİşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar.Ormancılık ürünleri.Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.Hayvan yemleri.Malt (insan tüketimi için olmayan).Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar.Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) hizmetlerin tamamının, davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında da yer aldığı, dolayısıyla taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer hizmetleri kapsadıkları; bununla birlikte davacı yanın 2003/38044 sayılı markası kapsamında yer alan ve önceki tebliğler uyarınca “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” şeklinde genel olarak ifade edilmiş satış hizmetleri ile dava konusu marka kapsamında spesifik olarak bazı mallara özgülenmiş satış hizmetlerinin doğrudan benzer görülmesinin ise mümkün olmadığı, genel – özet hizmetler arasındaki bu yönde bir benzerliğin tespitinin ancak genel nitelikte ifade edilmiş hizmetler kapsamında hangi tür malların satışa konu edildiğinin ortaya konulması halinde mümkün olacak olup dosya kapsamında davacı yanın bu hususta sunduğu ve değerlendirilebilir nitelikte yeterli delilin mevcut olmadığı; bununla birlikte bu durum taraf markalarının başvuru konusu marka kapsamındaki tüm hizmetler bakımından benzer tüketici kitlelerine hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde olan, birbirleri yerine ikame edilebilen, satış – sunum – dağıtım kanalları benzer olan hizmetleri kapsadıkları yönündeki kanaati etkilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu …. … markası sözcük unsurlarından oluşan bir marka olup genel kompozisyonunun “…” ve “…” şeklinde iki temel bölümden oluştuğu, marka görselinin üst kısmında yer alan “…” harflerinin, tüketici algısında somut kavramsal bir algı yaratacak herhangi bir ibarenin kısaltması olduğu yönünde bir kanaate varılamadığı, dolayısıyla alelade bir harf markası olarak algılanacağı ve “…” şeklinde yazıldığı gibi okunacağı, bu harf diziliminin hemen altında “…” şeklinde nispeten daha büyük yazılmış bir tamlamanın mevcut olduğu, “…” ve “…” fiillerinin mastarsız halleri ile oluşturulmuş bu tamlamanın marka içerisinde büyük yazılmasına rağmen sahip olduğu kavramsal algı ve bu algının tüketiciye verdiği mesaj itibariyle markasal ayırt ediciliği bakımından daha geri planda olacağı; dava konusu markanın esaslı unsurunun “…” şeklindeki harf dizilimi olacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yanın önceki tarihli markalarının ise ”…” ve ”…” şeklinde olup her iki markada da “…” ibaresinin markaların münhasır esas unsuru olduğu, “market” kelimesinin sahip olduğu anlam ve ticaret hayatındaki kullanım yaygınlığı karşısında jenerik nitelikte bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markaları bütün olarak değerlendirildiklerinde “…” ibaresinden kaynaklı olarak görsel, fonetik ve kavramsal bir benzerlik taşıdıkları; anılan ibarenin davacı markalarındaki kullanım biçimi ve niteliği ile dava konusu marka içerisindeki kullanım biçimi ve niteliğinin birbiri ile aynı doğrultuda olmadığı, dava konusu markada asli ayırt edici unsurun “sçg” kısaltması olduğu, “… – …” ibaresinin, marka içerisinde daha büyük bir şekilde yazılmış olmasının nihai algıyı değiştirmediği, somut olaya konu “…” ibaresinin de ticaret hayatında yaygın şekilde kullanımı bulunan bir kelime olduğu, kaldı ki dava konusu markada tek başına değil “…” şeklinde bütün olarak tüketici nezdinde ayrılmaz bir kelime grubu olarak ve ayrıca “sçg” şeklinde bir ön ibare ile birlikte kullanıldığı, her ne kadar davacı markalarının “…” şeklinde yoğun kullanımları sonucunda “…” ibaresine ayırt edici bir nitelikte yüklediğinden bahsedilebilir ise de karıştırılma ihtimalinde markaların sair tüm unsurları bakımından bütünsel bir değerlendirme yapılması gerektiği, dava konusu markada “…” ibaresinin herhangi bir şekilde davacı markalarına yanaşmaya neden olacak biçimde ön plana çıkartılmadığı, taraf markalarının ne renk ne kompozisyonu ne de şekil unsurları bakımından bir yakınlık taşımadığı, ortalama dikkat, zeka ve seçicilik düzeyine sahip bir tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde, zihninde davacı markalarına dair bir izlenim oluşmayacağı, ilgili tüketicinin, dava konusu marka ile davacı markaları arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurma ve yanılgı yaşama ihtimalinin mevcut olmayacağı, tüketicinin, ticaret hayatında karşı karşıya sıkça karşı karşıya kalma ihtimali bulunan “…” şeklinde, zayıf ayırt edici nitelikteki bir pazarlama sloganını, her hal ve durumda davacı markaları ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmasının beklenemeyeceği, dolayısıyla taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı; davacı yanın markalarının tanınmışlığı yönündeki iddialarını destekler nitelikte yeterli delilin dosyada mevcut olmadığı, taraf markaları benzer olarak görülmediklerinden dava konusu markanın tescilinin davacı markalarının bu tanınmışlığına zarar verir, ayırt edici niteliğini etkiler ya da davalı lehine haksız menfaat oluşmasına sebep olabilir nitelikte sonuçlar ortaya çıkabileceği yönünde bir kanaate ulaşılamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸