Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/50 E. 2021/394 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/50
KARAR NO : 2021/394
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 17/02/2020
KARAR TARİHİ : 25/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili firmanın tanınmış … markalarının sahibi olduğunu, dava konusu … sayılı … … ibaresine yönelik itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, müvekkil markalarının tanınmış marka statüsünde korunmakta olduğuna, buna dair verilmiş mahkeme kararları bulunduğu gibi TÜRKPATENT tanınmış markalar sicilinde de kayıtlı olduğunu, somut olay açısından da tanınmışlık şartlarının meydana geldiğinin kabulü gereceğini, müvekkilinin “…” markalarının başvuruda doğrudan yer aldığını, başvuru kapsamındaki mallar yönünden dahi müvekkili markasının korunması gerektiğini, tüketicinin “…” markalarından edindiği izlenimler doğrultusunda dava konusu markayı da müvekkilinin yarattığı bir marka gibi algılayacağını, dava konusu markanın müvekkili markalarına ayırt edicilik kazandırmak için yapılan tüm emek ve harcamalardan haksız yararlanacağını, dava konusu markaları taşıyan ürünlerden kaynaklı kalite düşüklüğü, üretim hataları, pazarlama hataları gibi nedenlerle müvekkili markalarının itibarının zarar göreceği gibi ayırt ediciliğinin de zedeleneceğini, taraf markalarının iltibasa neden olacak şekilde benzer olduklarını, dava konusu markada “…” ibaresinin dolanarak tescil edilmek istenildiğini, müvekkilinin markalarını uzun yıllardır kullanmakta olduğunu, mahkemelerce daha evvel verilen kararlarda “…, … gibi pek çok markanın müvekkili markaları ile benzer bulunduğunu, yine kurum tarafından daha evvel verilen çok sayıda kararda da … ibaresi içerir markaların reddedildiğin, müvekkilinin “…” markası üzerine üstün ve gerçek hak sahibi olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğunu iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu … sayılı başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı başvuru sahibi davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … … ibareli markanın 29. Sınıfta yer alan bir kısım mallarda tescili amacıyla 04.01.2018 tarihinde … sayısı ile başvuru konusu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 29.01.2018 tarih ve 293 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” ibaresi taşıyan çok sayıda markası ile itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 23.09.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmadığı ve itirazın reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı bir kez daha itirazda bulunduğu görülen davacı yanın itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 02.01.2020 tarih ve … sayılı kararıyla; “… sayılı başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki MDB kararına karşı başvurunun itiraza mesnet markalara dayanılarak 6769 s. SMK 6. Maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Kurulda ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen, birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Ayrıca itiraz dilekçesinde belirtilen eskiye dayalı kullanım iddiası incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde bu iddianın yeterli bilgi, belge, delil ile desteklenmediği anlaşılmış ve bu nedenle eskiye dayalı kullanım gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. 6/4 ve 6/5 maddeleri kapsamında ileri sürülen itirazlar ilgili maddelerde belirtilen koşullar oluşmadığından haklı bulunmamıştır. Bunun yanında itiraz dilekçesinde öne sürüldüğü gibi itiraza gerekçe markanın 6769 s. SMK 6/6 maddesi kapsamındaki hak sahipliği yönünde yeterli kanaate ulaşılamadığından bu iddianın kabulü mümkün olmamıştır.” gerekçesiyle ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, davanın iki aylık yasal süre içerisinde 17/02/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 29. Sınıf malların tamamının, davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer oldukları, davacı yana ait markaların tamamının esas unsurunun münhasıran veya birtakım ek unsurlar ile birlikte “…” ibaresi olduğu, dava konusu markada ise esas unsurun “…” olduğu, anılan işaret ile davacı markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak bıraktıkları bütünsel algı itibariyle sahip oldukları benzerlik düzeyinin “…” markaları ile ilgili dosya kapsamına da emsal olarak sunulan çok sayıda emsal mahiyette mahkeme kararının varlığı da göz önüne alındığında, iltibasa neden olabileceği, davacı tarafa ait “…” markalarının tanınmış olduğu, dava konusu markanın tescilinin davacı markalarının ayırt ediciliğine zarar vererek zaman içerisinde sulanmasına neden olabileceği, ayrıca tanınmışlık halinin iltibas ihtimalini kuvvetlendiren bir durum olarak kabul edilmesi gerektiği, davacı yanın “…” ibaresi üzerinde doğrudan herhangi bir üstün hakkı bulunmadığı, “…” markalarına dayalı sahip olduğu hakkın ise davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı, taraf markalarının 5/1-ç maddesi kapsamında aynı ya da ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olarak değerlendirilmelerinin ise isabetli olmayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan mallar, davacı yanın temel faaliyet alanını ve tescilleri kapsamını da oluşturan süt ve süt ürünleri emtialarını doğrudan kapsamakta olduğu gibi, davacı yan markaları kapsamındaki sair nitelikteki pek çok yiyecek ürünü de yine işbu mallar ile benzer nitelikte tüketimi bulunan ürünler olduğu, dolayısıyla davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında aynı sınıfta yer alan emtialar ile başvuru konusu marka kapsamındaki mallar aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte, benzer ihtiyaçları karşılayan, aynı tüketici kitlesine hitap eden, birbirlerini tamamlayan, birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikteki gıda ürünleri oldukları; 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; … … ibareli başvurunun “…” ve “…” kelimeleri ile oluşturulmuş ve bu kelimelerin stilize şekilde yazımı ile mavi rengin tonlarında görsel bir stilizasyona sahip sözcük markası olduğu, markadaki “…” kelimesinin üstte, “…” kelimesinin ise altta yazıldığı, bununla birlikte “…” kelimesinin belirgin bir biçimde markanın bütününe hakim unsur olduğu, “…” kelimesinin bütün içerisinde oldukça küçük ve tali nitelikte konumlandırıldığı ve hatta daha açık bir mavi tonlamasıyla soluklaştırılarak iyice geri plana itildiği, “…” kelimesinde “G” ve “P harflerinin, diğer harflerden daha büyük yazıldığı, “…” sözcüğü Türkçe, bilinen bir kelime olduğu ve uyuşmazlık konusu mallar bakımından ilişkilendirilebilir bir anlamının olmadığı, “…” kelimesinin de yine “…” ve “…” sözcüklerinin birleşimi ile oluşturulmuş ve fakat bütün olarak bağımsız bir anlam edinememiş bir ibare olduğu, bu ibarenin de yine uyuşmazlık konusu mallar bakımından ayırt edici olduğu marka bütün olarak incelendiğinde tüketici algısına etki edecek öncelikli unsurun yani esas unsurun “…” sözcüğü olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; her bir markasının “…” esas unsurunu taşıyacak şekilde, kimi markalarda münhasıra, kimi markalarda ek sözcük ya da şekil, kimi markalarda ise lider/çatı marka sıfatıyla bu ibarenin konumlandırıldığı, davacı markalarındaki ek unsurların genelde tali nitelikte olduğu, nihai anlamda davacı markalarının her birinin esas unsurunun da “…” kelimesi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; davacı yana ait markaların tescilli olduğu 29. Sınıf emtialarda emsal olarak dosyaya sunulmuş olan yargı kararları ile de kabul edildiği üzere davacı markaları ile birebir aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki emtiaları kapsayacak şekilde başvuru konusu edilen ve “…” ibaresini bağımsız unsuru/unsurlarından biri olarak taşıyan markaların, davacılara ait “…” tanınmış ve seri markalarının yeni bir versiyonu, zincirin yeni bir halkası olduğu algısını oluşturabileceği, ortalama bir tüketicinin taraf markalarını benzerliği tespit olunan ve tüketiciye aynı raflarda, yan yana sunumu gerçekleştirilecek sunulan mallar üzerinde gördüğünde, birbirlerinin devamı, yeni bir versiyonu olarak algılayabileceği, başka bir deyişle işaretlerin aynı iktisadi – idari kaynak tarafından piyasaya sürülmüş markalar oldukları yanılgısına kapılabileceği, dava konusu markanın da benzer şekilde “…” esas unsuru ile oluşturulduğu, markadaki sair unsurların tali nitelikte olduğu, sonuç olarak birebir aynı malları kapsayan taraf markaları arasında davacılar markalarının elde ettiği sektörel bilinirlik ve emsal yargı kararlarının varlığı göz önüne alındığında, işaretler arasında benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olduğu kabul edilmiştir.
İltibas tehlikesinin bulunması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulacağı ve tartışılması gerektiği izahtan varestedir. 6/5 maddesinin uygulama alanı bulabilmesi için de itiraza mesnet markanın tanınmış olması yanında 6/5 maddesinde belirtili üç şarttan en az birinin yerine gelmiş olması aranacaktır. Bu üç şart; itiraza mesnet markanın Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ihtimalleridir. Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanması esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebilecektir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır. Tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi (sulandırılma) ise sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabilecektir.
Bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere; davacı yanca dosya kapsamına sunulan yargı kararları, kurum kararları, kurum tanınmış marka sicil kaydı, Pazar araştırması raporları gibi belgelerden davacı yanın “…” markalarının gıda ürünlerinde ve özellikle de süt ve süt ürünleri, su ürünleri gibi ürünlerde, uzun yıllara sair kullanım ve tanıtımlar sonucunda ciddi bir ayırt edicilik elde ettiği, davacı yanın “…” markalarının birebir ya da muhtelif şekillerde bu ibareyi esas unsur olarak taşımak suretiyle yeni markalar içerisinde 3. Kişiler tarafından ve özellikle “süt ve süt ürünlerini” de içerecek şekildeki kullanımlarının, davacı markalarının yıllara sair kullanımla sonucunda elde ettiği ayırt ediciliğin zayıflaması ve zaman içerisinde bu ibarenin, somut olayda da iddia edildiği şekliyle ürün cinsi, jenerik ad, ayırt ediciliği bulunmayan bir işarete dönüşmesi yönünde olumsuz bir algı doğurarak davacı markalarının ayırt ediciliğinin zayıflaması sonucunu da doğurabileceği, hal böyleyken somut olayda davacı yan markalarının, tanınmışlık korumasından da yararlanabileceği ve bu durumun işaretler arasındaki iltibas ihtimalini daha da arttıracak bir unsur ve ayrıca dava konusu gibi markaların tescilinin, davacı markalarının sulandırılması sonucunu doğurabileği kabul edilmiştir.
Davacı taraf da ticaret unvanının kılavuz unsuru olan “…” ibaresine dayalı bu anlamda bir üstün hak iddiasında bulunmuş ise de, davacı tarafça, dosya kapsamına dava konusu marka üzerinde önceki fiili kullanımlarını gösterir herhangi bir delil sunmadığı, bu anlamda davacı yanın “…” ibaresi üzerinde doğrudan herhangi bir üstün hakkı bulunmadığı, “…” markalarına dayalı sahip olduğu hakkın ise davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı kabul edilmiştir.
Öte yandan taraf markaları birebir aynı – aynı tür malları kapsamakla birlikte, markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik düzeyi aynı ya da ayniyet düzeyinde değerlendirilebilir nitelikte olmadığı; bu husustaki değerlendirmelerin 6/1 maddesi kapsamındaki nispi itiraz gerekçeleri doğrultusunda ayrıntılı olarak gerekçelendirildiği, bu nedenle 5/1-ç maddesi kapsamında aranılan kriterlerin somut olayda meydana geldiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenleri ile neticeten davanın tümden kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “… …+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.549,85-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸
MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 116,60-TL
GİDER AVANSI :2.433,25-TL
TOPLAM :2.549,85-TL