Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/36 E. 2022/96 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/36
KARAR NO : 2022/96
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – (T.C. Kimlik No:…

VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 10/02/2020
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı tarafın 2018/116622 sayılı başvurusuna karşı itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markaları ile benzer olduğunu, karıştırılma ihtimalinin saptanmasında farklılıkların değil, markaların benzerliklerinin önemli olduğunu, başvurunun “…” kelimesinden oluştuğunu, başvuru kapsamında 16, 35 ve 41.sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığını, müvekkilinin bahsi geçen sınıflarda tescilli çok sayıda “…” ibaresi içerir markasının bulunduğunu, davaya konu markanın da müvekkili markalarının serisi gibi algılanabileceğini, dava konusu marka başvurusunun, müvekkiline ait esas unsuru “makro” ve “…” ibareleri olan markalar ile görsel anlamda ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu ibare ile karşılaşan ortalama dikkat ve algılama düzeyine sahip tüketicilerin zihinlerinde, müvekkili firmaya ait “makro” ve “…” ibareleri olan markaların bırakmakta olduğu izin canlanması ve müvekkili şirket seri markalarından biri olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, dava konusu marka başvurusu içerisinde müvekkiline ait markaların esas unsurunu teşkil eden “makro” ve “…” ibarelerinin birebir aynısını barındırmakta olup işitsel anlamda da yoğun derecede benzerlik taşıdığını, “…”, Makro, “…” ve “Makrocenter” markalarının müvekkili firmanın herkes tarafından bilinen markaları olduğunu, “…/Makro” ibareli markaların müvekkiline ait seri markalar olduğunu, itiraza konu “…” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmanın kullanmakta olduğu esas unsuru “…” ve “makro” ibaresi olan seri markaların devamı olduğu yönünde yanılgıya düşeceğini, itiraza konu markanın yine müvekkilinin www…com.tr ibareli alan adıyla da benzerlik gösterdiğini, “…” ve MAKRO ibaresi müvekkiline ait ticaret unvanının ve işletme adının esas unsuru olmasının yanı sıra müvekkiline ait www…com.tr alan adının da esas unsuru olduğunu, müvekkilinin bu bağlamda SMK m. 6/6 uyarınca bir üstün hakkının bulunduğunu, müvekkilinin markalarının yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazanarak tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin 1993 yılından beri bu isimler ile mağazalar açmakta olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalarının davalı kurum tarafından da tanınmış olarak kabul edildiğini, müvekkili markalarının ülkemizin en prestijli markalarından biri olduğunu, kurum nezdinde de müvekkili markalarının “makro” ve “…” ibareleri ile tanınmış marka siciline kayıtlı olduğunu, tüketicinin “… center” markasını butik mağaza zincirleri olarak tanımakta ve tercih etmekte olduğunu, itiraza konu “makron” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmanın “…/Makro” ibareli olan seri markaların devamı olduğu veya bir firmayla iş birliği yapıldığı yönünde intiba oluşacağını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia ederek işbu 09.12.2019 tarih ve 2019-M-10264 sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil vekili cevap dilekçesiyle; markaların tüm unsurları ile birlikte değerlendirildiklerinde benzer olmadıklarını, müvekkili markasının parça parça değerlendirilerek sadece “makro” kısmının ihlal içerdiği düşüncesinin hatalı olduğunu, ortak unsur dışındaki hususların birbirine benzer olmadıklarını ve farklı bir bütünlük içerisinde olduklarını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 16, 35 ve 41. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 20.12.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/116622 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.01.2019 tarih ve 316 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı önceki tarihli “makro”, “…”, “…” vb. tescillerine dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların 30.05.2019 tarihli MDB kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu karara karşı bir kez daha itiraz ederek kararın kaldırılması ve başvurunun reddini talep eden davacı yan itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 09.12.2019 tarih ve 2019-M-10264 sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/116622 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2018 83525, 2018 83521, 2018 44367, 2016 53278, 2016 22627, 2016 18427, 2016 18267, 2016 103493, 2015 18474, 2015 09794, 2014 93106, 2014 93101, 2014 46637, 2014 46630, 2014 46615, 2014 46608, 2014 44579, 2014 44575, 2014 44564, 2014 43693, 2014 43688, 2013 13864, 2013 13136, 2012 06560, 2011 32522, 2011 32521, 2011 32520, 2010 60282, 2010 46527, 2009 42374, 2009 42373, 2009 42372, 2009 42371, 99 011019, 2004 41535, 99 001458, 99 000296, 99 000295, 99 000293 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, alan adı ile benzerlik ve kötü niyet gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalarda ortak unsur konumunda yer alıp “büyük” anlamına gelen “makro” ibaresinin piyasada yaygın kullanılan biri bare olması sebebiyle tek başına ayırt edici gücünün zayıf olması ve markaların ihtiva ettikleri diğer unsurlarla birlikte bıraktıkları bütünsel izlenim dikkate alındığında markaların karıştırılacak ölçüde benzer markalar olmadığı, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca başvuruya konu marka ile muterize ait “http://www…com.tr/” internet alan adı arasında Kanun’un 6/6 maddesi çerçevesinde aranması gereken yüksek düzeyde benzerlik bulunmaması sebebiyle başvurunun SMK’nın 6/6 maddesi çerçevesinde reddedilmesi talebi kabul edilmemiştir. İlaveten itiraza gerekçe olarak gösterilen markanın tanınmış olduğu ve başvurunun kötü niyetle yapıldığı iddiaları yeterli bilgi ve belge ile desteklenmediğinden yerinde bulunmamıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 10/02/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu 2018/116622 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ve 41. sınıftaki “eğitim – öğretim hizmetleri” bakımından, rapor kapsamında izah olunan nedenlerle taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağı, bununla birlikte başvuruda yer alan 16. sınıf mallar ve 41. sınıftaki sair hizmetler açısından ise yine rapor kapsamında açıklanan gerekçeler ve “…/makro” ibaresinin ayırt edici niteliği zayıf bir unsur olması nedeniyle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmayacağı, davacı yanın işlem dosyası kapsamına tanınmışlık iddialarını somutlaştırır yeterli delil sunmadığı, dava dosyasına ise bir klasör delil sunduğu, bununla birlikte davacı markalarının kurum sicil kayıtlarında tanınmış marka statüsünde olduğu ve muhtelif mahkeme kararları ile de 35. Sınıf mağazacılık/satış hizmetleri alt grubunda kullanım neticesinde ayırt edici hale gelerek tanınır olduğuna kanaat getirildiği, bu nedenle 35. Sınıftaki satış hizmetleri açısından davacı yanın tanınmış markalara sağlanan korumadan da yararlanabileceği, ancak başvuruda yer alan sair mal ve hizmetler açısından geniş bir korumadan yararlanmaması gerektiği, davacı yanın www…com.tr alan adına dayalı olarak başvurda yer alan sair mal ve hizmetler açısından davacının üstün hakkının bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

(01, 03, 05, 06, 08, 09, 12, 16, 18, 20, 21, 22, 24, 28, 29, 30, 31, 32, 33,
34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43. sınıflar)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan 16, 35 ve 41. Sınıftaki mal ve hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli ve aynı sınıflardaki mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer niteliktedir. Bu bağlamda taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler açısından kapsamlı bir karşılaştırma yapılmasına gerek olmayacak düzeyde markaların benzer tüketici kitlesine hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, satış, sunum ve dağıtım kanalları benzer olan, birbirleri ile rekabet içerisinde bulunan, birbirlerine yerine ikame edilebilir veyahut birbirlerini tamamlayıcı nitelikteki mal ve hizmetleri kapsadıkları anlaşılmaktadır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla,
Yargıtay HGK’nun 13.06.2012 tarih ve 2012/11-155E – 2012/376K sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka ele alındığında, “…” şeklindeki bütünün herhangi bir figüratif unsur taşımaksızın “makro” ve “dil” kelimelerinin birleşik yazımı ile oluşturulduğu, “makro” kelimesinin “m” ve “dil” kelimesinin “d” harfleri büyük yazılarak anılan ibarelerin bağımsız ayırt edici karakterlerinin korunmasının sağlandığı, “Makro” kelimesinin dilimize İngilizce’den yerleşmiş “büyük, geniş, mikro karşıtı.” anlamlarına gelen bir kelime olduğu, “dil” sözcüğünün ise uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerin kapsamı değerlendirildiğinde “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan” anlamı ile kullanıldığı, bununla birlikte ibarenin bir bütün olarak markanın esas unsurunu oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının “makro” ve“…” ibarelerinin ek birtakım şekil ya da kelime unsurları ile birlikte kullanıldığı, doğrudan benzerlik tespit olunan markaların ise …, …., …., … service, … …, macrostation şeklinde olduğu, bu markaların bir kısmında “…” ibaresinin “picks, service, station, phone” gibi ek sözcük unsurları ve şekil unsurları ile kullanımı bulunmaktayken, bir kısım markada ise “…” ibaresine nazaran daha büyük olarak yazılmış “…”, “…” gibi ön ve baskın sözcük unsurları ile kullanıldığı; bu anlamda davacı yanın “…” ibaresi etrafında oluşturmuş olduğu bir seri marka ailesinin mevcut olduğu bu markalarda “…” ibaresinin esas unsur olarak korunmaya çalışılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu marka görsel, işitsel ve kavramsal olarak davacı markaları ile “…/makro” kelimelerinden kaynaklı mutlak bir benzerlik taşımakta ise de markaları oluşturan işaretlerde görsel, işitsel ve kavramsal ortaklık yaratan tek unsurun “makro/…” ibaresi olduğu, bu ibarenin ayırt edici vasfının genel anlamda görece zayıf bir kelime olduğu, ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunduğu, dolayısıyla bu ibareyi içerir şekilde oluşturulan işaretler açısından tüketicinin yanılgıya düşme ihtimalinin ancak sair ek unsurların da hiçbir ayırt ediciliği bulunmaması veyahut ilgili işaretin belli bir mal ya da hizmet ile ilişkili hale gelmesi durumunda mümkün olabileceği, bu durumda dahi işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin her somut olayda ayrıca ele alınması gerektiği, işbu uyuşmazlık açısından “…” şeklindeki bütünün yalnızca35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Basılı
yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir
makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış
mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”
hizmetleri açısından tüketiciler nezdinde, davacı markaları ile ilişkilendirilebilir sonuçlar doğurabileceği, zira davacı markalarının spesifik olarak perakende satış – mağazacılık hizmetlerinde aktif ve fiili kullanımının yoğunluğuna bağlı olarak zaman içerisinde kullanımla ayırt edicilik kazandığı, tüketicinin bu hizmetlerde davacı yanın başta “…” markası olmak üzere “…” ibaresi ile yaratılmış seri markalarına aşina olduğu, dolayısıyla 35. sınıftaki ilgili hizmetlerde dava konusu marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, bu markayı davacı yanın markalarının yeni bir serisi, yeni bir hizmetinin adı şeklinde algılama ihtimalinin bulunduğu, dava konusu markada yer alan “DİL” ibaresinin 41. Sınıftaki “eğitim – öğretim hizmetleri” kapsamında özellikle dil eğitimi veren işletmeler açısından tanımlayıcı bir kavram olduğu, bu anlamda ilgili hizmetler açısından dava konusu markanın ayırt edici tek unsurunun “MAKRO” sözcüğü kaldığı, bu anlamda her ne kadar “makro” ibaresinin ayırt edici vasfı düşük bir sözcük olduğu değerlendirilebilir ve yine 41. sınıf hizmetlerin ilgili tüketicisinin niteliği yüksek kimseler oldukları sonucuna varılabilir ise de bahsi geçen tüketici kitlesinin hiçbir hal ve koşulda yanılgı yaşamayacağı veyahut iki markayı birbiri ile ilişkilendirmeyeceği gibi bir sonuca varılmasının mümkün olmayacağı, davacı yanın 41. Sınıf hizmetleri kapsayan “…” esas unsurlu “macronews, macrotrend, macrotips, macrostation,” vb. şekillerde oluşturulmuş çok sayıda markası mevcutken dava konusu markanın da, bütün olarak “makro” ibaresi dışında bütüne etki eden bir ayırt edici eke sahip olmaması nedeniyle bu markalar ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek şekilde, aynı seriye ait yeni bir marka olarak algılanma ihtimalinin mevcut olduğu; bununla birlikte ayrıca 16. Sınıftaki “Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler” malları açısından da ilgili malların bir türü olan “dil eğitimine yönelik kitaplar” gibi yayınlar açısından anılan ibarenin yine bütünsel ayırt ediciliğe bir katksının bulunmayacağı değerlendirilmiş olup bu mallar açısından da karıştırılma ihitmalinin mevcut olabileceği anlaşılmaktadır. Sair mal ve hizmetler açısından ise tüketicinin davacı ve dava konusu markayı, sadece “…” ibaresinden kaynaklı birbiri ile ilişkilendirmesinin mümkün olmadığı, markaların bütün olarak değerlendirildiklerinde birbirlerinden asgari düzeyde uzaklaştıkları, yaratılmış bir sözcük olmayan, nicelik bildiren ve farklı pek çok sektörde pek çok kişi ve kuruluş tarafından yaygın kullanımı bulunan bir ibare nedeniyle (…-makro) tüketicinin, bu ibareyi içeren her bir marka ile yalnızca davacı yana ait markalara bağlı ticari-ekonomik bir ilişki kurmasının beklenemeyeceği, ilgili hizmetler açısından dava konusu markadaki kullanım şeklinin, davacının tescilli markalarından imaj transferine sebep olacak bir mahiyette olmadığı da gözetildiğinde ilgili mal ve hizmetler açısından karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
TPMK YİDK’nın 2019-M-10264 sayılı kararının 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Basılı
yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir
makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış
mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”
hizmetleri ve 41. sınıftaki “eğitim – öğretim hizmetleri” 16. Sınıftaki “Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar,
dergiler” mal ve hizmet sınıfları yönünden iptaline,
YİDK iptaline yönelik Fazlaya dair talebin reddine,
Hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile,
Davalı şirket adına tescilli 2018/116622 sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu, 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Basılı
yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir
makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış
mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”
hizmetleri ve 41. sınıftaki “eğitim – öğretim hizmetleri” 16. Sınıftaki “Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar,
dergiler” mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Hükümsüzlüğe ilişkin Fazlaya dair talebin reddine ,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.532,10-TL yargılama giderinin takdiren 1.688,06-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸
MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 116,60-TL
GİDER AVANSI :2.415,50-TL
TOPLAM :2.532,10-TL