Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/30 E. 2021/308 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/30
KARAR NO : 2021/308

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 28/01/2020
KARAR TARİHİ : 05/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” esas unsurlu çok sayıda markasının bulunduğunu, davalının gerçekleştirdiği … sayılı markanın müvekkili markaları ile iltibas tehlikesi oluşturacak düzeyde benzer olduğunu, anılan markaya karşı ileri sürdükleri itirazların reddine karar verildiğini, müvekkilinin yaygın bir biçimde pek çok markasında asli unsur olarak kullandığı açık olan “…” ibaresinin, eksiksiz şekilde davalının “…” ibareli marka başvurusunda da yer aldığını, bu durumun markaların birbirlerinin serisi şeklinde algılanmaları sonucu doğuracağını, “ga” harflerinden ibaret farklılığın yeterli ayırt edicilik sağlamadığını, kurulun verdiği kararın, kendi kararları ile çelişir nitelikte olduğunu, müvekkili markalarının aynı zamanda tanınmış olduğunu, müvekkili markalarının yaklaşık 35 ülkede tescilli olduğunu, bu nedenle dünya çapında bilinir olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardır süren çabaları sonucunda “…” markasından bahsedildiğinde akla ilk olarak müvekkili markalarının geleceğini, dava konusu markanın da “…/…” ibareli müvekkili markalarının serisi olarak algılanacağını, “…” markasının bütünsel olarak oluşturduğu algıda, tüketicinin, “ga” harflerine değil, her iki markada da ortak olan “…” kelimesine yoğunlaşacaklarını, başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddinin gerektiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asilin dosya kapsamında yazılı bir beyanının mevcut olmadığı, bununla birlikte 15.01.2021 tarihli ön inceleme duruşmasında hazır bulunduğu ve davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 28 ve 41. Sınıftaki mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 26.03.2019 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2019 tarih ve 322 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli bir kısım markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu ancak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 06.09.2019 tarihli kararı neticesinde taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı gerekçesiyle itirazların reddine karar verildiği; söz konusu ret kararına karşı davacı yanca bir kez daha itiraz edildiği, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.11.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “2019/30755 sayılı başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı başvurunun 2018/75687, 2018/34360, 2018/34352, 2017/49232, 2017/49216, 2016/23725, 2016/23689, 2016/23651, 2016/23617, 2015/42500, 2014/92558, 99/016808 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, kötü niyet gerekçeleriyle yapılan itiraz incelenmiştir. Kurul, “…” ibaresinin 7 harften oluşan uzun bir harf dizini olması, her ne kadar itiraz gerekçesi markalar ile aynı harflerin başvuruda da yer aldığı görülse de başvurunun marka örneğinde ibarenin başında yer alan “ga” harflerinin, “…” ve “…/…” kelime unsurlarının görsel ve işitsel açıdan farklılaştırdığı, bu nedenle başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer markalar olmadığı kanaatine ulaşmıştır. ..Somut olay açısından itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 s. SMK 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesi dayalı itiraz haklı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 12/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 28/01/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 28 ve 41. Sınıf mal ve hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markalarında da yer aldığı, davacı yanın önceki tarihli markalarından “…” esas unsurunu taşıyan markaları ile dava konusu marka arasında bütünsel algılarda derhal farklılaşma mevcut olduğundan anılan markalar bakımından bir benzerliğin zaten mevcut olmadığı, davacı yanın “…” esas unsurlu markaları ile dava konsu “…” markası bütün olarak incelendiklerinde, tespit edilen tüketici kitlesi nezdinde, işaretlerin fonetik olarak düşük düzeyli bir benzerlik taşımakla birlikte gerek başlangıç seslerinde oluşan farklılık gerekse de görsel anlamda bütünsel algıda meydana gelen farlılıkların, mevcut benzerlik düzeyi nedeniyle tüketicilerin işaretler arasında yanılgıya düşme ihtimaline sebebiyet vermeyeceği, davacı yan markalarının tanınmışlığına kanaat getirilebilecek delillerin dosyada mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu … ibareli marka kapsamında 28 ve 41. Sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında da aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyli benzer şekilde ifade edilmek suretiyle korunmakta olduğu, bu nedenle taraf markalarının benzer tüketici kitlesine hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, birbirleri ile rekabet içerisinde olan, birbirleri yerine ikame edilebilen, satış, sunum ve dağıtım kanallarının benzer olan mal ve hizmetler oldukları anlaşılmıştır.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın … şeklinde tek bir kelimeden oluşan sözcük markası olduğu, anılan ibarenin dilimizde yaygın bilinen bir anlamının mevcut olmadığı, bununla birlikte yapılan araştırmalarda “becerikli” anlamıyla bölgesel olarak kullanılan bir kelime olduğu; ancak anılan ibarenin, günlük dilde kullanımı bulunmaması nedeniyle tüketici tarafından bütün olarak yabancı bir kelime markası ile eş değer görüleceği, bu nedenle kavramsal bir anlam yüklenmeye çalışılmayacağı, yedi harf ve “ga-…” şeklinde telaffuz edilecek üç heceden meydana geldiği; anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının tamamının “…” esas unsuru ve bu esas unsura ek olarak yazılmış “yeni nesil oyun grupları”, “…” gibi ek ve görece ayırt edici gücü zayıf ibareler ve muhtelif şekil unsurları ile oluşturulmuş bileşke markalar oldukları, markalarda genel anlamda mavi ve gri tnonların hakim olduğu, yalnızca bir markasının elips siyah bir fon içerisinde kırmızı renkle yazılmış şekilde oluşturulduğu, anılan markalardaki tek esas unsur olan “…” ibaresinin, anılan ibarenin de dilimizde bilinen bir anlamının mevcut olmadığı, “…” şeklinde iki heceli olarak telaffuz edileceği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Tüketicinin “…” şeklindeki bir işaret ile karşı karşıya kaldığında, bu kelimeyi unsurlarına ayırarak, kelime içerisinden “…” ibaresini çekip çıkarması ve algısını bu kısım üzerine yönlendirmesini tetikleyecek bir durumun mevcut olmadığı; nitekim “GA” ibaresinin tek başına bir anlamı bulunmadığından tüketicinin dava konusu markayı “GA-…” şeklinde iki bölüme ayırarak, ayrı ayrı bağımsız anlamlar yüklemeye çalışması olağan ve rasyonel bir tüketici davranışı olmayacağı, aksine tüketicinin markayı bir bütün olarak okuyup algılayacağı, bu çerçevede dava konusu marka ile davacı yanın … esas unsurunu taşıyan markalar arasında birtakım harf diziliminden kaynaklı bir fonetik benzerlik mevcut ise de dava konusu markanın başlangıcında yer alan “GA” sesinin vurgulu bir hece olduğu ve sözcük başlangıcında böyle bir ibarenin yer almasının tüketici algısını doğrudan etkileyeceği, markaların bütünsel anlamda birbirlerinden tamamen farklı izlenimler yarattıkları ve kurumsal olarak tüketiciye sundukları kimliklerinde somut bir biçimde farklılaştıkları, her iki kelimenin de birbirinden bağımsız iki yabancı marka algısı yarattıkları, ilgili tüketici kitlesinin dava konusu markayı gördüğünde, markayı unsurlarına ayırarak, zihnine daha önceki tarihli davacı markalarını getirme veya bu markalar ile ilişkilendirmek gibi bir izlenim edinmeyeceği anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; Markaların birbirlerinin serisi/devamı olarak algılanmayacakları, ilgili tüketicilerin her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı; her ne kadar taraf markaları bazı ortak harf dizilimlerine sahip iseler de karşılaştırmanın kelimelerin bütünsel algıları üzerinden yapılması gerekmekte olup mezkur farklığın hususiyetle başlangıç sesinde olması ve bu şekilde yaratılan dava konusu markanın unsurlarına bölünerek algılanacağına kanaat getirilmemiş olunması nedeniyle, markalar kapsamındaki mal ve hizmetlerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğe sahip olmadıkları; somut olayda davacı yanın, işlem ve dava dosyasına sunduğu son derece sınırlı sayıda delilin mevcut olduğu, 2004 tarihli 3-4 adet haber içeriğinin veya davacı markalarının ulusal/uluslararası tescillerinin tek başına tanınmışlığın ispatı için yeterli görülmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Neticeten tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/10/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸