Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/280 E. 2022/8 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/280 Esas – 2022/8
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/280
KARAR NO : 2022/8

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR :

VEKİLİ :
DAVALI : T
VEKİLİ :

DAVALI : A
VEKİLİ :
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 30/12/2020
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; 2019/13454 sayısı ile davalı şirket tarafından 32. Sınıf malları kapsayacak şekilde gerçekleştirilen “… …” ibareli başvuruya yönelik itirazlarının nihai olarak 2020/M-8762 sayılı YİDK kararı neticesinde reddolunduğunu, verilen kararın hatalı olduğunu, … Alkollü İçkiler A.Ş.’ne ait 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın … … A.Ş.’ne devrine izin verilmesine dair Rekabet Kurulu’nun 25.08.2009 tarih ve 09-38/925-218 sayılı kararının, müvekkili şirket … Pazarlama tarafından açılan dava sonucu Danıştay 13. Dairesi’nin, 26.03.2013 tarih ve 2009/6743 Esas ve 2013/843 Karar sayılı kararı ile “devir alma nedeniyle …’in pazardaki hakim durumunun daha da güçleneceği ve bu sebeple pazardaki rekabetin önemli ölçüde azalacağı” gerekçesiyle iptal edilmiş olduğunu, kararın kesinleştiğini, anılan devir ve kesinleşmiş hüküm ile ilgili olarak daha önce kuruma sunulan dilekçelerde “… ile … arasında imzalanmış marka devri sözleşmesinin geçerliliği, gerek taraf iradeleri, gerekse 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun gereği Rekabet Kurulu’nun izin kararına bağlanmış olduğunu, Sözleşmenin taraflar arasında imzalandığı tarih itibariyle hükümlerini meydana getirmeye başlamadığı, izin tarihine kadar askıda geçersiz olduğu, Rekabet Kurulu’nun izin kararının Danıştay tarafından iptaliyle birlikte taraflar arasındaki sözleşmenin geçerlilik şartının sağlanamaması nedeniyle sözleşmenin baştan itibaren kesin hükümsüz hâle geldiğini, kesin hükümsüzlük sonucu TÜRKPATENT nezdinde … adına gerçekleşmiş marka tescilinin de yasal dayanağını yitirdiğini, kesin hükümsüzlük nedeniyle tarafların birbirleriyle hukuki ilişkiye girmesinin ancak yeni bir sözleşme yapılması ile mümkün olabileceğini, iptal kararlarının geriye yürümesi ve eski halin geri getirilmesi ilkeleri çerçevesinde, iptal edilen idari işleme dayalı olarak tesis edilmiş işlemlerin düzeltilmesinin zorunlu olduğu, bu kapsamda … adına mevcut “yolsuz” tescilin de düzeltilmesi gerektiğini, idarenin iptal edilen idari işlemden önce var olan ve bu işlemle değiştirilmiş bulunan hukuki durumu sağlamakla yükümlü bulunduğu, iptal kararının yalnızca dava konusu edilen idari işlem üzerinde etki yaratmakla kalmayacağı, ona bağlı olarak tesis edilen diğer işlemleri de yapıldıkları tarihten itibaren ortadan kaldırarak tesis edilmemiş hale getireceğini, … ile … arasında imzalanan Sözleşmenin 3.3. ve 4. maddeleri uyarınca söz konusu “Sözleşmenin hiçbir şekilde geçerlilik kazanmamış ve hükümsüz kalmış bulunduğu”nu, 1980/76736 tescil numaralı ve “… Birası” ibareli markanın … … A.Ş.’ne devrine izin verilmesine dair Rekabet Kurulu kararının iptaline ilişkin kesinleşmiş Danıştay kararının uygulanması suretiyle, sicildeki kaydın düzeltilmesi adına 17.12.2018 tarihinde 2018-GE-541760 sayılı yazıyla TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduklarını, davalı …’in, anılan yargı kararının ve TÜRKPATENT’in eski hale getirme işlemini etkisini ortadan kaldırmak amacıyla, yani kötüniyetle 12.02.2019 tarihinde … ibareli 32.sınıf ürünleri içeren 2019/13454 sayılı işbu davaya konu başvuruda bulunduğunu, TÜRKPATENT YİDK’nin, kesinleşmiş yargı kararı gereği olan hukuka uygun eski hale getirme istemimizi kabul etmesi gerekirken 2020-M-7734 sayılı kararla reddettiğini, … Pazarlama tarafından anılan YİDK’nın 2020-M-7734 sayılı kararının iptali istemiyle Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2020/342 esas sayılı dosyasında iptal davasının ikame edildiğini, davalının çok açık bir şekilde kötü niyetli olduğunu, davalının, hukuken devren bile sahip olamayacağı markayı, bu kez tescil yoluyla elde etmeyi planladığını, kötüniyetli başvuruların tespitinde, başvuru sahibinin, markanın tescil edilmesi için başvuruyu yaptığı tarihteki niyeti dikkate alınması gerektiğini, davalının 2019/13454 sayılı marka tescil başvurusunun açıkça kötüniyetli olduğunu, 2019/13454 sayılı marka tescil başvurusu, başvurucu şirkete devri kesin yargı kararıyla 4054 sayılı Kanuna aykırı olduğu tespit edilen … ibaresini içerdiğinden, müvekkili aleyhine haksız rekabet yaratacağından, başvurunun TTK m.54 ve devamı hükümleri gereği YİDK kararının da iptal edilmesi gerektiğini, davalı …’in geçersiz hale gelen sözleşmeye dayalı olarak Rekabet Kuruluna başvurusu ve bunun üzerine tesis edilen RK 08.02.2019 tarihli kararı yok hükmünde olduğundan, anılan kararın işbu davada kendisi lehine kanıt olma vasfının bulunmadığını, iddia ederek 2020-M-8762 sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu 2019/13454 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davacı iddialarının isabetsiz olduğunu, 1980/76736 sayılı marka hâlihazırda başvurucu adına kayıtlı olup, YİDK karar tarihinde bu markanın mülkiyetinde değişiklik yapacak nitelikte bir yargı kararı bulunmadığını, davacı tarafın dayanak gösterdiği Danıştay kararı ise Rekabet Kurulu kararının iptalinden ibaret bir karar olduğunu, Rekabet Kurumu, Danıştay’ın iptal kararı sonrası konu ile ilgili kararını vermiş ve 07/02/2019 tarihli Dosya Sayısı:2018-3-75, Karar Sayısı: 19-06/54-20 sayılı kararı ile 80/76736 sayılı “… Birası” ibareli markanın devri işleminin 4054 sayılı Kanun ve bu kanun Kapsamında çıkarılan Rekabet Kurumundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ hükümleri kapsamında izne tabii olmadığının belirtildiğini, Rekabet Kurulu kararında, devir işleminin izne tabii olmadığına karar verilerek, … ve … arasındaki devir sözleşmesinin ve devir işleminin geçerli olduğunun kabul edildiğini, davacı taraf her ne kadar bahsi geçen 07/02/2019 tarihli Rekabet Kurulu kararının yok hükmünde olduğunu iddia etse de, idari işlemlerin yargı makamları tarafından iptal edilene karar hukuka uygunluk karinesinden yararlandıkları ve hüküm ile sonuçlarını doğurduklarını, 07/02/2019 tarihli Rekabet Kurulu kararı ile ilgili verilmiş bir yargı kararı da YİDK karar tarihi itibari ile bulunmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; 80/076736 sayılı “… birası” markasının devrine ilişkin 15/08/2008 tarihinde marka devir sözleşmesi imzalandığını, devir kaydının 10/09/2009 tarihinde TÜRKPATENT tarafından siciline işlendiğini, … PAZARLAMA A.Ş. tarafından çeşitli tarihlerde TÜRKPATENT’e sunulan dilekçelerle, ihtilafa konu devir kayıt işleminin iptal edilerek müvekkillerine ait 80/076736 sayılı “… birası” markasının eski sahibi … … A.Ş. adına kaydının talep edildiğini, Kurum tarafından verilen cevapta davacının taraf olmaması nedeniyle bir bilginin kendilerine verilemeyeceğinin belirtildiğini, nihai olarak ise davacı taleplerinin 23/09/2020 tarih ve 2020-M-7734 sayılı kararla reddolunduğunu, 80/076736 sayılı “… birası” markasının devrine ilişkin 15/08/2008 tarihinde yapılan marka devir sözleşmesiyle ilgili olarak rekabet hukuku mevzuatı gereği Rekabet Kurumuna izin bildiriminde bulunulduğunu ve devir işlemine Rekabet Kurulu’nun oy çokluğuyla alınan 25.08.2009 tarih ve 09-38/925-218 sayılı kararı ile izin verildiğini, sonrasında Danıştay 13. Dairesi 26.03.2013 tarih ve 2009/6743 E.,2013/848 K. sayılı kararı ile Rekabet Kurulu’nun 09-38/925-218 sayılı kararının iptaline karar verildiğini, dayanak kararda marka devir sözleşmesinin geçersizliğinin hüküm altına alınmadığını, Danıştay kararının Rekabet Kurulunun vermiş olduğu izin kararına ilişkin olduğu, devir sözleşmesinin hukuki geçerliliğine ilişkin olmadığı dikkatten kaçmaması gerektiğini, söz konusu iptal kararı devir sözleşmesini hükümsüz kılmadığı gibi Rekabet Kurumuna yapılmış izin talebinin reddi anlamına da gelmediğini, Rekabet Kurulunun markanın satış iznine ilişkin aksi yönde vermiş olduğu bir karar olmadığı gibi bahse konu devir sözleşmesinin geçersiz olduğu yönünde herhangi bir mahkeme kararının da mevcut olmadığını, davacı vekilinin, müvekkilinin ve … … AŞ arasındaki ilgili marka devir sözleşmesinin, sözleşmede yer alan “Rekabet Kurumu’nun devralmaya onay vermemesi veya başvuruyu reddetmesi durumunda sözleşme sona erer” hükmüne bağlı olarak, Danıştay’ın iptal kararının ardından hükümsüz kaldığı iddiası tamamen mesnetsiz olduğunu, iptal kararı sonrasında 18.10.2018 tarih ve 7550 sayı ile Rekabet Kurumu nezdinde yeni bir bildirimde bulunulduğunu, 80/076736 sayılı “… birası” markasının müvekkil tarafından devralınması işlemine izin verilmesi yönünde karar tesis edilmesi talep edildiğini, talep neticesinde ise Rekabet Kurulu, müvekkil … … ile … İçki arasında … Birasının devrine ilişkin 2008 tarihli marka devir sözleşmesinin halen geçerli olduğunu teyit ettiğini, güncel ekonomik koşullar ve pazar payları göz önüne alındığında bu bildirim hakkında ilgili mevzuat gereğince izin verilmesini dahi gerektirecek bir durum olmadığı yönünde 07.02.2019 tarihli yeni bir karar vermek suretiyle markanın devrini teyit ettiğini, Danıştay kararı sonrası, Rekabet Kurulu’nun mezkûr markanın devrine izin verilmediği yönünde bir kararı olmadığı gibi, aksine, Rekabet Kurulu güncel piyasa şartlarında tarafların pazar paylarını göz önüne alarak söz konusu marka devrinin Rekabet Hukuku mevzuatı gereğince izne tabi olmadığı yönünde karar verdiğini, 07/02/2019 tarihli Rekabet Kurulu kararının müvekkiline 12/02/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, bu tebligatı takiben müvekkilinin, “… …” ibaresinden müteşekkil 2019/13454 sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, 07/02/2019 tarihli Rekabet Kurulu kararının iptali talebiyle TÜRK … BİRA VE … SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ tarafından Ankara 12. İdare Mahkemesi nezdinde dava açılmışsa da Ankara 12. İdare Mahkemesi 26/06/2020 tarih ve E:2019/1671, K:2020/864 sayılı kararıyla davayı reddettiğini, yine istinaf aşamasında da verilen karara karşı istinaf taleplerinin reddolunduğunu, 2009/52832 sayılı “… birası” ve 2009/52831 “… birası asırlık türk birası” markalarının reddi yönündeki Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararlarına karşı açılmış ve davacının gene … PAZARLAMA A.Ş. olduğu davada Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi söz konusu Kurul kararlarını 11.03.2020 tarihli ve 2015/284E. 2020/83K. sayılı kararı ile davacı taleplerinin reddolunduğunu, devir sözleşmesi hem şeklen hem de sözleşme şartları bakımından hukuken geçerli olmakla birlikte sözleşmemin geçersiz olduğuna dair bir mahkeme kararı olmadan sözleşmenin taraflarından birisinin iddiası üzerine dahi devrin sicile kaydı işlemini iptal yetkisi olmadığını, ayrıca TÜRKPATENT’in devrin sicile kaydı işlemi iddia edildiği gibi Rekabet Kurulu kararına bağlı olarak ya da ona dayanarak gerçekleştirilmediğini, devrin sicile kayıt işlemi iddia edildiği gibi sonradan iptal edilen 09-38/925-218 sayılı Rekabet Kurulu kararına bağlı olarak gerçekleştirilmediğinden söz konusu kararın iptalinden de etkilenilmeyeceğini, sözleşmenin geçersiz olduğu konusunda taraflarca varılmış bir uzlaşma ya da devreden tarafından devir bedelinin iadesi söz konusu olmadığı gibi sözleşme taraflarından birinin sözleşmenin geçersizliği konusunda açmış olduğu bir dava dahi bulunmadığını, müvekkilinin 2009 yılından bu yana diğer tüm özel hukuk veya idare hukuku işlemlerinden bağımsız, Anayasa ile korunan bir mülkiyet hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin büyük maliyetlere katlanarak devraldığı 80/076736 sayılı “… birası” markasının güncel halinden ibaret olan şekil unsurunu içermeyen “… …” ibaresinden müteşekkil 2019/13454 sayılı başvuruyu, 80/076736 sayılı markanın devrinin Rekabet Hukuku açısından izne dahi tabi olmadığı yönündeki 07/02/2019 tarihli Rekabet Kurulu kararının kendisine tebliğ edilmesini takiben yapmış olması en tabi hakkı olduğunu, “…” ve “… BİRASI” markaları üzerinde hiçbir hakkı bulunmayan davacı tarafından yalnızca piyasadaki rekabet koşullarına ilişkin asılsız iddialar ve bu iddialara ilişkin süreçlerin sona ermemiş olması gerekçe gösterilerek kötü niyetli tescil nedeniyle markanın hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı, iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … … ibaresinin 32. Sınıf mallarda tescili amacıyla 12.02.2019 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2019/13454 sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.03.2019 tarih ve 321 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacıların itirazda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 10.10.2019 tarihli kararı neticesinde başvuru kapsamından 32. Sınıftaki “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar.” dışında kalan içecek – meşrubat mallarının 5/1-f maddesi uyarınca çıkartılmasına karar verildiği, bununla birlikte davacılardan Türk … Bira ve … San. A.Ş. tarafından 6/1 ve 6/5 maddelerine dayalı bir itiraz hakkının mevcut olmadığına kanaat getirildiği, söz konusu karara karşı bir kez daha itirazda bulunan davacı yanın itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 01.11.2020 tarih ve 2020-M-8762 sayılı davaya konu kararı neticesinde özetle; “2019/13454 başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun ilanına yapılamış olan itirazın kısmen reddi yönündeki MDB kararına karşı, yayına itiraz sahibi firma tarafından 6769 s.s SMK 6. Maddesi uyarınca başvuru kapsamında kalan mallar bakımından da reddi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Başvurunun yayınına Türk … Bira ve … Sanayi A.Ş. adına yapılan itirazın reddi kararına karşı yeniden yapılan itirazda özetle, başvuru sahibi adına tescilli bulunan 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın … Alkollü İçkiler A.Ş.’den devralınmış olduğu, buna rağmen bu devir işlemine dayanak olan Rekabet Kurulu’nun 25.08.2009 tarih ve 09-38/925-218 sayılı kararının, muteriz şirket tarafından açılan dava sonucu Danıştay 13. Dairesi’nin, 26.03.2013 tarih ve 2009/6743 Esas ve 2013/843 Karar sayılı kararı ile “devir alma nedeniyle …’in pazardaki hakim durumunun daha da güçleneceği ve bu sebeple pazardaki rekabetin önemli ölçüde azalacağı” gerekçesiyle iptal edildiği, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından 28.06.2018 tarih ve 2016/1244 Esas, 2018/3744 Karar sayılı kararı ile idari yargı tarafından verilen iptal kararının kesin hüküm halini aldığı, bu çerçevede, “…” ile “…” arasında imzalanmış marka devri sözleşmesinin geçerliliğini yitirdiği, bu nedenle 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın “…”e iadesi gerektiği ileri sürülmektedir. İtirazda ayrıca, iş bu başvurunun da 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın “…”e iadesini ve buna dayanak olan Mahkeme kararını etkisiz kılmaya dönük kötü niyetli bir başvuru olduğu ve başvurunun tescili halinde haksız rekabet oluşturacağı iddia olunmaktadır. Muterizin ilk itirazında ileri sürülen diğer gerekçelerde ısrar edilmediği ve diğer gerekçelerin iş bu itirazda ileri sürülmediği tespit edilmiştir. Başvuru sahibi adına sunulan karşı görüş ve savunmada ise özetle, iş bu itirazda ilk itirazda ileri sürülmeyen iddialar ileri sürüldüğü, muterizin ilk itiraz dilekçesinde yer almayan, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlenen rekabeti bozucu fiillere ilişkin hükümler ve Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen haksız rekabet hükümlerini içeren iddialar itirazın genişletilmesi niteliğinde olduğundan dinlenemeyeceği, işbu başvuru dışında da “… birası” ve “…” markalarının başvuru sahibi adına tescilli olduğu, itirazda bahsedilen Danıştay Kararının “… Birası” markasının iadesi ya da devir sözleşmesinin geçersiz olduğuna ilişkin bir hüküm ihtiva etmediği, 2009 57425 sayılı “… birası asırlık tat” markasının hükümsüzlüğü talebiyle açılan davanın reddedildiği, 76736 sayılı markanın … İçki’ye iade taleplerinin Kurum tarafından haksız bulunarak reddedildiği, Danıştay 13. Dairesi’nin iptal kararı üzerine Rekabet Kurulu tarafından tekrar işlem tesis edildiği, Rekabet Kurulu’nun 08.02.2019 tarihli kararında; “Bildirim konusu işlemin, 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’nin 7. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen ciro eşiklerinin aşılmaması nedeniyle izne tabi olmadığına” karar verildiği belirtilmektedir. Tarafların bahse konu sav ve savunmaları çerçevesinde, iş bu itirazın konusunu başvuru sahibi tarafından … Alkollü İçkiler A.Ş.’den devralınmış olan 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın devir işleminin usulsüz olduğu ve iptali gerektiği, bu markaya bağlı olarak yapıldığı ileri sürülen iş bu başvurunun kötü niyetli olduğu ve başvurunun tescili halinde haksız rekabete neden olacağı iddiaları oluşturmaktadır. Yapılan incelemede, 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın devir işleminin usulsüz olduğu ve iptali gerektiği iddialarının Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 23.09.2020 tarih ve 2020-M-7734 sayılı kararında “Sonuç olarak, Danıştay’ın kesinleşmiş kararının, … ve … … arasında gerçekleştirilen devir sözleşmesinin iptaline yönelik herhangi bir karar tesis etmemiş olması; ilgili kararın esas olarak devir sözleşmesinin geçerliliği için Rekabet Kurumu’ndan alınan iznin iptali hakkında olması; SMK ve Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Kurumumuz ile ilgili maddelerinde, devir sözleşmesinin geçersizliği sebebiyle yolsuz hale gelen tescilin sicilde düzeltilmesi konusunda Kurumumuza kullanılacak özel bir yetki verilmemesi; Kurumumuz tarafından devir sözleşmelerinde yer alan şartların geçerliliği hususunun esasa dair incelenmemesi; sadece yukarıda yer alan mevzuatta öngörülen şekli şartların yerine getirilmesi halinde devir işleminin Marka Siciline kaydedilmesi ve Marka Sicilinin kurucu değil bildirici olması hususları bir arada dikkate alındığında, … tarafından yapılan işbu itirazın da tüm gerekçeleri bakımından reddi gerekmiştir.” ifadesi de dikkate alındığında, 76736 sayılı ve “… Birası” ibareli markanın devir işleminin usulsüz olduğu ve iptali gerektiği iddialarının Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 23.09.2020 tarih ve 2020-M-7734 sayılı kararıyla reddedildiği tespit edilmiş olup bu yöndeki iddialara itibar edilmemiştir. Bu çerçevede, esas olarak 76736 sayılı markanın devir işleminin usulsüz olduğu gerekçelerine dayalı olarak ileri sürülen ve başka somut bir delille ispatlanmayan kötü niyet iddiaları da haklı bulunmamıştır” gerekçesiyle reddedildiği tespit edilmiş olduğundan esas olarak 76736 sayılı markanın devir işleminin usulsüz olduğu gerekçelerine dayalı olarak ileri sürülen ve başka somut bir delille ispatlanmayan kötü niyet iddiaları da haklı bulunmamıştır. Diğer taraftan, başvuru ile tescili talep edilen “… …” ibaresinin bir bira türünün adı ya da tescili talep edilen “biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar” için doğrudan tanımlayıcı nitelikte bir ibare olmadığı, ilk kez 17.06.1980 tarihinde başvurusu yapılarak tescil edilen bir marka olduğu ve ilgili markanın usulüne uygun şekilde iş bu başvuru sahibine devredildiği hususları dikkate alındığında, haksız rekabet iddialarının da yerinde olmadığı tespit ve kanaatine ulaşılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddolunduğu, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 30/12/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: uyuşmazlığın temel olarak taraflar arasında yaşanılan idari yargı süreçleri neticesinde verilen mahkeme kararlarının yorumu, 76736 tescil sayılı markanın devri ile ilgili yapılan 15.08.2008 tarihli sözleşmeye yönelik Rekabet Kurulu’nun verdiği iznin iptali neticesinde sözleşmenin geçerli olup olmaması, buna bağlı olarak gerçekleştirilen ve sicilde kaydedilen devre rağmen, davalının 76736 sayısı ile elde ettiği tescillin, ortada bu hususta verilmiş bir mahkeme kararı yokken, davalı idarece geri alınıp alınamayacağı, elde edilen tescilin yolsuz tescil niteliğinde bulunup bulunmadığı, dava konusu 2019/13454 sayılı başvurunun, idari yargı tarafından verilen kararın sonuçlarını dolanmaya yönelik kötü niyetle gerçekleştirilmiş bir başvuru olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmekte olup bu hususlara bağlı yapılması gereken hukuki incelemeler sonucunda davalı taraf başvurusunun haksız rekabete sebebiyet veren bir başvuru olup olmadığı ve davalının salt sicilde kayıtlı tescilleri nedeniyle “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konularının tamamen hukuki açıdan yorum ve değerlendirme gerektirmesi nedeniyle bu husustaki iddialara dair takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası
… …
(32. sınıf)
Tüm dosya kapsamına göre;
Davacılar vekilinin iddialarının temelini, işbu davanın konusu olmayan 32. Sınıftaki “biralar” mallarında davalı adına tescilli 1980/76736 sayılı markanın devri için dava dışı … Alkollü İçkiler A.Ş firması ile davalı arasında yapılan 15.08.2008 tarihli “marka devir sözleşmesi”‘nin geçersiz olduğu ve bu geçersizliğe bağlı olarak iş bu başvurunun mahkeme kararlarının sonuçlarını dolanmaya yönelik olduğu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle gerçekleştirildiği hususları oluşturmaktadır.
Dava dışı … firması ile davalı arasında imzalanan 15.08.2008 tarihli devir sözleşmesi doğrultusunda 1980/76736 sayılı markanın devrine izin verilmesi için 11/09/2008 tarihinde Rekabet Kurumu’na başvuru yapıldığı, 25/08/2009 tarih ve 09-38/925-218 sayılı Rekabet Kurulu kararı ile anılan devir sözleşmesine izin verildiği, buna bağlı olarak devrin işletmenin 09.09.2009 tarihinde sicilde gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Davacı yanca (Türk …) Rekabet Kurulu tarafından verilen bu kararın iptali istemiyle açılan dava sonucu Danıştay 13. Dairesi’nin, 26.03.2013 tarih ve 2009/6743 Esas ve 2013/848 Karar sayılı kararı ile “devir alma nedeniyle …’in pazardaki hakim durumunun daha da güçleneceği ve bu sebeple pazardaki rekabetin önemli ölçüde azalacağı” gerekçesiyle devre esas verilen iznin iptal edildiği, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından 28.06.2018 tarih ve 2016/1244 Esas, 2018/3744 Karar sayılı kararı ile de bu kararın onandığı anlaşılmaktadır.
Davacı yanın, bu karara istinaden, davalının 1980/76736 sayılı marka ile ilgili gerçekleştirdiği devir işlemi ve buna bağlı meydana gelen tescilin yolsuz olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin Rekabet Kurulu’nun vereceği karara bağlı olmasından kaynaklı ilgili kararın iptali neticesinde, sözleşmenin de baştan itibaren hükümsüz hale geldiğini iddia ettiği dolayısıyla yapılan devir işlemine bağlanan tüm sonuçların da artık geçmişe dönük olarak ortadan kalktığı, davalı yanca gerçekleştirilen dava konusu başvurunun ise Danıştay tarafından verilen bu kararın sonuçlarını dolanmaya yönelik kötü niyetli bir başvuru olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir.
Davalı yanın TÜRKPATENT nezdinde 76736 sayılı markanın hali hazırda tescil sahibi olmasının yanı sıra, 08.10.2009 başvuru tarihli 2009/52831 sayılı “… birası asırlık türk birası”, aynı tarihli 2009/52932 sayılı “… birası” ve 30.10.2009 başvuru tarihli 2009/57425 sayılı “… birası …” ibareli markalar üzerinde de 32. Sınıfta tescil sahibi olduğu görülmüştür.
Bu başvurulardan 2009/52932 ve 2009/57425 sayılı markalar ile ilgili olarak davacı yanca ileri sürülen itirazlar sonucunda başvuruların reddolunduğu, bu ret kararları ile ilgili olarak davalı yanca Ankara 2. FSHHM’de 2015/284 Esas 2020/83 Karar sayısı ile açılan davalar sonucunda İlgili YİDK kararlarının iptaline karar verildiği, anılan kararlarda başvuruların kötü niyetle tescile konu edildiği yönünde bir iddianın ileri sürülmemiş olunması gerekçe tutularak salt 7 ve 8/1-a maddeleri uyarınca İleri sürülen itirazlar açısından ise ilgili koşulların meydana gelmediği gerekçesiyle YİDK kararlarının iptaline karar verilmiş oluğu görülmüştür. Aynı kararda yine ““Türk Patent — kurumunun mahkemece markanın hükümsüzlüğüne karar verilinceye kadar re’sen markanın sicilden terkinine karar verilemeyeceği” belirtilmiş olup sicilin düzeltilmesi ve markanın önceki sahibine dönmesi ancak markanın ilk sahibinin açacağı bir dava sonucunda verilecek hüküm ile mümkün olabileceği vurgulanmıştır.
Yine davalının 2009/57425 sayısı ile tescilli “… birası …” markasının hükümsüzlüğü talebiyle İstanbul … 1. FSHHM’de 2016/33 Esas ve 2019/72K sayısı ile görülen davada da anılan markanın mülkiyetinin davalıya ait olduğu belirtilirken “…Rekabet Kurulu’nun satışa izin kararının iptal edilmesi halinde dahi markanın önceki sahibine kendiliğinden dönmeyeceği,” hususuna da yer verildiği ve nihai olarak davanın reddine karar verildiği de görülmüştür. Ancak anılan kararın İstanbul Bam 16. HD’sinin 10.06.2020 tarih ve 2019/1520 Esas ve 2020/991 Karar sayılı ilamı ile kaldırldığı ve 2009/57425 sayısı ile gerçekleştirilen başvurunun devir işleminin iptali için 23.10.2009 tarihinde açılan davadan hemen sonra 30.10.2009 tarihinde yapıldığı, devir işleminin iptali halinde davaya konu marka tescil başvurusunun yedekleme amacıyla yapıldığı bu durumun TMK m. 2 de düzenlenen iyiniyet kurallarına aykırı ve hakkın kötüye kullanımı niteliğinde bir başvuru olarak değerlendirilmesi şeklinde yorumlanması gerektiği yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Bunun yanı sıra 76736 sayılı markanın devri ile ilgili olarak taraflar arasında Danıştay nezdinde görülen yargılama neticesinde 15.08.2008 tarihli “marka devir sözleşmesi” ile gerçekleştirilen devir işlemine onay verilmesi için yapılan 11/09/2008 tarihinde Rekabet Kurumu başvurusu neticesinde verilen 25/08/2009 tarih ve 09-38/925-218 sayılı Rekabet Kurulu kararının iptaline karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Karar ile birlikte mahkemece 76736 sayılı markanın tekrar önceki hak sahibi dava dışı … firmasına devredilmesi gerektiği yönünde bir hüküm ise kurulmadığı anlaşılmıştır. Verilen bu karar neticesinde 76736 sayılı markanın devrine esas sözleşmenin de sonuçlarının ortadan kalktığı kabul edilebilir ise de 76736 sayılı markanın halihazırda devir işlemlerinin tamamlanmış olarak mülkiyet hakkının davalı yana geçmiş olması sebebiyle, artık kurum nezdinde bir idari işlem ile verilen mülkiyet hakkının, salt Danıştay kararındaki durum gözetilerek, ortadan kaldırılmasının mümkün olmaması gerektiği değerlendirilmektedir. Zira gerek mülga 556 s. KHK’nın 42/1 maddesi gerekse de 6769 s. SMK 25/1 maddesinde belirtildiği üzere “tescilli bir markanın hükümsüzlüğüne ancak yetkili mahkemelerce” karar verilebilecek olup kurum tarafından tescil kararı verildikten sonra, tescil kararının yine bir idari işlemle ortadan kaldırlabileceğine dair herhangi bir yasal düzenleme mevzuatta bulunmamaktadır. Mevzuatta yer alan tek istisnai hal SMK m.22/2’deki durumdur ki bu da somut olay açısından zaten dikkate alınabilir değildir. Bu anlamda davalı yanın 76736 sayılı markanın da halen tescil hakkı sahibi olduğu açıktır.
Bu anlamda uyuşmazlık konusu 2019/13454 sayılı marka başvurusunda bulunulmasının davalının halihazırda tescilli markalarının varlığı ile birlikte yine Rekabet Kuruluna yaptığı 07/02/2019 tarihli başvuru neticesinde verildiği görülen Dosya No: 2018-3-75, Karar Sayısı: 19-06/54-20 sayılı kararda belirtildiği anlaşılan hususlara istinaden gerçekleştirildiği, hatta işbu başvuru tarihinde İstanbul … 1. FSHHM’de 2016/33E — 2019/72K sayısı ile davalıya ait 2009/57425 sayılı markaya ilişkin görülen davanın, davalı lehine sonuçlanmış bir dava olduğu, başka bir ifadeyle kötü niyete ilişkin BAM kararının sonraki tarihte verildiği, her ne kadar Danıştay 13. Dairesi’nin, 26.03.2013 tarih ve 2009/6743 Esas ve 2013/848 K sayısı ile görülen dava neticesinde “devir alma nedeniyle …’in pazardaki hakim durumunun daha da güçleneceği ve bu sebeple pazardaki rekabetin önemli ölçüde azalacağı” yönünde bir karar verilmiş ise de bu karar sonrasında davalı … Grup tarafından yeniden yapılan bir başvuru sonucunda Rekabet Kurulu’nun: 2018-3-75 / 19-06/54-20 sayılı karan ile değişen güncel mevzuat düzenlemeleri de gözetilerek “Bildirim konusu işlemin, 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’nin 7. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen ciro eşiklerinin aşılmaması nedeniyle izne tabi olmadığına” karar verildiği görülmüş olup, bu karardan hemen sonra davalının, “… birası” ibaresi üzerindeki hak sahipliğinin geçerliliğine ilişkin verilen bu kararın getirdiği sonuçlara göre edindiği güven İlkesi uyarınca dava konusu başvuruyu gerçekleştirmiş olduğu açıktır. Kaldı ki anılan bu son karara karşı davacı yanca açılan idari davanın da daha sonra reddolunduğu, dolayısıyla davalının daha evvelden süregelen tescili ile birlikte Rekabet Kuruluna yaptığı son başvurunun sonucunu gözeterek yeni bir başvuruda bulunmuş olduğu, davalının başkaca herhangi bir şekilde davacı ile haksız rekabete sebebiyet verdiği hususunda bir iddianın dosyada mevcut olmadığı gibi bu hususta başkaca iddialara yönelik bilgi ve belgelerin de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenler ile davacının kötüniyetli davrandığına dair davacı tarafça dosyaya sunulan yeterli bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmış davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/01/2022

Katip 110177 Hakim 122505
¸ ¸