Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/219 E. 2021/389 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/219
KARAR NO : 2021/389

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 29/07/2020
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2019/48424 sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya karşı davalı yanın 2206/31856, 2010/43608, 2010/43610 sayılı markalara dayalı itirazı sonucunda müvekkili başvurusunun kısmen reddedildiğini, müvekkilinin “…” ibaresini aktif olarak kullandığını, müvekkili adına tescilli olan …. ile dava konusu marka arasında birebir benzerlik olduğunu, müvekkilinin zaten 2005 yılından beri markasının tescilli olduğunu, dava konusu markada yalnızca “… …”nin soyadı yerine “Usta” ibaresine yer verildiğini, müvekkilinin 1962 yılından beri bu markayı kullandığının, … …’nin, … …’nin oğlu olduğunu, … … tarafından oluşturulan markaların daha sonra müvekkili şirket tarafından devir alındığını, müvekkilinin www…com.tr adresinin sahibi olduğunu, yine önceden beri markayı kullandıklarını, müvekkilinin bu markaya kullanım ile ayırt edicilik kazandırdığını, davalı itirazı sonucunda başvurudan 43. Sınıf hizmetlerin çıkartılmasını hatalı olduğunu, müvekkilinin müktesep hakkının kabul edilmesi gerektiğini, müvekkili markalarının uzun yıllardır kullanılmakta olduğunu, dolayısıyla üstün ve gerçek hak sahibinin de müvekkili olduğunun kabulünün gerektiğini, davalının müvekkilini taklit ettiğini, Bakırköy 1. FSHHM’de 2014/134E sayısı ile görülen davada davalının 2004/12940 sayılı “tarihi … köftecisi” markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğini, anılan kararın kesinleştiğini, müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarının üstün hak sahibi olduğunu, müvekkilinin 2005/22452 sayılı markasının yanı sıra 2017/57650 sayılı markasının da tescilli olduğunu, müvekkili markalarının kendine özgü bir karakteri olduğunu, davalı markaları ile müvekkili markaları arasında bir karıştırılma ihtimalinin zaten mevcut olmadığını, markaların yazım şekillerinin birbirinden farklı olduğunu, itiraz sahibinin “… … köftecisi”, “… köftecisi” ya da “tarihi … köftecisi” markalarının müvekkili markaları ile benzer olmadığını, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2015/7E – 2017/181K sayılı dosyasında müvekkilinin haklı bulunduğunu ve davalıya ait 2006/31865, 2010/43508 sayılı markalarının hükümsüzlüğüne karar verildiğini, müvekkilinin üstün hak sahibi olarak görüldüğünü, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; taraf markalarının birbirinden ayırt edilmelerinin mümkün olmadığını, ortalama tüketici nezdinde markaların birbiri ile benzer görüleceklerini, müvekkilinin 2006/31856, 2010/43608 ve 2010/43610 sayılı markaların sahibi olduğunu, davacı yanın dahi dava dilekçesinde müvekkili markası ile karışıklık yaşadığını, davaya konu tescili talep edilen markanın esas unsurunun “tarihi … … köftecisi” olduğunu, müvekkilinin anılan ibare üzerinde öncelikli hak sahibi olduğu, dava konusu markanın da müvekkilinin bu öncelik hakkına sahip olduğu ibareden oluştuğunu, dava konusu markanın bu anlamıyla müvekkili markasından hiçbir farkı olmadığını, … köftesinin temellerinin 1917 yılına dayandığını, ilk dükkanın 1962 yılında açıldığını, semtin köfteleriyle bilindiğini, müvekkilinin 3 kuşaktır bu markayla köftecilik mesleğini sürdürdüğünü, bu nedenle davacının söz konusu markanın … … tarafından yaratıldığı yönündeki iddiaların hiçbir dayanağının bulunmadığını, davacı yanın markayı ilk kullananın kendileri olduğu iddiaların kabul etmediklerini,“tarihi … köftecisi”nin bilinir hale gelmesini müvekkilinin ailesinin sağladığını, davacı yanın tescilli olduğunu iddia ettiği markaların tescil kararlarının henüz verilmediğini, tescilli olmayan bu markaların müktesep hak sağlamayacağını, davacı yanın 2017/57650 sayılı markası kapsamında 43. Sınıf hizmetlerin olmadığını, yine 2005/22452 sayılı markasının ise dava konusu marka ile hiçbir benzerlik taşımadığını, davacının kötü niyetli bir şekilde müvekkili markalarının tanınırlığından yararlanma amacı taşıdığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın marka dairesi başkanlığı tarafından kısmen kabulü neticesinde davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “Tarihi … Köftecisi … Usta” ibaresinin 29, 30, 35 ve 43. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 2019/48424 sayısı ile gerçekleştirildiği görülen başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2019 tarih ve 325 sayılı bültende ilan olunduğu; anılan ilana karşı işbu dosyanın davalısı tarafından itirazda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 01.11.2019 tarihli kararı neticesinde ise taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu tespit edilerek başvurunun 43. Sınıf hizmetler açısından reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı başvuru sahibinin kararın kaldırılması talebiyle itiraz ettiği, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 28.05.2020 tarih ve … sayılı kararıyla; “ 2019/48424 başvuru numaralı “Tarihi … Köftecisi … Usta” ibareli başvurunun 2006/31856, 2010/43608 ve 2010/43610 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle kısmen reddi yönündeki karara karşı, başvuru hakkındaki kısmi ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Kurul başvuru ile kısmi ret gerekçesi markaların başvuru örneğinde asil unsur olarak konumlandırılmış olan “… köftecisi” ibaresini ortak olarak ihtiva ediyor olmaları sebebiyle benzer oldukları kanaatine varmış, ayrıca kısmi ret kararına konu 43. Sınıfa dahil hizmetlerle aynı/aynı tür hizmetlerin gerekçe markaların tescil kapsamında bulunduğu belirtilmiştir. Markaların benzerliği, bu benzerliğin düzeyi ve hizmetlerin aynı/Aynı tür olması birlikte değerlendirildiğinde, kısmi ret kararına konu hizmetler bakımından markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu görüşüne varılmış, aynı yönde MDB tarafından verilen karar yerinde görülmüş ve itirazın reddi gerekmiştir. Kurul başvuru sahibinin müktesep hakkının bulunduğuna ilişkin iddiayı incelemiş, inceleme sonucunda başvuru sahibinin Kurum kayıtlarında başvuru sahibi adına kayıtlı 2005/22452 sayılı markanın, başvurudan farklı asli unsuru bulunduğundan öncelik hakkı sağlamayacağı tespit edildiğinden, bu yönde yapılmış olan iddia haklı bulunmamıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davacı başvuru sahibinin itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 29/07/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu 2019/48424 sayılı başvuru kapsamından çıkartılmasına karar verilen 43. Sınıf hizmetlerin tamamının ret gerekçesi davalı markaları kapsamında da yer almakta olduğu, taraf markalarının ortak ve hakim unsur olarak “… KÖFTECİSİ” ibarelerini taşıdığı gibi davalıya ait 2006/31856 sayılı markanın “TARİHİ” ibaresini de içerecek şekilde bu sözcükleri bir bütün olarak kapsadığı, rapor kapsamında ayrıntılı olarak incelenen gerekçelerle taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak son derece benzer oldukları, bu benzerliğin ilgili tüketici algısında işaretlerin ilişkilendirilme ihtimalleri dahil karıştırılma ihtimaline neden olabileceği, davacı yanın “TARİHİ … KÖFTECİSİ” markası üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahibi olduğu yorumunda bulunulması halinde dahi bu durumun davacı lehine sicildeki tescil engelinin aşılmasını sağlayamayacağı, davacı yanca dosya kapsamına sunulan delilerin tanınmışlık yönünde bir hak ortaya koymayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Ret Gerekçesi Davacı Markaları

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; taraf markaları 43. Sınıf hizmetleri birebir olarak kapsadığı, şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu ”Tarihi … KÖFTECİSİ … Usta+şekil” ibareli markanın görselinde, kırmızı bir logo içerisinde logonun hakim unsurları olarak “… KÖFTECİSİ” ibarelerinin tam orta kısımda konumlandırıldığı, bu ibarenin üst kısmında daha küçük harflerle “tarihi”, alt kısmında ise yine daha küçük harflerle “… Usta” ibarelerine yer verildiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; ret gerekçesi markaların Tarihi … … Köftecisi, … KÖFTECİSİ ve … … şeklinde olduğu, markaların her birinde “… KÖFTECİSİ” kavramın bütün olarak yer aldığı, hatta markalardan birinde “TARİHİ” ibaresinin de aynı şekilde yer almakta olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; taraf markalarının 43. Sınıf hizmetleri birebir kapsadıkları gözetildiğinde, emtialar arasındaki bu yakınlık düzeyinde işaretlerin birbirlerinden daha somut bir şekilde uzaklaşmış olmalarının gerektiği, halbuki uyuşmazlık kapsamında karşılaştırılan markaların bu kriteri sağlamaktan oldukça uzak ve benzerlik düzeyleri son derece yüksek işaretlerden oluştuğu, bu durumun ilgili tüketici kitlesi nezdinde dahi markaların birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali sonucunu doğuracağı, keza uyuşmazlık konusu “TARİHİ … KÖFTECİSİ” markası ile ilgili verilmiş önceki tarihli mahkeme kararlarında da karıştırılma ihtimalinin var olduğu yönünde hükümler kurulduğu, dolayısıyla somut olayda da taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali doğuracak düzeyde benzerliğin mevcut olduğu; davacının dosya kapsamındaki mevcut tüm bu delillerinde, davacı yanın, devralmak suretiyle hak sahibi olduğu “TARİHİ … KÖFTECİSİ” markasının, davalıya ait en eski tarihli marka olan 03.07.2006 başvuru tarihli 2006/31856 sayılı markadan daha evvelki tarihli kullanımlarını gösterir yoğunlukta delilin dosyada mevcut olmadığı, 2004-2005 tarihli vergi levhasının tek başına bu yönde bir kanaate varılması için yeterli olmadığı, bununla birlikte davacı yanın dosya kapsamına sunduğu muhtelif yargı kararlarında, “… köftecisi” ibaresi üzerinde “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri” açısından davacının önceye dayalı üstün hakkının mevcut olduğuna kanaat getirildiği; anılan mahkeme kararlarından Bakırköy 1. FSHHM’nin 2014/134E sayılı dosyasının kesinleştiği, dolayısıyla salt ilgili mahkeme kararının, davacı yanın, dava konusu “… köftecisi” ibaresi üzerinde üstün hak sahipliğinin değerlendirilmesi açısından güçlü bir delil olduğu yorumunda bulunulmasının mümkün olduğu, ancak bu yorumda dahi önceye dayalı kullanım ile gelen bu hak sahipliğinin, sicilde mevcut tescilli markaların varlığı karşısında, her hal ve koşulda gerçek hak sahibi lehine sicildeki tescile daha üstün bir hak sağlamayacağı, başka bir ifadeyle davacının önceki kullanımlarına gelen üstün hakkının korunması gerektiği ancak ne varki bu fiili ve hatta yoğun kullanımlar sonucu elde edilen gerçek hak sahipliği karinesinin, sicildeki tescil engelinin aşılmasını sağlayamayacağı, bu anlamda davacı yanın gerçek hak sahibi olup olmamasının YİDK karar tarihi itibariyle, sicilde kayıtlı öncelik hakkının davalı tarafça mevcut olması nedeniyle varılan nihai kanaati etkilemeyeceği; somut uyuşmazlıkta davacı yanın gerçek hak sahipliğini ortaya koymaya yönelik dosya içerisine sunduğu delillerin, davacı markalarının aynı zamanda tanınmışlığını ortaya koymaya elverişli ve yeterli yoğunlukta olmadığı, kaldı ki bu yönde bir tespitte dahi tanınmışlığın da aynen gerçek hak sahipliğine yönelik değerlendirmelerde belirtildiği üzere davacı lehine, sicildeki sair hak sahipleri adına tescilli markalardan doğan haklara karşı üstün bir hak sağlamasının mümkün olmayacağı anlaşılmış, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸