Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/211 E. 2022/68 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/211 Esas – 2022/68
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/211
KARAR NO : 2022/68
HAKİM :
KATİP :

DAVACI : … INC
VEKİLİ :

DAVALI : TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU – UETS
VEKİLİ :
DAVALI : … …
VEKİLİ :
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 21/07/2020
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin tütün sektöründe faaliyet gösterdiğini, alanında lider bir firma olduğunu, …, …, … ve … gibi tanınmış markaların üreticisi ve tescilli tek ve gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkilinin dünyanın bir çok yerinde ofis ve fabrikaları bulunduğunu, “…” markalı sigara ürünlerinin tükiyede üçüncü, dünyada ikinci büyük piyasa aktörü olduğunu, “…” markası ile müvekkilinin özdeşleştiğini, “…” markasının ilk kez 776997 tescil numarası ile tescil edildiğini ve aynı zamanda T/02097 numarası ile tanınmış marka olarak tescil edildiğini, EUIPO nezdinde de 12/03/2007 tarihinde 923515 no ile tescil edildiğini, davalı tarafça ayırt edilemeyecek derecede benzerinin kendi adına tescil edilmeye çalışıldığını, davalının haksız yarar elde etme gayretinin olduğunu, davalının müvekkilinin markasına ayırt edilemeyecek derecede benzer markayı 2018/121237 numarası ile tescil başvurusunda bulunduğunu, yayına itirazlarının reddedildiğini, YİDK kararının hukuka aykırı olduğunu, markalar arasında görsel ve işitsel ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğunu, davalı markasında “…” ibaresinin ayrışacak derecede yazıldığını, “…” ibaresinin bey/bey anlamına geldiği ve zayıf karakterli ve ayırt edicilik taşımadığını, “PUB” ibaresinin anlamının zaten belli olduğunu, yerine getirelecek hizmeti tanımladığını, davalı markasının müvekkilinin “…” ibaresini birebir aynı olacak şekilde içerdiğini, davalının markasında bütünsel bir marka algısının olmadığını, “…” markasının sınırlı ve dikkatli sadece tütün tüketen bir tüketiciye değil, halkın geneli tarafından bilineceğini, tüketiciler nezdinde işletmesel bir bağ kurulmasının kaçınılmaz olduğunu, davalının sistematik olarak müvekkilinin markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer marka başvurularında bulunduğunu, davalının … Gıda ile iştirak ilişkisi içerisinde olduğunu, … Gıda isimli şirketin de “…” ibareli marka başvurularında bulunduğunu, davalının markasının esas unsurlu “…” ibaresi ile müvekkiline ait markaların görünüm, okunuş, anlam ve genel izlenim olarak tüketiciyi yanıltılacak şekilde aynı olduğunu, tüketicilerin söz konusu markaların sahibi firmalar arasında ticari, idari, ekonomik bir ilişki olabileceği yanılgısına düşebileceğini ve marka arasında bağlantı olduğu düşüncesine kapılabileceğini, müvekkilinin markasının tanınmış marka olarak tescilinden doğan haklar saklı kalmak kaydıyla, dava konusu markanın müvekkilinin “…” markasının tescilli/kullanılmakta olduğu ürünler ile benzer/ilişkili olan sınıflarda tescil edildiğini, “ …” ibaresinin müvekkili ile bütünleştiğini ve tüketiciler nezdinde ayırt edici hale geldiğini, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesinin mevcut olduğunu, ilgili markalar sınıfında tescil yapıldığı taktirde SMK 6/5 anlamında bir marka imaj aktarım riskine sebebiyet vereceğini, müvekkilinin “…” ibaresinin ve türevi markalarının Paris Sözlşemesi Kapsamında Tanınmış olduğunu, tüm sektörlerde korunacağını, SMK 6/4 ve 6/5 uyarınca başvurunun reddedilmesi gerektiğini, “…” ibareli müvekkilinin markasının ayırt ediciliği yüksek bir ibare olduğunu ve ürün ismini duyan tüketicinin aklına müvekkilinin geleceğini, dolayısıyla markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız yarar sağlanacağını, markanın itibarına zarar vereceğini, müvekkilinin menfaatlerini zedeleyeceğini, davalı markası tescil edildiği taktirde tüketicilerin, “…” esas unsurunun büyük harflerle yer aldığı bir tabelanın kullanıldığı market ve restoranlarının , müvekkilinin “…” markasına kazandırdığı ayırt edicilik ve bilinirliğegüvenerek kullanabileceğini, bu durumun markanın sıradanlaşmasına ve sulandırma ve erozyon hadisesinin meydana gelmesine sebep olacağını, Yargıtay’ın içtihatlarında tanınmış markaların farklı sınıflar açısından da korunacağını belirttiğini, SMK 6/9 gereği başvurunun kötü niyetli olduğunu, davalının amacının müvekkiinin markaya kattığı değerden yararlanmak, tüketicileri kandırmak ya da akıllarında isabetsiz bir ilişki kurmak olduğunu, müvekkili markasından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, davalının ve iştirak içinde olduğu … Gıda isimli firmanın “…” ibareli başvurularda bulunduğunu, diğer markalar ile ilgili yargılama devam ederken yeni tescillerde bulunulmasının kötü niyeti gösterdiğini, davalının eyleminin TTK nezdinde basiretli tacir hükümlerine ve MK’da düzenlenen dürüstlük kaidelerine aykırılık teşkil ettiğini, beyanla TPMK YİDK’nın 2020-M-3325 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum tarafından verilen kararların usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin marka başvurusuna/tesciline konu “… … pub” markasının davacının “…” markasıyla aynı veya benzer olmAdığını, benzer mal/hizmetleri de kapsamadığını, SMK 6/1. Md’nin ihlal edilmediğini, müvekkilinin şirket markasının esas unsurunun “… …” olduğunu, bu iki ibarenin birbirinden ayrılmaz durumda olduğunu, müvekkilin şirketin markasındaki kimlik/esinlenmenin ésir … …” ve onun şahsında İngiliz ciddiyeti, kalitesi ve disiplini olduğunu ve İngiltere’deki kafe ve pub kültürü karakterini marka ve işletmelerine yansıtmak istediğini, müvekkilinin yaptığı yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarla, pazarlama ve tanıtımlarla markasını sektörde saygın, bilinen ve tutulan bir marka kimliğine kavuşturduğunu, davacının markasının ABD’nin North Carolina eyaletinin bir şehri olan …-… şehrinde kurduğu ve üretim yaptığı fabrikadan dolayı coğrafi yer adı seçimi yaparak oluşturduğunu, müvekkilinin markasını 1994 yılından bu yana önce ticari işletme adı 2008 yılında da marka tescili olarak yaptırıp kullandığını, davacının müvekkilinin markasını daha önce kullandığının bilmediği savunmasına değer verilemeyeceğini, markaların sınıfları arası doğrudan veya dolaylı olarak zayıf bir bağlantı bile bulunmadığını, dolayısıyla imaj transferinden bahsedilemeyeceğini, ülkemizde lokanta, kahvehane, kafeterya, bar vb. eğlence hizmeti veren işletmelerde sigara kullanma yasağı getirildiğini, dolayısıyla davacı markasından haksız yarar sağlanması gibi bir durumun da söz konusu olamayacağını, davacının 34. Sınıf müşteri kitlesi ile müvekkilinin markasının tescilli olduğu 43. Sınıfın müşteri kitlesinin tüketici bilinç düzeyinin farklı olduğunu, markaların aynı ya da benzeri olmadığı için tanınmış marka koşullarının oluşmadığını, davacı markasının sigara markası olduğu düşünüldüğünde müvekkilinin davacı markasından yarar sağlaması değil ancak zarar görmesi düşünülebileceğini, markada bir sözcüğün ortak olmasının markaların aynı veya benzer olması sonucunu doğurmayacağını, yasaklar ile birlikte artık sigara üretiminin özellikle yiyecek, içecek ve gıda üretimi ve pazarlanması sektörüyle bir yakınlığından söz etmenin mümkün olmadığını, sigara sektörünün hedef tüketici kitlesiyle, yiyecek/içecek/gıda sektörünün hedef tüketici kitlesinin tamamen farklı olduğunu, markanın sadece kullanıldığı ürün kategorisi için orijinal nitelikteyse, farklı mallar için kullanılmasının onun ayırt edici karakterine zarar vermeyeceğini, davacının müvekkilinin “… …” esas unsurlu markasını 2008/08221 numara ile tescil ettirdiği markasına karşı 5 yılı aşan sürede tescile ses çıkarmadığını, kazanılmış hak teşkil ettiğini, sMK 6/5 gereğince “ … …” ibareli seri marka oluşturması ve tescil ettirmesinin haklı sebep olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;
Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen dava konusu 2020-M-3325 sayılı YİDK kararında;
“ 2018/121237 başvuru numaralı “ … …’s pub” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2016 53841, 2018 05071, 2017 82803, 2016 80768, 2016 43882, 2015 54336, 2015 38966, 2012 67920, 2012 65347, 2012 50880, 2012 28260, 2012 79686, 2010 83358, 2003 32402, 77697, 201065645, 2014 41402, 2013 35185 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6. Maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.

Yapılan değerlendirme neticesinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2017 82803, 2018 05071, 2016 80768, 2016 53841, 2016 43882, 2015 54336, 2015 38966, 2014 41402, 2013 35185, 2012 67920, 2012 65347, 2012 50880, 2012 79686, 2010 65645, 77697, 2012 28260, 2010 83358, 2003 32402 sayılı markalar arasında ortak “…” ibaresini ortak ihtiva etmeleri sebebiyle belli düzeyde benzerlik bulunsa da , bu hususun tek başına karıştırılma ihtimali yaratmayacağı, başvuru konusu markanın “… …’s cafe” şeklinde bütünsel bir algıya sahip olduğu; itiraz gerekçesi markaların tescilli ve biliniri olduğu eşyaların sınırlı ve dikkatli bir tüketiciye hitap ediyor olduğu, başvuru ile tescili talep edilen hizmetlerin itiraz gerekçesi markaların tescil kapsamında bulunan mallar ile aynı tür olmadığı ve son olarak, markalar arasında ekonomik anlamda bir bağ oluşturacak herhangi bir unsur (renk şekil logo vs) bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

Somut olayda, işbu başvurunun başvuru kapsamında yer alan hizmetler için tescili veya bu hizmetlerle ilgili olarak kullanımı halinde 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkacağına ilişkin olarak, itirazda, muterizin “…” marksına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşmadığından, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı görüşüne varılmış ve bu yöndeki itiraz kabul edilmemiştir.
Tanınmış markaların, markanın tanınmış olduğu mallar/hizmetler ile aynı veya benzer olmayan mal/hizmetler bakımından korunmasına imkan tanıyan SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca yapılan itiraz haklı bulunmadığından, tanınmış markalara sadece aynı veya benzer mallar/hizmetler yönünden koruma sağlayan SMK 6/4 maddesi kapsamındaki itirazın da başvuru kapsamında “…” markasının tanınmış olduğu mallarla aynı/benzer mal/ hizmetler bulunmaması karşısında reddi gerekmiştir.
Ayrıca başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde somut ve elle tutulur delillere rastlanmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde bir kanaat de oluşmadığından, bu iddiaya dayalı itiraz haklı görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 21/07/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: davaya konu markaların tescil sınıflarının birbirinden farklı olması karşısında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. Maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, davalının müktesep hak iddialarının yerinde olmadığı, SMK’nın 6/5. Maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen dava konusu 2020-M-3325 sayılı YİDK kararının iptal koşullarının oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları
… …’S PUB+şekil …+şekil
(32, 33, 35, 43. sınıf) …

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davacı yanın markalarının tamamı spesifik olarak sigara ve tütün mamulleri, kibritler emtialarına özgülenmiş olup, dava konusu marka ise 32, 33, 35 ve 43. sınıftaki hizmetlerde tescillidir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmemiştir.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu hizmetler ile davacı markaları kapsamındaki emtialar arasında doğrudan bir ilişki kurulmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla tamamen farklı ihtiyaçlara dönük, farklı tüketici kitlelerini hedef aldıkları, tütün mamulleri yalnızca belirli bir yaş (18) ve üzeri yetişkinlere hitap etmekte olup tüketicilerin bilgilenme seviyelerinin yüksek olduğu, davaya konu başvurunun tescil sınıflarının ise daha geniş tüketici kitlesine hitap ettiği, yiyecek içecek hizmetleri ile tütün mamulleri arasında da ilgili tüketiciler ve tüketici teamülleri bağlamında iltibas ihtimali temelli bir ilişki kurulması da mümkün olmadığı, sunum, satış ve dağıtım kanalları birbirlerinden bambaşka olan, birbirleri yerine ikame edilemeyen veya birbirlerini tamamlamayan emtialar oldukları, bu noktada yiyecek – içecek sağlanması hizmeti sunan işletmelerde “tütün mamulleri” içilebilir oluşu veya nargile sunumunun yapılıyor oluşunun anılan hizmet ile tütün mamullerini birbirini tamamlayıcı bir hüviyete büründürmeyeceği, tamamlama kriterine ilişkin yorumun bu denli geniş yapılmasının, tütün kullanımının, tütün alışkanlığı bulunan tüketicilerce hayatın her alanındaki işletme faaliyetlerinde gerçekleştiriliyor olması nedeniyle tütün ürünlerinin hemen her tür mal ve hizmet sınıfı ile ilişkilendirilmesi gibi bir yoruma sebebiyet vereceği, marka hukuku anlamında bir emtia grubunun bu kapsamda geniş ilişkilendirilebilir ilişkileri bulunduğunun kabulünün mümkün olmayacağı, tüm bu kapsamda davaya konu markanın tescil sınıfları ile davacıya ait markaların tescil sınıfları birbirinden farklı olup ayrıca işaret benzerliği tartışmasına gerek olmaksızın SMK 6/1. maddenin uygulama şartlarının oluşmadığı; SMK m. 6/4 anlamında bir tescil engelinden söz edilebilmesi için Türkiye’de tescilli olmayan ancak Paris Sözleşmesi’nden yararlanabilecek bir kişinin markasıyla aynı veya benzer markanın varlığı gerektiği, davacının Türkiye’de tescilli markalarına dayanarak başvuruya itiraz etmiş ve huzurdaki davayı açmış olduğu, belirtilen hususlar karşısında somut uyuşmazlığa SMK m. 6/4 hükmünün uygulanma imkânı bulunmadığı; “…” ibaresinin İngilizce bir erkek ismi olması, TÜRKPATENT Marka Sicilinde yapılan araştırmalarda “…” ibaresini içeren 2002 26112 “… … …”, 2010 82578 “…”, 2012 08617 “…, 2015 104921 “… …” vb. sigara ve bununla ilgili emtialar/hizmetler haricinde tescilli markaların bulunması, “…” ibaresi her ne kadar davacı tarafından özellikle “sigara” emtiaları açısından yoğun olarak kullanılmakta ise de SMK’nın 6/5 maddesinde aranan diğer şartların gerçekleşeceğine dair davacı tarafından somut delil dosyaya sunulamamış olması karşısında davacı tarafından davalı başvurusunun daha kolay hatırlanır olması yahut markanın itibarına zarar verilmesi, ayırt ediciliğinin düşmesi sonuçlarını yol açılacağının da ispatlanamadığı, bu nedenle SMK 6/5 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı; salt taraf markaları arasındaki benzerlik iddialarının kötü niyete delalet olarak kabul edilmesinin mümkün olamayacağı, dosyada kötü niyete ilişkin yeterli delile rastlanmadığı anlaşılmakta davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2022

Katip Hakim
¸ ¸