Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/204 E. 2022/4 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/204 Esas – 2022/4
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/204
KARAR NO : 2022/4
HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/07/2020
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkiline ait 2019/12352 başvuru numaralı “… tamamlayıcı sağlık sigortası” ibareli marka başvurusunun davalı …’nın 2016 36866 sayılı “… …” markasına benzer bulunarak reddedildiğini, müvekkilinin 2017 14445 sayı ile tescilli “… sigorta” markasının asli unsuru olan “…” ibaresini koruyarak “… tamamlayıcı sağlık sigortası” marka başvurusunu yaptığını, markada yer alan “tamamlayıcı sağlık sigortası” ibaresinin ayırt edici bir ibare olmadığını, önceki markasının yoğun ve ciddi biçimde kullanıldığını, “…” markasının tanıtım ve lansmanına yönelik geniş bir reklam ve tanıtım faaliyeti yürütüldüğünü, alan adları ve internet ortamında kullanım için kapsamlı çalışma ve masraflar yaptığını, çok yoğun ve ciddi kullanımı ile kazanılmış hakka sahip olduğunu, sigorta hizmetleri ve finansal hizmetlerin ülkemizde çok sınırlı sayıda firma tarafından sunulan tüketicilerin satın almadan önce detaylı araştırma yaptığı ve tüketici dikkat düzeyinin yüksek olduğu hizmetlerden olduğunu, EUIPO inceleme kılavuzunda özetle tüketicilerin pahalı mallar alırken daha yüksek dikkat gösterdiklerini, uzman olmayan kişilerin söz konusu mal ya da hizmetin satın alınması sürecinde profesyonel yardım aldıklarını, tüketiciler açısından finansal hizmetlerin satın alınmasının daha önemli sonuçları olması sebebiyle dikkat düzeylerinin yüksek olacağının belirtildiğini, “…” ibaresinin münhasıran ayırt edici niteliği haiz bir ibare olmadığını, Kurum kararında … ibaresi dışından kalan ibarelerin tanımlayıcı nitelikte olduğu tespitinin hatalı olduğunu, … ibaresinin sigorta hizmetleri yönünden tanımlayıcı olmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … ibaresinin ihtilafa konu hizmetler yönünden ayırt edici niteliği haiz ibare olmadığını, kazanılmış hak değerlendirmesinde her ihtilaf için mekanik bir biçimde 5 yıllık süre aranmamakta, ilgili piyasanın şartları ve önceki markanın kullanım yoğunluğu söz konusu sürenin belirlenmesinde önem arz ettiğini, müvekkilinin Eylül 2020 itibariyle 2.451.622 müşterisi bulunduğunu iddia ederek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-4200 sayılı kararının iptal edilmesine ve 2019/12352 başvuru numaralı “… tamamlayıcı sağlık sigortası” markasının tescil işlemlerinin devam edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, redde mesnet markalardan en yeni olanının başvuru yılı 2016 olduğunu, tescili talep edilen işaretin başvuru tarihinin ise 08.02.2019 olduğunu, tarihler incelendiğinde başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet marka arasında başvuru aşaması açısından tarihsel öncelik sonralık ilişkisinin SMK’de öngörülen şekilde gerçekleştiğini, taraf markalarının aynı, aynı türden mal ve hizmetleri barındırdığını, …” ibaresinin yanı sıra, taraf markalarının kapsamlarında yer alan hizmetler dikkate alındığında başvuruya konu işaret ile redde mesnet markaların diğer unsurları arasında da güçlü bir kavramsal bağ bulunduğunu, mahkemenin reddedilen marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına karar vermeye yetkili olmadığını, marka tesciline ilişkin tüm süreçlerde …’in münhasıran yetkili olduğunu, aksi durumun fonksiyon gaspına neden olacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin 1985 yılının başından beri faaliyette olduğunu, ülke geneline yayılmış 230 ve yurt dışında da 2 şubesi ile uluslararası bir katılım bankası olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü, tanınmış … ve … markaları da dahil birçok markanın da sahibi olduğunu, 2016/89419 “kalemin …İ” 2016/78525 “… finans”, 2016/36866 “…-…”, 2014/95478 “… …Lİ emeklilik”, 2014/95476 “… … emeklilik”, 2008/14680 “… finans bf şekil” markalarının tescilini aldığını, yıllardır yoğun kullanım neticesinde markasını tanınmış marka konumuna yükselttiğini, önceki tarihli markalar ile kazanılmış hakların, sonradan tescil edilecek seri markalara sirayet edebilmesi için önceki markanın çekişmesiz olması gerektiğini, “… SİGORTA” markasının 21.06.2018 tarihinde tescil edildiğini, dava konusu marka başvurusunun tarihinin ise 08.02.2019 olduğunu eski tarihli markanın tescili üzerinden 1 yıl geçmediğini, “tamamlayıcı sağlık sigortası” ibaresi tescili istenen 36. Sınıf bakımından tanımlayıcı ve tali nitelikte olduğunu doğrudan hizmetlerin kendisine referans yaptığını, marka başvurusundaki tek esaslı unsurun “…” kelimesi olduğunu, bu kelimenin müvekkili markasının esas unsuru ile birebir aynı olduğunu, markanın zayıf marka olması ya da nihai tüketicinin dikkat düzeyinin somut olayda önem arz etmediğini, tescil edilmek istenen sınıf ile müvekkilinin dayanak … esas unsurlu markaların kapsamında aynen yer aldığını, müvekkilinin bu markaları seri marka haline getirdiğini, çeşitli yan unsurlarla birlikte bir çok defa tescil aldığını, davaya konu marka başvurusu ile müvekkili markasının tüketiciler tarafından karıştırılmasının kaçınılmaz olduğunu, müvekkili markasının serisi şeklinde algılanacağını, müvekkilinin 30 yılı aşkın süredir … markasını Türkiye’de tanınır ve bilinir hale getirdiğini, … unvanının Arapça kökenli … anlamında dolduğunu, … unvanının … unvanı kadar yoğun şekilde kullanıldığını, banka unvanı ile özdeşleştiğini, 19.11.1997 tarih 4422 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ile …’in işletme adı olarak da Banka adına tescil ve ilan ettirilip reklamlarında da sürekli olarak hizmetleriyle de ilişkilendirildiğini, … kelimesinin müvekkilinin http://www….varlik.com ve http://www….vakfi.org.tr/ ibareli alan adlarının da esaslı unsurunu teşkil ettiğini, davalı başvurusunun müvekkilinin alan adından doğan haklarını da ihlal ettiğini, iltibas nedeniyle, SMK 6/5 gereği başvuru sahibinin haksız çıkar sağlamasına, müvekkili markasının sulanmasına ve ayırt ediciliğinin de zedelenmesine neden olacağını, davacının müvekkilinin faaliyet gösterdiği sektörde müvekkilinin büyük sermaye ve emek harcayarak tanınırlığını sağladığı … markasını seçmiş olmasının tesadüf olmayacağını, davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkili markasının kazandığı bilinirlik ve ekonomik değerden haksız surette faydalanmak istediğini, davacı tarafın başvuru markasını 2017-2018-2019-2020 yıllarında kullandığını iddia ederek; bir takım rakamlar verdiğini, söz konusu rakamlara ait dosyaya herhangi bir delil sunulmadığını, davacının markasal kullanımını ispat etmek için verdiği TSB’ye ait link incelendiğinde söz konusu linkten genel bilgilere ulaşıldığını, davacı ile alakalı özel bilgilerin bulunmadığını, davacının sunduğu deliller incelendiğinde başvurusundan önceye dayalı yalnızca bir aya ait 3 fatura sunulabildiğini, iddialarını ispatlayamadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın kabulü ile başvurunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davacı tarafından, “… tamamlayıcı sağlık sigortası” markasının 36. Sınıfta tescili için 08.02.2019 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı başvuruyu inceledikten sonra 27.09.2019 tarihli 333 numaralı Resmi Markalar Bülteni’nde yayınlanmasına karar verdiği, başvurunun yayınlanması akabinde davalı/itiraz sahibi tarafından 2014 95476 / “… … emeklilik”, 2014 95478 / “… …li emeklilik” 2016 36866 / “…-…”, 2016 89419 / “kalemin …i” markaları gerekçe gösterilerek ve SMK 6/1, 6/3, 6/5 ve 6/9 maddelerine dayanılarak özetle; “… esas unsurlu markaları ile benzer olduğu, sınıfların aynı olduğu, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, Ticaret Sicil Gazetesinde “…”in işletme adı olarak da Banka adına tescil ve ilan ettirildiği, … esas unsurlu markalarının tanınmış olduğu, tanınmış markalarını çağrıştırdığı, başvuru sahibinin kötüniyetli olduğu” iddiaları ile itiraz edildiği, itiraza karşı davacı/başvuru sahibi tarafından 30.12.2019 tarihinde “2017/14445 numaralı “… Sigorta”, 2017/14478 numaralı “Geleceğiniz …li olsun”, 2017/14479 numaralı “Çok Biter … Bitmez” ibareli markalarının sahibi olduğu, Tarım Kredi Koop. Merkez Birliği Genel Müdürlüğü’nün iştiraki olduğu, başvuru markasının bir bütün olarak itiraz gerekçesi olan markalardan çok farklı olduğu” gerekçeleri ile karşı görüş sunduğu, itirazı ve karşı görüşü değerlendiren Markalar Dairesi Başkanlığı 03.02.2020 tarihinde davalı/itiraz sahibinin redde gerekçe markalarından “2016 36866 / “…-…” markası ile davacı/ başvuru sahibi markasını benzer görerek başvurunun reddine, diğer itiraz gerekçeleri yönünden ise itirazların reddine karar verdiği, Markalar Dairesi kararına karşı başvuru sahibi tarafından “2018/28241 nolu “… katılım” markalarına yine davalı tarafından itiraz edildiği, itirazı değerlendiren … YİDK, 12.05.2020 tarih 2020-M-4200 sayılı karar ile özetle; “(…) hem başvuruda hem de ret gerekçesi markada ayırt edici niteliği sahip olan asli unsurun “…” ibaresi olduğu, markalarda yer alan diğer unsurların ise tanımlayıcı nitelikteki tali unsurlar olduğu, bu kapsamda başvuru ile redde gerekçe olan marka arasında kavramsal ve işitsel yönden güçlü bir benzerlik bulunduğu, ayrıca başvuru ile tescili talep edilen hizmetlerin de aynı olduğu, bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu kanaatine varıldığından başvurunun reddi kararı isabetli bulunduğu” gerekçesi ile davacı/başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın reddine karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/07/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:davacı başvuru markasındaki 36. Sınıf hizmetlerinin davalı markalarındaki 36. Sınıf hizmetlerle aynı, aynı tür olduğu, davacıya ait başvuru markası ile davalının mesnet markası arasında bütüncül değerlendirme sonucunda marka ve işaretler arasında ilişkilendirme de dahil karıştırılma/benzerlik ihtimalinin bulunduğu, davalı markasının tanınmışlığını ispata yönelik dosya içerisinde yeterli delile rastlanılmadığı ancak; takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı Markası

… Tamamlayıcı Sağlık Sigortası … …
(36. sınıf) (36. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davacı başvuru markası kapsamında yer alan 36. Sınıf “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” ile davalının 2016/36866 tescil numaralı redde mesnet markası kapsamındaki 36. Sınıf hizmetlerinin aynı, aynı tür olduğu anlaşılmıştır.
Davacının markasının incelenmesinde; … Tamamlayıcı Sağlık Sigortası ibareli dava konusu markanın herhangi bir şekil unsuru içermeyen ve her kelimenin baş harfinin büyük olarak yazıldığı kelime markası olduğu, davacı markasının “… ta-mam-la-yı-cı sağ-lık-si-gor-ta-sı” şeklinde teleffuz edildiği, markanın … sözcüğü ile başladığı ve devamında yer alan “tamamlayıcı sağlık sigortası” ibaresinin tali olarak bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalının markalarının incelenmesinde; … … ibareli markanın baş harfi büyük olmak üzere … ibaresi ile başladığı ve devamında büyük harfler ile … ibaresine yer verildiği, herhangi bir şekil unsuru içermeyen ve kelime markası olduğu, markanın “…” şeklinde telaffuz edileceği, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal yönden birbiri ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, taraf markalarındaki esas unsurun … ibaresi olduğu, davacı markasında yer alan diğer ibarelerin 36. Sınıf yönünden cins, vasıf bildirici olması sebebiyle ayırt ediciliğinin bulunmadığı, davalı markasındaki … kısaltmasının markaları farklılaştırmadığı, dikkat seviyesi yüksek olan tüketicinin dahi davacının seri markası olduğu zannına kapılabileceği, taraf markalarının birbiri ile idari veya ekonomik bağlantı içerisinde olduğunu düşünebileceği, dolayısıyla markaların bütün olarak bıraktığı genel izlenim itibariyle benzer olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markalarının kapsamının finans sektörü ile ilgili olduğu, bu kapsamda profesyonel iş dünyasını ilgilendirdiği gibi bireysel yatırım yapan yahut mali işlerle ilgilenen kimseleri de ilgilendirdiği, 36. sınıftaki hizmetler açısından her an tüketime konu olmayan yüksek dikkat ve özen gerektiren, piyasa araştırması ve diğer hizmetlerle karşılaştırılma yapılmasını gerektiren, risk analizi vb. sözleşme içeriklerine dikkat edilmesini gerektiren dikkat ve özen seviyesi görece yüksek olan bilinçli tüketici kitlesinin dikkate alınması gerektiği, taraf markalarındaki esas unsurun … ibaresi olduğu, davalı adına tescilli “… …” esas ibareli marka ile davacının “… Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak dikkat ve özen seviyesi görece yüksek olan bilinçli tüketici kitlesini dahi iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, davacı markasında yer alan diğer ibarelerin 36. Sınıf yönünden cins, vasıf bildirici olması sebebiyle ayırt ediciliğinin bulunmadığı, davalı markasındaki … kısaltmasının markaları farklılaştırmadığı, ilgili alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının “… Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markanın bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu anlaşılmıştır.
Davalı tarafından marka işlem dosyasına sunulan delillerin incelenmesi neticesinde … isimli Eylül 2018 tarihli dergi kapağı ve Ocak 2019 tarihli dergi sureti, … ibaresinin yer aldığı banka kartı görseli, birkaç tane reklam görselinin bulunduğu … çocuk dergi kapağı görseli, tescilli marka suretlerinin bulunduğu; davalının “… …” markasının, “dava konusu başvurunun yapıldığı zaman aralığı ve hizmetin türü dikkate alındığında ilgili tüketici tarafından hemen akla gelecek veya hemen akla gelecek markalar arasında olduğunu gösterecek destekleyici verilere dayanılmadığı, markanın pazar payına ilişkin dokümanlara, satış broşürleri, kataloglar, fiyat listeleri, yıllık faaliyet raporları, ciro bilgileri, reklam, yatırım masraflarını (yoğunluk, kapsam ve etkiyi) yansıtan belgelere ya da tüketicilerin davacının markasını tercih ettiğine dair kamuoyu yoklamalarına, resmi kuruluş, araştırma enstitüsü meslek veya ticaret odalarının “geniş çevrelerin görüşünü yansıtacak şekilde” beyanlarına, tüketici farkındalığını gösteren araştırma raporlarına ve buna benzer tanınmışlığı ispata yönelik yeterli delile dayanılmadığı bu nedenle davalı markasının tanınmışlığının ispat edilemediği anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/01/2022

Katip Hakim
¸ ¸