Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/20 E. 2021/233 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/20 Esas – 2021/233 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/20
KARAR NO : 2021/233

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 20/01/2020
KARAR TARİHİ : 22/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalılardan … tarafından … sayılı “…” ibareli markanın 43. sınıfta yer alan mal ve mal gruplarında tescili için başvuruda bulunulmuş ve başvuru 12.03.2019 tarihli, 320 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlanmış olduğunu, marka başvurusuna karşı müvekkili tarafından 2016/86293 sayılı “…” ibareli markası gerekçe gösterilerek ilişkilendirilme, çağrıştırılma ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimali bulunması nedeni ile ve söz konusu şekil markasının ayırt edici olmadığı ve kötüniyetli tescil talebi olması nedenleriyle itiraz edilmiş ve Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazlarının yerinde görülmeyerek reddedilmiş olduğunu, YİDK nezdindeki itirazlarının da reddedilmiş ve marka başvurusunun tesciline yönelik karar verilmiş olduğunu, müvekkili … Çikolata Gıda San. Ve Tic. A,Ş.’nin çikolata sektöründeki yenilikçi ürünleriyle Türkiye’de ve dünyadaki en önemli üretici firmalardan biri olduğunu, müvekkilinin halen çikolata, çikolata kaplamalı ürünler, bisküvi, gofret, sakız ve şeker ve kek üretimi yaptığını, ürettiği ürünler ve oluşturduğu markalarla Türkiye’de ve yurtdışında tanınmış bir firma olduğunu, dava konusu “…” markası ile müvekkilinin 2016/86293 sayılı “…” markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların benzerlik incelemesinde benzer unsurların öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğini, dava konusu marka ile müvekkili markasının görsel ve işitsel bakımdan ayırt edilemeyecek derecede benzerlik içerdiğini, markaların benzerlik incelemelerinde asıl olanın markaların bıraktığı genel izlenim olduğunu, dava konusu “…” markası ile müvekkilinin “…” markasının bıraktığı genel izlenimin ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin diğer kelime unsurlarına kıyasla büyük puntolarla yazılarak başvuruya konu ediImiş olduğunu, markanın diğer kelime unsurlarını oluşturan “COFFEE COMPANY” ibaresinin markanın genel izlenimde okunamayacak derecede küçük puntolarla yer aldığını, yine “COFFEE COMPANY” kelimelerinin tanımlayıcı ve kullanıma açık kelimeler olması sebebiyle markaya ayırt edicilik de katmadığını, bu sebeplerle, benzerlik incelemesinin “…” ibaresi ile ‘…” markası arasında yapılmasının gerektiğini, dava konusu markanın esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile müvekkilinin “…” markası arasındaki farklılığın iki harften ibaret olduğunu, bu farklılığın karışıklık oluşturacak nitelikteki benzerliği ortadan kaldırmadığını, dava konusu markanın bıraktığı genel izlenimin müvekkili markasıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu “…” ibareli markada “s” ibaresi koyu olarak yazılmış ve sözcüğün genel görünüşünden ayrışmış olduğunu, markanın bütününe bakıldığında “…” ibaresinin ayrı algılanmasının sağlanmış olduğunu, dava konusu markada daha önce başvurusu yapılan ve itiraz üzerine reddedilen … tescil numaralı “…” ibareli markada küçük ekleme yaparak tescil amacı güdülmüş olduğunu, sonuna “s” eklemek suretiyle yapılan küçük değişiklikte algı değişmemiş yine “…” sözcüğünün algılanır olduğunu, bu nedenle daha önce reddedilen markadaki sözcük unsurunun aynı kalmış olduğunu, dava konusu “…” marka başvurusunun müvekkil markalarına benzerliğinin yanı sıra, tescil talep ettiği 43. sınıf ve bu sınıftaki mal ve hizmetlerin de müvekkili markalarıyla aynı olduğunu, bu durumun iltibas tehlikesini daha da arttırmış olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının kullanıma dayalı ayırt ediciliğinin bulunduğunu, müvekkili tarafından piyasaya sürülen “…” markalı ürünlerin tüketicilerce sevilen ve beğenilen ürünler olduğunu, müvekkilinin bu ürünlerini geçmişten beri üretip sattığını, müvekkilinin bilinen ve tanınan “…” markalı ürünlerinin tanıtım ve reklamlarını yapmaya devam ettiğini, dava konusu markanın 43. sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” hizmet sınıfı olması nedeniyle tanınan … markalı çok sayıdaki ürünüyle ilişki kurulmasına neden olacağını, dava konusu “…” markasının müvekkili markalarından esinlenerek başvuruya konu edilmesinin kötüniyetli bir eylem olduğunu, nitekim aynı başvuru sahibinin daha önce de “… COFFEE COMPANY” markası için tescil talebinde bulunmuş olduğunu, bu başvurusunun itirazları üzerine tescil edilmemiş olduğunu, bu kez sadece tek harf eklemek sureti ile yine aynı sınıflarda başvuruyu yinelediğini, bu açıkça ilgili işlemin kötüniyetli olarak yapıldığının gösterdiğini belirterek 18.11.2019 tarih ve … sayılı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptaline ve … sayılı markanın iptali ve hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamamış olduğunu, davalı adına tescili talep edilen işarette yer alan “…” ibaresinin, başta ve sonda yer alan sesler sayesinde, iddialara mesnet markadan farklılaştığını, açıklanan gerekçelerle başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, davacı vekilinin, SMK m.6/9 hükmü bağlamında kötüniyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, markaların ayniyet derecesinde ya da ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olmasının da kötüniyetin varlığını tespit için tek başına yeterli değilken; iddialara mesnet markalarla başvuruya konu işaret arasında tesciline engel olacak nitelikte bir benzerlik dahi bulunmadığını, ayrıca itiraz edenin kötüniyete ilişkin iddialarının delillerle desteklenmesi gerektiğini, başvuru ve dava aşamasında kötüniyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığından, bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;… tarafından … sayılı “…” ibaresinin 43. sınıfta yer alan mal ve mal gruplarında tescili için TÜRKPATENT’e başvuruda bulunulduğu, başvurunun 12.03.2019 tarihli, 320 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, marka başvurusuna karşı … ÇİKOLATA GIDA SANAYİ VE TİCARET AŞ tarafından 2016/86293 sayılı “…” ibareli markası gerekçe gösterilerek ilişkilendirilme, çağrıştırılma ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimali bulunması nedeni ile ve söz konusu şekil markasının ayırt edici olmadığı ve kötüniyetli tescil talebi olması nedenleriyle itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazlarının yerinde görülmeyerek reddedildiği, bu kez muteriz tarafından YİDK nezdinde itiraz edildiği ve YİDK’nın 18.11.2019 Tarihli … sayılı kararıyla; …. işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların başlangıç ve bitiş seslerinin farklı olduğu, söz konusu farklılıkların ibareler arasındaki görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde farklılaştırdığı, bu bağlamda markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Başvurunun iyi niyet kurallarına aykırı biçimde yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanmadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, markalar arasındaki benzerlik, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın tek başına kötü niyet iddiasının kabulü için bir kanıt teşkil etmediğinden (aynı yönde bkz. AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01/02/2012 tarih, T-291/09 sayılı kararı, para. 90) bu gerekçeye dayalı itiraz da yerinde görülmemiş ve işbu itirazın da reddi gerekmiştir.” gerekçesiyle, ”itirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 20/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 20/01/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ ek raporda özetle: dava konusu “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” davacının markasının kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markası arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu … sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu, kötü niyet takdirinin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun / ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları
Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu markanın kapsamında yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.”nin davacıya ait markanın kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı tespit edilmiştir. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; aşağıdan ve yukarıdan iki siyah dikdörtgenin bulunduğu ve bu iki siyah dikdörtgen arasında beyaz bir zemin üzerine … ibaresinin bulunduğu, bu ibarenin hemen altında ikinci p harfinin altında dupp ibaresinin altının çizildiği, ikinci p harfinin hemen altından başlamak üzere … ibaresinin yer aldığı ve markanın bu şekilde teşekkül ettiği; kelime +şekil markası olduğu, markanın esas unsurunun … ibaresi olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacının markasının incelenmesinde; beyaz bir zemin üzerine siyah ve büyük harfler ile yazılan … ibaresinden oluşan markanın kelime markası olduğu, esas unsurun da yine … ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının esaslı unsurlarının okunuşunun ve anlamının tamamen farklılık arz ettiği, anlamsal benzerlik de bulunmadığı görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli marka ile davalının “…” esas unsurlu markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” esas unsurlu markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (9) numaralı fıkrasının uygulama alanı dahi bulmayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2021