Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/199 E. 2022/102 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/199
KARAR NO : 2022/102
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …

VEKİLİ :
DAVALI : TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU – UETS
VEKİLİ :
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 13/07/2020
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili … … VE KUYUMCULUK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ’nin grup şirketi olan … … A.Ş.’nin 1890 yılına dayanan geçmişi ile Türkiye ve dünyanın önde gelen … markalarından biri … … markasının Türkiye’de … denildiğinde akla ilk gelen markaların başında geldiğini, Avrupa’nın en büyük üretim kapasitesine ve en geniş … stokuna sahip olan müvekkili şirketin son 8 yıldır pırlantalı mücevher alanında ihracat liderliğini de elinde bulundurmakla beraber her yıl dünyanın en önemli mücevher fuarlarına katılarak tasarımlarını uluslararası arenaya taşıdığını, … Society ile yaptığı anlaşma ile derneğin dünyadaki ilk ve tek lisanslı mücevher üreticisi olan … …’ın, Türkiye ve Avrupa’daki 80’i aşkın mağazasının yanında New Jersey (ABD) ve Dubai (BAE) gibi dünyanın çeşitli şehirlerindeki ofisleriyle yalnız Türkiye’de değil dünyada da önde gelen … markalarından biri olup ülkesine katma değer sağladığını, müvekkili … … VE KUYUMCULUK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ’nin grup şirketi olan … … A.Ş.’nin uzun yıllar boyunca sürdürmüş olduğu ticari faaliyetleri ile yapılan başarılı reklam kampanyaları sayesinde pazarda önemli ölçüde tüketici portföyüne sahip olduğunu, müvekkili şirket tarafından, tescilli “… …” markası ile üretilen ve grup şirketi … … A.Ş. uzmanlığı ile satışa arz edilen ürünlerin gerek kalitesi ve güvenilirliği, gerekse özgün tasarımları ve tüketici memnuniyeti sonucunda kazandığı pazar payından haksız menfaat sağlamak amacıyla … … markasının taklitlerinin piyasaya sürüldüğünü, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde, müvekkili … … VE KUYUMCULUK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ adına tescilli bulunan “…” ve “… …” markalarının marka tescilinden doğan haklar kapsamında ülke içinde her türlü fikri ve sınai haklarına(marka, patent, endüstriyel tasarım vb.) sahip olduğunu, bahsedilen markaları taşıyan ürünleri Türkiye’de üretme ve satışa sunma hakkının münhasıran müvekkiline ve grup şirketi … … A.Ş.’ye ait olduğunu, aynı zamanda … ibareli ve aynı şekilde müvekkili adına tescilli toplam 10 adet “…” markası bulunduğunu, … …’ın yalnızca hedef kitlesi tarafından değil; aynı zamanda toplumun tüm kesimleri tarafından kabul edilebilir düzeyde tanınmışlığa erişmiş, herhangi bir hatırlatmaya gerek kalmaksızın zihinlerde refleksif olarak belirli bir ürün veya işletme ile çağrışım yapan tescilli tanınmış bir marka olduğunu, bunun yanında ibaresi ve marka olarak tescil edildiği şeklin, ifade edilen bu büyük ticari organizasyonu ayırt eden tek ibare olduğunu, tüm mağaza ve satış ofislerinde, reklam kampanyalarında ve ürünlerde kullanılan ibaresi ve tescili şeklinin müvekkili şirketin ürünleriyle özdeşleştiğini, davalının marka başvurusunda asli ve baskın unsurun müvekkili şirket adına tescilli tanınmış marka olan “…” ibaresi olduğunu, ”…’in’, yalnızca hedef kitlesi tarafından değil; aynı zamanda, toplumun tüm kesimleri tarafından yüksek düzeyde tanınmışlığa erişmiş, herhangi bir hatırlatmaya gerek kalmaksızın zihinlerde refleksif olarak belirli bir ürün veya işletme ile çağrışım yapan tescilli tanınmış bir marka olduğunu, müvekkili şirketin ”…” markası ile davalının marka tescil başvurusunda bulunduğu 7., 8., 9.,21. ve 35. Sınıflarda birçok girişimde bulunmakta olup, bu sınıflarda ekte sunulan marka tescil belgelerinde de görüldüğü üzere tescillerinin bulunduğunu, davalının başvurusunda kök ve asli unsur olan “…” ibaresine, markanın anlamını değiştirmeyen, ayırt ediciliği bulunmayan “…” ibaresini eklemek suretiyle, doğrudan müvekkil adına tescilli tanınmış markanın ön planda kullanılması ile müvekkili şirkete ait markanın tanınmışlığından haksız menfaat elde etme amacı güttüğü ve bu noktada ticari dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil eden kötü niyetli bir başvuru olduğunu, müvekkili şirketin, esas unsuru “…” ibaresi olan pek çok markayı tescil edildikleri tarihlerden itibaren grup şirketleri ile birlikte aralıksız kullandığını,davalının da müvekkil şirketin “…” ibareli markalarına senelerdir yapmış olduğu yatırımlar ve tanıtımlardan yararlanmak amacıyla müvekkil şirket tarafından meşhur ve maruf hale getirilen “…” ibaresini, kötü niyetli olarak marka başvurusunda kullanmış ve yine kötü niyetli olarak müvekkili şirket markalarıyla aynı sınıflarda (7., 8., 9.,21. ve 35. Sınıflarda) tescil ettirmek için davalı kuruma başvurmuş olduğunu, müvekkili şirket markalarıyla hem aynı/benzer ibareleri markasında kullanıp hem de müvekkili şirketle aynı/benzer mal veya hizmet sınıflarında markasını tescil ettirmek isteyen davalı markasının da müvekkili şirket markalarıyla iltibas oluşturacağı aşikâr olup, işbu tescil başvurusunda bulunan davalının iyi niyetinden de bahsedilemeyeceğini, somut olayda; davalının, müvekkili şirket adına tanınmış marka olarak tescilli¸ markasını, “…” ibareli markalarının da tescilli olduğu 7. 8. 9. 21. ve 35. Sınıflardakullanmak istediğini, kaldı ki, müvekkili şirket adına tescilli “…” markası tanınmış marka olarak tescilli olup, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6.maddesinin 4. Ve 5. Fıkrası uyarınca mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olmasına bakılmaksızın ret nedeni olarak kabul edildiğini,dolayısıyla davalının başvurusu “…” markasında asli unsurun, müvekkili şirket adına tescilli tanınmış marka olan “…” ibaresi olduğunu, davalıya ait marka başvurusundaki asli unsurun müvekkili şirket adına tescilli tanınmış marka olan “…” ibaresi olduğunu, ”…, … …” ibareli markalar tanınmış markalar olup, müvekkili ve grup şirketleri tarafından yoğun ve kesintisiz bir şekilde yurt içi ve yurt dışında kullanıldığını,bu hususun internet ortamında yapılacak kısa bir araştırma ile de görüleceğini,nitekim yazılı ve görsel basında, tüm medya ortamlarında, billboardlarda ve sokak reklamlarında ”…’…” ifadesiyle fazlasıyla yer aldığını,müvekkili şirket ve grup şirketlerinin faaliyetlerinde başarısı, adına tescilli markalara yapmış olduğu sermaye ve yatırımları devlet nezdinde de takdir kazanmış, söz konusu yatırımları T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın … destek kapsamı arasına alınmış olduğunu, müvekkili şirket adına tescilli tanınmış “…” markasının tanınmışlığından, tüketici nezdinde oluşturmuş olduğu güven ortamından, davalı tarafın haksız yarar sağlamaya, “…” markasının ayırt ediciliğini zedelemeye çalıştığı açıkça ortada olup, marka başvurusuna yapmış oldukları itirazın reddedilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek Türk Patent ve Marka Kurumu’nun Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 23.04.2020 tarih, 2020-M-3317sayılı kararının iptaline, 2019/17677 başvuru numaralı tescil talebi, tescil edilmişse sicilden terkinine, tescil edilmemişse 2019/17677 başvuru numaralı tescil talebinin reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, başvuru markası bir bütün olarak “…” şeklinde görülmeli ve değerlendirme markaların bütüncül görünümü ve bu görünümün tüketici zihninde oluşturacağı çağrışım üzerinden yapılmasının gerektiğini, başvuruda yer alan farklılıklarla birlikte dava konusu markanın genel izlenimi kolaylıkla farklılaşmış olduğunu, markalarda örtüşmeyen unsurlar tamamen farklı olduklarından karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin olmayacağını, var olan farklılıkların markaları farklılaştırmak için yeterli kabul edilmesi gerektiğini, başvuru markasına yeterli ayırt ediciliğin katılmış olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili firmanın “…” adlı markayı kendi adına tescil ettirmiş olup; sektör olarak davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermeyen bir firma olduğunu,bu yönüyle davacının sahibi olduğu markanın bilinirliğine zarar verme hususundaki iddiasının yersiz ve hukuka aykırı olduğunu,müvekkilinin sahibi olduğu “…” markası ankastre ocak markası olup; davacının sahibi olduğu marka ise … ve altın mücevherat markası olup; müvekkilinin marka tescilinin davacının iddia ettiği gibi; davacının … markasının bilinirliğine bir zararının olmadığını, davacı tarafa ait“…”in … markası olup … kuyumculuk sektöründe tanınmış bir marka iken ve sektörde pek çok reklam kuşağında uzun reklamları olan tanınır ve bilinir bir marka olarak faaliyet göstermekteyse de müvekkilinin ankastre mutfak eşyaları ocak ve fırın imalatı yapan ve satan bir firma olduğunu, markaların temsil ettikleri ürünler ile ortalama tüketici ve vatandaş nezdindeki yerlerinin de birbirinden tamamen farklı olup aralarında herhangi bir benzerliğin de bulunmadığını, mal ve hizmetler arasında bir benzerlik bulunmayıp tüketici tarafından da karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının bir hakka dayanan Budizmin bir kolu olup inanış biçimi olan …’i marka olarak kullanan davacının … kelimesinin genel bir ibare olup, bir inanç türünü ifade etmesinden ötürü … kelimesine eklemeler yapılarak farklı kelimeler türetilmesi durumuna katlanması gerektiğini, müvekkilinin sahibi olduğu … markası farklı bir ek alarak … markasından farklılaşmış ve ortalama bir tüketici nazarında da ses ve algı açısından da farklılık arz ettiğini, kaldı ki markaların görsel ve resimleri ile kullanılan yazım italik karakterlerinde de yazı karakterlerinin birbirinden farklı olduğu görsellerinin farklı olduğunun aşikar olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; 21/02/2019 tarihinde … METAL SANAYİ VE TİCARET A.Ş tarafından … ibaresinin 07,08,09,11,21,35. sınıflarda tescili için TÜRKPATENT nezdinde başvuru yapıldığı, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 21/05/2019 tarihli karar ile başvurunun 27/05/2019 tarih ve 325 Sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, ilana … … VE KUYUMCULUK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ adına vekili tarafından itiraz edildiği, itiraza karşı görüş sunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 19/11/2019 tarihli karar ile itirazların reddedildiği, muteriz tarafından yapılan ikinci itirazın TÜRKPATENT tarafından incelendiği ve 23.04.2020 Tarihli 2020-M-3317 Sayılı TÜRKPATENT YİDK Kararıyla;”…Yapılan incelemede, “…” ibareli başvuru ile 2003 34735, 2014 25144, 2014/111773, 2014 111762, 2012 93231, 2011 14371, 2007 19545, 2000 22475, 2011 96599, 2011 96553, 2018 106401, 2018 106400, 2018 106399 sayılı “… şekil”, “… …”, “… … … …’dir”, “… … …”, “… alyans şekil”, “… … şekil”, “… … şekil “, “… şekil”, “… … şekil”, “… şekil”, “…’…”, “türkiye’de … …’dir”, “…” ibareli itiraz gerekçesi markaların “…”kelimesini ortak ihtiva ediyor oldukları görülmüşse de başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütün itibariyle bıraktıkları izlenim, “…” ibaresinin üç harften oluşan kısa bir ibare olması ve başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile muterize ait “…” markasının tanınmış olduğu “kuyumculuk ürünleri” arasındaki bağlantı düzeyi birlikte değerlendirildiğinde söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca 6769 s. SMK 6/1 maddesi gerekçeli itiraz yerinde bulunmadığından kullanım ispatı talebinin değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha öncekitarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz haklı görülmemiştir. Başvurunun kötüniyetle yapıldığı yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanamadığından temelsiz bulunmuş ve kabul edilmemiştir.” gerekçesiyle, ”İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 13/07/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:dava konusu markanın kapsamında yer alan 4.1.1. bölümünde belirtilen mallar/hizmetlerin redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, somut olay kapsamında davacı yan markasının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı, kötü niyet değerlendirmesinin mahkemenin takdirinde olduğu, TÜRKPATENT 2020-M-3317 Sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları
…+şekil …
(07,08,09,11,21,35. sınıf) … …

Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu “…+şekil” ibareli markanın beyaz bir zemin üzerine siyah küçük harfler ile oluşturulduğu, markanın kelime markası olduğu, markadaki esas unsurun … ibaresi olduğu, dava konusu “…” ibaresinin herhangi bir anlamının olmadığı, markanın grafik tasarım renk ve şekil unsuru ile tamamen farklılaşmasının yanı sıra, … ibaresinin de marka içerisinde bağımsızlığını yitirdiği ve yeni bir kelime oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacıya ait markalarda yer alan “…” “…”, “…’…, Türkiye’de … …” ibaresinin siyah renkte, “…”, “…’…, Türkiye’de … …” ibareli markalar haricindeki markalarda yer alan ortadaki “E” harfinin stilize edilmiş şekilde yazıldığı, markalardaki esas unsurun … ibaresi olduğu, “…” kelimesinin İngilizce, “…” anlamına geldiği, Türkçe kabul edilmesi halinde, “…” anlamına geldiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacı markaları ile dava konusu marka, marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, dava konusu markanın altı harfli, davacı markasının üç harfli olduğu, her ne kadar davacı markası dava konusu markanın son üç harfini oluştursa da, dava konusu markanın başında yer alan “…” harflerinin ve şekil unsurunun varlığı ve markaların tertip tarzlarının da farklı olması birlikte değerlendirildiğinde, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…+şekil” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı, davacı yanın, davalının kendi markalarının itibarından yararlanmak üzere kötü niyetli olarak başvuruda bulunduğunu ileri sürmekle birlikte, bunu ispata yönelik somut ve inandırıcı herhangi bir delil sunamamış olması karşısında davalının yedekleme, şantaj, marka ticareti gibi bir niyetle hareket ettiğine dair delil bulunmadığından; kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸