Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/132 E. 2022/72 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/132
KARAR NO : 2022/72
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …

VEKİLİ : Av. … – [16967-69851-93440] UETS
DAVALI : TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU – UETS
VEKİLİ : A
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 11/05/2020
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış … markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin bu markası altında sürdürdüğü faaliyetlerinde çok sayıda marka daha yarattığını, bu markalardan birinin de “…” olduğunu, davalı yanın 2018/108315 sayısı ile işleme alınan “…” markasına karşı itirazda bulunduklarını, ancak bu itirazların reddine karar verildiğini, davalı tarafa ait “…” ibareli marka başvurusu müvekkil adına tescilli “…” ibareli markalar ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, … markasının uzun yıllardır müvekkili adına tescilli olması ve fiilen yoğun bir şekilde kullanılması sonucunda, müvekkilinin … markası üzerindi asıl ve öncelikli hak sahipliğinin bulunduğunu, müvekkil markasının Türkçe’de … şeklinde telaffuz edildiğini, dava konusu markanın ise “…” olarak telafuz edilecek olduğunu, … şeklinde okunan … markaları ile … olarak okunan … markalarının telafuzunun da neredeyse birebir aynı olduğunu, taraf markalarını ortalama tüketiciler nezdinde değerlendirilmeleri gerektiğini, dava konusu … marka başvurusunun, müvekkili adına tescilli … markalarının piyasadaki konumundan haksız yarar elde edebilecek bir benzerlik taşıdığını, markaların birbirlerinin devamı – serisi olarak algılanacaklarını, müvekkili adına çok uzun yıllardır tescilli ve fiilen kullanılmakta olan tanınmış “…” markaları ile davalıya ait “…” markası arasında tüketicilerin bağlantı kuracağı ve bunun karıştırılmaya yol açacağını, dava konusu markanın 09. Sınıf mallar için tescil edilmek istenildiğini, bu sınıfın müvekkili markaları kapsamında da yer aldığını, müvekkili markalarının aynı zamanda tanınmış olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin tanınmış marka korumasından da yararlanması gerektiğini, başvurunun kötü niyetle tescil edilmek istenildiğini, aynı zamanda haksız rekabet teşkil edecek sonuçlar doğurabileceğini iddia ederek 2020-M-2357 sayılı YİDK kararının iptali ve davaya konu 2018/108315 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı yanın davaya esas aldığı ve tescil tarihleri beş yıldan eski markalarının Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 19. maddesi gereğince kullanıldığının ispatlamasını talep ettiklerini, müvekkilinin “…” markasını ilk olarak Çinde 2016 yılında yarattığını, müvekkili markasının pek çok ülkede halihazırda tescilli olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda ülkemizde de 2017/82893 ve 2017/72106 sayılı markaların maliki olduğunu, davacı tarafın bu markalara da itiraz ettiğini ancak itirazlarının reddolunduğunu, dolayısıyla müvekkilinin müktesep hakkı bulunduğunu, tarafların faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacı yanın bankacılık sektöründe faaliyetleri varken müvekkili şirketin ise televizyon, akıllı telefon, cep telefonu, klima, çamaşır makinesi, buzdolabı üretimi ile faal olan bir elektronik şirketi olduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, müvekkili markasının 09. Sınıf mallarda tescil edilmek istenildiğini, davacı yanın iddiaları arasındaki 2020/30618, 2020/30610, 2020/30604, 2018/108315 sayılı markaların müvekkili markasından sonraki tarihli markalar olarak dikkate alınamayacaklarını, müvekkili markasının dört harften oluşan kısa bir sözcük markası olduğunu, davacı markalarının ise en az iki kelime, çoğu zaman üç ve daha uzun kelimeler, özel yazım tarzı, şekil ve sarı renk ihtiva ettiğini, taraf markalarının başlangıç seslerinin farklı olduğunu, markaların işitsel olarak da benzer olmadıklarını, müvekkili markasının davacı ettiği gibi “eks-es” şeklinde bir telaffuzunun mümkün olmadığını, davaya esas alınan markaların “ak-ses” olarak telaffuz edileceklerini, markalar arasında kavramsal bir benzerliğin de bulunmadığını, bu haliyle markaların bütünsel algıları itibariyle aralarında bir benzerliğin bulunmadığını, 9. sınıftaki eşyaların, halkın özel bir kesimine ve ayrıca belirli mesleki bilgi veya uzmanlığa sahip ticari müşterilere yönelik mallar olduğunu, bu eşyaların tüketicisinin dikkat derecesi ürünlerin pahalılığına, gelişmişliğine, uzmanlık alanına göre yüksek olacağını, taraf markaları arasında bu mallar bakımından karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağını, müvekkili markalarının pek çok ülkede tescilli olduğunu, davacı markalarını tanınmış olmadığını, buna dair delillerin dosyaya sunulmamış olunduğunu, davacı yanın müvekkili markasının tescilinden zarar göreceği iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacının kötü niyet iddialarını kabul etmediklerini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “…” ibaresinin 09. Sınıf mallarda tescili amacıyla gerçekleştirildiği görülen 1434897 sayılı uluslararası marka başvurusunun ülkemizde de 2018/108315 sayısı ile işlem gördüğü, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 12.09.2019 tarih ve 318 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” ibaresini taşıyan çok sayıda markaya dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 22.11.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunarak Markalar Dairesi tarafından verilen kararın kaldırılması ve başvurunun reddini talep ettiği, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 16.03.2020 tarih ve 2020-M-2357 sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/108315 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itiraz reddi yönündeki MDB kararına karşı, başvurunun 2001/04242, 2003/04444, 2003/04445, 2018/47145, 2018/38254, 2018/38252, 2018/38251, 2018/38249, 2017/85257, 2017/85254, 2017/85248, 2017/85245, 2017/85222, 2017/64077, 2010/69853, 2010/69852, 2010/69851 sayılı markalar ile 6769 s. SMK 6. Maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Somut olaya ilşikin yapılan değerlendirme sonucunda ihtilaf konusu markalarda yer alan “…-…” sözcüklerinin “…” harflerini aynı diziliş sırası ile yer almasının bir sonucu olarak belirli düzeyde bir benzerlik arz ettiğini kabul etmekle birlikte, söz konusu harflerin başvuru ve itiraz gerekçesi markalarda ortak olarak yer alıyor olmasının, başvuru kapsamındaki mallar/hizmetler bakımından, tek başına, markaların birbirleriyle karıştırılması veya ilişkilendirilmesi sonucuna yol açmayacağı, mutariz adına tescilli markaların ilk harflerinde yer alan “a” harfinin muteriz markalarını başta görsel ve işitsel bakımdan olmak üzere bütünsel olarak farklılaştırdığı, markaların bu halleriyle karıştırılabilecek veya ilişkilendirilebilecek derecede benzer olmadığı görüşüne varılmıştır. Bu nedenle markalar arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varıldığından, muterizin tanınmışlık, kötü niyet ve haksız rekabet gerekçeleri kapsmaında yapılan itirazları da haklı bulunmamıştır” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının nihai olarak bir kez daha reddolunduğu; eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 11/05/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu 2018/108315 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 09. Sınıf malların tamamı bakımından, taraf markaları arasında emtia benzerliğinin mevcut olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan “…” ve “…” ibareleri arasında, ilgili tüketici grubunun bu ibarelerden edineceği nihai algılar itibariyle, işaretlerin birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğin mevcut olmadığı, davacı yana ait markaların “finans- bankacılık” sektöründe yıllara sair kullanım sonucunda belli bir bilinirlik elde ettiği yorumunda bulunulabilse dahi dava konusu markayı oluşturan işaret ve tescil edilmek istenildiği emtialar itibariyle, bu markanın tescilinin davacı markalarının bu anlamdaki bilinirliği ve ayırt ediciliğine zarar verecek sonuçlar meydana getirmeyeceğinden 6/5 maddesindeki koşulların oluşmadığı, davacı yanın SMK m. 6/6 kapsamında bir üstün hakkının mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markası

… …
(09. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka başvurusu kapsamında 09. Sınıfta yer alan malların tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan (Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; . Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler) Gözlükler, Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç) malları ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki elektrik – elektronik ürünleri, teknoloji ürünleri vb. mahiyetteki ürünler olduğu, bu itibarla benzer ihtiyaçlara yönelik benzer tüketici kitlelerine hitap eden, satış ve sunum noktaları ortak olan, birbiri ile doğrudan rekabet içerisinde bulunan, birbirlerini tamamlayıcı veyahut birbirlerinin yerine ikame edilebilir nitelikteki bu mallar itibariyle taraf markalarının kapsamlarının birbiri ile örtüşmekte olduğu; bu bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik şartının belirtili emtialar yönünden gerçekleştiği görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın … şeklinde bir sözcük markası olduğu, “…” harflerinden oluşturulduğu görülen markada “…” harfinin bir çizgisinin, logonun sol alt bölümüne doğru uzatılarak görsel algıda bir stilizasyona oluşturulduğu, bununla birlikte markada başkaca hiçbir görsel unsurun kullanılmadığı, “…” ibaresinin dilimizde ya da İngilizce’de bilinen bir anlamı bulunmadığı, sözcüğün ilk harfi olan “…” harfinin dilimizdeki okuşunun “…” şeklinde olması sebebiyle dava konusu bu ibarenin de “…” gibi bir öncül telaffuzunun olacağı, zira “…” ibaresinden sonra gelen “…” harflerindeki “s” harfinin tekrar edimi nedeniyle, sözcüğün bu bölümünün doğrudan “es” şeklinde telaffuz edileceği, “…” ve “…” harfleri arasında telaffuzsal bir bütünlük olmadığından, tüketicinin ilk olarak “…” harfini telaffuz etme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olacağı, İngilizce bilen tüketicinin “…” gibi bir telaffuzda bu markayı telaffuz edebileceği; markada başkaca bir unsur olmadığından anılan ibare markanın aynı zamanda esas unsuru olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yanın yukarıdaki tabloda görsellerine yer verilen markalarına bakıldığında ise her bir markasında “…” ibaresinin esas unsur olarak kulanıldığı, markaların bir bölümünde şekil unsurunun yer aldığı bir kısım markada ise ek sözcük unsurlarının bulunduğu görülmekte ise de her bir marka için asli unsurun “…” kelimesi olduğu; bu ibarenin de dilimizde ya da İngilizce’de bilinen bir kelime anlamının bulunmadığı, okunuşunun “ak-ses” şeklinde gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Dava konusu “…” markasının davacı yanın “…” markasındaki beş harften dördünü oluşturduğu, dört ve beş harften oluşan taraf markalarının esas unsurları arasında dört harfin birebir aynı dizilimde olacak şekilde ortak olduğu anlaşılmaktadır. Kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Somut olayda her ne kadar dava konusu markanın kendisi, bir bütün olarak davacı markası içerisinde de yer almakta ise de dava konusu markanın ön sesine eklenen “a” harfinin markaları bütünsel algılar itibariyle birbirlerinden farklılaştırdığı, taraf markaları arasında harf dizilimsel benzerlikten kaynaklı olarak oluşan işitsel benzerlik halinin varlığına rağmen, işaretlerin özellikle görsel anlamda ve yine bütünsel olarak tüketicide bırakacakları iktisadi kimliğe ilişkin algılarda yeterli düzeyde farklılaştıkları görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı markasının “ak-ses” şeklindeki telaffuzu ile dava konusu markanın “…” ya da “eks-es” şeklindeki telaffuzlarındaki benzerlik düzeyinin, taraf markalarının ilgili tüketici grubu nezdinde işaretlerin karıştırılabilecek düzeyde benzer görülmeleri için yeterli olmadığı; bu noktada bile tüketicinin dava konusu markayı okurken öncelikle “…” harfini telaffuz ederek devamındaki “es” sesini algılayacağı, halbuki davacı markasını telaffuz ederken, ön ses olan “a” harfi ile ondan sonraki …” harfini bir bütün olarak algılanacağı ve bu nedenle “…” harfine bağımsız bir vurgu yüklemeyeceği; dolayısıyla işitsel açıdan oluşan benzerlik haline rağmen sözcüklerin telaffuzlarındaki vurguların birbirlerinden farklılaştığı, kaldı ki “a” harfinin davacı markalarının başlangıç sesi olmasının görsel bütünlük anlamında da işaretler arasında farklılaşma doğurduğu, bu hâliyle uyuşmazlığa konu markalar, bütünsel olarak bıraktıkları nihai izlenimleri itibariyle ele alındıklarında her iki işaret arasında her biri düşük düzeyli benzerliklerin aynı iktisadi ya da idari kökene işaret eden işaretler olarak algılanmaları sonucunu doğuracak düzeyde olmadıkları; nihayetinde her ne kadar taraf markaları 09. sınıf mallar açısından aynı, aynı tür ya da benzer malları taşımakta iseler de markaların bir bütün olarak söz konusu malların ilgili tüketicileri olarak belirlenen kitle nezdinde yarattıkları algıda aynı iktisadi kaynağa ait, birbirlerinin devamı ya da serisi niteliğinde algılanabilecek işaretler oldukları yönünde bir algı oluşturmadıkları, taraf markaları ile aynı ya da farklı zamanlarda karşı karşıya kalan/kalacak olan tüketicilerin, dava konusu markayı gördüğünde zihninde davacı markalarını çağrıştırmasını gerektirir bir benzerliğin işaretler arasında mevcut olmadığı, taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlikten bahsedilemeyeceği dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸