Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/129 E. 2022/113 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/129
KARAR NO : 2022/113
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …

VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI : TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU – UETS
VEKİLİ :
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 04/05/2020
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkillinin 2018/90592 sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya karşı davalı tarafın itirazda bulunduğu, itiraz neticesinde taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin var olduğuna kanaat getirildiği ve müvekkili başvurusunun nihai olarak reddolunduğunu, halbuki müvekkili markasının bir bütün olarak algılanması gerektiğini, redde dayanak markada markayı farklılaştıran belirgin bir şekil unsuru bulunduğunu, markaların ortak olarak “…” kelimesini içerdiklerini, ancak bu kelimenin Almanca “…” anlamına geldiğini, dolayısıyla ilgili mal ve hizmetler açısından ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, müvekkili markasının bütün olarak “… … …” şeklinde olduğunu, müvekkili markasının esas unsurunun “…” olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardır “…” markası ile faaliyet gösterdiğini, “…” yerine bu ibarenin Almanya karşılığının kullanıldığını, dava konusu markanın müvekkili markalarının serisi olarak algılanacağını, müvekkilinin “…” markalarını kullanım ile ayırt edici hale getirdiğini iddia ederek 2020-M-632 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili şirket adına “…” esas unsurlu çok sayıda markanın tescilli olduğunu, müvekkili markalarında gerek münferit olarak gerekse de belirleyici unsur olarak bu ibarenin kullanıldığı, müvekkili markalarının “asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar” ile “ asansör tamiri ve bakımı hizmetleri” alanlarında tescil edildiğini, dava konusu markada “…” ibaresinin aynen kullanıldığını, ön kısmında yer alan “…” kelimesi ve yine sonraki “…” ibaresinin bütün olarak markaya bir etkilerinin bulunmadığı, markaları farklılaştırmadığını, markanın müvekkili markalarının … Bölgesi için üretilmiş ürünlerini kapsayacağı yönünde bir algı yaratacağını, dava konusu markanın müvekkili markasını bütün olarak kapsadığını, tüketicinin her iki marka arasında ilişki bulunduğunu zannedeceğini, tüketicinin bilinç düzeyi ne olursa olsun taraf markaları arasında bağlantı kuracağını ve karıştırma ihtimali yaşayacağını, taraf markalarının kapsamlarının da aynı olduğunu, davacı yanın bir diğer başvurusu olan 2019/90589 sayılı “… …” başvurusunun da reddine karar verildiğini, ilgili markaya dair verilen YİDK kararının iptali istemiyle Ankara 2. FSHHM’de 2020/38E sayısı ile açılan dava neticesinde taraf markalarının benzer görüldüğünü ve davanın reddine karar verildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın kabulü ile başvurunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “… … …” ibaresinin 04, 06, 07, 09, 11, 19, 35, 37, 39, 40 ve 42. Sınıf mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 11.10.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/90592 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 11.10.2018 tarih ve 315 sayılı bülten ile ilana çıktığı, anılan ilana karşı davalı yanın önceki tarihli bir kısım markasına dayalı olarak gerçekleştirdiği itirazların 07. Sınıftaki “kaldırma, taşıma ve iletme makineleri, asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleme sahip robotik mekanizmalar” ve 37. Sınıftaki “asansör tamiri ve bakımı hizmetleri” açısından kabul edildiği, söz konusu karara karşı başvuru sahibi davacı tarafından yapılan itiraz sonucunda ise Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 18.02.2020 tarih ve 2020-M-632 sayılı kararıyla; “2018/90592 başvuru numaralı “… … …” ibareli başvurunun 2017/98657, 2017/86857, 2017/86852 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle kısmen reddi yönündeki karara karşı başvuru hakkındaki kısmi ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Başvuruya konu marka ve kısmi ret kararına mesnet markalarda “…” ibaresinin aynen yer alması ve markaların ihtiva ettikleri diğer unsurların söz konusu ibare üzerinde oluşan benzerliği ortadan kaldıracak nitelikte olmaması sebebiyle markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, ayrıca başvuru kapsamında yer alıp Markalar Dairesi Başkanlığınca çıkartılan mal ve hizmetlerin de yine ret gerekçesi markaların eşya listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olduğu tespit edilmiştir. Belirtilen nedenlerle söz konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmış ve işbu itirazın reddi gerekmiştir. Ayrıca başvuru sahibine ait “…” markaları ile başvuru konusu markanın farklı olduğu görüldüğünden, başvuru sahibine ait diğer tescilli markaların işbu başvuru üzerinde kazanılmış hak teşkil etmesi mümkün görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 04/05/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu 2018/90592 sayılı başvuru kapsamında reddine karar verilen mal ve hizmetlerin tamamının, ret gerekçesi markalar kapsamı ile aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları, taraf markalarının “…” ibaresini esas ve ortak unsur olarak taşıdıkları, anılan ibarenin Almanca “…” anlamına gelmesinin, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından ibarenin ayırt ediciliğini ortadan kaldırmayacağı gibi ülkemiz tüketicisinin geneli tarafından da bu ibarenin kavramsal karşılığının zaten bilinmeyeceği, dolayısıyla anılan ibarenin ortaklığının işaretler arasında özellikle görsel ve işitsel açıdan karıştırılma ihtimalinin doğmasına neden olacağı, davacı yanın müktesep hak iddialarına dayanak kullanımlarının “…” ibaresine yönelik olduğu, uyuşmazlık konusu “…” ibaresi üzerinde ve yine uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde ise önceye dayalı herhangi bir kullanımının bulunmadığı, yine davacı yanın dosya kapsamına sunduğu sınırlı sayıdaki delillerden “…” ibaresi üzerinde dahi yoğun ve ciddi kullanım ile güçlü bir ayırt edicilik elde ettiği yönünde bir kanaate varılamadığı gibi dava konusu ibare üzerinde de böyle bir hakkının bulunmadığı, davacı yanın müktesep hak iddiasına dayanak olarak incelenebilecek tek markası olduğu anlaşılan 2001/25384 sayılı markasının, dava konusu başvuru açısından davacı lehine müktesep hak sağlamayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı Markaları
… … …

(07, 37. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında reddine karar verilen 37. sınıf hizmetlerin doğrudan ret gerekçesi markalar kapsamında ve birebir aynı alt sınıfları kapsayacak şekilde yer almakta olduğu bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Keza yine 07. Sınıftaki “asansörler” malları da yine ret gerekçesi marka kapsamında aynen yer almakta, “kaldırma, taşıma ve iletme makineleri, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleme sahip robotik mekanizmalar” şeklinde genel olarak taşıma ve kaldırma amaçlı endüstriyel/robotik makineler ise ret gerekçesi marka kapsamındaki “asansörler” malları ile ortalama düzeyde bir benzerlik ilişkisi içerisinde olup bu malların aynı/benzer ihtiyaçlara yönelik oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları karşıladıkları, benzer satış, sunum ve dağıtım kanalları bulunduğu, birbirleri ile rekabet içerisinde olan mal ve hizmetleri kapsadıkları görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu … … … markasının herhangi bir figüratif ya da görsel unsur taşımaksızın yalnızca sözcüklerden meydana getirilmiş olduğu, “…” ibaresinin ülkemizin batı kısmında yer alan coğrafi bölgenin adı olduğu, bu çerçevede tek başına markasal ayırt ediciliğinin çok yüksek olmadığı gibi bu ibarenin somut olaydaki gibi kullanımlarında tüketicinin anılan ibareyi de öncül olarak bu kavramsal karşılığı ile algılayacağı, “…” kelimesinin dilimizde bir karşılığının bulunmadığı gibi yine ülkemiz tüketicisinin en yaygın olarak bildiği düşünülen İngilizce’de de bilinen bir anlamının bulunmadığı, ilgili ibarenin Almanca kökenli olduğu ve “…” anlamına geldiği, bir an için bu anlamı itibariyle demir – … malzemeleri açısından, ilgili pazarda faaliyet gösteren aktörlerin anılan ibareden eş oranlı yararlanma hakkı bulunması gerektiği yorumu yapılabilir ise de “…” ibaresinin dava konusu mal ve hizmetleri doğrudan tanımlayan bir karşılığının bulunmadığı, dolayısıyla ilgili mal ve hizmetler açısından bu sözcüğün tanımlayıcı olarak değerlendirilmeyeceği ve ayırt edici bir ibare olduğu, “…” kelimesinin ise yine dilimize yerleşmiş “endüstri” sözcüğünün karşılığı olduğu, anılan ibarenin ticaret hayatında jenerik bir kullanımı bulunduğu, markanın bu haliyle ön plana çıkan/baskın ve tüketici nezdinde markasal etki doğuracak unsurlarının “… …” ibareleri olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; davalı yana ait ret gerekçesi markaların ise …, … Asansör ve … ibareli olduğu, her üç markada da markanın ön sesi ve baskın unsurunun “…” ibaresi olduğu, “plus” sözcüğünün de yine ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan bir ek /ilave unsur olarak değerlendirilmesinin isabetli olacağı, “asansör” kelimesinin ise zaten ilgili mal ve hizmetlerin nevini belirtmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının her birinde “…” ibaresi münhasır unsur veyahut unsurlardan biri olarak kullanılmış olup dava konusu markanın ön sesi olan “…” ibaresinin, anılan ibare ile birlikte kullanımı, sanki ilgili markanın … Bölgesinde açılmış şubesinin/bölgeye özel oluşturulmuş adı olarak algılanma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olacağı anlaşılmaktadır. Birebir aynı unsuru içeren taraf markaları ile farklı yer ve zamanlarda karşılaşan tüketicinin, oluşması muhtemelen bu algı itibariyle işaretlerin aynı iktisadi kaynaklara ait markalar olduklarını zannetmesi de yine kuvvetle muhtemel olacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “… … …” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının “… … …” markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, dosya kapsamına davacı tarafça sunulan deliller incelendiğinde, davacının “…” markası ile faaliyetlerinin mevcut olduğu, ancak “…” ibaresi üzerinde dava konusu mal ve hizmetlerde herhangi bir kullanımının bulunduğuna dair dosyada hiçbir delilin mevcut olmadığı, bu nedenle davacının “…” ibaresi üzerinde ve uyuşmazlık konusu emtialarda önceye dayalı kullanıma bağlı gerçek bir hak sahipliğinin bulunmadığı; davacı tarafın kullanım sonucunda ayırt edicilik iddialarının “…” markasının kullanımına yönelik olduğu, anılan ibare ile dava konusu “… … …” ibaresinin birbirinden bağımsız anlamlar oluşturacak şekilde markalar oldukları, kaldı ki dosya kapsamında www.steel-data.com web sitesinden alınan 21.03.2018 tarihli ve “ihracatın yıldızları 2017” başlıklı haber yazısına dair ekran görüntüleri, davacı web sitesinden alınan ekran görüntüleri gibi oldukça sınırlı olarak sunulan delillerden de davacı yanın “…” ibaresi üzerinde dahi yoğun ve ciddi kullanım ile güçlü bir ayırt edicilik elde ettiği yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, davacı yanın müktesep hak iddialarına dayanak olarak incelenebilecek markalarının esaslı unsurlarının … ve … ibarelerinden oluştuğu, bu markaların markayı oluşturan ibareler açısından “…” ibaresini içermiyor olmaları nedeni ile oluşan algı farklılığının farklılık gerekse de önceki markaların kapsamının dava konusu edilen mal ve hizmetlerden farklı olması gözetildiğinde davacı lehine müktesep hak sağlamayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸