Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/128 E. 2022/54 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/128
KARAR NO : 2022/54
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – [16499-94760-51102] UETS
DAVALI : TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU

VEKİLİ :
DAVALI … -T.C. Kimlik No:…

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 30/04/2020
KARAR TARİHİ : 01/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” markası, 1962 yılından beri hizmet verdiğini, kokoreç denilince akla ilk gelen isim olmayı başardığını, kaliteli ve tanınmış bir firma olduğunu, birçok yerde şubesinin bulunduğunu, 2018/121337 başvuru numaralı “… …” ibaresinin başvuru sahibi davalı …’ın, müvekkili şirketin muhasebe bölümünde 24/05/2018-12/10/2018 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalışan …’ın eşi olduğunu, eşinin şirkette çalıştığı dönemde … isimli işçinin depodan izinsiz ürün çıkardığının tespit edildiğini, yolsuzlukları yapması nedeniyle iş sözleşmesi müvekkili şirket tarafından haklı nedenle feshedildiğini, Şirketin eski çalışanı olan ve şirketin ticari sırlarına vakıf olan, tedarikçileri bilen, müşteri çevresi bilgisine sahip olan …’ın, marka başvurusu sahibinin birinci dereceden yakını olması, marka başvurusunun müvekkilinin “…” markası ile aynı sınıfta tescil edilmek istenmesi, fonetik ve görsel olarak benzer olması nedeniyle haksız rekabet teşkil ettiğini, açılan restoran faaliyetinde dava dışı ve müvekkili şirketin eski çalışanları … ve …’in de birlikte çalıştığını, “… …” ibaresi altında faaliyet gösteren restoranında kokoreç, köfte ve midye ürünleri sattığını, restoranda kullanılan tabelanın, tescilli “…” markası ile aynı renkleri barındırdığı, fonetik ve görsel olarak karıştırılma ihtimali bulunduğunu, “…” ve “…” markası arasında fonetik olarak sadece bir harfin farklı olduğunu, görsel olarak tüketici tarafından iki markanın farkının anlaşılamayacak şekilde benzer olduğunu, satranç oyununda kullanılan … ve … taşlarının görsel olarak kullanılmasının … kelimesine atıf yapar şekilde olduğunu, tanınmışlığının, ticari itibarının zarar göreceğini iddia ederek Türk Patent ve Marka Kurumu’nun Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-362 sayılı 2018/121337 başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusuna yapılan itirazların reddi kararının iptaline ve “… …” marka tescilinin reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşul sağlanamadığını, tescili talep edilen işaret, satranç oyununun iki taşı olan “…” ve “…” ibareleri ile bunların görsellerinden oluştuğunu, Tescili talep edilen dava konusu işaretin, tanınmışlığı iddia edilen “…” ibaresini esas ya da münhasır unsur olarak içeren markalar ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiası yerinde olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil cevap dilekçesiyle; yaratıcı bir fikir olarak gördüğü markayı tescil ettirmeye karar verdiğini, davacı ile ilgisinin bulunmadığını, herhangi bir ticari sırlarını ya da herhangi bir bilgilerini kullanmadığını, işletmeyi açtıktan sonra diğer nedenlerden dolayı 2 ay içerisinde işletmeyi kapattığını, marka başvurusunu yaptığı için geri çekemediğini, markayı işi yapmayacağı için tescil ettirmediğini, davacının suçlamalarında haksız olduğunu, markalar arasında benzerlik olmadığını, işletme açmasının eşinin ayrıldığı şirketle ilgili kötüniyet taşımadığını, gıda sektöründe davacının tekelinde olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı 29.12.2018 tarihinde … …+şekil markasının 29 ve 43. Sınıftaki mal ve hizmetlerin tescili için başvuruda bulunmuştur. Başvurunun incelenmesi neticesinden MDB markanın 12.03.2019 tarih ve 320 sayılı Resmi Markalar Bülteninde yayınlanmasına karar verildiği, markanın ilanına davacı tarafından “2018 36490, 2002 08910, 2009 64523, 2018 49867, 2018/36488, 2018/36485, 2018 36480, 2018 36478, 2018 36477, 2014 44833, 2008 37143, 2006 63534, 2002 02171, 150309 sayılı “…” “… ş şekil”, “… kokoreç”; “ş … pub 1962’den beri”, “… iskender”, “… lahmacun”, “… kebap”, “… döner”, “… çorba”, “… kumpir”, “… balık ş şekil”, “… kokoreç ş şekil “, “… kokoreççi ş şekil”, “…” ibareli markalar gerekçe gösterilerek SMK 6/1 maddesine göre; “ markaların benzer olduğu, … görselinin markayı farklılaştırmadığı, davacının tanınmışlığından yararlanılacağı, ayırt edici karakterinin zedeleneceği” iddiaları ile itiraz edildiği, 01.08.2019 tarihli Markalar Dairesi kararında itirazlar haksız bulunmuş ve markalar benzer görülmeyerek itirazın reddine karar verildiği, bunun üzerine davacı/itiraz sahibi tarafından 04.10.2019 tarihinde aynı gerekçelerle itirazın yeniden incelenmesi için itiraz edildiği, itirazı inceleyen TÜRKPATENT YİDK 31.01.2020 tarihli kararında özetle; “(…) yapılan incelemede, “…” ve “…” ibareleri ve bu kelimelerin şekilsel karşılıklarından oluşan başvuru ile “…” asli unsurlu itiraz gerekçesi markaların işitsel anlamda benzerliği bulunduğu görülmekle birlikte, ihtilaflı markaların görsel ve yüksek düzeyde kavramsal farklılıklarının markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini bertaraf etmeye yeterli olduğu kanaatine varılmıştır.” denilerek itirazın reddedilmesine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 30/04/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davalı şahsın 29. sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.” malları ve 43. sınıftaki “ Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” ile davacı yanın itiraza mesnet markalarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı / aynı tür veya benzer olduğu, başvuru markası ile davacının redde mesnet markalarının bütüncül değerlendirmesi sonucunda, marka ve işaretler arasında benzerlik bulunmadığı, bu sebeple taraf markaları arasında ilişkilendirme de dâhil olmak üzere karıştırılma / benzerlik ihtimali bulunmadığı, davacı markalarının tanınmışlığı ispata yönelik dosya içerisinde delile rastlanılmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
… … +şekil …
(29 ve 43. sınıf)

(29, 30, 40, 43. sınıf)

Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka kırmızı renkli dikdörtgen şeklinin içerisinde beyaz renkle yazılı “…” ve “…” ibareleri ile yine bu sözcüklerin tam ortasında sözcüklerin figürlerinden oluşmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının bir kısmının kırmızı renkli kare formun içerisinde “…” ibaresi ile altında tescilli olduğu sınıf yönünden ayırt ediciliği bulunmayan “çorba, İskender, lahmacun, kebap, döner” ibarelerinden oluştuğu, yine bir kısım markada kırmızı renkle yazılı “…” ibaresi ile ibarenin hemen üstüne konumlandırılmış altında tek, üstünde ise birden fazla oval çizgi bulunan çizgilerin ortasında “Ş” harfi olan figüratif unsurun bulunduğu, … ibaresinin sağ alt köşesinde ise balık, kumpir ibarelerinin bulunduğu, işbu ibarelerin yine tescilli olduğu sınıflar yönünden ayırt ediciliğinin bulunmadığı, yine kırmızı dikdörtgen şeklin içerisinde siyah çerçeve beyaz dolgu ile yazılı “… kokoreç” ibaresinin bulunduğu, redde mesnet markanın bir tanesinin düz beyaz zemin üzerine siyah renkle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu, ibarenin hemen üstüne ise “Ş” figüratif unsurunun yer aldığı, davacının markalarından bir tanesinin ise siyah kare şeklin içerisinde beyaz renkli dairenin bulunduğu, dairenin iç yan kısımlarında başak figürlerinin bulunduğu, orta kısmında beyaz renklerle “… Pub” ibaresinin yer aldığı, ibarenin hemen üstünde ise kırmızı “Ş” figüratif unsurunun bulunduğu, diğer markasının ise düz beyaz zemin üzerine siyah renkle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davalı markasında … ve … figürlerine yer verildiği ve markanın iki ayrı sözcükten oluştuğu dikkate alındığında markaların görsel olarak benzer olmadığı; davalı markası iki ayrı sözcükten oluşmakla birlikte “…” ve “…”” şeklinde telaffuz edilirken davacı markalarının genel olarak “…-…” şeklinde telaffuz edileceği; bu bağlamda taraf markaları arasında ortalama sesçil benzerlik bulunduğu; davalı markasında yer alan “…” ibaresinin birden fazla anlama sahip olduğu, davacı markasının ayırt edici ve baskın unsurunu oluşturan “…” sözcüğünün ise “Ulusal ve uluslararası bir yarışmada ilk dereceyi alan, birinci olan kimse veya takım, böke” anlamına geldiği, davalı markasının renk, şekil ve sözcük grubundan oluşan karma bir marka olduğu, markada yer alan “…” ibaresi ile “…” ibaresinin makul derecede bilgili ortalama tüketici nezdinde anlamları herkesçe bilinebilecek kelimeler olup satranç oyununa özgü, oyunda yer alan taşların isimleri olduğu, keza bu durumun markada yer alan … ve … taşlarının görselleri ile de açıkça anlaşıldığı, taraf markaları arasında işitsel olarak benzerlik bulunsa da davalı markasının karma bir marka olduğu ve görsel, anlamsal farklılıklarının ön plana çıktığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, başvuru markasında yer alan “…” ve “…” sözcüklerinin ayrı ayrı algılanması, markada satranç taşlarına ait figürlerin bulunması ve davacı markalarında bulunan baskın sözcük olan “…” ibaresinin markaları birbirinden farklılaştırdığı, bu kapsamda mezkur anlamsal-fonetik-görsel farklılıkların markalar arasında ayırt ediciliği sağladığı, markalar arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle bütüncül olarak tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerlik bulunmadığı, markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma/benzerlik ihtimali bulunmayacağı; tanınmışlık iddiası ile ilgili olarak; davacının dosyaya sunduğu tescil suretleri, dava dışı kimselere ait SGK kayıtları, birkaç tane davalı iş yeri fotoğraf çıktısı ile menü çıktısını delil olarak gösterdiği; redde mesnet markaların ilgili tüketici tarafından hemen akla gelecek veya hemen akla gelecek markalar arasında olduğunu gösterecek destekleyici verilere dayanılmadığı, dolayısıyla sunulan delillerin davacının tanınmışlık ispatına yeterli olmadığı da dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸