Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/113 E. 2021/422 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/113 Esas – 2021/422
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/113
KARAR NO : 2021/422

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/04/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2019/07495 sayılı ve “… TÜRK” ibareli marka tescil başvurusunun 16, 35, 38 ve 41. Sınıfta yer alan birtakım hizmetler açısından reddi yönünde verilen kararın hatalı olduğunu, ret gerekçesi tutulan markanın 2012 06291 SAYILI “… TÜRK” ibareli marka olduğunu, taraf markaları arasında hiçbir benzerliğin bulunmadığını, müvekkili markasının “Türkiye’nin Yeni Televizyonu” ibaresinin kısaltması olduğunu, taraf markalarının benzer olmadıklarını, müvekkili markasının logosunun hiçbir şekilde davalı taraf markasını akıllara getirmediğini, tv kanallarının tüketicilerinin belli olduğunu, hiçbir tüketicinin yanlışlıkla bir kanalı izlemek isterken başka bir kanalı izlemeyeceğini, kanal isimlerinin genelde kısa kelimelerden oluştuğunu, davalı markalarına benzeyen pek çok kanalın hali hazırda varlığını sürdürmekte olduğunu, …. – ibareli onlarca markanın hali hazırda tescilli olduğunu, davalı kurumun marka ibarelerinde yer alan kelimeleri bu şekilde ayıklayarak benzerlik iddiasında bulunması zorlama olduğunu, hiçbir ayırt edicilik ihtiva etmeyen ‘TÜRK’ ibaresine bağlı kanılarak benzerlik sonucuna ulaşılmasının hatalı olduğunu, müvekkili firma markası içeriğinde yer alan ve asla tali bir unsur olarak kabul edilemeyecek olan şekli ile birlikte bir bütün olarak oluşturulan logonun iki işaret arasında yeterli düzeyde farklılık oluşturduğunu, markalardaki ortak unsur olan “TÜRK” ibaresinin ayırt edici ya da orijinal olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, davalı TPMK nin 35. sınıfta yer alan hizmetler ile 16. sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden markasal kullanımını ispat etmesi gerektiğini, davalının tescil kapsamında olmayan mal ve hizmetlerin müvekkil marka kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle ilişkilendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin şekil+kelime markasını birlikte kullanılacağı da göz önünde bulundurulduğunda, ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılmasının mümkün olmadığını, kurum nezdinde davalı kurum markaları ile benzer şekilde tescil edilmiş çok sayıda markanın bulunduğunu, müvekkillinin “…” ibaresini içeren; 2017/95193 tescil numaralı … ….markalarını tescil ettirdiğini, 2018 81448 sayılı markanın, dava konusu marka açısından müktesep hak korumasında değerlendirilmesi gerektiğini, 38. sınıfta yer alan hizmetlerin doğası gereği sosyo-ekonomik ve külterel yapısı daha yüksek, eğitimli bir tüketiciye hitap ettiğini iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesiyle; dava konusu ibarenin müvekkilinin tanınmışlık düzeyi üst düzey “…” markaları ile karıştırılacak düzeyde benzer olduğunu, “…” ibaresinin, harf dizilişi, şekli, rengi ve karakteristik yapısıyla hem görsel hem de işitsel anlamda tanınırlık düzeyi olarak belki de Türkiye’de yayıncılık faaliyeti yapan tüm mecra ve kanallar arasında yediden yetmişe birinci olduğunu, “… TÜRK” markasının “….” ile özdeşleşmiş bir marka olduğunu, müvekkilinin …, … …vb. isimlerle farklı kanallardan yayınlar yaptığını, davacının da aynı müvekkili gibi …… gibi eklerle marka başvurularında bulunduğunu, Türkiye’nin ilk ve tek kamu yayıncısı ile bu kadar benzer ifadelerle marka başvurusu yapan davacının; dava konusu marka başvurusuyla, kimliğiyle farklı olduğunu iddia etmesi ya da bunu savunmaya çalışmasının kendi içerisinde çelişki yarattığını, davacının marka başvurusunun … ile aynı ya da benzer hizmet sınıfları için yapıldığı konusunda zaten herhangi bir ihtilaf söz konusu olmadığını, taraf markalarının görsel olarak benzemezliği yönündeki iddiaları kabul etmediklerini, markalar arasında yalnızca tek bir harf farkının bulunduğunu, bunun dışında markaların benzer olduklarını, dava konusu … TÜRK ibaresinin … TÜRK ibaresinden grafik, çizim, yazı karakteri olarak farklı olduğu iddiasının doğru olduğu düşünülse dahi markalar arasında fonetik benzerliğin yadsınamaz olduğunu, taraf markalarında yalnızca “R” ve “T” harflerinin farklı olduklarını, ancak bu durumun markalar arasında kavramsal olarak da benzerlik bulunduğu sonucunu ortadan kaldırmayacağını, “… gibi unsurlar”ın yan, tanımlayıcı unsurlar olduğunu, markaların benzer görülmesinin sebebinin zaten bu unsurlar olmadığını, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davacının seri marka oluşturma iddiasının kabul edilemez olduğunu, davacının tek amacının müvekkili markalarına yanaşmak olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun davalı tarafından yapılan itirazın kabulüyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … TÜRK ibaresinin 16, 35 , 38 ve 41. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 25.01.2019 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2019/07495 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.06.2019 tarih ve 326 sayılı bültende ilanına karar verildiği, anılan ilana karşı işbu dosyanın davalısı tarafından “…” esas unsuruna haiz markalara dayalı olarak itirazda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 21.10.2019 tarihli kararı neticesinde ise dava konusu markanın, itiraz sahibi davalıya ait 2012/06291 sayılı markası ile benzer görüldüğü ve başvuru kapsamından 38 ve 41. Sınıf hizmetlerin çıkartılmasına karar verildiği, söz konusu karara karşı hem başvuru sahibi hem de davalı tarafça bir kez daha itirazda bulunduğu, taraf itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.01.2020 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “2019/07495 başvuru numaralı “… türk” ibareli başvurunun 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca 2001 01415, 2012 06291, 2010 64844, 2011 05171, 2012 06290, 2011 111609, 2011 111607, 2011 111605, 2012 25941, 2012 15046, 2012 06296, 2016 10283, 2015 72079, 2015 72073, 2015 71017, 2015 38904, 2015 33796, 2015 25474, 2015 103015, 2015 01323, 2015 01313, 2014 19116, 2013 67972, 2013 67966, 2013 67962, 2013 67931, 2013 54249, 2013 54247, 2014 35818 sayılı “….” ibareli markalarla karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık gerekçeleriyle reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Başvuru ile 2012 06291 sayılı “… türk” ibareli marka dışında kalan itiraz gerekçesi markalar benzer markalar olarak görülmediğinden, 2012 06291 sayılı “… türk” ibareli marka dışında kalan itiraz gerekçesi markalar bakımından itiraz kabul edilmemiştir. Bununla birlikte Kurul “… türk” ibareli başvuru ile 2012 06291 sayılı “… türk” ibareli itiraz gerekçesi markayı görsel, işitsel ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olarak değerlendirmiştir. 2012 06291sayılı “… türk” ibareli itiraz gerekçesi marka Türkiye genelinde bilinen, itiraz sahibi “…” ile özdeşleşmiş bir markadır ve bu bilinirliğin başvuru ile “… türk” ibareli itiraz gerekçesi markanın ilişkilendirilmesi ihtimalini güçlendirdiği düşünülmektedir. Buna ilaveten başvuru ile 2012 06291 sayılı itiraz gerekçesi markanın “Sınıf 16: Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Sınıf 35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından benzer ve ilişkilendirilebilir malları ve hizmetleri kapsadıkları tespit edilmiştir. Bu çerçevede, yukarıda sayılan mal ve hizmetler bakımından 2012 06291 sayılı markayla karıştırılma ihtimali gerekçeli itirazın kabul edilmesi, başvuru kapsamında bulunan tüm mal ve hizmetler bakımından ise tanınmışlık nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali gerekçeli itirazın kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.” şeklinde gerekçeler ile başvuru konusu marka kapsamında 16 ve 35. Sınıfta bir kısım mal ve hizmetlerin daha çıkartılmasına karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 03/04/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:dava konusu 2019/07495 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda karşılaştırma tablosunda altı/çizili ve koyu renk ile gösterilen mal ve hizmetler bakımından taraf markalarının aynı, aynı tür ve benzerlik düzeyinde bir mal ve hizmet ilişkisi içerisinde bulunduğu, tabloda altı çizili ve koyu renk ile gösterilmeyen mal ve hizmetler bakımından ise bu yönde bir benzerliğin bulunmadığı, bununla birlikte taraf markalarının oluşturan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açıdan sahip oldukları farklılıkların bütünsel açıdan da işaretlerin birbirlerinden yeterince uzaklaşmasını sağladığı, bu nedenle ilgili tüketiciler nezdinde işaretler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı, davacı yanın müktesep hak iddiasına dayanak olabilecek kriterleri taşıyan herhangi bir markasının bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
2019/07495 başvuru numaralı “… türk” ibareli başvurunun 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca 2001 01415, 2012 06291, 2010 64844, 2011 05171, 2012 06290, 2011 111609, 2011 111607, 2011 111605, 2012 25941, 2012 15046, 2012 06296, 2016 10283, 2015 72079, 2015 72073, 2015 71017, 2015 38904, 2015 33796, 2015 25474, 2015 103015, 2015 01323, 2015 01313, 2014 19116, 2013 67972, 2013 67966, 2013 67962, 2013 67931, 2013 54249, 2013 54247, 2014 35818 sayılı “….” ibareli markalarla karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık gerekçeleriyle reddedilmesi talebiyle YİDK nezdinde yapılan itirazlar neticesinde; başvuru ile 2012 06291 sayılı “… türk” ibareli marka dışında kalan itiraz gerekçesi markalar benzer markalar olarak görülmediğinden, 2012 06291 sayılı “… türk” ibareli marka dışında kalan itiraz gerekçesi markalar kapsamındaki ortak mal ve hizmetler bakımından somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı Markası
… TÜRK … TÜRK+şekil
(16, 35, 38, 41. sınıf) (38. ve 41. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; taraf markaları 38 ve 41. Sınıf hizmetleri birebir kapsamakta olup ilgili hizmetler bakımından markaların kapsamları aynı ya da aynı tür hizmetlerden oluşmaktadır. Bununla birlikte yine her ne kadar sınıfsal farklılık var gibi gözükmekte ise de 41. Sınıftaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” ile 35. Sınıf 01. Alt grubunda yer alan “ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri,” esasen birbiri ile benzer nitelikteki organizasyonların düzenlenmesi ve idareine yönelik hizmetler olup benzer ihtiyaçları karşılayan ve benzer yöntemlerle tüketiciye, ortak bir kanaldan sunumu mümkün olan hizmetlerdir. Keza yine 16.sınıftaki “Basılı yayınlar,” emtiaları ile de davalı yanın ret gerekçesi markası kapsamında bulunan “Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri.” Alt grubu arasında hizmet – hizmet sonucunda ortaya çıkan mal ilişkisi bulunduğu tereddütsüzdür. Pek tabi sınıfsal ayniyetin olduğu bir durumda işaretler arasında daha düşük düzeyli bir benzerliğin dahi karıştırılma ihtimalini doğurması muhtemelen olacakken, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik düzeyinin düşmesi halinde işaretler arasındaki ilişkinin çok daha üst düzey olması gerekecektir.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davacının markasının incelenmesinde;dava konusu markanın … TÜRK şeklinde bir şekil ve sözcük markası olduğu, logonun üst kısmında kırmızı renklerle stilize bir şekilde yazılmış ve ilk anda marka örneğinde gösterildiği şekliyle “T-Y-T” harfleri ile mi oluşturul yoksa özgün bir yazım tarzına haiz “M” harfinden mi oluşturulduğu ya da yalnızca anlamsız bir şekil unsurundan ibaret mi olduğu yönünde net bir algı dahi yaratmayan bir logo ile bu logonun alt kısmında türkuaz renkli bir fon içine beyaz harflerle yazılmış, tek başına kimsenin tekeline bırakılması mümkün olmayan “TÜRK” sözcüğünden oluşturulduğu, markada bu haliyle baskın unsur konumundaki kısım kırmızı renkte oluşturulmuş şekil/harf kombinasyonu logosu olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; ret gerekçesi markanın ”… TÜRK+şekil” şeklinde mavi – kırmızı renkte dörtgen bir logo içerisinde yazılmış “…” harfleri ve logoyu yatay olarak kesen dikdörtgen bir fon içerisinde “…” harflerinin sağ kısmında kalacak şekilde konumlandırılmış “TÜRK” sözcüğünden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Dava konusu markanın, marka örneğinde gösterildiği üzere “T-Y-T” harfleri ile oluşturulduğu, davalı markasının ise “T-R-T” harflerini taşıdığı görülmektedir. Her iki harf markasının da 1. ve 3. sıradaki harfleri ortak olup orta harfleri ise “Y” ve “R” şeklinde farklılaşmıştır. Zira anlamsız harf dizilimlerinden oluşan markaların yazıldığı şekilde okunmaları standart bir tüketici davranışıdır. Standard bir tüketici davranışı olmasının yanısıra Türk dilinin mantığından yola çıkacak olursak, tüketicinin algısal yorumlaması yani belirli bir uyarıcıya verdiği anlam, harfleri art arda sıralanması şeklinde olacaktır. Yukarıda da belirtildiği üzere taraf markalarındaki ortak unsur olan “TÜRK” kelimesi ise kimsenin tekeline bırakılması mümkün olmayan, ticaret hayatında pek çok sektörde kullanımı bulunan, tarafların ortak hizmetleri arasında yer alan yayın, yapım, haber ajansı vs. nitelikteki hizmetlerde ise “Türkçe” içerikte yayın yapıldığı yönündeki mesajı tüketiciye verme amaçlı sektörel kullanımı bulunan bir ibaredir. Bu çerçevede dava konusu marka “…” şeklinde telaffuz edilecekken davalı markası “…” şeklinde telaffuz edilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; taraf markaları arasındaki fonetik benzerliğin varlığı kabul edilebilir ise de görsel anlamda işaretlerin birbirlerinden yeterince uzaklaştığı, dava konusu markayı bir bütün olarak gören makul düzeyde dikkat, özen ve zeka seviyesine sahip tüketicinin, bu markayı, davalı kuruma ait markalar ile ilişkilendirmesinin olağan bir tüketici yaklaşımı olmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, zira bu iki işareti karıştıracak olan kişilerin ortalama tüketici olarak nazara alınmasının olanaksız olduğu, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davalı markalarını sunan kurum ile idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı, dava konusu markanın, davalı markalarının sahip olduğu yerleşik ve tanınmış kurumsal kimlik ile ilişkilendirilebilir bir benzerlik taşımadığı, zira gerek davalının ana faaliyet alanında gerekse de farklı sektörlerde, taraf markaları ile benzer şekilde oluşturulmuş harf dizillimlerinen ibaret markaların mevcut olduğu/oluşturulabileceği, nitekim YİDK kararında da davalı tarafa ait sair markalar bakımından taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığının tespit edildiği, başka bir ifadeyle karıştırılma ihtimalinin salt “…-…” unsurları üzerinden tespit edilmemiş olunduğu, bu bağlamda kurum kararında her iki markada da ortak yer alan “TÜRK” ibaresinin bütünsel açıdan markaları yakınlaştırdığı gibi bir sonuca varıldığı görülmekte ise de salt “TÜRK” ibaresinden kaynaklı oluşan benzerlik halinin dahi dava konusu markanın bütünsel algıdaki somut farklılığına üstün tutulmaması gerektiği, ilgili tüketicinin yargılama konusu mal ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde dahi davalının başvuru konusu markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, bu nedenlerle tüketicinin iki farklı marka ile karşı karşıya olduğunu rahatlıkla algılayabileceği ve iki marka arasında herhangi bir ilişki kurma eğiliminde olmayacağı bu anlamda taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan mal ve hizmetler bakımından dahi ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı; davacı yanın müktesep hak iddialarına dayanak 2018 81448 sayılı markasının tescil tarihinin 14.03.2019 olduğu, yine sair markalarının ise 2017 ve 2018 tarihli başvurular oldukları, bu bağlamda anılan markaların tescil tarihleri üzerinden, işbu dava konusu markanın başvuru tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürelerin dahi henüz geçmediği, bu çerçevede davacı lehine müktesep bir hakkın varlığından ise bahsedilemeyeceği anlaşılmış, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.607,10-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/12/2021