Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/112 E. 2021/429 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/112 Esas – 2021/429
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/112
KARAR NO : 2021/429

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/04/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış …markalarının sahibi olduğunu, davalıya ait 2018/120094 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna yönelik itirazlarının TÜRKPATENT YİDK’nın 21.02.2020 tarih ve … sayılı gerekçesiz kararı ile nihai olarak reddedildiğini, müvekkilinin “…” tanınmış markalarının da mevcut olduğunu, bu markaların yoğun kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazandığını ve tanınmış marka haline geldiğini, “…” ürünlerinin uzun yıllardır tüketiciler nezdinde satışa sunulduğunu, dolayısıyla müvekkili markalarının tanınmışlığının izahtan vareste olduğunu “……” ve “…” sözcüğü artık müvekkil şirket ile özdeşleşmiş tanınmış ve ayırt edici özellik kazanmış markalar haline geldiğini, gerek yurtiçi gerekse de yurtdışında çok sayıda tescilinin bulunduğunu, müvekkili markasının tanınmışlığına dair çok sayıda kararın mevcut olduğunu, “…” ibareli markalar ile davalı tarafından tescil ettirilmek istenen “…” markasındaki “…” ibaresinin benzer olduklarını, “…” sözcüğünün tanımlayıcı bir anlamı bulunduğunu ve “çikolata” anlamına geldiğini, bu nedenle bütünsel ayırt ediciliğe bir katkısının da bulunmadığını, “…” ile “…” ibaresinin benzer olduklarını, markaların kapsamlarının da yine benzer olduğunu, bu nedenle işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağını, “…” sözcüğünün “…” olarak telaffuz edileceğini, markalar kapsamındaki malların ilgili tüketicilerinin dikkat düzeyi düşük kimseler olduklarını, iddia ederek TÜRKPATENT YİDK’nın 21.02.2020 tarih ve … sayılı kararının iptali ve dava konusu 2018/120094 başvuru numaralı “…” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; taraf markaları arasında herhangi bir benzerliğin dahi bulunmadığını, müvekkili markasının bütün olarak “…” şeklinde olduğunu, bu ibarenin okunuşunun “…” olduğunu, özgün ve fantezi bir kelime olduğunu, markaların parçalara ayrılarak zoraki bir şekilde karşılaştırılamayacağını, davacı markalarının tek başına “…” olarak değil “……” şeklinde bilindiğini, davacı iddiaları dikkate alınırsa içinde p ve f harfi geçen hiçbir kelimenin tescil edilmemesi gerektiğini, markaların hiçbir şekilde benzer olmadıklarını, bu nedenle aralarında karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığını, … ibaresi Türkçe bir ibare olmamasına rağmen ve yabancı dilde de tam olarak karşılığı bulunmamasına rağmen davacı tarafından anlamlandırıldığını, … ibaresinin müvekkilin- markasına asla benzememekle birlikte davacının tekel altına alabileceği bir ibare de olmadığını, …… markası ile … markası arasında benzerlik olduğunu iddia etmenin mümkün olmadığını, müvekkili markasının bütün olarak dikkate alınması gerektiği gibi bölünse dahi “…” kelimesi ile “…” sözcüğünün birbirine benzemediklerini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 29, 30 ve 32. Sınıf mallarda tescili amacıyla 27.12.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/120094 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.01.2019 tarih ve 316 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” ibaresini içerir T/01977, 2018/72700, 2018/59305, 2018/21386, 2018/104315, 2016/38515, 2016/38509 sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 16.09.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı bir kez daha itirazda bulunduğu görülen davacının itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 21.02.2020 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; 2018/120094 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2018 72700, 2018 59305, 2018 21386, 2016 38515, 2016 38509, 2018 104315 sayılı “…”, “…”, “……”, “…… dolgulu”, “…… dolgulu”, “… …” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Kurul’da, ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu itibarla, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Md. 6/4 kapsamında yapılan inceleme sonucunda “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir” hükmünde belirtilen koşulların oluşmadığı kanaatine varıldığından itiraz gerekçesi yerinde bulunmamıştır. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz haklı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği; eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 03/04/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle; dava konusu 2018/120094 sayılı marka kapsamında yer alan 29, 30 ve 32. Sınıftaki malların tamamının, davacı yanın işlem dosyasına dayanak yaptığı markaları kapsamında da aynı/aynı tür olarak yer aldığı, bununla birlikte taraf markaları arasında görsel, işitsel ya da kavramsal herhangi bir benzerliğin mevcut olmadığı, buna bağlı olarak markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali taşımadıkları, dosya kapsamında mevcut deliller ve emsal mahiyette sunulduğu görülen yargı kararları ile davacı yanın “…” markasının sektörel anlamda tanınır olduğu kanaatine varılsa dahi taraf markalarının farklı iktisadi kaynaklara işaret eder mahiyetleri itibariyle tanınmışlığa bağlanan ihtimallerin herhangi bir birinin somut olayda koşullarının oluşmayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; başvuru konusu marka kapsamındaki malların tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan mallar ile aynı – aynı tür gıda, yiyecek ve içecek ürünleridir. Söz konusu ürünlerin benzer satış noktalarında, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici kitlesine hitap eden, birbirleri yerine ikame edilebilirliği bulunanan, birbirleri ile aynı pazarda rekabet içerisinde bulunan, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte ürünler oldukları ayrıntılı ve teknik bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek düzeyde açıktır. Bu bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; tümü büyük harfler ile yazılmış … ibareli markanın herhangi bir figüratif unsur taşımaksızın oluşturulmuş bir sözcük markası olduğu, “…” şeklindeki ibarenin dilimizde ya da başta İngilizce olmak üzere yabancı dillerde bilinen bir anlamının bulunmadığı, bu anlamda yaratılmış – farazi bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yan markalarının …, …, ……, … … gibi salt sözcük ya da ……+şekil şeklinde sözcük markasının ambalajlı uygulamasını/şekil unsuru ile kullanımını gösteren ve aynı zamanda davacı yan lider markası olan “ETİ” ibaresini de içerir karma nitelikte markalar olduğu, anılan markaların tamamında “…” ya da “…” ibaresinin esaslı unsur olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; “…” ibaresi dilimizde bilinen ve kavramsal karşılığı itibariyle “kabarık – şiş” anlamına gelen ve özellik ifade eden bir kelime olduğu, örneğin “… koltuk” denildiğinde o koltuğun yumuşaklığı anlaşılabileceği gibi “… börek”, “… kek”, “… pasta” gibi tanımlamalardan da aşina olunduğu üzere özellikle hamur işi olarak tabir edilen kek, börek, pasta gibi ürünlerde … ibaresi kabarık, içi boş, yumuşak nitelikte başka bir ifadeyle, pufun şekilsel özellikleri ile yaratılan benzeşme ile oluşturulmuş bir sıfat olarak da halk arasında yaygın olarak kullanılan bir ibare olduğu, ancak, bu ürünlerin ticarileştirilmiş biçimleri bakımından anılan ibarenin markasal etki doğuracak şekilde kullanımında, aşağıda bilahare değinileceği üzere davacı yan ile özdeşleşmiş, çok uzun yıllardır davacı adına gerek “ETİ” lider markası ile gerek tek başına tesclil edilmek suretiyle kullanılmış bir marka olduğu; ancak dava konusu marka bütün olarak incelendiğinde “…” ya da “…” ibaresini herhangi bir şekilde içermediği, dava konusu marka “…” dokuz harften meydana gelmekte olup tüketici nezdindeki telaffuzu da “…” şeklinde olacağı, kelimenin ilk beş harfini oluşturan “…” ibaresinin, gıda sektöründe, özellike çikolata içerikli ürünlerde “chocolate” kelimesi için kullanılan bir kısaltma olduğu bilinmekle birlikte bu durum anılan ibarenin tek başına ayırt ediciliğini zayıflatan bir sonuç ortaya koymakta ise de dava konusu marka bir bütün olup, taraf markaları arasındaki benzerlik değerlendirmesinin de bu bütün üzerinden gerçekleştirilmesi gerektiği; bu çerçevede dava konusu markanın bütün olarak gerek harf dizilimi, gerek harf sayısı, gerek başlangıç sesi, gerekse de bütünsel olarak bıraktığı algı itibariyle davacı yana ait “…” veya “…” markalarından derhal ve somut olarak farklılaştığı, tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde, davacı markalarından farklı bir marka olduğu algısı edineceği gibi bu algı içerisinde de herhangi bir şekilde “…” ya da “…” ibarelerini zihninde çağrıştıracak sonuçlar edinmeyeceği, dava konusu marka tek başına “…” şeklinde oluşturulmadığı gibi tek başına … ibaresinin dahi “…” ya da “…” kelimeleri olan harf dizilimsel benzerliği dışında ki benzerlik düzeyi son derece zayıf olduğundan, tüketicinin bu bütün içerisinden “…” ibaresini çekip ayırarak bir algı edinmesinin de yine mümkün olmadığı; “…” kelimesi doğrudan Türkçe’de karşılığı bulunan bir sözcük olup İngilizce “…. sözcüğünden türemiş ise de gerek “…” ibaresi bir bütün olarak gerekse de tek başına “…” ibaresinin hem dilimizde herhangi bir karşılığı bulunmamakta hem de yabancı dillde de “…” ibaresi ile ilişkilendirilebilir anlam taşımadığı, bu nedenle tüketicinin, davacı markalarını gördüğünde edindiği kavramsal karşılık, dava konusu marka ile karşılaşan tüketicide oluşmayacağı, ayrıca uygulamada da kabul edildiği üzere markaların başlangıç seslerini oluşturan ibareler normal şartlarda tüketicinin daha fazla dikkat edeceği kısımda yer aldığı, tüketicilerin markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanacağı, her ne kadar taraf markaları kapsamında aynı – aynı tür mallar yer almakta ise de, markaların bütünsel algıları itibariyle, ilgili tüketici kitlesi nezdinde dahi, aralarında herhangi bir şekilde iktisadi – idari bağlantı kurulmasına neden olabilecek düzeyde benzer algılara sahip olmadıkları, gerek görsel gerek işitsel gerekse de kavramsal açıdan sahip oldukları farklılıkların bütünsel izlenimler itibariyle de işaretlerin birbirlerinden uzaklaşmalarını sağladığı, ilgili tüketici kitlesinin dava konusu markayı gördüğünde, markayı unsurlarına ayırarak, zihnine daha önceki tarihli davacı markalarını getirmeyeceği, markaları birbirlerinin serisi/devamı olarak algılamayacakları, söz konusu iki markayı herhangi bir nedenle karıştıracak tüketicilerin ortalama tüketiciler olarak dikkate alınmasının isabetli olmayacağı, zira markalar arasındaki belirgin farklılığın derhal ve tereddütsüz olarak iki ayrı kurumsal kimliğe işaret eder düzeyde olduğu, dava konusu markayı bir bütün olarak gören makul düzeyde dikkat, özen ve zeka seviyesine sahip tüketicinin, bu markayı, davalı kuruma ait markalar ile ilişkilendirmesinin olağan bir tüketici yaklaşımı olmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletme ile idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı, bu nedenle işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline neden olmayacağı anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/12/2021