Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/111 E. 2022/112 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/111 Esas – 2022/112
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/111
KARAR NO : 2022/112
HAKİM :
KATİP :

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU – UETS

VEKİLİ :

DAVALI : …

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 31/03/2020
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” ibaresi ile tescilli markaların sahibi olduğunu, davalı yanın 2019/28457 sayısı ile gerçekleştirdiği “…” ibareli marka başvurusuna yönelik itirazların kurum tarafından reddedildiğini, taraf markalarının aynı sınıfları kapsamakta olduğunu, müvekkilinin “…” markalı ürünlerinin 9000 i aşkın satış noktasında satışa konu edilmiş olduğunu, markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal bakımında hiçbir farklılık bulunmadığını, dava konusu markanın okunuşunun müvekkili markası ile benzer olduğunu, bütün olarak da müvekkili markasını içerdiğini, taraf markaları arasında bu anlamda açıkça karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, tüketicinin bir kesiminde dahi bu ihtimalin var olmasının işaretlerin karıştırılmaları açısından yeterli olacağını, başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu iddia ederek 2020-M-243 sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu 2019/28457 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil davaya cevap vermemiş, 02.07.2020 tarihinde sunulan beyan dilekçesi ile dava konusu markaya dair tescil yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, bu nedenle davanın konusuz kalması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 14, 25 ve 35. Sınıf mal ve hizmet gruplarında tescili amacıyla 20.03.2019 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2019/28457 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2019 tarih ve 322 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli 89/001440 sayılı markasına dayalı olarak itirazda bulunduğu görülmüş, başvuru sahibinin ise itiraza karşı kullanım ispatı talebinde bulunduğu anlaşılmış, davacı tarafça “helva” ürünlerindeki kullanımları gösterir deliller dosyaya sunulmuş, ancak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 07.10.2019 tarihli kararı neticesinde başvuru ve itiraza konu markanın mal ve hizmetlerinin farklı oldukları bu nedenle kullanım ispatı incelemesine yönelik talebin dikkate alınmasına gerek olmadığı, taraf markaları benzer görülmekle birlikte kapsamlarının farklı olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiği, söz konusu karara karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 27.01.2020 tarih ve 2020-M-243 sayılı kararında özetle; “2019/28457 başvuru numaralı … ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki MDB kararına karşı, başvurunun 110107 sayılı marka nedeniyle reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. İlana itirazın yeniden incelenmesi talebi üzerine Kurul tarafından yapılan incelemede, başvuru ile itiraz gerekçesi markanın görsel ve işitsel düzeyde belli benzerliklerin bulunduğu kabul edilmekle birlikte, başvurunun itiraz gerekçesi markadan farklılık arzeden diğer unsurları ile başvuru/ itiraz gerekçesi markada yer alan mal/hizmetlerin farklılığı da dikkate alındığında başvuru ile itiraz gerekçesi marka arasında karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna varılmıştır. Sayılan nedenlerle 6/1 bendi kapsamında Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından alınan karar yerinde görülmüştür. Diğer taraftan, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi haklı bulunmamıştır.‘’ şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 31/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu marka kapsamında yer alan 35.sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kahve, kaka o; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler..Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: yaş pasta, Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler..Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” satış hizmetleri ile davacı markası kapsamındaki mallar arasında benzerlik düzeyinde kalan bir ilişkinin bulunduğu, bununla birlikte taraf markaları arasında her ne ortak harflerden kaynaklı bir yakınlık mevcut gibi ise de kısa sözcük markaları olan taraf markalarındaki harf farklılığının, kelimelerin ilk sesinde meydana gelmesinden ötürü öncelikle kavramsal ve ayrıca işitsel yönden meydana gelen farklılığın, bütüncül anlamda da işaretlerin, ilgili tüketiciler nezdinde, birbirlerinden farklı nihai algılar yaratmaları sonucunu meydana getirdiği, bu nedenle işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı, dosya kapsamına sunulan delillerin davacı yan markalarının tanınmış marka olarak kabul edilmesi için yeterli olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
… …
(14, 25, 35. sınıf) (29. sınıf)

Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu … ibareli marka başvurusunun dört harf ve tek sesten oluşan bir sözcük markası olup markanın yazıldığı halinde “…” şeklinde telaffuz edileceği, bu ibarenin dilimizde bilinen bir anlamının mevcut olmadığı; kelimeyi oluşturan her bir harf stilize bir düzen içerisinde ve özel karakterlerle yazıldığı, markanın asli unsuru söz konusu kelimenin kendisi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markasının … şeklinde yazılmış üç harf ve tek sesten oluşan bir sözcük markası olup, anılan ibarenin yazıldığı şekliyle “…” olarak telaffuz edileceği, “…” ibaresinin ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından da bilinen, Türk boylarından oluşan tarihi bir imparatorluğun adı olup önceleri Büyük … İmparatorluğu daha sonra ise Avrupa … İmparatorluğu şeklinde bir kaç yüzyıl boyunca varlığını korumuş bir topluluk olduğu, markanın da asli unsuru anılan kelimenin kendisi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldıklarında davacı tarafa ait markayı oluşturan “h-u-n” harflerinin aynı dizilim ile dava konusu marka içerisinde de yer aldığı, dava konusu markadaki tek harf farkının, sözcüğün başlangıcında bulunan “k” harfinden ibaret olduğu; bu anlamda taraf markaları arasında harf dizilimsel benzerlikten kaynaklı ortalama düzeyde bir görsel benzerlik mevcut olduğu, ancak başlangıç sesinde yer alan bu farklılık ve “k-h” harflerinin yan yana gelmiş olmasından kaynaklı sessiz harf uyumsuzluğu karşısında dava konusu markanın “…” şeklinde değil, markanın başlangıç sesinde yer alan “k” harfinin öncül olarak telaffuz edilecek olması nedeniyle “…” olarak telaffuz edileceği, “…” – “…” sesleri arasında da bir işitsel benzerlik mevcut olmakla birlikte kısa sözcük markalarında tek bir harf farklılığın dahi, özellikle de farkın sözcüğün ön kısmında olması halinde kelimelerin birbirlerinden farklı şekilde algılanmaları yönünde sonuçlar doğurabileceği; taraf markaları arasındaki tek harf farklığının işaretlerin kavramsal olarak da farklılaşmaları sonucunu doğurmakta olduğu, ortalama bir tüketicinin dava konusu markayı öncül olarak yabancı bir sözcük markası gibi algılayacak olduğu ve somut bir anlama indirgemeyeceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; görsel, işitsel ve kavramsal unsurların her somut olayda eşit öneme sahip olmadığının göz ardı edilmemesi gerektiği, özellikle kavramsal açıdan oluşan ve yukarıda izah olunmaya çalışılan farklılığın, tüketicilerce derhal algılanabilecek düzeyde olduğu, taraf markaları kapsamındaki emtia ilişkisinin yalnızca benzerlik düzeyinde kaldığı, keza yine taraf markalarının esas unsurları arasındaki bütünsel algılarda da işitsel ve görsel olarak bir benzerlik mevcut olmakla birlikte gerek ilk seslerinin farklı olması gerekse de bu farklılığın kavramsal olarak da kelimelerin birbirlerinden uzaklaşmaları sonucunu doğurması sebebiyle, sözcükler arasındaki benzerlik düzeyinin, ortalama tüketici nezdinde, işaretlerin birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik doğurmayacağı; taraf markaları kapsamındaki emtialar arası ilişki benzerlik düzeyinde olduğu gibi sözcükler arasında da ayniyet ya da ayırt edilemeyecek düzeyde bir benzerlik ilişkisi mevcut olmadığından somut uyuşmazlık açısından 5/1-ç maddesi kapsamındaki koşulların da oluşmadığı; davacı yanın markalarının tanınmışlığına ilişkin dosya kapsamındaki iddialardan ve markanın olağan kullanımlarını gösterir sınırlı sayıdaki delilden bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, bu anlamda davacı markalarının tanınmış olarak nitelendirilemeyeceği dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip Hakim
¸ ¸