Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/106 E. 2022/94 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/106
KARAR NO : 2022/94
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – T.C. Kimlik No: …

VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 24/03/2020
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili … HİZMETLERİ VE KUYUMCULUK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ’nin grup şirketi olan … … A.Ş.’nin 1890 yılına dayanan geçmişi ile Türkiye ve dünyanın önde gelen … markalarından biri … Diamond markasının Türkiye’de … denildiğinde akla ilk gelen markaların başında geldiğini, Avrupa’nın en büyük üretim kapasitesine ve en geniş … stokuna sahip olan müvekkili şirketin son 8 yıldır pırlantalı mücevher alanında ihracat liderliğini de elinde bulundurmakla beraber her yıl dünyanın en önemli mücevher fuarlarına katılarak tasarımlarını uluslararası arenaya taşıdığını, National Geographic Society ile yaptığı anlaşma ile derneğin dünyadaki ilk ve tek lisanslı mücevher üreticisi olan … Diamond’ın, Türkiye ve Avrupa’daki 80’i aşkın mağazasının yanında New Jersey (ABD) ve Dubai (BAE) gibi dünyanın çeşitli şehirlerindeki ofisleriyle yalnız Türkiye’de değil dünyada da önde gelen … markalarından biri olup ülkesine katma değer sağladığını, müvekkili … HİZMETLERİ VE KUYUMCULUK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ’nin grup şirketi olan … … A.Ş.’nin uzun yıllar boyunca sürdürmüş olduğu ticari faaliyetleri ile yapılan başarılı reklam kampanyaları sayesinde pazarda önemli ölçüde tüketici portföyüne sahip olduğunu, müvekkili şirket tarafından, tescilli “… Diamond” markası ile üretilen ve grup şirketi … … A.Ş. uzmanlığı ile satışa arz edilen ürünlerin gerek kalitesi ve güvenilirliği, gerekse özgün tasarımları ve tüketici memnuniyeti sonucunda kazandığı pazar payından haksız menfaat sağlamak amacıyla … Diamond markasının taklitlerinin piyasaya sürüldüğünü, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde, müvekkili … HİZMETLERİ VE KUYUMCULUK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ adına tescilli bulunan “…” ve “… Diamond” markalarının marka tescilinden doğan haklar kapsamında ülke içinde her türlü fikri ve sınai haklarına(marka, patent, endüstriyel tasarım vb.) sahip olduğunu, bahsedilen markaları taşıyan ürünleri Türkiye’de üretme ve satışa sunma hakkının münhasıran müvekkiline ve grup şirketi … … A.Ş.’ye ait olduğunu, aynı zamanda … ibareli ve aynı şekilde müvekkili adına tescilli toplam 10 adet “…” markası bulunduğunu, … Diamond’ın yalnızca hedef kitlesi tarafından değil; aynı zamanda toplumun tüm kesimleri tarafından kabul edilebilir düzeyde tanınmışlığa erişmiş, herhangi bir hatırlatmaya gerek kalmaksızın zihinlerde refleksif olarak belirli bir ürün veya işletme ile çağrışım yapan tescilli tanınmış bir marka olduğunu, bunun yanında ibaresi ve marka olarak tescil edildiği şeklin, ifade edilen bu büyük ticari organizasyonu ayırt eden tek ibare olduğunu, tüm mağaza ve satış ofislerinde, reklam kampanyalarında ve ürünlerde kullanılan ibaresi ve tescili şeklinin müvekkili şirketin ürünleriyle özdeşleştiğini, davalının marka başvurusunda asli ve baskın unsurun müvekkili şirket adına tescilli tanınmış marka olan “…” ibaresi olduğunu, ”…’in’, yalnızca hedef kitlesi tarafından değil; aynı zamanda, toplumun tüm kesimleri tarafından yüksek düzeyde tanınmışlığa erişmiş, herhangi bir hatırlatmaya gerek kalmaksızın zihinlerde refleksif olarak belirli bir ürün veya işletme ile çağrışım yapan tescilli tanınmış bir marka olduğunu, müvekkili şirketin ”…” markası ile 35. Sınıfta (mağazacılık hizmetlerinde) de birçok girişimde bulunmakta olup, ”…” markasının bu sınıfta da tescilli bir marka olduğunu, davalının başvurusunda asli unsur olan “…” ibaresinin yanına birkaç ekleme yapılmak suretiyle, doğrudan müvekkil adına tescilli tanınmış markanın ön planda kullanılması ile müvekkili şirkete ait markanın tanınmışlığından haksız menfaat elde etme amacı güttüğü ve bu noktada ticari dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil eden kötü niyetli bir başvuru olduğunu, müvekkili şirketin, esas unsuru “…” olan pek çok markayı tescil edildikleri tarihlerden itibaren bilfiil kullandığını, davalının da müvekkili şirketin “…” ibareli markalarına senelerdir yapmış olduğu yatırımlar ve tanıtımlardan yararlanmak amacıyla müvekkili şirket tarafından meşhur ve maruf hale getirilen “…” ibaresini içeren kötü niyetli olarak markasında kullanmış ve yine kötü niyetli olarak müvekkili şirket markalarıyla aynı ve benzer sınıfta (35.sınıfta) tescil ettirmek için davalı kuruma başvurmuş olduğunu, somut olayda; davalının, müvekkili şirket adına tanınmış marka olarak tescilli¸ markasını, “…” ibareli markalarının da tescilli olduğu 35. Sınıfta kullanmak istediğini, kaldı ki, müvekkili şirket adına tescilli “…” markası tanınmış marka olarak tescilli olup, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6.maddesinin 4. Ve 5. Fıkrası uyarınca mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olmasına bakılmaksızın ret nedeni olarak kabul edildiğini, dolayısıyla davalının başvurusu “… şekil” markasında asli unsurun, müvekkili şirket adına tescilli tanınmış marka olan “…” ibaresi olduğunu, davalı markasının 35.sınıf içerisinde yer alan toptan ve perakende hizmetleri bakımından sunulacak hizmetin hangi sektördeki malları kapsadığı konusunda bir sınırlama söz konusu olmaksızın genel olarak tescil başvurusunda bulunulmuş olduğunu, söz konusu tescil kapsamında hangi hizmetin sunulacağına ilişkin bir tescil bulunmadığını, yani davalı markasının tescilinin yapılması halinde o marka altında dilediği ürünü satabileceğini iddia ederek, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 28.01.2020 tarih, 2020-M-242 sayılı kararının iptaline, 2018/110139 başvuru numaralı tescil talebi, tescil edilmişse sicilden terkinine, tescil edilmemişse 2018/110139 başvuru numaralı tescil talebinin reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, somut olay incelendiğinde, ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceğinin açıkça görüldüğünü ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, markalar arasındaki benzer ifadenin … kelimesi olduğunu, hem başvuru markasının hem itiraz gerekçesi markaların ihtiva ettiği diğer kelime unsurları ile birlikte kavramsal bütün oluşturacak şekilde okunup algılanması, itiraz gerekçesi markaların bilinir olduğu sektörün tescili istenen hizmetlerin bulunduğu sektörden farklı olması, markaların ihtiva ettikleri görsel farklılıklar birlikte dikkate alındığında başvuru konusu işaret ile itiraz gerekçesi markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadıklarını, bir markanın tanınmış olması, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmeyeceğini, bu nedenlerle, somut olaya bakıldığında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/5. maddesindeki şartların da oluşmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil vekili cevap dilekçesiyle; markaların benzer olmadıkları gibi karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığını, davacıya ait markalar ile dava konusu marka arasında sessel, görsel ve anlamsal olarak bir benzerlik bulunmadığını, dava konusu markadaki kullanılan renkler, tasarımsal unsurlar, ibarenin yazılış şekli ile redde dayanak markaların tamamen farklı olduğunu, davacının, dava konusu hizmetler bakımından kullanımı ispatlayamamış olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;
04.12.2018 tarihinde … adına …+şekil ibareli markanın 35. Sınıf hizmetlerde tescili için TÜRKPATENT nezdinde marka tescil başvurusu yapıldığı, başvurunun 2018/110139 kod numarası verilerek işleme alındığı, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 13/12/2018 tarihli karar ile başvurunun 12/12/2018 tarih ve 314 Sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, ilana … HİZMETLERİ VE KUYUMCULUK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ adına vekili tarafından itiraz edildiği, itiraza karşı görüş sunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazların reddedildiği, muteriz tarafından yapılan ikinci itirazın TÜRKPATENT tarafından incelendiği ve 28.01.2020 Tarihli 2020-M-242 Sayılı TÜRKPATENT YİDK Kararıyla;”…Bu çerçevede yapılan incelemede, “…” ibareli başvuru ile “…” ibaresini içeren gerekçe markaların “…” kelimesini ortak ihtiva ediyor oldukları görülmüşse de hem başvuru markasının hem itiraz gerekçesi markaların ihtiva ettiği diğer kelime unsurları ile birlikte kavramsal bütün oluşturacak şekilde okunup algılanması, itiraz gerekçesi markaların bilinir olduğu sektörün tescili istenen hizmetlerin bulunduğu sektörden farklı olması, markaların ihtiva ettikleri görsel farklılıklar birlikte dikkate alındığında başvuru konusu işaret ile itiraz gerekçesi markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadıkları görüşüne varılmıştır.…”gerekçesiyle, ” İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 24/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu markanın kapsamındaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler.Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri.Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler.Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler.İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler.Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerin davacı markalarından 2003 34735 sayılı ve “” ibareli, 2011/96553 sayılı ve “” ibareli markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, davalının dosya kapsamına sunduğu belgelerden “altın, gümüş benzeri değerli madenler ile elmas gibi değerli taşlar kullanılarak yapılmış kol saati, cep saati, kalem, bileklik, yüzük, kolye, küpe ve benzeri takıların, cüzdan, kravat ürünleri üzerinde, bu ürünlerin perakendeciliği” mallar/hizmetlerinde kullanımının ispatlandığı, ancak dava konusu hizmetler bakımından kullanımı ispatlayamadığı, somut olay kapsamında davacı yan markasının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı, kötü niyet değerlendirmesinin mahkemenin takdirinde olduğu, TÜRKPATENT 2020-M-242 Sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları
…+şekil …
(35. sınıf) … …


(01, 02, 05, 07, 08, 09, 12, 13, 15, 16, 17, 19,
21, 28, 31, 33, 34, 35, 36, 38, 39, 42, 44, 45. sınıf)

Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu “…+şekil” ibareli markanın kahverengi tonları kullanılarak “…” ve bir fil kafasının yan yana konumlandırılarak oluşturulduğu, markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, dava konusu “…” ibaresinin herhangi bir anlamının olmadığı, markanın grafik tasarım renk ve şekil unsuru ile tamamen farklılaşmasının yanı sıra, … ibaresinin de marka içerisinde bağımsızlığını yitirdiği ve yeni bir kelime oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacıya ait markalarda yer alan “…” “…”, “…’…, Türkiye’de … …” ibaresinin siyah renkte, “…”, “…’…, Türkiye’de … …” ibareli markalar haricindeki markalarda yer alan ortadaki “E” harfinin stilize edilmiş şekilde yazıldığı, markalardaki esas unsurun … ibaresi olduğu, “…” kelimesinin İngilizce, “….” anlamına geldiği, Türkçe kabul edilmesi halinde, “kadın” anlamına geldiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacı markaları ile dava konusu marka, marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, dava konusu markanın beş harfli, davacı markasının üç harfli olduğu, her ne kadar davacı markası dava konusu markanın ilk üç harfini oluştursa da, dava konusu markanın sonunda yer alan “CE” harflerinin ve şekil unsurunun varlığı ve markaların tertip tarzlarının da farklı olması birlikte değerlendirildiğinde, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…+şekil” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı, davacı yanın, davalının kendi markalarının itibarından yararlanmak üzere kötü niyetli olarak başvuruda bulunduğunu ileri sürmekle birlikte, bunu ispata yönelik somut ve inandırıcı herhangi bir delil sunamamış olması karşısında davalının yedekleme, şantaj, marka ticareti gibi bir niyetle hareket ettiğine dair delil bulunmadığından; kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸