Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/104 E. 2022/109 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/104 Esas – 2022/109
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/104
KARAR NO : 2022/109
HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 22/03/2020
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilleri adına “…” ve “… …” ibareli tescilli markaların mevcut olduğunu, 29 ve 30. Sınıf mallarda tescilli bu markaların … tanınmış markası ile satışa konu edildiğini, davalının gerçekleştirdiği “…” ibareli başvurunun müvekkili markaları benzer olduğunu, müvekkilinin “…” markasının “…” tanınmış markası ile aynı tüketici kitlesine hitap ettiğini, müvekkilinin bu markaları kesintisiz ve fasılasız olarak kullanarak toplum nezdinde bilinir hale getirdiğini, müvekkili markalarının yoğun kullanım ile tüketici nezdinde bilinir hale geldiğin, “…” ibaresinin markalarının ayırt edici unsuru olduğunu, davalı kurumun 2014-M-11089 sayılı kararı ile de müvekkili markalarının 2009-2013 yıllar arasında yoğun bir şekilde kullanılarak ayırt edici hale geldiğinin tespit edildiğini, dava konusu markanın müvekkili markası ile 5/1-ç maddesi kapsamında aynı olduğunu, yine taraf markaları arasında 6/1 maddesi uyarınca da karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, dava konusu markada tescil edilmek istenilen malların birebir aynı olduğunu, markada aslen korunmak istenilenin “…” ibaresi olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli ürünlerinin hitap ettiği tüketici kitlesine ilgili ürünün ambalajının açılmasından sonra tek seferde tüketilmeye yönelik olduğu yönünde anlam ifade eder mahiyette olduğunu, her iki taraf markasının da aynı pazarlama stratejisi ile hareket ettiğini, dava konusu markadaki kullanımın müvekkili markasından yalnızca küçük detaylarda farklılık taşıdığını, taraf markalarının ortalama tüketiciler algısında karşılaştırılmaları gerektiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetle gerçekleştirilmiş bir başvuru olduğunu, müvekkilinin daha evvel açtığı birtakım davalarda “…”, “…”, “… … 1922”, “…”, “… SAF LEZZETİ SOFRANIZDA …”, “…” gibi markaların müvekkili markaları ile karıştırılabilecek düzeyde benzer görüldüğünü, müvekkilinin dava konusu ibare üzerinden gerçek hak sahibi olduğunu iddia ederek işbu 2020-M-745 sayılı YİDK karar iptali ve 2019/29228 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin A-101 tanınmış markaların sahibi olduğunu, dava konusu markanın davacı yanın tanınmış “…” markaları ile bir ilgisinin olmadığını, bu nedenle “…” markalarının tanınmışlığı iddialarının bir öneminin bulunmadığını, müvekkili markasının “…” şeklinde olduğunu, davacı markalarının ise “…” şeklinde olduğunu, markaların tamamen farklı şekil unsurlarından oluştuğunu, markaların gerek biçim gerek yazılışları itibariyle birbirlerinden kati surette ayrılık barındırdıklarını, yine dava konusu markanın “…” şeklinde telaffuz edileceğini, davacı markalarının ise “…” olduğunu, markalar arasında fonetik hiçbir benzerlik bulunmadığını, markaların kavramsal olarak slogan niteliğinde olduğunu, bütüncül açıdan anlamsal bir benzerlik taşımadıklarını, taraf markalarının bütün olarak algılanmaları gerektiğini “bitir, aç,ye” ibarelerinin çok sayıda işletme tarafından benzer şekillerde kullanıldığını, bu ibarelerin harcı alem kabul edilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”…” ibaresin 29. Sınıf mallarda tescili amacıyla 21.03.2019 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2019/29228 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.04.2019 tarih ve 323 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı her iki davacı tarafça da ayrı ayrı itirazda bulunulduğu, ancak her iki itirazın da Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan incelemeler sonucunda haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu kararlara karşı davacılarca yapılan itirazları inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 14.02.2020 tarih ve 2020-M-745 sayılı kararı neticesinde özetle; 2019/29228 başvuru numaralı ‘…’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2016/09106, 2013 61946, 2013 106321, 2011 36869, 2010/10560, 2011 36868, 2010/10555, 2015/31335, 2016/09106, 2013 61946, 2013 106321, 2011 36869, 2010/10560, 2011 36868, 2010/10555, 2015/31335 sayılı ‘…’, ‘… …’, ‘…’, ‘… …’, ‘…’, ‘… …’, ‘…’, ‘…’, ‘…’, ‘… …’, ‘…’, ‘… …’, ‘…’, ‘… …’, ‘…’, ‘…’ ibareli markalar gerekçe gösterilerek 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itirazlar incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, markasal ayırt edici unsuru ‘…’ ibaresi olan, ihtilaflı ‘…’ ibaresini slogan mahiyetinde içeren başvuru ile ‘…’ ibaresinin içeren itiraza gerekçe olarak gösterilen markalarda, tek başına ayırt edici niteliği düşük ibare ortaklığının karıştırılma ihtimaline sebep olmayacağı kanaatine varılmış; markalar görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer görülmediğinden iş bu itirazların tüm gerekçeleriyle birlikte reddi gerekmiştir.” gerekçesiyle davacılar itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 22/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:dava konusu 2019/29228 sayılı marka kapsamında yer alan 29. Sınıf malların tamamının, davacılara ait önceki tarihli markalar kapsamında da birebir yer aldığı, taraflara ait markalarda, markaların esas/baskın unsurları olarak yer alan “…” ve “…” ibareleri bakımından markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal bir benzerliğin mevcut olduğu, bu benzerliğin davacı yanın emsal olarak dosya kapsamında dayandığı yargı kararları da gözetildiğinde, tüketici nezdinde işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalini doğurabileceği, davacılara ait “…” markalarının uzun yıllardır aktif ve yoğun bir şekilde “şarküteri et ürünleri”nde kullanıldığı, bu yoğun kullanım neticesinde anılan markanın ilgili mallarda ayırt ediciliğinin daha da yükseldiği ve pazarda bilinen bir ibare haline geldiği, sair emtialar açısından benzer bir yorumun ise yapılamayacağı, bu anlamda başvuruda yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” açısından davacı markalarının yoğun kullanımla elde ettiği bilinirliğin karıştırılma ihtimalini daha da arttıracağı, davacılarca “…” ibaresinin, dava konusu markanın başvuru tarihinden evvel kullanımlarının ortaya konulduğu, ancak taraf markaları zaten benzer görüldüklerinden, bu durumun davacılar lehine ek bir koruma sağlamayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
…+şekil … (Müddet)
(29. sınıf)
… …

… …+ şekil
… …
(29. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; taraf markaları 29. Sınıfta yer alan gıda ürünleri bakımından aynı ya da aynı türdeki malları kapsamakta olup ilgili ürünlerin satış, sunum, dağıtım noktalarının benzer olduğu, hedef tüketici kitlelerinin benzer olduğu, aynı ihtiyaçlara yönelik oldukları, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde oldukları noktalarında ayrıntılı bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç duyulmayacak düzeyde bir ilişkinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın üst kısmında kahverenginin çeşitli tonlarında bir künye formatında tasarlanmış logo içerisinde “…” ibaresinin büyük ve logonun üst merkezinde konumlanmış şekilde yazıldığı, altında oldukça küçük bir şekilde “peynir” kelimesine yer verildiği, markanın üst bölümünde yer alan bu kısmın sanki bir çatı marka şeklinde kullanıma konu edildiği, anılan logonun alt kısmında ve fakat dışında kalacak şekilde ve ayrıca logonun kendisinden daha büyük olarak kırmızı/turuncu tonlarda yazılmış “…” ibaresinin ise markanın bütününe hakim unsur olarak genel mizanpaj içerisinde konumlandırıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının kelime ve şekil unsurlarından oluşan çeşitli formlarda oldukları, markalardaki “…” ibaresinin davacı yanın çatı/lider markası konumunda olduğu, “…” ibaresinin ise münhasıran tescil edildiği gibi yine bu çatı ibare yanında tescil edilmiş sloganvari bir işaret olduğu, söz konusu markaların her birinde “…” ibaresinin markaların münhasır esas veyahut esas unsurlardan biri olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Markalarda yer alan çatı/lider markaların değerlendirmede geri planda kalacağı, her iki taraf markasında da ön plana çıkartılan unsurun “…” – “…” şeklindeki sloganlar olduğu, her iki sloganın da benzer mahiyette bir mesajı tüketiciye vermekte olduğu, davalıya ait markadaki “…” ibaresinin, davacı yanın “…” ibareli slogan markalarından esinlenerek oluşturulmuş olduğu yorumunda bulunulabileceği, dolayısıyla davalıya ait markanın oluşturulma biçiminin davacının markası ile çağrıştırma suretiyle markalar arasında bir benzerliğe yol açtığı, hatta markalardaki yazım biçimleri itibariyle dahi bu algının pekiştirildiği, tüm bu unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiklerinde, işaretler arasında, ortalama düzeyde dikkat ve özen seviyesinde sahip tüketiciler nezdinde bir ilişki kurulma eğilimin çok yüksek olacağı, söz konusu markaları taşıyan ürünlerin çoğu zaman aynı raflarda, aynı reyonlarda, aynı dolaplarda benzer şekilde ambalajlarda satışa konu edildiği, dolayısıyla tüketicinin iki ayrı marka karşısında olduğunu algılasa dahi markaların birbirleri ile olan benzerlik düzeyi karşısında markalar arasında iktisadi bir ilişkinin mevcut olup olmayacağını düşünebileceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu; davacı yanın özellikle “şarküteri et ürünlerinde” … ibaresini uzun yıllardır kullandığı, yoğun reklam ve tanıtım çalışmaları gerçekleştirdiği, çok sayıda ürün satışına konu ettiği dolayısıyla ilgili ürünlerde “…” slogan markasını yoğun kullanım neticesinde de ayırt edici hale getirerek ilgili piyasada belli bir pazar gücüne sahip olmasını sağladığı, bu durumun da nihai anlamda başvuru kapsamındaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” açısından davacı lehine ayrıca bir koruma sağlayacağı, zira ilgili mallarda davacı yana ait “…” markasının uzun yıllara sair kullanımı neticesinde sahip olduğu ayırt edicilik düzeyinin daha da yükselmiş olduğu, bu durumun ilgili emtialar yönünden işaretler arasındaki karıştırılma ihtimalini kuvvetlendiren bir sonuç doğuracağı; dava konusu marka üzerinde davacı yanın doğrudan bir üstün hakkının mevcut olmadığı, ancak mahkememizce hali hazırda karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağının tespit edildiği, üstün hakkın bulunmayışının sonucu etkisinin olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın 2020-M-745 sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait 2019/29228 kod nolu “…+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacıların yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.482,10-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip Hakim
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 116,60-TL
GİDER AVANSI :2.365,50-TL
TOPLAM :2.482,10-TL