Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/103 E. 2021/427 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/103
KARAR NO : 2021/427

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davaya konu marka başvuru sahibinin tasarımcı olarak gözüktüğü … sayılı ve “…” ibaresini de içerir tasarımına karşı Gaziantep …Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği’nde 2018/320E sayısı ile ikame ettikleri davada, tasarımın hükümsüzlüğüne karar verildiğini, bu karara gerekçe olarak müvekkiline ait olan önceki tarihli paylaşımlar ve yine çeşitli ülkelerdeki tescil belgelerine dayanıldığını, ilgili tasarımın sahibi olarak gözüken dava dışı bir firmaya (…… Ltd. Şti.) ait olan 2017/19327 sayılı “…” markası aleyhine de yine Gaziantep …AHM’nin 2018/323E sayılı davasının ikame edildiğini ve bu davanın da lehlerine sonuçlandığını, ilgili kararda markanın kötü niyetle tescil edilmiş olduğuna karar verildiğini, davalının işbu başvurusunun ilgili davanın sonuçlarından kaçınmak adına yapıldığını, davalının 2017/ 06348-2 sayılı tasarım ile ilgili açılan 12.06.2018 tarihli hükümsüzlük davasından hemen sonra 25.10.2018 tarihinde dava süreci devam ederken işbu marka başvurusunu gerçekleştirdiğini, davalının dava konusu başvuruda müvekkiline ait “…” markasını kullandığını, dava dışı … firmasının ticaret unvanında yer alan “extreme” ibaresi ile birlikte bir kez daha “…” ibaresini içerir şekilde yapılan başvurunun açıkça kötü niyetli olduğunu, “…” markasının müvekkili adına birçok ülkede tescilli olduğunu, tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu, 1980’li yıllardan beri birçok ülkede tescil edilmiş olduğunu, www…com alan adının 2011 yılından beri müvekkili tarafından kullanıldığını, müvekkilinin … sayfasından da müvekkili tarafından gerçekleştirilen markasal kullanımların, dava konusu başvurudan çok daha eskiye dayandığının görülebileceğini, başvuru sahibinin açıkça kötü niyetli olduğunu, “extreme” ibaresinin zayıf bir ayırt ediciliğinin bulunduğunu, dolayısıyla dava konusu markanın esas unsurunun “…” sözcüğü olduğunu iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı yanın dayanak yaptığı davaların henüz kesinleşmemiş olduklarını, ayrıca anılan davaların huzurdaki dava ile de bir ilgisi olmadığını, anılan dosyalardaki tarım ve markaların işbu dava konusu başvuru ile bir benzerliğinin bulunmadığını, müvekkilinin, davacının … hesabında yaptığı paylaşımları bildiği iddiasının varsayımdan ibaret olduğunu, davacının eskiye dayalı kullanımlarını ispatlayamadığını, davacının yanın kullanımlarını kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte “…” ibaresinin Arapça “haline, halkına” anlamlarına geldiğini, dolayısıyla ayırt ediciliği düşük bir sözcük olduğunu,müvekkili markasının bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, tek başına “…” ibaresinin kullanılmadığını, bu anlamda taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin zaten olmayacağını, müvekkilinin bahsi geçen dava dosyalarının sonuçlarını dolanmak adına işbu başvuruyu yaptığı iddiasının tamamen varsayım olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 29 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 24.10.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.11.2018 tarih ve 312 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kötü niyet temelli iddialara dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 19.06.2019 tarihli kararı neticesince haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu karara karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu ve başvurunun reddini talep ettiği, davacı itirazlarının inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/3, 6/4, 6/5, 6/9 maddeleri uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği gibi SMK’nın 6/3 maddesi “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” hükmüne amirdir. Yayına itiraz sahibi, ibarenin başkası tarafından kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta, ciddi kullanım teşkil edecek şekilde, başvuru kapsamındaki mallar/hizmetlerle ilgili olarak kullandığını ispat etmek durumundadır. Yayına itiraz sahibi tarafından sunulmuş olan bilgi ve belgeler, uyuşmazlık konusu ibarenin muteriz tarafından başvuru tarihinden önce, başvuru kapsamında yer alan mallar/hizmetlerle ilgili olarak, söz konusu ibarenin başkası tarafından kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta, ciddi kullanım teşkil edecek şekilde Türkiye’de ticaret alanında kullanıldığı yönünde kanaat oluşturmaya yeterli olmamıştır. Bu nedenle, eskiye dayalı kullanım iddiası haklı bulunmamıştır. Md. 6/4 kapsamında yapılan inceleme sonucunda “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir” hükmünde belirtilen koşulların oluşmadığı kanaatine varıldığından itiraz gerekçesi yerinde bulunmamıştır. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz haklı görülmemiştir. Son olarak, Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde yeterli kanaat oluşmadığından, bu iddiaya dayalı itiraz haklı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının reddolunduğu; eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 20/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davacı yanın ülkemizde “…” ibaresi ile tescilli bir markasının bulunmadığı, dolayısıyla karıştırılma ihtimaline gerekçe olabilecek bir markasının mevcut olmadığı, normal şartlarda “…” ve “…” şeklindeki taraf markalarının, tüketiciler nezdinde, karıştırılabilecek düzeyde benzer işaretler oldukları, davacı yanın işlem ve hükümsüzlük talepli dava dosyasına sunduğu delillerden, davacı yanın “…” ibaresi üzerinde yurtdışında birçok ülkede çok uzun yıllardır tescil ile hak sahibi olduğu gibi yine markayı da aktif olarak kullandığının görülebildiği, ancak bu kullanımların Türkiye’de ve ülkemiz tüketicilerine ulaşan mahiyette kullanımlar olduğunu ortaya koyar mahiyette delillerin dosyada mevcut olmadığı, salt internet sitesi ve sosyal medya hesaplarındaki kullanımların, ülkemizde aktif bir ticari faaliyette bulunulduğunu gösterir deliller olmayacağı, bu delilleri destekler fatura, fuar katılım belgeleri, reklam – promosyon çalışmaları gibi delillerin dosyada mevcut olmadığı, bu nedenle davacı yanın “…” ibaresi üzerinde ülkemizde gerçek ve üstün hak sahibi olduğu yönünde bir kanaate varılamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacının Yurt dışındaki tescillerine konu markası
… …
(29 ve 35. sınıf)

Davacı yanın iddiaları temel olarak ülkemizde gerçekleştirdiği faaliyetler üzerinden bir hak sahipliğine yönelik olmayıp, davalının, müvekkilinin yurtdışında tescilli ve aktif olarak kullandığı “…” markasını muhtelif şekillerde kendi adına tescil ettirmeye çalışması, buna dair taraflar arasında devam eden uyuşmazlıkların mevcut olduğu ve davalının kötü niyetli olduğu yönündedir.
Davacı yanca işlem dosyasına sunulan deliller incelendiğinde; 24.09.2011 tarihinde www…com alan adının davacı … adına tescil edildiğini gösterir kaydın, davacının … markası ile https://tr-tr…com/…/ sosyal medya hesabı üzerinden gerçekleştirilen 04.05.2017, 17.04.2017 tarihli “…” markasının “süt” ürünlerine kullanımını gösterir sosyal medya paylaşımlarını, google arama motorunda “…” ibaresi ile yapılan arama sonuçlarını, davalı …’in tasarımcısı olarak gözüktüğü ve “…” ibaresini içerir … sayılı tasarım ile ilgili açılan Gaziantep …Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği’nde 2018/320E dosyasını, müvekkiline ait yabancı ülkelerde elde edilmiş en eskisi 1980 tarihli, marka tescil belgelerini sunduğu; davacı yanın hükümsüzlük talepli dava dosyasına ise işlem dosyasındaki bu belgelerinin yanı sıra; davacı yana ait www…com web sitesinden alınan ekran görüntüleri, 1990’lı yıllara ait birtakım satış fatura ve sözleşmeleri, (tamamı yurtdışı satışları ile ilgilidir), üzerinde muhtelif tarihlerin yer aldığı Arapça yazılı ve “…” markaları süt ürünlerine dair broşürler sunulduğu; 1980’li yıllara dek uzanan yabancı ülkelerdeki tescil belgeleri başta olmak üzere 2011 yılında davacı adına tahsis edildiği görülen www…com alan adı, davacı yanın … sosyal medya hesabından gerçekleştirildiği görülen paylaşımlar ve yine 90’lı yıllara ait olduğu görülen birtakım ticari evraklardan, davacı yanın yurtdışında “…” markası üzerinde, süt ürünleri ağırlıklı olarak gerek tescil gerekse de kullanım ile elde ettiği bir hak sahipliğinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı yanın hak sahipliği iddiasında bulunduğu “…” markası ile dava konusu marka arasında, ortalama tüketici kitlesini yanılgıya düşürebilecek düzeyde bir benzerlik normal şartlar bulunmakta ise de davacı yanın “…” ibaresi ile ülkemizde herhangi bir tescilli markasının bulunmadığı, gerçek hak sahipliği iddiaları ile ilgili olarak dosyaya sunulduğu görülen delillerin ise, davacı yanın “…” markalarının, ülkemiz tüketicisi üzerinde markasal etki yaratır bir kullanıma konu edildiğini ortaya koymaya elverişli olmadığı, her ne kadar marka üzerinde gerçek hak sahipliği ilkesine göre bir markayı ilk kez oluşturup kullanan kişinin korunması gerekmekte ve bu kullanımın illa tanınmışlık düzeyinde bir kullanım olması gerekmemekte ise de tescilsiz bir markanın kullanımı ile gerçek hak sahibine tanınan bu korumadan faydalanabilmesi için tescilsiz işaretin başvurudan önce markasal anlamda kullanılması ve ülkesellik ilkesi gereğince Türkiye’de kullanılmasının gerektiği açık olup dosya kapsamındaki delillerden bu yönde bir sonuca varılmasının mümkün görülmemiştir.
Davacının kötü niyet iddiası ile ilgili olarak; somut olayda davacı adına yurtdışında tescilli … markasının önüne ”extreme” ibaresini getirerek davalı tarafından Türkiye’de tescil başvurusuna konu ettirmesi, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmasının, davalının davacının markasını tescilden önce bildiği, bu durumun hukuk düzeni sınırları içinde korunamayacağı, davalının başvurusunun iyiniyetli olmadığı, davalının davacının Türkiye’de bir tescilininin olmamasından faydalanarak dava konusu başvuruyu yaptığı, başvurunun TÜRKPATENT tarafından tescil edildiği, tescil başvurusunun SMK m.6/9 kötüniyetli bir tescil olduğu göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.468,60-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 116,60-TL
GİDER AVANSI :2.352,00-TL
TOPLAM :2.468,60-TL