Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/98 E. 2021/138 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/98
KARAR NO : 2021/138

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 04/03/2019
KARAR TARİHİ : 20/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2018/24823 sayısı ile gerçekleştirdiği başvurunun davalı yanın itirazları sonucunda verilen nihai karar neticesinde müvekkili başvurusunun tüm mal ve hizmetler yönünden reddedildiğini, davalı şirkete ait youtube kanalında dava konusu logonun ne şekilde evrildiği ve ne anlama geldiğinin izah olunduğunu, şirketin kendi resmi kanalında logonun ipek böceği kozasından ilham alınarak tasarlandığının belirtildiğini, müvekkilinin markasının ise “vav” harfinden mülhem olduğunu, markada yer alan dört adet vav harfinin birleştirilmesi ile markanın oluşturulduğunu, vav harfinin geleneksel hat sanatında en çok kullanılan harflerden olduğunu, vav harfinin tertip tarzının ustalık derecesini gösterdiğini, bu anlamda davalı markasından farklı olduğunu, davalının markasının tanınmış bir logo içermediğini, davalının tanınmış markasının “…” ibaresi olduğunu, bu ibarenin ise zaten müvekkili markasından farklı olduğunu, müvekkilinin 10 yılı aşkın süredir giyim sektöründe faaliyet gösterdiğini, kurum tarafından verilen kararın, kurumun kendi uygulamalarına aykırı olduğunu, müvekkilinin aynı logo ile tescilli 2017/76108 sayılı “…” markasının bulunduğunu, yine anılan şekli 2017/76079 sayısı ile tek başına tescil ettirdiğini, 2018/71781 sayılı “… maison” markasında da bu şeklin bulunduğunu, dava konusu edilen logo üzerinde tescilden doğan hakları bulunan müvekkil zaten kendisine ait logo ile ilgili olarak huzurdaki davayı açmak zorunda bırakılmaması gerektiğini, kurumun müvekkili markalarının varlığını göz ardı ettiğini, markaların bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia ederek dava konusu YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davacı vekilinin markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığı iddiasının yeterli olmadığını, markaların benzer olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin “…” markası ile faaliyet gösterdiğini, TÜRKPATENT nezdinde 55’iin üzerinde marka tescil ve başvurusunun bulunduğunu, huzurdaki davaya dayanak olarak … sayılı markalara dayandığını, dava konusu markanın müvekkil markasına ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, dava konusu markadaki “…” ve müvekkili markasında “…” ibarelerinin çatı marka olduğunu, markalardaki kullanılan şekil unsurunun ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkiline ait markalarda kullanılan şeklin, birebir olarak dava konusu markada kullanıldığını, ortalama tüketicinin taraf markalarının ne şekilde veya hangi hikayeye dayalı yaratıldığına bağlı olarak markaları ayırt etmesinin mümkün olmayacağını, benzerlikte aslolanın karıştırılma ihtimali olduğunu, başvurunun bu anlamda reddi kararının yerinde olduğunu, davacı yanın kazanılmış hak iddialarının temelsiz olduğunu, müktesep hak iddiasına konu markaların tamamının 2018 yılı tescilli olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …+şekil ibaresinin 14, 18, 24, 25, 26 ve 35. mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 13.03.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/24823 sayılı başvurunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2018 tarih ve 298 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan başvuruya karşı davalı yanın önceki tarihli bir kısım markalarına dayalı olarak ileri sürdüğü itirazlarının, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 05.09.2018 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddedildiği, söz konusu ret kararına bir kez daha itiraz ettiği ve MDB kararının kaldırılarak başvurunun reddine karar verilmesini talep ettiği görülen davalının itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 02.01.2019 tarih ve … sayılı kararıyla; “2018/24823 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karar karşı başvurunun … sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali ve kötü niyet gerekçeleriyle reddi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan inceleme başvuru ile itiraz gerekçelerinden 2011/89322 ve 2010/53213 sayılı markaların bağlantı kurulması ihtimali dahil iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer oldukları görüşüne varılmıştır. Şöyle ki 2011 89322, 2010/53213 sayılı markaların tek unsuru durumundaki şekil unsuru, başvuru konusu markanın üst bölümünde yer alan ve başvuru konusu markanın iki ana unsurundan birisini teşkil eden şekil unsuru ile görsel olarak oldukça benzerdir. Dolayısıyla markalar arasında görsel yönden benzerlik bulunduğu düşünülmüştür. Diğer yandan, başvuruya konu mal/hizmetlerle aynı, aynı tür, benzer mal/hizmetlerin 2011/89322, 2010/53213 sayıl markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır. Kötü niyet iddiası yeterli deliller ile ispatlanamadığından haklı bulunmamış olmakla birlikte itirazın yukarıda belirtilen nedenlerle kabulü gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 04/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 04/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2018/24823 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarından 35. Sınıfta yer alan “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” alt grubu haricinde kalan tüm emtialar bakımından, taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer emtiaları kapsadıkları, dava konusu markada yer alan şekil unsurunun, davacı yanın önceki tarihli tescilli şekil markaları ile bütünsel algıda yoğun görsel benzerlik taşıdığı, bu durumun işaretler arasında karıştırılma ihtimaline neden olabileceği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen ek raporda özetle: taraf markaları arasındaki benzerlik ile ilgili kök rapordaki görüş ve kanaatlerinin devam ettiğini, kök raporda karıştırılma ihtimali kapsamında yer verilmeyen 35. sınıftaki “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” alt grubu bakımından, davalı itirazlarına istinaden yapılan değerlendirmelere göre, anılan hizmet grubunun da davalı markaları kapsamındaki hizmetler ile benzer görülüp görülemeyeceği noktasındaki ek değerlendirmelerin takdirinin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Taraf markaları incelendiğinde, başvuru konusu marka kapsamında yer alan 14, 18, 25, 26 ve 35.sınıf mal ve hizmet sınıflarından 35. Sınıftaki “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” Dışında kalan ve tabloda altı çizili ve koyu olarak gösterilen tüm mal ve hizmet sınıfları açısından taraf markaları arasında aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde ilişki bulunmaktadır.
Davalının ret gerekçesi markasında yeran 35.sınıf hizmetler herhangi bir mal grubuna özgülenmeksizin genel bir şekilde ifade edilmiş olup uygulamada önceki tebliğlere göre genel olarak ifade edilmiş mağazacılık hizmetlerinin, hangi malların satışına yönelik bu hizmetin verildiği ortaya konulmadığı müddetçe spesifik olarak ifade edilmiş malların satışı hizmetleri ile aynı ya da benzer kabul edilemeyeceği belirtilmekle birlikte davalıya ait ret gerekçesi markalar kapsamında 1-34 mal grubu emtiaların tamamı yer almakta olup yine uygulamada da kabul edildiği üzere mal üreten işletmenin karineten o malı sattığı da kabul edilmekte olduğundan , mal – malın satışına dair hizmet arasında benzer bir ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır. 35.sınıftaki “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” alt grubunun ise sınıflandırma tebliğine 2017 yılı itibariyle girdiği ve temel anlamda özel nitelikteki bir yer sağlama hizmeti olan bu alt grubun doğrudan davalılar markalarında yer almadığı, her ne kadar bu alt grup ile 35. sınıf son alt grubu olan “mağazacılık hizmetlerinin” benzer nitelikte hizmetler oldukları uygulamada tartışılmakta ise de nihai amaçları itibariyle ilgili alt grupların birbirlerinden farklı oldukları, “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” alt grubu hizmet sağlayıcılar tarafından gerçekleştirilen bir yer sağlama, bir sanal mağaza kiralama hizmetini ifade etmekteyken, 35. Sınıf son alt grubu “malın doğrudan satıcısı olan tarafın tüketiciye verdiği satış hizmetini” tanımlamakta olup birbirlerinden farklılaşmış hizmetler olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markasının incelenmesinde; markanın “…” şeklinde bir kelime unsuru ile birlikte “S” harfininin sol yanından yukarı doğru sol eğik bir şekilde yükselen bir gövde, gövde üzerinde bir yaprak ve gövdenin bitiminde gövde ile birlikte düşünüldüğünde bir çiçek algısı oluşturur bir şekle verildiği anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; ret gerekçesi markaları ise şekil unsuruna haiz olduğu, herhangi bir kelime unsuru barındırmadığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu marka ile davalı yanın ret gerekçesi markaları karşılaştırıldıklarında, markaların genel anlamda dört ana noktadan yarım daire şeklinde yuvarlak yapılarla çevrelenmiş bir figürden oluştukları, davalı markalarında dikey ve yatay olarak içe içe geçen halkaların tam orta kısmının boşluklu bırakıldığı, başvuru konusu markada ise dikey ve yatay olarak iç içe geçen halkaların, kesişim noktalarında rüzgar gülü algısı oluşturur şekilde stilize şekilde doldurulduğu, dava konusu markada çizimle oluşturulan bu görselin, ret gerekçesi markada da şeklin tam orta kısımda beyaz olarak bırakılan bölümde iç kısmı çizilmeksizin çerçevelenerek ifade edildiği, başka bir ifadeyle her iki şeklin de ortasında iki farklı çizim tekniği ile özünde aynı şekilde yaratılmış ve yalnızca detaylarda küçük bir farklılaşmaya gidildiği, dolayısıyla her iki taraf markası da temelde aynı şekil kurgu ile tasarlanmış ve fakat yalnızca orta kısımlarındaki gölgelendirmelerinde farklılaşmış ise de taraf markalarının bütünsel algıda bıraktıkları izlenimin birbirine oldukça yakın olduğu, daha önce bir şekilde davalı markalarını görmüş, davalı markalarının tescilli olduğu mal veya hizmetten yararlanmış bir tüketicinin, işbu dava konusu sonraki markayı da birebir aynı mal veya hizmette gördüğünde, önceki deneyimlediği markada karşılaştığı şekil unsuruymuş gibi yorumlayabileceği ve önceki markayı anımsayabileceği, tüketicinin, iki markayı her durumda yan yana görme ihtimali bulunmadığından önceki markanın zihninde bıraktığı yetersiz görsel algının kendisini yönlendirmesi ile sonraki marka ile önceki marka arasında ilişki kurabileceği ve bunun sonucunda yanılgıya düşmesinin kaçınılmaz olacağı, taraf markaları arasında aynı, aynı tür ya da benzer oldukları tespit olunan emtialarda, ilgili emtiaların hitap ettiği geniş nitelikteki tüketici kitlesinin mal veya hizmeti satın alım süreçlerinde, taraf markalarında yer alan şekil unsurlarını algısında birbirlerinden derhal ayırmasının beklenemeyeceği, tüketicinin her koşulda böyle bir ayrımı yapacak bir pozisyonda hareket ederek markaları yan yana kıyaslayamayacağı, dava konusu markayı, markadaki sözcük unsuruna göre oldukça baskın şekil unsuru ile birlikte algılayan tüketicinin markaları ilişkilendirebileceği, bu durumun taraf markaları arasında işletmesel bir bağlantı bulunduğu sonucunu doğurabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul oranda tüketicilerin, karşılaştırılan iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu, 35. sınıftaki “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” alt grubu bakımından, anılan hizmet grubunun da davalı markaları kapsamındaki hizmetler ile benzer görülemeyeceği anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
TPE YİDK’nın … sayılı kararının 35. Sınıfta yer alan “Alıcılar ve satıcılar için online pazar yeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” mal ve hizmet sınıfı yönünden iptaline,
YİDK iptaline yönelik Fazlaya dair talebin reddine ,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.144,25-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :2.049,05-TL
TOPLAM :2.144,25-TL