Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/97 E. 2021/13 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/97
KARAR NO : 2021/13
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 04/03/2019
KARAR TARİHİ : 19/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin Çin merkezli bir elektronik cihaz üretimi şirketi olduğunu, Çin’de telekomünikasyon ekipmanları ve cep telefonu üzerine 2. Büyük şirket olduğunu, 1985 yılında kurulmuş şirketin merkezinin Çin’in Shenzen bölgesi olduğunu, Türkiye’de de 2001’den 2005’e kadar temsilciliği bulunan müvekkilinin 2005 yılında ise İstanbul ve Ankara olmak üzere 2 ana ofisinde hizmet verdiğini, müvekkili şirketin %54 taşıyıcı ağlar, %29 terminaller ve %17 telekomünikasyon olmak üzere 3 iş biriminde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin çekirdek ürünlerinin kablosuz iletişim, alışveriş, erişim, optik iletim, telefon santrali, fiberoptik ve veri telekomünikasyon ekipmanları, cep telefonları, telekomünikasyon yazılımları olduğunu, ayriyeten müşterilerin ihtiyaçları doğrultusunda “video on demand” gerçek zamanlı veri akışı gibi katma değerli hizmetler sağlayan ürünler sattığını, müvekkili şirketin öncelikli olarak kendi adına ürün satımı yaptığını ve menşei ülke pazarında ilk 5 büyük akıllı telefon üreticilerinden biri olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye’de telekomünikasyon, alt yapı, telefon, tablet, yazılım, kurumsal şebeke çözümleri, M2M, veri iletim cihazları, aksesuar alanlarında hizmet verdiğini, ülkemiz ile ….projelerini yürüttüğünü, aynı zamanda Türkiye’nin müvekkili şirketin genel merkezi tarafından 2015 yılı için en stratejik ülke seçildiğini ve Türkiye’nin müvekkili şirketin gelecekteki çalışma-yatırımları için son derece önemli bir ülke konumunda olduğunu, marka tesciline önem veren müvekkili şirketin uluslararası alanda marka tescil başvuruları ile de lider konumda olduğunu, …’nin ulusal alanda tüm GSM ve sabit hat operatörleriyle ortaklıklar gerçekleştirdiğini, ürün ve hizmet sağladığını, Türkiye’deki müşteri kitlesine kaliteli hizmet vermeyi ilke edinen …’nin tüm enterprise ürünleri, enterpriseswitch ürünleri, … …, video konferans cihazları, endüstriyel kameralar konusunda satış ve servis desteği sağladığını, müvekkili şirketin Dünya Fikri Mülkiyet Kuruluşunda kayıtlı 1863 marka ve uluslararası patent başvurusuna sahip olduğunu, müvekkilinin iletişim sektöründe önde gelen marka ve patent sahiplerinden biri haline getiren toplamda 33 binin üzerinde uluslararası marka ve patent başvurusu yaptığını, müvekkilinin PSTN şebekeleri, mobil şebekeler, optik şebekeler, veri şebekeleri, akıllı şebekeler (IN) ve yeni nesil şebekeler (NGN) için telekomünikasyon ekipmanı geliştirmekte ve üretmekte olduğunu, 69 binden fazla çalışanı olan müvekkilin sağladığı istihdam rakamları ile de dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer aldığını, müvekkilinin dünya çapında tanınan ve bilinen bir marka olduğunu, dilekçe ekinde de sunulduğu üzere birçok ülkede “…” markasının tescilli olduğunu, markada tek harf değişikliğinin bile marka anlamını değiştirdiği ya da markaya ayırt edicilik kattığı için TPMK nezdinde tek harf değişikliği ile tescile bağlanan birçok markanın var olduğunu, marka tescilinde önemli olan hususun ibaredeki ayırt edicilik olduğundan dolayı müvekkilinin tescile bağlamak istediği markasının da itiraz eden şirketler olan … ELEKTRONİK VE TİC. A.Ş.’nin tescilli olan “…” ibareli markaları ile diğer şirket … PAZARLAMA VR İLETİŞİM HİZMETLERİ A.Ş. ‘nin “…” ibareli markalarının benzer olmadığını, müvekkili … başvuru numaralı “…” ibareli markanın 6769 sayılı SMK m.6/1 bendine aykırılık nedeniyle itiraz eden şirketlerin markalarına benzer görülmesi sebebiyle TPMK’nın red kararı verdiğini, yapılan itiraz üzerine YİDK’ nın 10.01.2019 tarih ve … sayılı kararının kendilerine 10.01.2019 tarihinde tebliğ edildiğini ve bu davanın süresi içinde açıldığını, müvekkilinin “…” ibareli markayla faaliyet gösterdiği ve tescil edilmesi istenen emtiaların tamamında tescile bağlanmasının gerekmesinden dolayı ve red kararının haksız olduğunu, YİDK’ nın red kararının iptalinin gerektiğini zira markayı oluşturan unsurun o markanın başka markalardan ayırt edilmesini sağlayan kelime, harf, sayı, vb. oluşan şekil olup marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görüş, ayrıcalığını vurgulayan imajda aramanın lazım olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markası 6769 sayılı SMK m.4 çerçevesinde değerlendirildiğinde tanıma uygun ve hitap ettiği tüketici kitlesi bakımından da ayırt edicilik vasfına haiz olduğunu, ”…” ibaresinin şekil, söyleniş ve anlam hususları belirgin ve fark edilir derecede olduğunu, başkaca teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayacak mahiyette olduğunu ve tüketiciler tarafından kolayca tanınabilecek gerekli ibareler ve özellikleri de ihtiva ettiğini, marka tescili konusunda bir işaretin marka olarak tescili için temel unsurun onun ayırt edilebilirliği olduğunu, diğer şartların ise çizimle görüntülenebilir olması veya benzer içimde ifade edilebilmesi, baskı yoluyla çoğaltılabilmesi ve yayınlanabilmesi olduğunu, dava dilekçesinde yapılan açıklamalara ve emsal Yargıtay kararları ışığında müvekkili markasının umumi intibadan ve görsel açıdan bıraktığı etki nazarında gerekçe gösterilen markalardan ilk bakışta kolayca ayırt edilebilir olduğunu, 6769 sayılı SMK gereği iltibasın varlığı için; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerliğin, çağrıştırmanın, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaatin, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumunun, markayı taşıyan malın değerinin ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zamanın bir arada gerçekleşmesi gerektiğini ancak somut olayda mal veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzey ve durumunun davalılarda çok farklı olduğunu, müvekkilinin web sitesi ve dosya delilleri incelendiğinde “Telekomünikasyon ve Bilgi Teknoloji” alanında; davalılardan “… Pazarlama ve İletişim Hizmetleri A.Ş.” web sitesi incelendiğinde ise “Danışmanlık Hizmeti” verdiğini, diğer davalı “… Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.” web sitesi incelendiğinde ise de “Elektronik Üreticisi” olarak faaliyet göstereceğinin görüleceğini dolayısıyla orta kültür seviyesindeki bir tüketicinin tamamen farklı sektörlerdeki bu iki markayı birbirine karıştırıp birinin yerine diğerini ikame etme gibi bir durumunun söz konusu olamayacağını, müvekkilinin telekomünikasyon ve bilgi teknolojileri alanında çok geniş bir yelpazede üretim yaptığını ve dünya çapında tanınır bir marka olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen emsal kararlardan da anlaşılacağı üzere müvekkilinin faaliyet alanının özellikle telekomünikasyon alanı olduğu için hedef tüketicisinin de bilinçli tüketici kitlesi olduğunu ve itiraz eden davalıların faaliyet alanı gereği karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, markanın esas unsurlarıyla tanımlayıcı unsurlarının birleşiminden oluşan bir bütün olmasından dolayı bütün olarak korunduğunu ve benzerlik tespitinde markayı oluşturan kelime veya şekli unsurların tek tek incelenmesiyle değil markayı oluşturan tüm unsurların bir araya gelerek oluşturduğu bütünün incelenmesi sonucu kararın verilmesi gerektiğini, markanın tanınmış marka korunmasından yararlanması için yüksek tanınmışlık derecesinin yanında markanın niteliksel unsuru anlamında başka kriterlerin de aranması gerektiğinin kabul edildiği ve bu açıdan literatürde markanın tekliği, özgünlüğü, ayırt etme gücü, itibarı, itiraza mahal olan marka ile benzerliği, markanın kullanıldığı ürünün belirli bir kaliteyi temsil etmesi gibi kriterlerden söz edildiğini, tanınmış markadan söz edebilmek için tanınmış markanın o malla ilgili olup olmamasına bakılmaksızın o ülkede yaşayanların tamamının söz konusu markayı bilmesi zorunlu olmayıp marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğini ve bu açıdan ürünün kalitesine, dağıtım yollarına ve reklamlara göre markanın muhataplarından oluşan ilgili toplumsal çevrenin belirlenmesinin gerektiğini, müvekkili şirketin telekomünikasyon ve bilgi teknoloji alanında hitap ettiği tüketici kitlesi çerçevesinde tanınmış bir marka olduğunu ve bu hususta ulusal alanda müvekkilinin vermiş olduğu geniş çaplı reklamların görüleceğini, müvekkil şirket markasına ayırt edicilik kattığını, belirterek “…” başvuru numaralı “…” markası hakkında YİDK’ nın … sayılı red kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; davacı şirketin 28/12/2017 tarihli … nolu “…” ibareli markanın tescilini talep etmesi üzerine Markalar Dairesince yapılan inceleme sonucu başvurunun Resmi Markalar Bülteninde ilanına karar verdiğini, söz konusu yayın kararına davalılar tarafında itiraz edildiğini ve itirazın kabul edildiğini, davacı şirketin yayına itirazların kabulü kararına karşı YİDK nezdinde itirazda bulunduğunu ve bu itirazın YİDK’nın … sayılı kararıyla reddedildiğini, davacının “…” ibareli başvurusu ile davalı … ELEKT. SAN. TİC. A.Ş. adına tescilli “…” markası ile diğer davalı … Pazarlama ve İletişim Hizmetleri A.Ş. adına tescilli “…” markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olması nedeniyle söz konusu red kararının tesis edildiğini, 6769 sayılı SMK m. 6/1 kapsamında aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerliğin tespitinde arz edilen unsurların dava konusu başvuru bakımından mevcut olduğunu zira davacı yan ibaresi “…” ile davalılara ait markalar arasında kuvvetli bir bezerliğin bulunduğunu bu durumun da karıştırılmaya sebebiyet vereceğinin açık olduğunu ve redde mesnet markalar ile dava konusu başvurunun görsel ve işitsel olarak çok benzer olmakla birlikte markaların bütün olarak makul düzeyde bilgili ortalama tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı etkinin de benzer olduğunu, ayrıca … sayılı ret gerekçesi markaların aynı veya aynı tür ve benzer nitelikte malları kapsadıklarının da dikkate alınması durumunda Kurul kararının son derece isabetli olduğunu, bu davanın SMK kapsamında … nolu YİDK kararının iptali talebini muhtevi bir dava olup davanın kabulü halinde doğacak hukuki sonucun kurul kararının iptal edilmesi olduğunu, davacı yanın başvurunun kabulü talebinin kabulünün hukuka aykırı olduğunu zira marka tesciline ilişkin tüm süreçlerde TÜRKPATENT’in münhasıran yetkili olduğunu aksi durumun “fonksiyon gaspı” olacağını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Elekt. San. Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesiyle, 15.05.2018 tarihinde 300. Resmi Markalar Bülteninde yayınlanan … kodlu “…” ibareli marka tescil başvurusunun müvekkili şirket adına tescilli “…” markasının nizasız ve fasılasız surette kullanılmakla ayırt edicilik kazandığını ve müvekkili markasıyla 6769 sayılı kanunun 6. Maddesi, 556 sayılı KHK’nın 8. Maddesi, Türk Ticaret Kanunun haksız rekabeti düzenleyen hükümleri uyarınca müvekkili markalarıyla nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet veren söz konusu başvurunun reddinin hukuka uygun olması nedeniyle huzurdaki davanın reddinin gerektiği, davaya konu markayla müvekkilinin tescilli markasının emtia ve hizmet listelerinin 09. Sınıfta birebir aynı olduğunu, markalar arası benzerlik incelemesinde temel ilkenin ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaya göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gerektiğine ilişkin olduğunu, müvekkili adına tescilli markaların “…” ibaresinden, davaya konu markanın ise “…” kelimesinden oluştuğunu, müvekkili markasıyla dava konusu markanın bütün itibariyle görüntü, yazılış, ses ve anlatım olarak ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davaya konu markanın müvekkili markasının 3. Harfi olan “E” yerine “A” getirilmesi suretiyle oluşturulduğu, “…” ile “…” ibarelerinin iltibas yaratmayacağının düşünülmesinin kabul edilemez olduğu, 3. Harf dışındaki kısımların aynı olduğu, farklı olan “O” ve “E” harflerinin de benzer harfler olması nedeniyle ilk bakışta markaların farklı olduğunun anlaşılmasını güçleştirdiği, “…” markasını özellikle aynı hizmetlerde gören tüketicinin ilk bakışta ister istemez markayı önceden bildiği “…” markası olarak algılayacağının aşikar olduğu ve tek harf farkının ayırt edicilik sağlayamayacağı gerekçelerinden dolayı davaya konu markanın “…” markasıyla ilişkilendirileceği ve “…” markasının devamı gibi algılanacağının sabit olduğunu, markaların tüketici nezdinde karıştırılmasına-birbiri ile ilişkilendirilmesine, markanın kaynağı hususunda tüketicinin yanıltılmasına, “…” markasının müvekkili “…” markasıyla karıştırılması/ilişkilendirilmesi sonucu başvuru sahibinin “…” markasının ticari itibarının ve piyasadaki bilinirlik düzeyinden haksız faydalanmasına ve müvekkili ticari itibar ve kazancının haksız telafi edilemez bir biçimde zarar görmesine sebebiyet vermesine neden olacağını, dava konusu markanın reddine karar verilmemesi durumunda müvekkili markasıyla iltibas oluşturacak muhatap markası sayesinde muhatap firmanın bu durumdan haksız kazanç elde edeceğini, satışlarının yükseleceğini böylece de müvekkilinin toplumda kazanmış olduğu itibar/marufiyetin olumsuz etkileneceğini ve maddi-manevi zarara uğrayacağını, müvekkili “…” markasının uzun süredir kullanılmasından dolayı akıllarda yer ettiğini, davaya konu markanın özellikle ortalama tüketici bakımından görünüşte ve telaffuzda ayırt edilemez derecede müvekkili markasıyla benzer olmasından dolayı yeterli ayırt edicilik sağlanamadığını ve dava konusu markanın müvekkili markasının seri markalarından olduğunu ya da aralarında yönetimsel bir bağ bulunduğu zannına kapılmanın yüksek bir olasılık olduğunu, müvekkili markasıyla davaya konu başvurunun birebir aynı esas unsurları içerdiğini ve bunların aynı türden emtialarda kullanımının karışıklığa neden olacağını, bu hususun da müvekkili şirketin sektörel marufluğunu ve öncelikli hakkını olumsuz yönde etkileyeceğini ve karşı tarafın haksız kazanç sağlamasına neden olacağını, somut durumda … markasının müvekkili şirket adına tescilli başka bir marka olduğu düşüncelerinin ya da müvekkili markalarının yeni çıkacak olan markayı adına tescil ettirmek isteyen şirketin sanılmasının da iltibas meydana getireceğini, müvekkili şirketin iştigal alanının elektronik cihaz üretimi olduğunu davacı yanın tarafından da dava dilekçesinde faaliyetinin temelde elektronik cihaz üretimi olduğunun ifade edildiğini dolayısıyla müvekkili şirketle davacı şirketin benzer mal veya hizmetleri kapsayan faaliyetlerinin olduğunun açıkça ifade edilebileceğini, belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Pazarlama ve İletişim Hizmetleri A.Ş. vekili cevap dilekçesiyle; davacı yan tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde müvekkili “…” markasıyla aynı sınıfta(9.sınıf) “…” marka başvurusunun yapıldığını, müvekkili şirketin bu başvuruya itiraz ettiğini, itirazın Kurum tarafından haklı görülerek kabul edildiğini ve bu karara karşı davacı tarafından yapılan itiraz üzerine de YİDK tarafından itirazın ve başvurunun reddine ilişkin karar verildiğini, müvekkili şirketin markaların mağaza, web ve mobil kanallarında yer alan müşteri verilerini, sadakatini ve deneyimini uyumlu şekilde yöneltmesine yardımcı olacak teknolojik çözümler ve iletişim platformları üretmekte olan saygın bir firma olduğunu, müvekkili şirketin adına tescilli markalarından birinin “…” markası olduğunu, “…” markasının … sınıflarda 30.09.2013 tarihinden itibaren müvekkili adına koruma altına aldığını ve tescil tarihinin 13.08.2014 olduğunu, “…” un üye şirketlerin web sitelerini, sosyal medya sayfa ve uygulamalarını, mobil sayfa ve uygulamalarını kullanan kullanıcıların ilgi alanlarına ve ihtiyaçlarına uygun kişiye özel içerik, e-posta, kampanya ve reklam sunulması suretiyle marka ile iletişimi daha kaliteli hale getirmeyi amaçlayan bir pazarlama programı olarak müvekkil şirket tarafından sunulan bir hizmet olduğunu ve hizmete dair çeşitli belge ve dokümanların dava dosyasına sunulduğunu, davacının başvurusunu yaptığı “…” markası ile müvekkili adına tescilli “…” markasının ciddi anlamda benzerlik içermekte olduğunu ve karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, müvekkili markası 9. Sınıfta tescilli iken davacı yanın 9. Sınıfta uyuşmazlığa konu marka başvurusunu yaptığını ve bu nedenle markaların benzerliği ve karıştırılma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, iddia ettikleri benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin YİDK kararı ile de açık bir şekilde tespit edildiğini, davacı yanın “…” ibaresinin tanınmış marka olduğunu iddia ettiğini ancak davacının bu iddiasının Türk Patent ve Marka Kurumu web sitesinde yer alan tanınmış markalarla ilgili dava dilekçesinde de belirtilen açıklamalardan anlaşılacağı üzere “…” markasının gerek dünya çapında gerekse ulusal çapta “tanınmış marka” olmadığının açık olması gerekçesiyle kabul edilemez olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davacı şirket tarafından yapılan … sayı ve “…” ibareli olarak 09. Sınıf mal ve hizmetler için başvurunun, ilk incelemeler sonrasında 14.05.2018 tarih ve 300 sayılı bültende ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalıların önceki tarihli markalarına dayalı olarak gerçekleştirdiği itirazların Markalar Dairesi Başkanlığınca kabul edildiği ve başvurunun reddine karar verildiği, ret kararına karşı bu defa başvuru sahibinin itiraz ettiği, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 10.01.2019 tarih ve … sayılı kararıyla; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi uyarınca … sayılı “…” , “…” ibareli markalarla karıştırılma ihtimali gerekçesiyle reddedilmesi kararına karşı, başvuru sahibi adına ret kararının kaldırılması talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. “…” ibareli başvuru ile “…” , “…” ibareli ret gerekçesi markalar arasındaki güçlü düzeydeki benzerliği dikkate alan Kurul;”…” ibareli başvuru ile … sayılı “…”,”…” ibareli ret gerekçesi markaların görsel, işitsel ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından benzer markalar olduğu görüşüne ulaşmıştır. Buna ilaveten, başvuru ile … sayılı ret gerekçesi markaların aynı/aynı tür ve benzer nitelikte malları kapsadıkları tespit edilmiştir. Bu çerçevede, başvuru ile … sayılı “…”, “…” ibareli ret gerekçesi marka arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği kanaatine varılmış ve aynı tespit doğrultusunda Markalar Dairesi Başkanlığı’nca verilen ret kararı yerinde görülmüştür. Başvurunun kullanımı, önceki tarihlerde tescil edilmiş markalarla karıştırılma olasılığını ortadan kaldıran bir husus olmadığından, başvuru sahibinin kullanıma dayalı itirazı da kabul edilmemiştir. Sayılan nedenlerle itirazın reddedilmesi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 14/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 04/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporunda ve ek raporda özetle: dava konusu marka ile davalılara ait markalar arasında ilgili tüketici kitlesi nezdinde, markaların aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğu yönünde bir yanılgı doğurabilecek düzeyde benzerlik bulunduğu, bu benzerlik nedeniyle işaretler arasında iltibas ihtimalinin mevcut olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalılar Markaları

… …
(09. Sınıf) …+şekil
(09. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında, dava konusu marka başvuru kapsamında 09. sınıf emtiaların tamamının, davalıların itiraza dayanak markaları ile ortak olarak 09. sınıfta aynı, aynı tür emtiaları içerdikleri, bu durumda başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin davacının itiraza mesnet gösterdiği mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür olarak yer aldığı, bu hizmet/mallar yönünden SMK 6/1 maddesinde geçen emtia benzerliği koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Ancak tek başına emtia karşılaştırması 6/1 maddesi kapsamında markalar arasında iltibasın meydana gelip gelmediğini açıklamak için yeterli olmayacağından, bununla beraber, söz konusu markaların son kullanıcı ve tüketici profilleri bakımından da değerlendirilerek bütünsel anlamda bıraktığı izlenimin tespit edilmesi uygun olacaktır.
Bu kapsamda markaların karşılaştırılmasında;
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın … şeklinde “…“ harflerinden meydana gelmiş dört harf tek kelimeden oluşan bir kelime markası olduğu, dava konusu markanın “…” şeklinde İngilizce bir kelime olduğu, söz konusu kelimenin tıbbi bir terim olduğu ve karşılığının “sinir hücresinin, uyartıyı kendisinden sonraki sinir hücresine ileten, ip şeklindeki uzantısı, sinir ipliği; sinir lifi; akson.” gibi anlamlara geldiği, taraf markalarının hitap ettiği ortalama tüketicinin günlük dilde yaygın bir kelime olmayan bu ibarenin anlamını bilmesinin mümkün olmadığı, davaya konu “…” ibaresinin “ak-son” şeklinde telaffuz edileceği anlaşılmaktadır.
Davalıların markalarına bakıldığında ise; …’nin ”…” şeklinde “…” harflerinden meydana gelmiş dört harf tek kelimeden oluşan bir kelime markası olduğu, …’nin ”…” şeklinde “…” harflerinden meydana gelmiş beş harf tek kelimeden oluşan bir kelime+şekil markası olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacının markasının …’nin markası içeriğinde aynen geçtiği, tek harf farkı bulunduğu, bu farkın ortalama tüketici nezdinde zaman zaman iltibasa yol açabileceği; …’nin markası ile davacı markasının baskın unsurları olan ilk harfi ve son iki harfinin aynı olduğu, her iki markanında dört harften oluştuğu, tek harf farkının gerek fonetik gerek görsel benzerliği ortadan kaldırmaya yetmeyeceği, … markasının sektörel bir marka olması nedeni ile ortalama tüketici nezdinde anlamsal farkın anlam ifade etmeyeceği anlaşılmıştır.
Neticeten, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak, davacı marka başvurusu ile aynı/aynı tür emtiaları kapsayan davalı markaları incelendiğinde; taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında, dava konusu markanın sahip olduğu kavramsal karşılığının ortalama tüketici tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, markaların birebir aynı mal ve hizmet sınıflarını içerdiği, davacının “…” ibaresinin davalı markalarından farklılaşmasını sağlayacak unsurları içermediği, görsel ve işitsel olarak aralarında benzerlikler bulunduğu, bu benzerliklerin de bütün itibariyle işaretleri birbirlerine benzer kıldığı, tüketici nezdinde markalar arasında bir çağrışımın oluşabileceği, ret gerekçesi markaların birbirlerinin varlığına rağmen tescilli olmasının, davacı markasının da doğrudan farklı görülmesi sonucunu kendiliğinden doğurmayacağı, sonuç olarak markalar arasında 6769 s. SMK 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olabileceği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/01/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸