Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/9 E. 2021/136 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/9
KARAR NO : 2021/136

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 20/02/2019
KARAR TARİHİ : 15/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2001 yılında kurulduğunu, “…” , “… …”, “… Akademi”, “…! Şekil”, “…” ve benzeri ibareli markaların sahibi olduğunu Türkiye genelinde 403 adet “…” markası adı altında mağaza işlettiğini, dünya çapında da 33 ülkeye ihracat yaptığını, davalı şirketin … başvuru nosu ile “…” markasını 28. Sınıfta tescil ettirmek istediğini, başvuruya itirazlarının reddedildiğini, müvekkilinin “…” markasını yatırım ve reklamlar ile tanınmış bir marka haline getirdiğini, tanınmış markaların sadece tescilli olduğu sınıfta değil tüm sınıflar bakımından koruma altında olduğunu, davalı şirketin tescil talebinin müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmak amaçlı ve kötü niyetli olduğunu, tüketici nezdinde davalı markasının müvekkiline ait markanın bir alt markası veya marka serisi olarak değerlendirileceğini, her iki marka arasındaki aynılık derecesindeki benzerlik dolayısıyla iltibasın varlığının ortada olduğunu, müvekkilinin tanınmış marka tescil başvurusunun kabul edildiğini, müvekkilinin ayakkabıcılık sektörü ve benzeri alanlarda faaliyet gösterdiğini ve davalının da aynı sınıfta tescil ettirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı markası önüne getirilen “…” ibaresinin markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldırmadığını, işitsel olarak da akılda kalıcı “…” ile ayniyet taşıdığını, “…” kelimesinin markanın bütününe farklılık getirmediğini, davalı tarafça kullanılan logoda da “…” kelimesinin “…” kelimesinden ayrı ve birebir kullanıldığını, “…” ibaresini baskın hale getirmeye çalıştığını, bu da davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu, orta bilinç düzeyindeki tüketicilerin markayı kullanan işletmelerin aynı olduğu, müvekkilinin farklı bir işkoluna girdiği yanılgısına düşmesi veya düşürülmesi durumu ve dolayısıyla da markalar arasındaki sulandırma ihtimalinin olduğunu, eylemin haksız rekabet niteliğinde de olduğunu beyanla TPMK YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, SMK 6/1 anlamında tescil engelinin mevcut olduğundan söz edebilmek için markaların benzer olması, kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı/benzer olması ve iltibas yaratması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, ayırt ediciliğin ve işaretlerin benzerlik ve karıştırılma ihtimaline neden olup olmayacağının tespitinde belirleyici unsurun markanın münferit unsurlarından ziyade markanın bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim olduğunu, başvuru konusu marka ile itiraz konusu markalar incelendiğinde dava konusu markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin tümüne hakim olan görüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajın, ibarelerin ayırıcı birçok unsuru içeren bütününde odaklandığını, dava konusu marka başvurusu ile davacının markalarının ayırt edilemeyecek şekilde benzerliğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edilebilmesinin mümkün olmadığını, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinden de söz edilemeyeceğini, davacı markaları ile davalı markasının kavramsal ve görsel bakımdan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden birbiriyle farklı markalar olduğunu, yine Markalar Dairesi’nce davacı itirazının kısmen kabul edildiğini ve 12. Sınıfta eşya çıkarması yapıldığını, tanınmış markanın itibarına zarar verilip haksız avantaj sağlanıp sağlanmadığı şartlarının sağlanmadığını, davacının kötüniyet iddiasını da ispatlayamadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin 2002’de kendi adına açılan pompa fabrikası, 2010’da kendi adıyla açılan pompa ve kayak fabrikası ve 2004’te “…” adıyla açılan ofisi ile 80’den fazla ülkede faaliyet gösterdiğini, 15 ülkede marka tescili bulunduğunu, müvekkilinin özellikle DC su pompası,DC üfleyici, DC anahtar serisi, su drenaj sistemi, havalandırma sistemi, basınçlandırma, soğutma sistemi, vb. ürünlerin ihracatını yaptığını, davacı ile tamamen ayrı sektörlerde faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin 28. Sınıfta … ve 7. Sınıfta … sayılı “…” markalarının da sahibi olduğunu, markaların bir arada karışmadan var olduklarını, davacı itirazı üzerine sadece … sayılı … markası mesnet alınarak itirazın kabul edildiğini ve 12. Sınıf yönünden reddedildiğini, müvekkilinin markaların benzerliği değerlendirmesi ile ilgili idari aşamada bir savunmada bulunmadığını ve YİDK’ya da taşımadığını, kararın hukuka aykırı olduğunu, markaların benzer olmadığını ve yine esasen davacı itirazı üzerine YİDK aşamasında markaların benzer de bulunmadığını, markaların benzer olmaması sebebiyle artık tanınmışlık, kötüniyet ve ticaret unvanı gibi diğer iddiaların incelemesine de gerek olmayacağını, davacının benzerlik ileri sürdüğü dava kapsamındaki tüm markalar özellikle 5 yıl kapsamını aşan markalar yönünden kullanımı ispatlaması taleplerinin bulunduğunu, yine müddet durumda olan markaların da benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmaması gerektiğini, davacı tarafın müvekkilinin markasının sınıfını doğrudan içerir, ya da bu sınıf ile ilişkili kabul edilmesi gerekir bir mal/hizmet içeren markasının bulunmadığını, markaların mal listesi ve kapsamları açısından sektörel olarak bir arada bulunma,satış kanallarının ortak olması veya bir arada pazarlanması gibi ihtimalleri içermediğini, tüketicilerin markalar dolayısıyla kaynakta yanılmayacağını, işletmeler arasında ilişki kurmayacağını, markaların kelime anlamında da benzemediğini, markaların görsel açıdan bütünde yaratılan tamamen farklı algı ile bambaşka bir görüntünde olduğunu, markaların sesçil olarak da benzer olmadığını, davacı markasının 3 harfli kısa bir marka olmasından ötürü iltibas değerlendirilmesinin ortak harf gözetilerek değil, markanın bütününde yaratılan imaj ve çağrışım ile çözülmesi gerektiğini, “…” markasının oyuncaklar emtiasında matuf olmadığını, bu sınıf için herhangi bir kullanımının da bulunmadığını, soldan sağa okuyan halk gözünde en büyük etkiyi markanın ilk harflerinin vereceğini, sonraki tarihli tescilin engellenmesi için marka ve eşya/hizmet benzerliğinin yetmediğini ayrıca iki marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinin de bulunması gerektiğini, … markasının tanınırlığının kabul anlamına gelmemekle birlikte ayakkabı emtiası için kabul edilebileceğini, müvekkili markasının malları ile etkileşimde olmayacağı, sektör ve mal/hizmet farklılığı sebebiyle tanınmış markanın itibarından faydalanma ve itibarına zarar sonuçları doğmayacağını, davacının tanınmışlığı ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafça sayılan diğer markaların “…” markası ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını, seri marka etkisinin olmayacağını, müvekkili markasında “…” kelimesinin daha belirgin yazılmış olduğunu, davacının kötüniyet iddiasını gerekçelendirmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 6, 9 md ve 19/2 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; ”…” ibaresinin 28. Sınıfta tescili için … tarafından TÜRKPATENT nezdinde başvuru yapıldığı, başvurunun … numaralı başvurusuna … Mağazacılık ve Pazarlama A.Ş tarafından itiraz edildiği, itirazın Markalar Dairesi tarafından reddedildiği, muteriz tarafından yeniden itiraz edildiği ve itirazın TÜRKPATENT YİDK nezdinde değerlendirildiği; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen dava konusu 2018-M-8517sayılı YİDK kararıyla; “ … başvuru numaralı ve “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı Kararı’na karşı, başvurunun … sayılı “….” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık,ticaret ünvanı gerekçelerine dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6. Maddesi uyarınca bütünüyle reddi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan incelemede, yayına itiraz aşamasında başvurunun; itiraz gerekçesi … sayılı ve “…” ibareli markaya dayanılarak karıştırılma ihtimali gerekçesiyle markalarda aynı tür olan “Sınıf 12: …“malları bakımından kısmen reddedilmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede, “…” ibareli başvurunun itiraz gerekçesi … sayılı ve “…” ibareli markadan belirli düzeyde farklılaşmış olduğu ve de yayına itiraz incelemesi neticesinde kalan mallar ile itiraz gerekçesi markanın kapsamında bulunan malların farklı tür olduğu hususları birlikte dikkate alındığında markalarda farklılaşan mal/hizmetler bakımlardan karıştırılma ihtimali bulunmadığı düşünülmüş olup, başvurunun bütünüyle reddi talebi haklı görülmemiştir. Farklılaşan itiraz gerekçesi diğer markalar ve mal/hizmetler bakımından da karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Tanınmışlık gerekçeli itirazın incelenmesinde, somut olay açısından başvurunun itiraz konusu mallar bakımından tescilinin 6769 s. SMK Md 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açabileceği yönünde kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. Başvurunun münhasıran muterizin ticaret unvanını içermediği dikkate alındığında 6769 s. SMK m. 6/6’ya aykırı bir durum söz konusu olmadığı tespit edildiğinden ticaret unvanı gerekçeli itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 24/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 09/01/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzer olmadığı, davacıya ait yukarıda mal/hizmet kıyaslaması tablosunda benzer bulunan ….tescil numaralı “…” markalarının 28. sınıfta kullanımını ispata yönelik herhangi bir delil sunmaması karşısında davalının SMK 19/2. maddesi yönünden beyanlarının değerlendirilmesi ile ilgili nihai takdirin mahkemeye ait olduğu, SMK’nın 6/5. Maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, SMK’nın 6/9. Maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen dava konusu ….sayılı YİDK kararının iptal koşullarının oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Taraf markaları incelendiğinde, davaya konu marka başvurusuna davacı tarafından SMK 6/1. Madde kapsamında yapılan itiraz kısmen yerinde bulunmuş ve markaların benzerliği gerekçesiyle başvurudan 12. Sınıftaki emtiaların çıkartılmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte başvuruda kalan 28. sınıftaki emtialar davacıya ait …. tescil numaralı markalarda aynı/aynı tür olmak üzere bulunmaktadır. Bununla birlikte davalı kullanım ispatı definde bulunmuş, davacı yanca …. tescil numaralı ….” markalarının 28. sınıfta kullanımını ispata yönelik herhangi bir delil sunulmamıştır. İspat yükü davacı yanda olup delil sunulmadığından bu markalara dayanılması mümkün değildir. Şu hâlde davacı yanca dayanılabilen markalar açısından emtia benzerliği bulunmamaktadır ve davaya konu marka başvurusunda kalan mallar yönünden SMK Md. 6/1’de sayılan emtiaların aynı/benzer/ilişkili olması şartının sağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Davalının markasının incelenmesinde; davaya konu davalı markasının şekil yahut renk unsuru içermeyen kelime markası olduğu, markanın beyaz zemin üzerine “…” ibarelerinden müteşekkil olup “…” unsuru siyah, “…” unsuru ise gri renkte yazılarak birbirinden bağımsız olarak fark edilir hale getirilmiş olmakla birlikte kelimeler bütünün doğrundan bir Türkçe karşılığı bulunmaması da dikkate alındığında markanın esaslı unsurunun bir bütün olarak “…” olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının dayanak gösterebileceği markalarının incelenmesinde; davacıya ait itiraza konu markalardan bir kısmının şekil yahut renk unsuru içermeyen kelime markası olduğu, bir kısmının ise siyah-turuncu renklerle oluşturulmuş yine kelime markası olduğu görülmektedir. Markalardan …. tescil numaralı “…” ibareli markası ve … tescil numaralı ve “… & …” ibareli markası hariç kalan markaların “…” ibaresi veya bu ibare ile görsel ve işitsel olarak benzer olan ibareler çerçevesinde oluşturulan seri markalar olduğu görülmekle esaslı unsurun “…” olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, markaların kavramsal olarak farklı olması/karşılaştırılabilir somut anlamlara sahip olmamaları, “…” ibaresinin taraf markalarında bağımsız olarak bir anlamının bulunmaması, markalardaki ortak harflerin (F-L-O harfleri) markaların farklı noktalarında yer alıyor oluşları, dava konusu markanın başlangıç sesinin ve hecelemelerinin farklı olması , başlangıç sesindeki farklılığın görsel olarak da işaretleri farklılaştırmış olması, bu anlamda tüketicinin dava konusu markayı davacı markaları ile ilişkilendirmek yerine yaratılmış, bağımsız, özgün bir işaret olarak algılama ihtimalinin daha yüksek olması, kelimelerin bir bütün olarak algılanacak olması karşısında markaların bütünsel olarak benzer olmadıkları, markaların emtia listelerinin de farklı olduğu, davacının tanınmış olduğu kabul edilse dahi dava konusu markada kalan davalının haksız bir kazanç sağlamasının markanın daha kolay hatırlanır olması yahut markanın itibarına zarar verilmesinin “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşmesi tehlikesinin ispatlanamadığı, dolayısıyla SMK 6/5. Madde uygulama şartlarının oluşmadığı, her ne kadar davacının ticaret unvanının kökünü oluşturan “…” ibaresi davaya konu marka başvurusunda bulunmaktaysa da davacının davaya konu marka başvurusunun tescil sınıflarında aktif olarak ticari faaliyet gösterdiğine dair herhangi delilin dosyada bulanmaması karşısında davacının ticaret unvanına dayalı olarak dava konusu marka bakımından bir tescil engeli bulunmadığı, davacı vekilince davalının marka tescil başvurusunda kötü niyetli davrandığına yönelik iddialar ileri sürülmüş ise de dosyaya herhangi bir belge sunulmadığı gibi davalı yanın anılan başvuruyu kötü niyetli olarak gerçekleştirdiğini gösterir herhangi bir emareye de dosya kapsamında rastlanmadığı, dosyaya sunulan sair belgelerden davalı yan farklı ülkelerde “…” ibareli tescillerinin ve sair kullanımlarının bulunması, özellikle daha önceden tescilli … ve … tescil sayılı “…” ibareli markaların bulunması (… sayılı marka 7. Sınıfta tescilli olup davaya konu marka 28. Sınıfa ilişkin olup kazanılmış hak doğurmayacaktır. Aynı şekilde … tescil numaralı marka her ne kadar 28. Sınıfa ilişkin olsa da tescilinin üzerinden makul kullanım süe-resi geçmemiş olduğundan bu marka da müktesep hak doğurmayacaktır.) birlikte değerlendirildiğinde SMK 6/9. Maddenin uygulama şartlarının oluşmadığı anlaşılmış açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸