Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/81 E. 2021/407 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/81
KARAR NO : 2021/407

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 25/02/2019
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 10/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilin “…” ibareli ve esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, müvekkilinin bu markaları ciddi şekilde kullandığını ve ayırt edicilik kazandırdığını, sektöründe iyi tanınmış bir marka haline getirdiğini, 2007 yılından beri “…” ibaresi ile yarattığı markaların bir seri marka halini aldığını, davalının … sayılı başvurusunun müvekkili markaları ile benzer şekilde oluşturulmuş bir marka olduğunu, taraf markaları arasında ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik bulunduğunu, davalı marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, müvekkili markalarının tanınırlığından yararlanma amacı taşıdığını, karşı tarafın müvekkili markalarından haberdar olduğunu, markalar arasında görsel benzerliğin bulunduğunu, dava konusu markadaki “…” ibaresinin dilimizde “yağ” anlamına geldiğini, dolayısıyla dava konusu markadaki esas unsurun “…” kelimesi olduğunu, “…” kelimesinin markaya bir ayırt edicilik sağlamadığını, dava konusu markada vurgulanmak istenilen ibarenin “…” sözcüğü olduğunu, dava konusu markanın bütün haliyle “… yağ” anlamına geldiğini, dava konusu markanın bu haliyle müvekkili markalarının serisi gibi algılanacağını¸ müvekkili markalarının tamamının esas unsurunun “…” kelimesi olduğunu, müvekkili markalarındaki “gurme, organik, lezzet” gibi ek unsurların tali nitelikte olduğunu, her iki taraf markası arasında gerek yazılış gerekse de okunuş bakımından ayniyet bulunduğunu, müvekkili tarafından daha evvel kurum nezdinde yapılan itirazların kabul edildiğini, taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı olduğunu, iddia ederek işbu … sayılı YİDK karar iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; taraf markalarının görsel, işitsel ve yazımsal olarak tamamen farklı olduklarını, davacı şirketin ürünleri üzerinde “doğa” ibaresini kullandığını, müvekkilinin ise bu unvanla hiçbir benzerliği olmayan “Karadaş Vezir” ibaresini ürünleri üzerinde kullandığını, müvekkilinin “…-İ …” markası ile davacının “…” markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, müvekkili markasında “…-İ” sesinin yer aldığı, “…” kelimesinin tek başına ayırt ediciliğinin çok zayıf olduğunu, müvekkili markasının davacı markalarından farklı olarak bir tamlama şeklinde oluşturulduğunu, dava konusu “…-İ …” markasını görenlerin hiçbir zaman markayı davacının “…” ibaresini içeren markaları olarak algılamayacağını, bir bütün olarak apayrı marka olarak algılayacaklarını, … ibaresinin halk tarafından kullanılan ve benimsenmiş bir ifade olduğunu, …-İ … markasında yağın cinsini belirtme anlamında kullanılan bir ifade olduğunu, … ibaresinin kullanılmaması durumunda yağın cinsini ifade edebilecek ve halk tarafından açıkça anlaşılabilecek başka bir sözcük olmadığını, …-İ ifadesi halk arasında kullanılan bir ifade olmadığını, davacı markalarının tanınmış olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …-İ … ibaresinin 29 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 20.07.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.11.2017 tarih ve 288 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli ve “…” esas unsurunu taşıdığı görülen bir kısım markalara dayalı olarak itirazlarda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 29.06.2018 tarihli kararı neticesinde reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı, davacı yanın bir kez daha itiraz ettiği, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 25.12.2018 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “…-i …” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2007 58424, 2008 52567, 2008 52568, 2010 56671, 2013 59821, 2014/72232, 2014 72231, 2017 07065, 2017 07070, 2017 07074, 2017 07076, 2017/07080 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, kötüniyet, tanınmışlık ve eskiye dayalı kullanım gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Muterize ait 2014/72232 sayılı markanın, tescil ücretinin yatırılmaması nedeniyle hükümden düştüğü tespit edildiğinden itiraz incelemesinde dikkate alınmamıştır. Yapılan incelemede, işbu başvuru ile muterize ait 2007 58424, 2008 52567, 2008 52568, 2010 56671, 2013 59821, 2014 72231, 2017 07065, 2017 07070, 2017 07074, 2017 07076, 2017/07080 sayılı markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdiği görülmüşse de; “…” ibaresinin özellikle başvuru konusu gıda sektöründe yaygın şekilde kullanılması nedeniyle ayırt ediciliğinin düşük olması ve başvuru konusu işaretin bir bütün oluşturması ve o şekilde algılanması nedeniyle markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Başvuru ile itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi nedeniyle, markalar arasında SMK m.6/1 kapsamında karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna varılmıştır. Ayrıca, muterizin markalar arasında iltibasa yol açabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığı ve “…-i … ” ibareli markanın tescili veya kullanımı halinde 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkacağına ilişkin olarak da, itirazda, muterizin “…” ibaresini içeren markalarına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, Kurul’da da bu yönde bir kanaat oluşmadığından, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı görüşüne varılmış ve bu yöndeki itiraz da kabul edilmemiştir. Ayrıca, itiraz sahibince ileri sürülen SMK m.6/4 gerekçeli itiraz markalar arasında benzerlik bulunmadığı kanaatine varıldığından kabul edilmemiştir. … Bunun yanında Kurul tarafından yapılan res’en inceleme sonucunda, başvuru konusu “…-i …” ibaresinin tuzsuz tereyağından, su ve yağsız kuru maddeleri uzaklaştırılarak elde edilen “… yağ” anlamına geldiği tespit edildiğinden “Sınıf 29: Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar.” malları ve “Sınıf 35: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından ayırt edici olmadığı ve tanımlayıcı olduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede bu mal ve hizmetlerin herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği hükmünü içeren 6769 S. SMK m. 5/1(b) hükmü ve ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği hükmünü içeren 6769 S. SMK m. 5/1(c) hükmü uyarınca kısmen reddedilmesi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği ve fakat dava konusu başvurunun kapsamından 29.sınıftaki “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar.” ve 35. Sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından mutlak ret nedenleri uyarınca çıkartılmasına karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 25/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin tamamının, davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı ya da aynı tür olduğu, başvuruda yer alan 29. sınıf mallar ve bu malların satışına özgülenmiş 35.05 alt grup hizmetler bakımından işaretler arasında “…” sözcüğünün ortak olarak yer almasından kaynaklı dolaylı benzerlik ihtimali bulunduğu, ancak taraf markaları arasında, rapor kapsamında ayrıntılı şekilde izah olunan nedenlerle “…” kelimesinin ilgili mal ve hizmetler bakımından tüketicide yaratacağı algı ve bu algıya bağlı olarak işaretler arasındaki bütünsel algılardaki farklılaşmanın, markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerlik doğurmayacağı, ayrıca yine başvuruda yer alan 35. Sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri” bakımından da ilgili hizmetler bakımından “…” kelimesinin ayırt ediciliği değişkenlik gösterse de ilgili hizmetlerde tüketici kitlesinin niteliğinin de değişkenlik göstererek yükselmesi ve yine markaların bütün olarak yarattıkları algıların birbirleri ile ilişkilendirilmeleri sonucunu doğurmayacak şekillerde olması nedeniyle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimaline neden olabilecek bir benzerliğin yine bulunmayacağı, davacı taraf markalarının tanınmışlığı yönündeki iddiaları destekler mahiyette dosya kapsamında yeterli delilin mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
…-İ … Sağlığınız Değerlidir …
Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu başvuru kapsamında 29 ve 35. Sınıftaki mal ve hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı mal ve hizmet sınıflarındaki emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer niteliktedir. Söz konusu mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitleleri benzer olduğu gibi, yine benzer ihtiyaçları karşılamakta, birbirleri yerine ikame edilebilmekte, birbirlerini tamamlayıcı nitelik göstermekte, satış, sunum ve dağıtım kanalları ise ortak olmaktadır. Dolayısıyla taraf markaları bakımından emtia benzerliği kriterinin, kapsamlı bir inceleme yapılmasına gerek olmayacak düzeydeki açık benzerliğin varlığı nedeniyle gerçekleştiği, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın …-İ … şeklinde bir sözcük grubu markası olduğu, “…” kelimesinin günlük dilde bilinen bir anlama sahip olmadığı ancak Osmanlıca’da “yağ” anlamına gelen bir karşılığının bulunduğu, dolayısıyla söz konusu kelime Türkçe olmadığından anlamının herkesçe bilinmesinin beklenemeyeceği, “…” sözcüğünün ise “Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz, şeker katılmamış” anlamlarının bulunduğu, “…-i …” şeklindeki tamlamanın, tamlamayı oluşturan kelimelerin bağımsız anlamları düşünüldüğünde bütün olarak “… yağ” anlamına geldiği, ancak tamlamanın bu anlamının günümüz koşullarında ortalama bir tüketici tarafından bilinemeyeceği, dolayısıyla “…” kelimesi ortalama tüketicinin büyük bir çoğunluğu açısından ayırt edici vasfı bulunan, yabancı bir sözcük olarak algılanacağı, markanın bu haliyle asli unsurunun, markayı oluşturan kelimelerin bütünü olduğu ancak asıl vurgunun “…” kelimesi üzerinde olacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacıya ait ”Sağlığınız Değerlidir …”, ”… ORGANİK ÜRÜNLER”, ”SA:DE … Katkılarıyla”, ”sağlığınız değerlidir … organik ürünler”, ”… gurme+şekil”, ”… Lezzet Sırları … organik” şeklinde markalarının bulunduğu, anılan markalarda özellikle ”… Lezzet Sırları … organik” ve ”gurme+şekil” şeklindeki markalarda “…” ibaresinin markanın esas unsuru olarak kullanıldığı, anılan markalardaki şekil unsuru, “gurme”, “organik” kelimeleri ve “… lezzet sırları “şeklindeki tamlamanın tali nitelikte olduğu, bu anlamda tüketicinin ilgili markaların ayırt edici unsuru olarak “…” kelimesini algılayacağı, keza ”sağlığınız değerlidir … organik ürünler” şeklindeki markanın da bütün olarak beş ayrı kelimenin birleşimi ile oluşturulduğu görülmekle birlikte, bu markada da diğer tüm kelime unsurları gözetildiğinde “…” ibaresinin marka içerisindeki asli unsur olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…- İ …” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davacı markalarının esas unsuru “…” kelimesinden oluşmakta olup anılan ibarenin özünde bir sıfat niteliğinin de bulunduğu, “…” ibaresinin kendisinden sonra gelen kelimeye yalınlık, saflık, doğallık anlamları kattığı, bu haliyle de gıda ürünleri açısından da herhangi bir katkı içermeyen veya özüne uygun nitelikler gösteren ürünleri tanımlar şekilde bir kullanımı bulunduğu; “…” ibaresinin sahip olduğu anlam itibariyle en yaygın olarak kullanıldığı sektörlerin başında gıda sektörünün geldiği, TÜRKPATENT sicil kayıtları nezdinde taraf markaları kapsamındaki gıda emtialarının da yer aldığı sınıflarda davacı ve davalı taraf markaları öncesi ve sonrasında da farklı hak sahipleri adına başvuru/tescile konu edilen 300’ü aşkın marka içerisinde … ibaresinin münhasır esas unsur şeklindeki hallerini de çok sayıda kaydın bulunduğu; dolayısıyla “…” kelimesi sahip olduğu kavram itibariyle, gıda ürünleri açısından; sektörde pazarlama tekniğinin bir parçası olarak (herhangi bir işletmenin, bir ürün hattı/kategorisi altında yer alan bir ürün kaleminin alt çeşidi olarak ifade edilebilir_örneğin bisküvi grubu ürünleri (ürün hattı) içerisinde yer alan X bisküvisinin (ürün kalemi) …, çikolatalı, kremalı, dolgulu gibi alt çeşitlerinin (ürün kalemi) olması) yaygın kullanımı bulunan bir ibare olmasına dayalı ayırt edici vasfı zayıf bir ibare olarak algılanacağı; sektörel anlamda kullanımı yaygın olan ve ayrıca tüketicinin de ilk ve öncelikli olarak ibareyi yaygın olarak bilinen anlamı ile algılayacağı kelimeleri marka olarak tercih eden kimselerin, kendisi ile aynı sektörde faaliyet gösteren rakiplerinin de anılan ibare üzerinde eşit orandaki kullanım hakkına katlanması gerekeceği, dava konusu markanın tek başına “…” ibaresinden değil “… – İ …” şeklinde bir tamlama olarak oluşturulduğu, tüketicinin markayı bir bütün halinde tamlama şeklinde algılayacağı, “…” ibaresinin; pek çok gıda ürünü açısından, kimi zaman nitelik belirten bir ibare, kimi zaman da pazarlama tekniğinin bir parçası olarak … dondurma, … yağ, … süt, … çikolata, … kaşar peynir örneklerinde olduğu gibi yaygın kullanımının varlığı gözetildiğinde, tüketicinin anlamını bilmesi beklenemeyecek bir kelime olan “…” ibaresine, “…” sözcüğüne nazaran çok daha yüksek bir markasal ayırt edicilik yükleyeceği ve markanın bütününde de “…” ibaresini, anılan kelimenin bir özelliğini tanımlayan bir anlam yükleyeceği; taraf markalarını oluşturan unsurlar bütün olarak ele alınarak incelendiğinde; uyuşmazlık konusu 29. Sınıf mallar ve bu malların satışına özgülenmiş 35.05. sınıftaki hizmetler bakımından, markalar arasında “…” kelimesinden kaynaklı olarak görsel, işitsel ve kavramsal açıdan asgari düzeyde bir benzerlik şüphesiz bulunacak olmakla birlikte, gerek dava konusu markanın “…-İ …” şeklinde bir bütün olması, markadaki ön sesin “…” ibaresi olarak tüketici açısından ayırt ediciliği yüksek bir sözcük şeklinde algılanması, gerek sair görsel unsurlar bakımından taraf markalarının birbirlerine yakınlaşmamış olmaları, gerekse de “…” ibaresinin gıda sektöründeki kullanım biçimi itibariyle 29. sınıf mallar ile 29. sınıf malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri açısından, taraf markaları ortak emtiaları kapsamakta iseler de işaretler arasında ortalama tüketicinin yanılgı yaşamasına neden olabilecek bir benzerliğin mevcut olmayacağı, ilgili sektörde çok sayıda farklı şekilde kullanıma konu edilmiş “…” ibaresinden kaynaklı olarak tüketicinin her iki taraf markası arasında iktisadi – idari bir bağlantı kurmayacağı, bu anlamda taraf markaları arasında 29. Sınıf mallar ve bu malların satışına özgü 35.05 alt grubu açısından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı; dava konusu marka kapsamında yer alan 35. Sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri” hizmetler ile davacı yanın 35. Sınıftaki aynı/benzer hizmetleri kapsamakta olan davacı yana ait ”… Lezzet Sırları … organik” şeklindeki markası karşılaştırıldığında, anılan hizmetler açısından “…” ibaresinin, yukarıda tanımlanan kavramsal karşılığından uzaklaşacağı ve markasal niteliğinin daha güçlenebileceğinden bahsedilebilir ise de “…” ibaresinin ticaret hayatında yine genel olarak güçlü ayırt ediciliği bulunan, özgün, yaratılmış bir kelime olarak algılanmayacak olması ve ayrıca ilgili hizmetler açısından tüketici kitlesinin artan bilinç, dikkat ve seçicilik düzeyi ile birlikte markaların bütünsel olarak yarattıkları algılar itibariyle de yine birbirlerinden farklı iki ayrı marka olarak algılanacakları, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…-İ …” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, dosya kapsamında yer alan delillerden, davacının “…” markalarını taşıyan bir kısım ürün görsellerini, “sitemiz yapım aşamasındadır” yazını taşıyan bir adet web sitesi görselini, yine müvekkili şirket markalarının işlem dosyasına sunulduğu, dava dosyasına ise ek olarak ayrıca herhangi bir delil sunmadığı/buna dair herhangi bir belgenin dosya kapsamında yer almadığı; bu durumda davacı yanın “…” markalarının tanınmış marka olduğu iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸