Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/80 E. 2021/214 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/80 Esas – 2021/214 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/80
KARAR NO : 2021/214

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Tescili
DAVA TARİHİ : 25/02/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka tescili davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin gerçekleştirmiş olduğu başvuru konusu iş hukuku uygulamalarında karşılaşılan süreçlerin yönetimini gerçekleştirmek isteyen firma ve kişilere bir ana rehber olarak hazırlanmış hizmetin adı olduğunu, “işte asistan”’ın bir iş hukuku uygulaması ve yazılımı olduğunu, müvekkilinin … sayısı ile gerçekleştirdiği başvurunun 09, 35 ve 42. Sınıf mal ve hizmetleri kapsadığını, davalı firmanın müvekkili başvurusuna yönelik itirazlarının, Kurum tarafından kabul edildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, davalı yanca itiraza mesnet tutulan markalara karşı kullanım ispatı talebinde bulunduklarını, ancak bu taleplerinin dikkate alınmadığını, kaldı ki taraf markaları arasında bir benzerliğin bulunmadığını, markaların bütün olarak ele alınmaları gerektiğini, davalı yanın 2013/76814 sayılı markası bakımından taraf markaları arasın benzer bir sınıfın dahi olmadığını, yine taraf markaları arasında temel olarak farklılıklar bulunduğunu, müvekkili markasında “işte asistan” kelimesi ile birlikte bir şekil unsurunun da yer aldığını, ret gerekçesi markaların ise “iş’te” şeklinde olduklarını, işte ibaresinin dilimizde bir şey gösterilirken kullanılan bir kelime veya ekonomik etkinliklerin tümü, yapılan çalışma gibi anlamları olduğunu, markaların bütün olarak farklı anlamlarda “işte” ibaresini kullandıklarını, “işte” ibaresinin zayıf ayırt edici bir sözcük olduğunu, bu nedenle markaların sadece bu sözcük nedeniyle benzer görülemeyeceklerini, kurum nezdinde bu sözcüğü taşıyan çok sayıda marka tescilinin bulunduğunu, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptaline, tescil işlemlerinin tüm sınıflar açısından devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkilinin tanınmış “iş” markalarının sahibi olduğunu, anılan markanın özel/00989 sayısı ile de özel korunan markalar arasında yer aldığını, müvekkilinin “iş” ve “işte” şeklinde çok sayıda markasının bulunduğunu, müvekkili markaları ile davacı yanca başvuru konusu edilen markanın benzer olduklarını, markada kullanılan “işte” ibaresi ve renk unsurları itibariyle müvekkili markalarının çağrıştırıldığını, taraf markaları kapsamında aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmet sınıflarının yer aldığını, markaların halk nezdinde karıştırılma ihtimallerinin bulunduğunu, birbirlerinin serisi olarak algılanabileceklerini, başvurunun ayrıca kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin seri markalarının yarattığı imajdan faydalanılmak istenildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın kabulü ile ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;dava konusu “işte asistan şekil” ibaresinin 09, 35 ve 42. Sınıf mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 03.12.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.01.2018 tarih ve 293 sayılı bültende ilan edildiği, anılan ilana karşı davalı firmanın, önceki tarihli “iş” ve “işte” ibaresini taşıyan markalarına dayalı olarak ileri sürdüğü itirazların, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 22.06.2018 tarihli kararı neticesinde haklı bulunduğu ve başvurunun reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı bu defa başvuru sahibi davacı tarafça itiraz edildiği, bu itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 21.10.2018 tarihli … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “işte asistan şekil” ibareli başvurunun 2017 05214, 2014 53025, 2015 54508, 2012 67589, 2012 67584, 2017 44714, 2017 11712, 2014 29433, 2014 15737, 2014 15719, 2013 76814, 2013 57417, 2013 57398, 2013 44020, 2013 16878 sayılı “iş ‘ te dijital buluşmalar”, “iş’te yatırım hattı”, “iş’te üniversiteli fırsatla”, “iş’te seminer+şekil”, “iş’te seminer”, “iş’te fon”, “iş’ te dijital buluşmalar”, “iş’te üniversiteli aidatsız”, “işte müze”, “iş’te müze”, “iş’te varant”, “iş’te tarım”, “iş’te turizm”, “iş’te üniversiteli kitemaximum”, “iş’te üniversiteli maxisinema” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi uyarınca reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile 2017 05214, 2014 53025, 2015 54508, 2012 67589, 2012 67584, 2017 44714, 2017 11712, 2014 29433, 2014 15737, 2014 15719, 2013 76814, 2013 57417, 2013 57398, 2013 44020, 2013 16878 sayılı markaların, ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimaline neden olabilecek şekilde benzer oldukları kanaatine varılmıştır. Bunun yanısıra, başvuru ile 2017 05214, 2014 53025, 2015 54508, 2012 67589, 2012 67584, 2017 44714, 2017 11712, 2014 29433, 2014 15737, 2014 15719, 2013 76814, 2013 57417, 2013 57398, 2013 44020, 2013 16878 sayılı markaların eşya listeleri kapsamında, aynı/aynı tür/benzer mallar/hizmetlerin yer aldığı belirlenmiştir. Markaların benzerliği ve mallar/hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, işbu başvuru ile 2017 05214, 2014 53025, 2015 54508, 2012 67589, 2012 67584, 2017 44714, 2017 11712, 2014 29433, 2014 15737, 2014 15719, 2013 76814, 2013 57417, 2013 57398, 2013 44020, 2013 16878 sayılı markalar arasında, 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği kanaatine varılmıştır. Redde gerekçe olarak gösterilen markaların işbu başvurunun başvuru tarihi olan 03.12.2017 tarihi itibariyle tescil tarihleri üzerinden beş yıl geçmemiş olduğu, bu nedenle kullanım ispatına konu olmadığı tespit edilmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı yanca ileri sürülen itirazların ve başvurunun reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 23/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 25/02/2019 (Pazartesi) tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:dava konusu 207/109872 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin tamamının, davalı yanın önceki tarihli markalarındaki mal ve hizmetler ile aynı ya da benzer olduğu, bununla birlikte taraf markalarının bütünsel algılarının dikkatli ve seçici tüketici kitlesi nezdinde yarattığı algılarda, salt “işte” ibaresinden kaynaklı olarak iktisadi – idari bir yanılgı oluşmasına neden olmayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davacı Markası Davalı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu başvuru kapsamında 09. Sınıf, 35. Sınıf ve 42. Sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tamamı, davalı yanın ret gerekçesi markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyli benzerlik göstermekte olup taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler arasındaki ilişkinin ayrıntılı bir incelemeye gerek duyulmayacak düzeyde oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap edip benzer ihtiyaçları karşıladıkları, birbirlerini tamamlayan ya da birbirleri yerine ikamesi mümkün olan mal ve hizmetler oldukları anlaşılmaktadır. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davacının markasının incelenmesinde; ”işte asistan+şekil” ibareli başvurunun eflatun renkte yazılmış “İŞTE” kelimesi, turuncu renkte yazılmış “asistan” kelimesi ve bu iki kelimenin ortasına konumlandırılmış, kanatları açık bir kelebek figürünü andıran bir görselden oluştuğu görülmektedir. “İŞTE” kelimesi dilimizde “Bir şey gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz; anlatılan şeye dikkat çekmek için kullanılan bir söz” anlamları ile kullanıldığı gibi “çalışma, meslek” anlamlarındaki “İŞ” kelimesinin “-de, -da” bulunma eki almış hali olarak da algılanması mümkündür. “asistan” kelimesi ise “yardımcı” anlamına gelen bir sözcüktür. Bu iki kelimenin bir araya getirilmesi ile oluşan bütündeki algıda “işinizdeki yardımcı” gibi anlamın tüketici tarafından algılanabileceği gibi “asistanınız burada” gibi algının da oluşması mümkündür. Bu tür markalarda tüketicinin, işaretten edineceği algının, işaretin fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler açısından da değişkenlik göstererek daha somut bir hale gelebileceği göz ardı edilmemelidir.
Davalının markalarının incelenmesinde; redde gerekçe markaların ve sair markaların İş’te Dijital Buluşmalar, İş’te Dijital Buluşmalar+şekil, İş’te Yatırım Hattı, İş’te Üniversiteli Fırsatla, İş’te Üniversiteli Aidatsız, İşte Müze, İş’te Müze, İş’te Üniversiteli kitemaximum, İŞ’TE ÜNİVERSİTELİ MaxiSinema, İş’te fon, İŞ’TE SEMİNER+şekil, İŞ’TE SEMİNER, İŞ’TE TARIM, İŞ’TE TURİZM, İş’te Varant markaları olduğu, anılan markalarda “İŞ” ibaresinin kök unsur olarak kullanıldığı, bu kullanımlarda “iş’te” şeklinde bir yazım tarzının benimsenmesi suretiyle “İŞ” ibaresine özel bir anlam yüklenildiğinin görülebileceği, davalı markalarındaki ek unsurların, davalının mal ve hizmetler ile ilişkilendirilebilecek tali nitelikte, çoğu jenerik ibareler oldukları anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markaları birebir aynı mal ve hizmetleri kapsamakta iseler de ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunduğu görülen ve sahip olduğu anlam itibariyle de yine zayıf nitelikte bir ibare olan “İŞTE” ibaresinin dava konusu marka içerisindeki kullanımı nedeniyle, tespit edilen ilgili tüketici kitlesi tarafından her duyulduğunda, görüldüğünde veya deneyimlendiğinde refleksif olarak hep ve yalnızca davalı firmaya ait markaları çağrıştırmasının mümkün olmadığı, bu ibarenin kelime anlamı doğrultusunda bir şeyi vurgulama, işaret etme adına kullanımlarının kimsenin tekeline bırakılamayacağı, “iş” hayatına yönelik mal ve hizmetlerde “iş” kelimesinin kullanılmasının olağan ve sıradan olduğu, bu kullanımlarda herhangi bir şekilde önceki markalardan imaj transferi oluşturacak nitelikte bir kullanım teşkil edilmediği sürece, bu ibarelerin farklı ek unsurlar ile birlikte kullanımlarına önceki hak sahiplerinin katlanması gerekeceği, keza dava konusu markanın da bütün olarak zayıf bir marka olduğu, dolayısıyla tüketicinin, ticaret hayatında karşı karşıya kaldığı herhangi bir “iş” markasını, davalının markaları ile ilişkilendirebilmesi için, başvuru konusu edilen işaretin bir şekilde davacı markalarının ayırt edici özelliklerinden birine yanaşmasının beklenmesi veya sonraki markanın doğrudan asli unsurunun kendisi olması gerektiği yorumunda bulunulabileceği, halbuki somut olayda markaları oluşturan işaretlerin bütünsel algıda benzer dahi olmadıkları, ilgili tüketicinin yargılama konusu mal ve hizmetleri için ayırdığı satın alım süresi içinde dava konusu markayı gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, bunun sonucunda davalı markalarını taşıyan mal veya hizmetleri satın almak isterken dava konusu işaretle sunulan ürünleri satın alma yahut hizmetlerden yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşmeyeceği, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı ve hatta gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, başvuru konusu işaret ile davalı markası arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı, işaretler arasında iltibas ihtimalinin mevcut olmadığı kabul edilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Tescil talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.531,15-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/06/2021