Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/68 E. 2021/99 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/68
KARAR NO : 2021/99

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/02/2019
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili firmanın üniversite olması nedeniyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu m. 56/b uyarınca her türlü harçtan muaf olduğunu, ihtilafa konu … sayılı “…” ibareli markaya yönelik müvekkili tarafından yapılan yayına itirazın TÜRKPATENT YİDK’nın 17.12.2018 tarih ve … sayılı kararı ile reddine ve tescil işlemlerinin devamına karar verildiği ve söz konusu kararın 19.12.2018 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, davalı ve davacı tarafların aynı şehirde olup Özel Eğitim ve Vakıf Üniversitesi alanında faaliyet gösterdiğini, sektörde … Koleji, … Üniversitesi, … Okulları ve … Koleji, … Üniversitesi, … Okulları ibarelerinin maruf nitelikte olduğunu, her iki eğitim kurumunun da İstanbul/Avrupa bölgesinde birbirlerine çok yakın konumda olduklarını, tarafların sahip ve yönetim kadrolarının tanışmakta olduğunu ve birçok etkinlikte ortak hareket etmiş olduklarını dolayısıyla bu denli yakın olunmasına rağmen davalı şirketin basiretli bir tacir gibi hareket etmeyip söz konusu marka başvurusunu yapmış olduğunu, davalı yanın dürüstlük kuralına aykırı hareket etmiş olduğunu, davalı yanın kötüniyetle uyuşmazlık konusu marka başvurusunu yaptığını, davalı tarafın marka tescil hakkını haksız rekabet mücadelesinin bir aracı olarak kullandığını ve marka tesciliyle ilgili temeldeki sakatlık nedeniyle tüm mal ve hizmetler yönünden markanın hükümsüzlüğünün gerektiğini, müvekkili tarafın … semtinde şubelerinin bulunduğunu ancak söz konusu … ibaresinin bölge, semt adı mahiyetinde kullanılıp kurumsal marka ve logolarına dahil edilmediğini, … ibaresinin bir semt adı olduğunu ve markanın sonunda/başında kullanımının şube/bayi izlenimi vereceğini, dolayısıyla uyuşmazlık konusu ibarenin … Koleji’nin … şubesi izlenimi yaratacağını, … ibaresinin 41. Sınıfta tescili halinde … Üniversitesi, … Okulu, … Koleji markalarının hukuken kullanımlarının önünün açılacağını ve bu kullanımlarının da müvekkili markalarının … şubesi izlenimini doğuracağını, her iki markanın da 41. Sınıfta kullanımı nedeniyle sınıfsal anlamda benzer olduğunu, markalar arası bütüne yayılarak bakılacak benzerlikte işitsel, anlamsal ve sınıfsal bakımından benzer olduğunu, Kıyasa tabi markalar arası aynı/benzer türden hizmetlerin ve ayırt edilemeyecek kadar benzerliğin söz konusu olmasının tüketiciler nezdinde iltibasın meydana gelmesine sebep olduğunu, ayrıca müvekkilinin tescilli markalarının tanınmışlığının, tüm mal ve hizmetler açısından uyuşmazlığa konu marka açısından iltibas meydana getireceğini, davaya konu markanın farklılık teşkil etmemesi gerekçesinden dolayı ayırt edicilik koşulunu sağlamadığını, somut olayda “…” ibaresini Eğitim Hizmetleri/Özel Okul Faaliyetleri alanında ilk olarak müvekkili kurumun kullandığını ve hâlihazırda kullanmakta olduğunu nu nedenle hukuken korunmak zorunda olunan öncelik hakkının müvekkili tarafta olduğunu, davalı yana 26.04.2018 tarih ve …Yevmiye No ile Beyoğlu 3. Noterliği’nden dilekçe ekinde de sunulan ihtarnameyi göndermiş olduklarını, zayıf markaların kullanıldığı hizmet ve ürün için doğrudan çağrışım yapan markalar olduğunu ancak müvekkiline ait “…” ibaresinin doğrudan akla Özel Okul hizmetlerini getirmediğini ve söz konusu ibarenin zayıf marka olmadığının Yargıtay İçtihatçıyla da hüküm altına alınmış olduğunu, müvekkili tarafın TÜRKPATENT nezdinde 56 adet marka müracaatının olduğunu, müvekkilinin “… Koleji”, “… Okulları”, “… Eğitim Kurumları” unvan ve markalarını kendisiyle özdeşleştirdiğini, tanıttığını ve maruf kıldığını hatta tanınmış bir marka niteliği taşıdığını, davalı tarafın müvekkili markalarla iltibas oluşturma çabasının maruf markalardan fayda sağlamak için yapıldığını, müvekkili kurumun Üniversiteler arasında seçkin bir yer edinmiş olduğunu, davalı şirket ve davalı dışı şirketler tarafından yoğun olarak marka tecavüzü ve marka sulandırma girişimlerinin yapıldığını, iddia ederek YİDK kararının iptali ile dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davalı yan markasının “…” ibaresinden farklı olarak birtakım farklı kelime ve karakteristik şekil unsurlarını içermekte olduğunu, söz konusu markanın bu unsurlarla birlikte bütün olarak değerlendirildiği takdirde karıştırılma ihtimalinin olmadığının, itiraz markalarının oldukça farklı algılandığının anlaşıldığını, davacı yanın başvuru markasının bütününden aykırı olarak tek başına ayırt ediciliği zayıf ve yaygın kullanılan “…” sözcüğünü alarak benzerlik bulunduğu iddiasının bütünsel yaklaşıma ve marka hukuku ilkelerine aykırı olduğunu, davacı markasını görecek olan tüketici kitlesinin davacı “…” ibaresini içeren itiraz markaları olarak algılamayacağını, davacı yanın SMK 6/5 maddesi kapsamındaki iddiaları ile ilgili bu iddianın itiraz aşamasında yeterli bilgi/belgelerle ispatlanamadığını bu nedenle de SMK 6/5 kapsamında belirlenen şartları sağlamadığını, başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiği iddialarını destekleyecek delillerin itiraz aşamasında sunulmadığından davacı yanın kötüniyet iddiasına itibar etmenin mümkün olmadığını, davacı yanın gerçek hak sahipliği ve dilekçesinde ileri sürdüğü sair iddialarına itibar etmenin mümkün olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili firmanın “… Koleji” markasıyla faaliyete başladığını ve 1994 yılından bu yana özel eğitim kurumları sektöründe faal olduğunu, müvekkili “…” markasının Türkiye’de en çok bilinen ve güvenilen eğitim kurumu olduğunu, yüksek ayırt edicilik kazandığını ve “… Koleji” markasıyla TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini, müvekkili firmanın en büyük ayırt ediciliğinin hemen hemen her markasında başı veyahut sonunda kendisine ayırt edicilik kazandırma ve diğer markalarla benzeşmesinin önüne geçmek amacıyla “…” ibaresinin kullanılmakta olduğunu bu hususun da müvekkili firmanın tanıtım ve marka faaliyetleri neticesinde adeta müvekkiliyle özdeşleşmiş olduğunu, müvekkili şirketin cevap dilekçesinde de öne sürülen Türkiye çapında tanınmış çok sayıda markanın münhasır sahibi olduğunu ve hâlihazırda 56 adet markasının bulunduğunu ve davacı yanın tanınırlığından faydalanmasına gerek bulunmadığını, aleyhine tedbir kararı alınan markaların müvekkili şirketin ticari ve tanıtım-pazarlama faaliyetlerinde yoğun olarak kullanılmakta olduğunu, davacı tarafın yeni delil sunmadığından dolayı TÜRKPATENT’in gerekçeli kararı doğrultusunda huzurdaki davanın reddinin gerektiğini davaya konu marka ile davacı yan markaları arasında “…” ibaresi harici hiçbir ortak noktanın bulunmadığını, TÜRKPATENT ve sektör bazında tanınmış olan “…” ibaresinin markada kullanılmasının iddia edilen karışıklığa ya da benzeşmenin norma tüketici nezdinde yaşanmasına engel olduğunu zira müvekkili şirketin başvurusunu “…” gibi tanınmış bir ibareyle yapmış olduğunu, davacı yanın uyuşmazlık konusu davada haklı olabilmesi için orta seviyedeki tüketici nezdinde karıştırılacak derecede benzeşmesi ve müvekkili şirketin marka başvurusunun kötüniyetle yapılmış olması şartlarının somut olayda mevcut olmasının gerektiğini, ancak söz konusu şartların söz konusu uyuşmazlık kapsamında sağlanamadığını, müvekkili markasının tanınmış bir marka ve logo ile ayrıştırıldığını, … ibaresinin pek çok markada birlikte kullanılan ibareler ile ayırt edicilik kazanan bir kavram olduğunu bu doğrultuda da müvekkili markasının ayırt edici unsurunun yine müvekkilinin tanınmış ibaresi olan “…” olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 5, 6, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …+şekil ibaresinin, davalı şirket adına 16, 38, 39, 41 ve 43. Sınıflarda tescili için 29.08.2017 tarihinde başvuru konusu edildiği, başvurunun … başvuru numarası ile işleme alınarak 27.09.2017 tarih ve 285 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, iş bu karara başvuru sahibi davalılar … Hizmetleri A.Ş. ve İSTANBUL … ÜNİVERSİTESİ tarafından 13.07.2018 tarihinde itiraz edildiği, TÜRKPATENT’in … sayılı YİDK kararı ile; ”… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun … …”, ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle … ve İSTANBUL … ÜNİVERSİTESİ tarafından yapılan itirazlar incelenmiştir. …Başvuruya konu marka ile her iki muteriz tarafından itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların “…” ibaresi dışında ihtiva ettikleri diğer unsurlarla birlikte bıraktıkları bütünsel izlenim dikkate alındığında markaların karıştırılacak ölçüde benzer markalar olmadığı, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bunmadığı kanaatine varılmıştır. İlaveten itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların tanınmış olduğu ve başvurunun kötü niyetle yapıldığı iddiaları yeterli bilgi ve belge ile desteklenmediğinden yerinde bulunmamıştır.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 15/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:dava konusu … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacı yanın işbu davaya mesnet gösterdiği markaları arasında benzer emtialar yönünden iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davacı yanın tanınmışlık ve önceye dayalı hak sahipliğine dayalı iddialarının somut olay yönünden uygulama koşullarının oluşmadığı, dosyada mevcut deliller karşısında Davalının kötüniyetli olduğu yönünde bir kanaate ulaşılamadığı, bu nedenlerle; TÜRKPATENT YİDK’nın 17.12.2018 tarihli … sayılı YİDK kararının heyet görüşleri ile uyarlılık içerisinde olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, …, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası

…+şekil
(16, 38, 39, 41, 43. Sınıf)

Davacı Markaları

Taraf markaları emtiaları karşılaştırıldığında, başvuru konusu marka ile davacı yan markaları arasında, davalı markasında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından ayniyet/benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır. Devamla;
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka başvuruda yuvarlak bir logonun üst bölümünde …, alt bölümünde ise … ibaresinin konumlandırıldığı ve logonun tam ortasında ykine davalı yana ait olduğu görülen şekil markasından oluşan bir kelime +şekil markası olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; markaların “…” ibaresi etrafına eklenmiş çeşitli şekil ve sözcük unsurları ile oluşturulmuş bir seri marka ailesi olduğu, davacının kimi markasında “İKÜ” şeklinde bir kısaltma kullanılırken kimi markasında ise “… ibaresini” markanın esas unsuru olacak şekilde kullanmakta olduğu, bu şekilde “İSTANBUL … ÜNİVERSİTESİ”, “AVRUPA …”, “AVRUPA … KOLEJİ”, “OKUL …’DÜR”, “… TEST,” “… İNOVASYON” vb. çok sayıda markasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; davacının işbu davaya konu markalarının esas unsurunun … ibaresi olduğu, kendini “İSTANBUL … ÜNİVERSİTESİ” olarak özellikle eğitim öğretim sektöründe tanıttığı, uzun zamandan beri piyasada bu isim ile bilindiği; davalının ise yine kullanımlarında “…” ibaresi ile birlikte “…” ibaresini kullandığı, davalının gerek ticaret unvanı kılavuz unsurunda gerekse de TÜRKPATENT nezdinde tescilli sair markalarında “…” ibaresini muhtelif defalar gerek münhasıran gerekse de sair birtakım unsurlar ile birlikte tescil ettirdiği, başka bir ifadeyle anılan ibarenin davalı yanın çatı markası olduğu, çatı markaların kimi durumlarda markadaki sair unsurların önüne geçecek nitelikte etki yaratabileceği gibi kimi durumlarda ise geri planda kalacağı, somut olayda ise “…” ibaresinin markanın üst bölümünde kullanıldığı ve markada şekil unsuru ile birlikte göze ilk çarpan unsur olduğu, “…” ibaresinin kavramsal olarak ayırt edici karakterinin zayıf olmasından kaynaklı olarak tüketici algısında “…” ibaresinin ön plana çıkacağı, kaldı ki dava konusu markada “…” ibaresinin kullanımının yine davalı yanın çeşitli markalarında ve ayrıca fiili kullanımlarında görülen “logosunu” da içerecek ve davalı ile özdeşlik yaratacak şekilde yer aldığı, dolayısıyla dava konusu marka içerisinde “…” ibaresinin kullanımının, “… KOLEJİ-OKULLARI KÜLTÜRÜ” olarak algı yaratacak bir bütünlük oluşturduğu, davacı yanın “İSTANBUL … ÜNİVERSİTESİ” başta olmak üzere “…” ibareli markaları ile dava konusu “…+şekil” markası bir bütün olarak, ilgili tüketiciler nezdinde kıyaslandıklarında, işaretler her ne kadar ortak “…” ibaresi ihtiva etmekte iseler de “…” ibaresinin bütün içerisindeki kullanım şekli ve amacının, dava konusu markalar ile yakınlaşma ve karıştırılması sonucunu doğurmayacağı, dava konusu markayı gören bir tüketicinin markadaki şekil unsuru ve “…” ibaresini bir arada gördüğünde, logonun alt kısmında yer alan “…” ibaresi nedeniyle davacı ile ilişkilendirme yoluna gitmeyeceği, bu durumun ise taraf markalarının farklı iktisadi kaynaklara ait markalar oldukları şeklinde yorumlanması sonucunu doğuracağı, buna bağlı olarak ise tüketicinin işaretler arasında yanılgıya düşme ihtimalin ortadan kalkacağı, tüketicinin “İNGİLİZ …”, “AMERİKAN …”, “İTALYAN …”, “ALMAN …” vb. nitelikteki çok sayıda kullanıma olan aşinalığının anılan ibareye yüklediği markasal vasfı zayıflatır sonuçlar doğuracağı, hal böyleyken salt “…” ibaresinden kaynaklı bir iltibas ihtimalinin oluşmayacağı, davacının … esas unsurlu sair markaları ile dava konusu marka benzer bulunmadığından, davacının “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı bir hak sahipliğinin bulunup bulunmadığının da sonuca yönelik bir etkisinin mevcut olmayacağı, dava konusu markadaki kullanım davacının markasının “…” unsurunu içermekte ise de, salt bu nedene bağlı olarak markalar arasında haksız yararlanma olgusunun mevcudiyetinden bahsetmenin mümkün olmadığı, bütünsel olarak markalara bakıldığında, dava konusu markanın davacı markalarının itibarına zarar verme, ayırt edici karakterini zedeleme gibi bir durumu ortaya çıkarmayacağı, davacının da bu durumun aksine işaret eden herhangi bir delili dosyaya sunmadığı, … ibaresini kendi markalarına esas unsur olarak seçen davacının, bu ibarenin jenerik kullanımlarına karşı müdahalede bulunmayacağını öngörmesi gerektiği, davacı şirket ticaret unvanını kılavuz unsuru “…” ibaresi olmakla birlikte dava konusu markanın, bütünsel algı itibariyle davacı yanın ticaret unvanın kılavuz unsuru ile ilişkilendirilemeyecek nitelikte olduğu yukarıda iltibas ihtimali yönünden yapılan değerlendirmelerde ve tanınmışlık yönünden yapılan değerlendirmelerde tespit edilmiş olduğundan, davacı yanın tek başına “…” ibaresinden kaynaklı bir üstün hakkının mevcut olmayacağı, dosya kapsamında davalının, davacı markasının tanınmışlığından yararlanmak istedikleri, davacı markasının itibarını zedeleyecek faaliyetlerde bulundukları, ticari hayatın olağan akışına aykırı hareket ettikleri ya da basiretli bir tacir gibi davranmadıkları, kötüniyetli bir şekilde marka başvurularında bulundukları yönünde somut deliller yer almadığından kötüniyet iddialarının soyut nitelikte olduğu anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸