Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/64 E. 2021/106 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/64
KARAR NO : 2021/106

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/02/2019
KARAR TARİHİ : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili …’in 10 yılı aşkın bir süredir TUS soru kitapları yayınlayan, TUS ile ilgili bilimsel toplantılar düzenleyen, ilk resmi TUS kursu açan … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkilinin yıllardır TUS alanında faaliyet göstermesi sebebiyle bu sektörde birçok saygın markanın da sahibi olduğunu, müvekkiline ait “tus” ve “…” ibareli markalar ile itiraza konu “…” marka başvurusu arasında görsel bakımdan ayniyet ya da ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olmadığını ancak işitsel bakımdan ve bütün olarak bıraktıkları intiba bakımından iltibasa sebep olacak kadar belirgin bir benzerlik olduğunu, müvekkilinin “… ve …” ibareli markalarının 05, 16, 21, 35, 38, 39, 41, 42, 44 ve 45.sınıflardaki emtiaları kapsadığını, davaya konu … numaralı “…” ibareli marka başvurusunun müvekkilinin markası ile 41.sınıf itibariyle emtialarında çakıştığını, müvekkilinin 41.sınıfta tescil edilmiş “…” ve “…” ibareli markaları bulunduğunu ve müvekkili markası ile benzer olan “…” markasının tescillenmesinin SMK 5/1 (ç) bendine aykırılık teşkil ettiğini, yine müvekkiline ait “…” ve “…” ibareli markalar ile …’in başvuruda bulunduğu “…” ibareli markanın halk tarafından karıştırılmamasının mümkün olamayacağını ve müvekkilinin tescilli seri markalarında kullanmış olduğu renkler ile itiraza konu marka görselinde kullanılan renklerin aynı olmasının ve … ibarelerinin aynı renklerle tasarlanmasının markalar arasındaki iltibası pekiştirdiğini, davalı yanın müvekkili markasının ününden ve portföyünden faydalanma amacında olduğunu, bu sayede haksız kazanç elde edeceğini iddia ederek; itirazın reddine ilişkin … sayılı YİDK kararın iptaline ve … başvuru sayılı marka tescilinin hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle, karşılaştırılan ibarelerin karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde benzer olmadığını, başvuru konusu … ibaresi ile davacı markaları arasında belirgin bir farklılığın bulunduğunu, karşılaştırılan markaların “Tıpta Uzmanlık Sınavı” olan ve kısa adının TUS olarak herkesçe bilinen kısaltmadan hareketle markalar oluşturulduğunu, dolayısıyla markalarda TUS ibaresinin bir bütün olarak algılanacak nitelikte olduğunu, bu ibarenin ise her görüldüğünde veya duyulduğunda bir işletme ile ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını ve birinin tekeline verilemeyeceğini, benzer nitelikte daha önce görülmüş başka bir davada “…” markası ile “…” markasının KHK 8/1b anlamında benzer olmadıklarına karar verildiğini (Ankara 3.FSHHM 12.12.2013 tarih ve 2013/182 E., 2013/248 K.), anılan kararın Yargıtay’ın 12.11.2014 tarih ve 2014/11054 E., 2014/17498 K. sayılı kararı ile onandığını, …+şekil ibaresi görüldüğünde tüketici algısında oluşacak intibanın davacı yanın itirazına dayanak markaları ile herhangi bir ilgisinin bulunmayacağını ve YİDK kararının hukuka uygun olduğunu ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle; markalar arasında ortalama tüketicinin markaları karıştırmasına neden olacak bir benzerlik bulunmadığını, davacı yanın tüm gayretinin daha önce birbirine benzer ve eş anlamlı birden fazla marka tescil ettirmiş olduğu halde, … markasını akıl edememesi ve kendisine ait tüm markaların … markasının gölgesinde kalacağı endişesinden kaynaklandığını, günlük hayatta bir ürünün ortalama kitlesinin halk olduğunu fakat bu markaların hedef kitlesi/ortalama kitlesinin Tıp Fakültesinden mezun olan tıp doktorları olduğunu, Latince kelimeleri ayırt edebilme yetisine sahip olan bir kitlenin dava konusu markayı diğerlerinden ayırt edemeyeceğinin düşünülemeyeceğini, seri markanın ortak unsurunun “TUS” ibaresi olması sebebiyle müvekkilinin “…” markasının kullanılamayacağı iddiasının haksız rekabet hukukuna aykırılık teşkil ettiğini ve davacı yanın tekelleşme çabasının göstergesi olduğunu, davacı tarafın algıladığı gibi içerisinde TUS ibaresi geçen birden fazla markanın tescil ettirilmesinin seri marka şartını sağlamak anlamına gelemeyeceğini, davacı yanın … markası gibi kpssdata adıyla tescil edilmiş bir markanın daha bulunduğunu, böyle bir markanın tescil edilmiş olmasının ve bu isimle faaliyet gösteriyor olmasının piyasadaki tüm KPSS dershanelerinin Kpssdata’nın portföyünden istifade ettiği anlamına gelemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 5, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … tarafından …+şekil markasının “41. Sınıf: 41/01 Eğitim ve öğretim hizmetleri. 41/02 Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. 41/04 Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).”ni kapsayacak şekilde tescili için 06.11.2017 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek 27.11.2017 tarih ve 289 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı … tarafından söz konusu yayına … sayılı ve “….” ibareli markalar gerekçe gösterilerek karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötüniyet gerekçesiyle itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın haksız bulunarak reddedildiği, İlgili Dairenin bu kararına, davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde itiraz değildiği, 19.12.2018 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “… başvuru numaralı ve ‘…’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun … sayılı ve ‘…’ ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçelerine dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği üzere 6769 s. Kanun’un 6 ncı maddesi (1) inci fıkrası ‘Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.’ hükmüne amirdir. Bu bağlamda, bahsi geçen hüküm anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer/ilişkili mal ya da hizmetleri kapsamasıdır. Yargıtay içtihatları ve doktrince de benimsendiği üzere, 6769 s. Kanun’un ilgili hükmü anlamında markaların benzerliğini markanın bütünü itibariyle orta düzeydeki tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt edici niteliğini ön plana çıkaran unsurlarında aramak gereklidir. Dolayısıyla, benzerlik değerlendirmesinde markanın sadece benzer olan unsurlarını ön plana çıkarıp bu unsurlara vurgu yaparak değerlendirme yapılması kadar, ön planda yer alan asli unsurların göz ardı edilerek farklılıklara vurgu yapılması da markanın temel fonksiyonlarına ve maddenin ruhuna aykırıdır. Bu nedenle, değerlendirmenin, markaların asli ve tali unsurlarının her biri dikkate alınarak, bu unsurların marka üzerindeki fonksiyonları ve hedef tüketici kitlesi üzerindeki etkileri dikkatli bir şekilde değerlendirilerek ve nihai olarak markanın bu unsurların tamamı ile birlikte ve bütünü itibariyle hedef tüketici kitlesi üzerinde bırakacağı etki dikkate alınarak yapılması gerekir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV maddesi ‘Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.’ hükmüne amir iken aynı Kanun’un 6/V maddesi ‘’Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.’ hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır. Sayılan nedenlerle, işbu itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 21/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 15/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:… sayılı … ibareli davalı marka başvurusu ile TUS ibareli davacı markaları arasında, başvurunun kapsadığı 41 sınıftaki hizmetler bakımından 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacının, … ibaresi üzerinde, 41. Sınıftaki hizmetler bakımından SMK’nun 6/3 maddesi kapsamında tescilsiz marka kullanımına dayalı üstün ve öncelikli hakkı bulunmadığı, TUS ibareli davacı markalarının “tanınmış marka” olduğu iddiasının ispatlanamadığı, davalı marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Taraf markaları incelendiğinde; … ibareli davalı marka başvurusu ile davacının itiraza mesnet gösterdiği …, …. ve … ibareli markalarının 41. sınıftaki çekişme konusu hizmetlerin tamamı bakımından aynı/aynı tür hizmetleri kapsadığı anlaşılmaktadır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesinde geçen emtia benzerliğine ilişkin kıstas belirtilen emtialar için sağlanmıştır. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; … +şekil şeklindeki davalı marka başvurusu beyaz zemin üstüne TUS ibaresi mavi, MER ibaresi kırmızı renkte büyük harflerle ve düz yazı karakteri ile yazılmış … ibaresinden ve kafa figüründen oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacının mesnet markalarından; 41. sınıfta tescilli markalarının …, … ve … ibarelerinden oluştuğu, … markalarının ise lacivert zemin üzerine beyaz renkte yazılmış … ibaresi ile bu ibarenin altında yer alan kırmızı şerit ve arka plandaki oval pembe zemin ile kombine edildiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; taraf markalarında ortak unsur olarak yer alan “TUS” ibaresi Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı ya da Tıpta Uzmanlık Sınavı’nın kısaltması olup; bu sınav Türkiye’de tıp fakültesi mezunlarının uzmanlık eğitimi için gereken branş seçme sınavı olduğu, bu bağlamda söz konusu ibarenin Tıpta Uzmanlık Sınavına ilişkin eğitim-öğretim hizmetleri, buna ilişkin yayıncılık hizmetleri ile bu sınava yönelik sempozyum, kongre hizmetleri bakımından tanımlayıcılık içeren zayıf bir marka işareti olduğu, söz konusu hizmetler bağlamında herkesin kullanımına açık olan bu ibarenin, farklı unsurlar eklenerek üçüncü kişilerce kullanılması ve birbirinden yeterinde farklılaşmış markalara vücut vermesi mümkün olduğu, davalı marka başvurusu “41. Sınıf: 41/01 Eğitim ve öğretim hizmetleri. 41/02 Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. 41/04 Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).”hizmetleri bakımından TUS ibaresinin tanımlayıcılık içeren zayıf marka işareti olduğu, ancak 41/01, 02, 04 alt gruplarında yer alan dava konusu hizmetler bakımından TUS kelimesi davacının tekelinde olmadığından TUS ibaresinin “merkez” anlamına gelen MER kısaltması ile kombine edilerek farklı bir marka konsepti içinde kullanımının davacının marka haklarını ihlal etmediği, zira zayıf marka seçen ya da markası yaygın kullanımla zayıflayan tarafın bu markanın farklı unsurlarla kullanımına katlanmak mecburiyetinde olacağı, bu kapsamda … ibareli davalı marka başvurusu ile TUS ibareli davacı markaları arasında başvurunun kapsadığı “41. Sınıf: 41/01 Eğitim ve öğretim hizmetleri. 41/02 Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. 41/04 Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” bakımından 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, … ibaresi ile … ibaresinin de dikkatli kitlesi nazara alındığında orta sesinde bulunan farklılık, heceleme detaylarının değişmesi, anlamsal farklılık ve kompozisyon dikkate alındığında iltibas yaratmadığı, davacı yanın … ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliği iddiası ile ilgili olarak, dosya kapsamında davacının 41. sınıftaki çekişme konusu hizmetlerde, söz konusu markayı davalıdan önce tescilsiz marka olarak kullandığını ya da ibare üzerinde üstün hakkı olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunmadığı, davacının söz konusu iddiası ile ilgili olarak sunduğu delillerin tescilli … markasının kullanımı ile ilgili olması nedeniyle somut uyuşmazlıkta 6769 sayılı SMK’nun 6/3 maddesi kapsamında tescil engelinin söz konusu olmadığı, dosya kapsamında davacının TUS ibareli markalarının tanınmışlığını ispata yeterli ve elverişli herhangi bir delil bulunmadığından tanınmış marka iddiasının ispatlanamadığı, davacı yanın davalının kendi markalarının itibarından yararlanmak üzere kötü niyetli olarak başvuruda bulunduğu iddiasını ispata yönelik herhangi bir delil sunamadığı ve kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸