Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/62 E. 2021/95 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/62
KARAR NO : 2021/95

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 08/02/2019
KARAR TARİHİ : 06/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin sermayesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve Belediyeye bağlı işletmelere ait olduğunu, müvekkili şirketin İstanbul şehrinde kamu hizmeti verdiğini ve tüm raylı ve … ulaşım sistemleri ile servislerini sağladığını, müvekkili şirketin TÜRPATENT nezdinde tescilli yaklaşık 80 tane markası olduğunu, müvekkili şirket tarafından yaklaşık 30 yıldır 39.sınıfta hizmet vermekte olduğunu, dava konusu “… …” ibareli markadaki “…” ve “…” ibarelerinin ikisinin de genel ve kapsayıcı ifadeler olduğunu, “… …” ibareli bir markanın hiç kimsenin tekeline bırakılamayacağını, dava konusu “… …” ibareli başvurunun müvekkiline ait “…” unsurlu muhtelif markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkili şirketin seri marka haline gelmiş “…” esas unsurlu muhtelif markaları ile benzer olduğunu ve doğrudan müvekkili firmayı çağrıştırdığını, yerli ve milli üretim politikaları ile müvekkili şirketin yapmakta olduğu ar-ge çalışmaları kapsamında … gibi ibareler üzerinde projeler yürütüldüğünü, ortalama tüketicilerin dava konusu markayı gördüklerinde doğrudan müvekkili şirket ile ilişkilendireceğini iddia ederek, … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, YİDK kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili …’ün … Holding’in kurucusu olduğunu, müvekkiline ait … Holding’in ülkenin en büyük şirketlerinden birisi olduğunu, … Turizm firmasının yolcu kapasitesi ve taşıma ağı bakımından …’nin lideri konumda olduğunu, müvekkilinin yalnızca davaya konu başvurunun değil buna benzer nitelikteki “…” esas unsurlu muhtelif markalarının mevcut ve tescilli olduğunu, davacı şirket tarafından 2016 yılında yapılan … sayılı “… …” ibareli marka başvurusunun yayımına müvekkili … tarafından yapılan itiraz sonrasında karıştırılma ihtimali bulunduğundan bahisle davacı yana ait başvurunun reddine karar verildiğini, TÜRKPATENT marka inceleme kılavuzunda yer alan “…”, “EURO” ve “TÜRK” kelimeleri başlıklı kısım incelendiğinde müvekkili markasının tescilinin gerektiğini, davacı yanın yalnızca İstanbul şehrinde faaliyet göstermekte olduğunu ve yalnızca bir taşıma aracı/taşıt adı olarak “…” ibaresini kullandığını, müvekkilinin 2009 yılından beri tescilli … ibareli markaların sahibi olduğunu ve ilgili sınıfta aralıksız olarak kullandığını, YİDK tarafından oy birliği ile verilen kararın yerinde olduğunu, davacı yan markaları ile iltibasa yol açması muhtemel sınıfların kısmen müvekkili başvurusu kapsamından çıkarılmış olduğunu, bu haliyle kalan emtialar yönünden herhangi bir iltibas ihtimalinin bulunmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 ve 6/5 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı adına 39. sınıfta tescili istemiyle “… …” ibareli markanın, 22.08.2017 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde başvuru konusu edildiği, bu başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda ….başvuru numarası ile 27.11.2017 tarihli 289 sayılı Resmi Bülten’de yayımlanmasına karar verildiği, söz konusu ilana karşı işbu davanın davacısı tarafından 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5 ve 6/6 maddesi uyarınca itiraz edilmiştir. İtiraz, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda kısmen haklı bulunmuş ve .. tescil numaralı davacı markaları gerekçe gösterilerek marka başvurusundan “Sınıf Kodu 39: Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri, Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” nin çıkarılmasına karar verildiği, Dairenin kısmen ret kararı üzerine davacı yanın karara itiraz ettiği ve YİDK tarafından itirazın 14.12.2018 tarihli ve … sayılı kararla reddedildiği, … başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, yayına itiraz sahibi firma tarafından başvurunun …. sayılı “…. şekil” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, ticari unvan ve tanınmışlık gerekçeleriyle 6769 S. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca tümden reddi talep edilmektedir. Bilindiği gibi markalar arasındaki karıştırılma ihtimali incelemesi; markalar arasındaki benzerlik düzeyi, mal/hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi, itiraza gerekçe olarak gösterilen markanın somut ayırt edici gücü ve ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi gibi bir dizi unsurun değerlendirilmesine dayanır. Bu değerlendirme son tahlilde bütün unsurların birlikte değerlendirilmesiyle yapılmalıdır (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Markalar arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik değerlendirmesi markaların ayırt edici ve baskın unsurlarını da göz önünde bulundurarak markaların bıraktığı bütünsel intibaya dayanarak yapılmalıdır (AB Adalet Divani, 11/11/1997, Sabel). Söz konusu unsurlardan markalar arasındaki benzerliğin ve/veya mal/hizmetler arasındaki benzerliğin noksanlığı halinde markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimalinin bulunmadığı kabul edilir. Karşılıklı etkileşim teorisine göre, karıştırılma ihtimali incelemesinde ele alnan faktörlerin, özellikle işaret benzerliği ve mal/hizmet benzerliği arasında karşılıklı bir etkileşimin bulunduğu dikkate alınmalıdır. Yani işaretler arasında yer alan düşük dereceli benzerlik, mal/hizmetler arasında var olan yüksek dereceli benzerlik ile telafi edilebilir. Bu ilke tam tersi durum için de geçerlidir (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel, AB Adalet Divanı, 29/09/1998, Canon). Ortalama tüketicinin markalar arasında direkt karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, aksine genellikle markaların akıllarında kalan kusursuz olmayan örneğine dayanarak bir değerlendirme yapabildiği dikkate alınmalıdır (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik). Karıştırılma ihtimali incelemesi yukarıda zikredilen bilgiler ışığında yapılmıştır. Bu kapsamda, ihtilafın konusunu teşkil eden “…” ibaresinin gerek günlük hayatta gerekse ticaret sırasında marka, ticaret unvanı ve işletme adı gibi ibarelerde yaygın kullanımı bulunan ayırt ediciliği düşük nitelikte bir ibare olduğu düşünülmüştür. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, itiraza mesnet olarak gösterilen …. sayılı “… türk” ve … sayılı “… …” ibareli markalar bütünsel olarak başvuru ile benzer görülmesine rağmen söz konusu markaların hükümden düşmüş bulunduğu tespit edilmiştir. Öte yandan, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen geriye kalan markaların, başvuru kapsamında kalan hizmetler ve bu hizmetlerin ortalama tüketicileri açısından, markaların bütün olarak birbirinden farklı olarak algılanması hususları da dikkate alındığında ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırma ihtimaline yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzerlik bulunmadığından muterizin tüm itiraz gerekçeleri kabul edilebilir nitelikte bulunmamıştır. Sayılan nedenlerle itirazın reddine karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 14/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 08/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu ….işlem numaralı “… …” markası ile davacı yana ait mesnet markaları arasında 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri.” bakımından aynı/aynı tür olduğu, işaretler arasında da benzerlik bulunduğu ve taraf markalarının bütünsel olarak karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, ancak davalı yanın önceki tarihli markalarının varlığı irdelendiğinde, davalı yanın 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri.” bakımından kazanılmış hakkının var olduğu, bu nedenlerle TÜRKPATENT YİDK’nın 14.12.2018 tarih ve … sayılı kararının karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmesinin yerinde olmadığı ancak, davalının müktesep hakkı dikkate alındığında varılan nihai sonucun yerinde olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen ek raporda özetle: dava konusu …. işlem numaralı “ ” markası ile davacı yana ait mesnet markaları arasında 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri.” bakımından aynı/aynı tür olduğu, işaretler arasında da benzerlik bulunduğu ve taraf markalarının bütünsel olarak karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalı yanın önceki tarihli markalarının varlığı irdelendiğinde, davalı yanın 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri.” bakımından önceki tescillerinin çekişmesiz olması nedeniyle kazanılmış hakkının var olduğu, davalı yanın 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri.” bakımından uzun süreli kullanım ile ilgili delil ibraz etmemiş olması nedeniyle kazanılmış hakkının varlığından söz edilemeyeceği, Bu nedenlerle TÜRKPATENT YİDK’nın 14.12.2018 tarih ve … sayılı kararının karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmesinin yerinde olmadığı ancak, davalının müktesep hakkı ile ilgili olarak kullanıp kullanmadığı inceleme dışında tutulur ve sadece önceki tescillere bağlı davalının müktesep hakkının bulunduğu sonucuna varılır ise TÜRKPATENT tarafından verilen kararın yerinde olacağı, davalının müktesep hakkının doğabilmesi için tek başına önceki tescillerin varlığının yeterli olmadığı ve önceki tescillerin yanında müktesep hak sağladığı iddia edilen markaların kullanılması gerektiği sonucuna varılır ise, davalının uzun süreli kullanım ile ilgili delil ibraz etmemiş olması nedeniyle TÜRKPATENT tarafından verilen kararın iptali durumunun oluşacağı bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları
… … metroistanbul+şekil
(39. sınıf) (39. sınıf)

Dava konusu 2017/75623 kod numaralı marka ile davacı yana ait mesnet markaları arasında 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri.” bakımından aynı/aynı tür olduğu görülmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın … ve … ibarelerinin birleşmesinden oluştuğu, yalnızca kelimelerin ilk harflerinin büyük geriye kalanının küçük harfler kullanılarak oluşturulduğu, beyaz zemin üzerine siyah harflerle yazılmış kelime markası olduğu, içerisinde herhangi bir başka ayırt edici figüratif öğeye yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yana ait me markasının ise … ve İSTANBUL ibarelerinin birleşmesinden oluştuğu, … ibaresinin kırmızı bir beşgen içerisinde tabana paralel olarak beyaz küçük harflerle yazıldığı, İSTANBUL ibaresinin ise görece daha büyük lacivert renkli bir beşgen içerisinde tabana paralel olarak beyaz renkte harflerle … ibaresinden daha kalın olacak şekilde yazıldığı, … VE İSTANBUL ibaresinin ortasında yer alan iki uçlu bir lale figürünün üst yapraklarına benzer beyaz renkte bir figür içerdiği, markanın kelime ve şekil markası olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “… …” ibareli markaları arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “… …” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte davalının kazanılmış hak iddiası mevcuttur. Kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, yani kullanım ve tescilin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kazanılmış hak teşkil ettiği ileri sürülen markaya dayalı olarak yapılan başvurunun, ilk markanın asli unsuru muhafaza etmesi ve bu markadan uzaklaşmadan oluşturulması ve sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, emtia listesinin genişletilmesi yoluna gidilmemesi gerekir. Davalının kazanılmış hak iddia ettiği markanın fiili olarak kullanıldığına ilişkin yeterli delil ibraz etmediği, ispat külfetinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda davalı iddiasını ispat edemediğinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPE YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait …. kod nolu “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.060,15-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :1.964,95-TL
TOPLAM :2.060,15-TL