Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/52 E. 2022/80 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/52 Esas – 2022/80
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/52
KARAR NO : 2022/80
HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. .

DAVALI :
VEKİLİ : …

DAVALI : ….
….
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 07/02/2019
KARAR TARİHİ : 15/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış … markalarının sahibi olduğunu, ayrıca yine “…” ibaresini ilk olarak 2000 yılında tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde yatırımlar yaparak markalarını arttırdığını, müvekkili markalarının herkesin kullanıma açık bir ibare olmadığına dair çok sayıda kesinleşmiş yargı kararının mevcut olduğunu, davaya konu 2018/20658 başvuru numaralı “… …” ibareli müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaları ile iltibas oluşturabilecek düzeyde benzer olduğunu, davalının markasındaki “…” ibaresinin davalının ticaret unvanının kök unsuru olduğu gibi 2013/83376 sayısı ile de zaten tescilli olduğunu, müvekkiline ait markalar ile dava konusu markanın esas unsuru arasındaki tek farkın renklerde olduğunu, müvekkiline ait tescilli ibare olan … ibaresinin küçük harflerle ve farklı renkle yazılmış olmasının dava konusu markayı müvekkiline ait markalardan uzaklaştıracak bir farklılık olarak kabulünün mümkün olmayacağını, “…” ibaresinin … ibaresinden ayrık bir biçimde konumlandırılmış ve farklı renklerle oluşturulmuş olması sebebiyle bütüncül olarak yapılan incelemede de tüketicinin dava konusu markada bulunan … ibaresini ayrı bir marka olarak algılayacağı, dava konusu markanın 29 ve 30. Sınıflarda birebir aynı, 35 ve 43. Sınıflarda ise benzer emtiaları kapsadığını, davalı TÜRKPATENT’in verdiği kararın daha önce … markası hakkında verilen emsal mahkeme kararlarına da aykırı olduğunu, “…” markalarının zayıf marka olmadığı, tanımlayıcı statüde bulunmadığına dair çok sayıda mahkeme kararının bulunduğunu, müvekkiline ait “…” esas unsurlu markaları ile “… …” unsurlu markalarının; aynı satış noktalarında, aynı raflarda, yan yana ve aynı cinsteki mallar üzerinde kullanılması sebebiyle karışıklığa meydan vereceğini iddia ederek 2018-M-10935 sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu 2018/20658 sayılı markanın tescili halinde 29. sınıfta bulunan tüm emtialar ile 35. sınıfta yer alan emtialardan 29, 30 ve 32. sınıfla ilişkili emtiaları ve 43. sınıfın 1. alt sınıfında yer alan yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu söyleyerek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
TÜRKPATENT’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”… …” ibaresinin 29, 35 ve 43. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 01.03.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/20658 sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2018 tarih ve 298 sayılı bülten ile ilana çıktığı, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” esas unsuruna haiz markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 06.08.2018 tarihli kararı neticesinde reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı bir kez daha itirazda bulunduğu görülen davacı yanın itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 14.12.2018 tarih ve 2018-M-10935 sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/20658 başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2013 29479, 2013 32392, 2013 29468, 2013 60855, 2018/18606, 2018/18599, 2018 18616, 2018/18610 sayılı “… indeks”, “… x”, “… ındex”, “…”, “… x”, “…”, “… indeks”, “… index” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalarda ortak yer alan “…” ibaresinin “zinde, formda” anlamlarına gelmesi ve gıda sektöründe özellikle diyet ürünlerinde genel geçer kullanıma haiz olması sebebiyle markasal ayırtediciliğinin düşük düzeyde bulunması; marka örneğinde asli ve ayırt edici unsurun “…” ibaresi olması hususları bir arada değerlendirilmiş ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 07/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 30/03/2020 tarihli raporda ve itirazlar bağlamında alınan ek raporda özetle: … ibareli davacı markaları ile 2018/20658 sayılı marka başvurusu arasında 6769 s. SMK 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas bulunmadığı, davacının “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunun ispatlanamadığı, 6769 s. SMK 6/5 maddesinde sayılan koşulların somut olayda gerçekleşmediği, davalı marka başvurusunu kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Davacı vekili rapora ve ek rapora itiraz etmiş yeni heyetten rapor alınmasını talep etmiş, mahkememizce yeni bir heyetten rapor alınmıştır.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 14/06/2021 tarihli raporda ve itirazlar bağlamında alınan ek raporda özetle: dava konusu 2018/20658 sayılı başvuru kapsamında yer alan ve dava konusu edilen malların tamamı bakımından, taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları, bununla birlikte davacı yana ait “…” esas unsurlu markaların uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından ayırt edici vasıfları bulunduğu noktasında bir tereddüt bulunmamakla birlikte ayırt edici gücünün çok yüksek olmayacağı, anılan ibarenin tüketici kitlesi nezdinde sahip olduğu yerleşik bir kavramsal algının bulunduğu, “…” ibaresinin sahip olduğu kavramsal algı itibariyle, sonraki marka içerisinde doğrudan markasal nitelik teşkil edecek şekilde ve sonraki markanın esas unsuru/unsurlarından biri olarak gerçekleştirilmeyen, tali konumda ve tüketiciye salt ürünün/hizmetin içeriğine/niteliğine dönük pazarlama amaçlı bir mesaj verme kaygısıyla gerçekleştirilen somut olaydaki gibi başvuruda, dava konusu markanın asıl unsurunun “…” ibaresi olarak da algılanacak olması gözetildiğinde, taraf markaları arasında ilişkilendirilme ve karıştırılma ihtimalinin normal koşullarda mevcut olmayacağı, bununla birlikte davacı yanca sunulan pek çok yargı kararında “…” ibaresinin, bağımsız ayırt edici varlığını koruyacak şeklindeki kullanımların, ilgili tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma ihtimaline neden olacağı yönünde hüküm kurulduğu, nihai anlamda somut uyuşmazlık koşullarına özgü değerlendirmeleri ve ilgili yargı kararları çerçevesinde somut olayda karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmayacağının nihai takdir ve hukuki yorumunun mahkemece yapılması gerektiği, davacı markalarının tanınmışlığını gösterir mahiyette işlem dosyasına herhangi bir delil sunmadığı, hükümsüzlük talepli dava dosyasına sunduğu bir klasör delilin ise yine genel olarak mahkeme kararlarından ibaret olduğu, salt bu kararlardan “…” markalarının değişken bir olgu olan tanınmışlığına kanaat getirilmesinin mümkün olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporlarına teknik anlamda itibar edilmiş, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları
… … …
(29, 35, 43. sınıf) … İndeks
… Index
… X
(29, 30, 32, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; taraf markaları 29. sınıfta yer alan gıda ürünleri birebir kapsamakta olup yine dava konusu markada 35. sınıftaki satış hizmetleri altında yer alan 29, 30 ve 32. sınıftaki malların satışına özgülenmiş hizmetlerin de davacı markaları kapsamında aynı sınıftaki hizmetler ile aynı/aynı tür; 29 ve 30. sınıf mallar ile ise benzer oldukları; dava konusu marka kapsamında yer alan 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinin”, davacı yanın özellikle 30. sınıftaki tescili kapsamında yer alan bir kısım ürünler ile benzer olup günümüz koşullarında birbirlerini tamamlama şeklinde dolaylı bir ürün – hizmet ilişkisi bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın “…”, “…” ve “…” kelimelerinden oluştuğu, her bir kelimenin İngilizce / İngilizce temelli sözcükler oldukları, “…” ibaresinin “yemek”, “…” ibaresinin kutu”, “…” sözcüğünün ise sözlük anlamı itibariyle – Birini başkasına karşı kışkırtma, Ödeşme, Razı olma” gibi anlamlara gelen bir kelime olmakla birlikte günlük hayatta yaygın kullanımının İngilizcedeki karşılığı itibariyle “formda olmak, sağlıklı olmak, zinde olmak, sağlıklı bir bedene sahip olmak” şeklinde yorumlanabilecek anlamının mevcut olduğu, bununla birlikte “…” ibaresinin İngilizce yerleşik bir terim olduğu ve “yemek paketi” anlamına geldiği, söz konusu ibarenin marka içerisinde hakim unsur olarak, siyah renkte kalın ve büyük harflerle yazıldığı, “o” harfinin görsel bir unsur (şef şapkası ve buğday başağından oluşan logo) ekleyecek şekilde oluşturulduğu, “…” kelimesinin ise diğer sözcüklere nazaran daha küçük şekilde, küçük harflerle ve yeşil renkte, markanın sağ kısmında konumlandırıldığı anlaşılmıştır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının … kelimesi etrafında türetilmiş sözcük ve seri markalar olduğu, davacının … ibareli markaları yukarıda açıklandığı üzere gıda ürünleri üzerinde tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Davacı markalarının baskın unsuru … ibaresidir.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacının itiraza mesnet çok sayıdaki seri markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, davacının uzun süren kullanımları ve markaya harcadığı emek ve mesai ile … ibaresini ayırt edici hali getirdiği, davalı markasının da “…” ibaresi ile bittiği, bu ibarenin önüne eklenen “…” ibaresinin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 6/1 maddesi anlamında markalar arasındaki ilişkilendirme ihtimalini ortadan kaldıracak düzeyde markaya ayırt edicilik katmadığı, keza … ibaresinin davalının markası içerisinde tek başına özgün olarak kullanıldığı, anlamını yitirmediği, bağımsız karakterini koruduğu, böylece taraf markalarının tüketici zihninde bıraktığı ses ve iz ile aynı etkiyi doğurduğu, işletmesel bağlantırılma ihtimalinin de mevcut olduğu, yine tüketiciler nezdinde davalının mezkur markayı davacının vermiş olduğu bir lisansla kullandığı düşüncesine kapılmaları ihtimalinin de yüksek olduğu, davalının dava konusu markayı çekişmeli sınıflar bakımından tescil ettirmesinin, davacının “…” ibareli ürün/hizmetler için tüketiciler ve yararlanıcılar nezdinde tesis ettiği imaj, güven ve hatırlanırlıktan haksız olarak istifade etmesi sonucunu doğuracağı, bu durumun ise, markaların aynı işletmeye ait seri markalar olduğu izlenimini yaratacağı, Yargıtay 11. HD’nin 21/12/2015 tarihli ve 2015/6137 esas, 2015/13716 karar sayılı kararında “…” ile “…” markasının benzer bulunduğu hususu da gözönünde bulundurulduğunda dava konusu davalı markasının davacı markaları ile ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu anlaşılmaktadır. İltibas tehlikesinin bulunması ve emtia listelerinin aynı/benzer olması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) ve (9) numaralı fıkrasının tartışma alanı bulamayacağı izahtan varestedir.
Açıklanan nedenleri ile neticeten davanın tümden kabulü ile; TPMK YİDK’nın 2018-M-10935 sayılı kararın iptaline, davalıya ait 2018/20658 kod nolu”… …+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın 2018-M-10935 sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait 2018/20658 kod nolu”… …+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 4.576,35-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/03/2022

Katip . Hakim 1
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :4.481,15-TL
TOPLAM :4.576,35-TL