Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/384 E. 2021/417 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/384
KARAR NO : 2021/417

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 24/12/2019
KARAR TARİHİ : 14/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin dünya çapında tanınmış … şekli markaları ile “…” kelime markalarının sahibi olduğunu ve ticaret unvanının da bir parçası olan bu ibareyi yoğun olarak kullandığını, müvekkilinin bu markalarının 1977 yılından beri Türkiye dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde tanıtımı için yoğun emek, para ve zaman harcadığını, müvekkili markalarının sıradan bir markadan çok daha güçlü korumaya sahip olduğunu, müvekkilinin “…” markasının …, … şekil markasını ise T/01851 sayısı ile tanınmış markalar siciline kaydedildiğini, dava konusu 2018/81095 sayılı başvurusunun müvekkilin markaları ile benzer olduğunu, ayrıca müvekkili markaları ile benzer mal ve hizmetleri kapsadığını, müvekkilinin tanınmışlığına ve ayırt ediciliğine zarar verme ihtimalinin bulunduğunu, bu anlamda markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, dava konusu markada “…” ve “…” ibarelerinin bulunduğunu, bu ibarelerin hemen altında ve dikkat çekmeyecek şekilde yazılmış “…” ibarelerinin yer aldığını, başvuruda yer alan “…” ibaresinin markaya hiçbir ayırt edicilik katmayan altın/altın rengi anlamında bir kelime olduğunu, bu nedenle markanın asli unsurunun “…” kelimesi ve … şekli olduğunu, markaların birebir aynı esas unsuru içerdiklerini, yine … şeklinin de müvekkili markalarını çağrıştırdığını, başvurunun 36, 37 ve 41. Sınıf hizmetleri kapsadığını, hizmetler bakımından bir meyve isminin esas unsur olarak kullanılmasının alışıldık bir durum olmadığını, müvekkilinin markalarının bu hizmetler dahil olmak üzere teknolojik ürünler ile bunlara ilişkin hizmetler üzerinde kullanarak çok güçlü bir marka haline geldiğini, kurum tarafından önceki yıllarda verilen kararların, dava konusu kararın aksi yönde olduğunu, markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı olduğunu, kaldı ki müvekkili markalarının zaten tanınmış marka olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkili şekil ve kelime markalarının son derece ayırt edici olduğunu, müvekkili markalarının tanınmışlığı karşısında, bu markalar ile en ufak benzerlik taşıyan markaların dahi müvekkili markalarını çağrıştıracağını, üçüncü kişilerin, tanınmış markaların benzerlerini tescil ettirmesine izin verilmesi halinde tanınmış markaların ayırt ediciliğinin birkaç yıl içinde ortadan kalkacağını, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve 2018/81095 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; taraf markaları arasında herhangi bir benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markaların şekil, biçim, yazı karakteri, renk vs. unsurlar bakımından farklı olduğunu, müvekkili markasında “…” ve “…” ibarelerinin bulunduğunu, davacının “…” ibaresi üzerinde tekel elde etmeye çalıştığını, halbuki bu tutumun mümkün olmadığını, müvekkili markalarının “gayrimenkul, inşaat” gibi alanlarda kullanıldığını, davacı markaları ile müvekkili markaları benzer olmadığından davacının tanınmışlık nedenli iddialarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … … … ibaresinin 35, 36, 37 ve 41. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 12.09.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/81095 sayılı başvurunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında, başvurunun 35. Sınıftaki hizmetler bakımından 5/1-ç maddesi uyarınca kısmen reddolunduğu, kalan hizmetler bakımından ise 30.10.2018 tarih ve 311 sayılı bültende ilanına karar verildiği, anılan ilana karşı, davacı yanın önceki tarihli “…” ve “… şekil” unsurlu markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 21.03.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 23.10.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/81095 başvuru numaralı ve “… … …” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2017 78057, 2016 69130, 2015 98251, 2015 19872, 2014 20150, 2015 96155, 2015 92588, 2014 69761, 2013 33760 sayılı ve “… pay cash”, “applecare”, “… wallet “, “… watch”, “…”, “… music connect “, “… news”, “…”, “…” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali ve tanınmışlık gerekçelerine dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV maddesi “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.” hükmüne amir iken aynı Kanun’un 6/V maddesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 25/12/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu 2018/81099 sayılı marka başvurusu kapsamındaki 36.sınıftaki “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetleri”; 37. Sınıftaki “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri, Isıtma, havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri” ve 41.sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” bakımından taraf markaları arasında aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki emtiaların mevcut olduğu, sair hizmetler yönünden bir benzerliğin ise bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı yana ait … esas unsurunu taşıyan markalar arasında ilgili tüketici kitlesi nezdinde özellikle işitsel ve kavramsal benzerlikten kaynaklı işaretlerin aynı iktisadi kaynağa ait markalar şeklinde yorumlanması sonucunu meydana getirebilecek bir benzerliğin mevcut olabileceği, davacı yanca dosya kapsamına tanınmışlık olgusunu ispatlamaya yönelik yeterli delil sunulmadığı, bununla birlikte davacı markalarının tanınmışlığına kanaat edilmesi halinde dahi bu tanınmışlığın, taraf markaları kapsamında benzer görülmeyen hizmetlere sirayet edecek nitelikte olmadığı, zira taraf markaları arasında özellikle görsel açıdan oluşan farklılık ve markaların kurumsal kimlik algıları bakımından dava konusu markanın farklı hizmetlerdeki tescilinin davacı markalarının ayırt edici karakterini sulandıracağı ya da zarar vereceği yönünde bir yoruma sebebiyet vermeyeceği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer aldığı belirtilen ”36.sınıf: Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler 37.sınıf: İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri Isıtma, havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri 41.sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri”nin, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer niteliklte hizmetler oldukları, bu hizmetlerin ilgili tüketici kitlelerinin, karşıladıkları ihtiyaçların, birbirleri ile olan ilişkileri, birbirlerini tamamla ve birbirleri ile rekabet içerisinde olma durumları, satış, sunum ve dağıtım yolları bakımından güçlü bir benzerlik taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte dava konusu başvuruda benzer olarak tespiti gerçekleştirilmeyen hizmetlerin, davacı markaları kapsamında yer alan hizmetler ile ilişkilendirilmesi mümkün olmayan hizmetler oldukları anlaşılmıştır. Söz gelimi 36. Sınıftaki “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” nin, finansal hizmetler ile dolaylı bağlantısı bulunduğu yorumu yapılabilse bile bu hizmetlerin sunuldukları yer, karşıladıkları ihtiyaçlar, tüketicinin bu hizmetlerden yararlanırken hangi hizmetten yararlanmak istediğinde ne şekilde hareket edeceğine dair davranışsal yaklaşımları dikkate alındığında, anılan hizmetler benzer görülmemişlerdir. Başvuru kapsamında 37. sınıfta ve 41. sınıfta benzer görülmeyen hizmetlerin ise davacı markalarındaki hizmetlerden tamamen farklı ihtiyaçlara yönelik, farklı tüketici kesimlerine hitap eden, farklı satış, sunum ve dağıtım kanalları olan hizmetler oldukları değerlendirilmiştir.
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu başvurunun tamamı altın sarısı renkte oluşturulmuş ve markanın bütününe hakim şekilde konumlandırılmış “… …” kelime grubu ve bu kelime grubunun hemen altında yer alan ve oldukça küçük şekilde yazılmış “…” ibarelerinden oluştuğu; markada yer alan “…” ibaresi “altın, altından, altın sarısı” anlamlarına gelen ve ticaret hayatında da pek çok farklı sektörde yaygın kullanımı bulunan, ayırt edici vasfı bulunmakla birlikte bu yaygın kullanımı nedeniyle bu ayırt ediciliği çok da yüksek olmayan bir işaret olduğu, ayrıca sıfat niteliği göstermesi nedeniyle de kendisinden sonra ayırt edici bir kelime ile birlikte kullanımında, sonraki kelimeyi vurgulayarak ön plana çıkardığı; “…” kelimesinin ise “…” anlamına gelmekle birlikte başvuru konusu marka kapsamında yer alan hizmetler bakımından anılan ibarenin ayırt edici vasfının yüksek olduğu; dava konusu marka oluşturulurken de “…” ve “…” ibareleri, bağımsız anlamlarını ve varlıklarını koruyacak şekilde kullanılmış olduğundan, dava konusu marka bütün olarak “… …” şeklinde algılanacak ise de vurgunun “…” kelimesi üzerinde olacağı; markadaki “…” şeklindeki tali ibarenin ise “….” anlamına geldiği görülmekle birlikte marka içerisindeki konumlandırması itibariyle tüketicinin dikkatini ilk anda çekmesi mümkün olmayan bir bütün, yardımcı unsur olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacıya ait markaların … temel unsuru kullanılmak kaydıyla yaratılmış markalar olduğu, zaten uyuşmazlığın temelinin de anılan ibarelerden kaynaklı olduğu; “…” markası ve bu markanın kullanımı ile oluşturulduğu görülen … …. … WATCH vs. markaların tamamında “…” ibaresi baskın unsur olarak yer aldığı, keza yine davacının şekil markasının kullanıldığı markalar bakımından da anılan şekil markasının ayırt edici niteliğiyle varlığını koruduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; davacı yana ait 2013 33760, 2014 69761 ve 2014 20150 tescil numaralı, 2015 19872 tescil numaralı, 2017 78057 tescil numaralı, 2016 69130 tescil numaralı, 2015 98251 tescil numaralı, 2015 92588, 2015 96155 tescil numaralı markaların tamamının esas unsuru olan “…” ibaresinin, dava konusu marka içerisinde de bir bütün olarak kullanıldığı, bu kullanımda davalı markasındaki ön ses olan “…” ibaresine rağmen “…” kelimesinin bağımsız varlığını korumaya devam ettiği, başka bir ifadeyle “…” ibaresinin, dava konusu marka içerisinde “…” ibaresi ile birlikte yazılmasının oluşan bütünde, anılan ibarenin farklı bir anlama veya sese bürünmesine neden olmadığı; bu nedenle taraf markaları arasında “…” ibaresi ve bu ibarelerin taraf markalarındaki kullanım biçimleri itibariyle görsel anlamda düşük olmakla birlikte fakat kavramsal ve işitsel anlamda yüksek bir benzerlik bulunacağı; tüketicinin, markalar kapsamında benzer görülen hizmetlerde, davacı markalarının tanınmış olup olmadığından bağımsız olarak, dava konusu marka ile karşılaştığında, markalardaki ortak olan “…” unsurunun bütünler içerisindeki hakimiyeti ve markalardaki farklı unsur olan “…” ibaresinin yukarıda izah olunan anlamı itibariyle, davacının yeni ve daha üst nitelikte (… ibaresinden kaynaklı) bir hizmeti için yarattığı bir marka çalışmasının adı olarak dava konusu markayı algılayacağı, dava konusu markadaki sair unsurlar ise işaretlerin birbirlerinden uzaklaşmaları sonucunu doğurmayacağı, tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği; sonuç olarak, taraf markaları arasında, dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerden 36. sınıftaki “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetleri”; 37. sınıftaki “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri, Isıtma, havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri” ve 41.sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” açısından oluşan aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyindeki ilişki, taraf markalarını oluşturan “…” ve “… …” şeklindeki markalar arasında var olan benzerlikle birlikte ele alındığında, ilgili tüketici kitlesinin niteliğine rağmen tüketiciler nezdinde işaretlerin, bütünsel algılar itibariyle aralarında işletmesel bir bağlantının var olduğu algısını doğurabileceği, daha evvel davacı markalarından yararlanmış tüketicinin, dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında da, zihninde önceki markadaki deneyimlerinden kalan bir izlenimin ortaya çıkacağı, bu durumun da işaretler arasında imaj transferine yol açabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul miktarda ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, somut olayda ise bahsi geçen ihtimallere dair koşulların tamamının oluştuğu; davacı yanın … markalarının TÜRKPATENT nezdinde … sayı ile 2008 yılından bu yana tanınmış markalar sicilinde kayıtlı olduğu; dosya kapsamına ilgili markanın tanınmışlığını destekler mahiyette ek ve yeterli sayıda delil ibraz edilmediği; sunulan deliller genel olarak davacı adına tescilli markalar ve kurum tarafından daha evvel verilmiş YİDK kararlarına ilişkin olduğu, davacı yanca dosya kapsamına tanınmışlık olgusunu ispatlamaya yönelik yeterli delil sunulmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/3943 E. 2019/1154 Kararı göz önünde bulundurularak tanınmışlığın dosya kapsamında ispat edilemediği anlaşılmış, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararının 36.sınıftaki “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetleri, Gayri menkul komisyonculuğu müşavirliği ve idaresi hizmetleri”; 37. Sınıftaki “İnşaat
hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri, Isıtma,
havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai
makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli
ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri. Saat Tamiri Hizmetleri ” ve 41.sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür
ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma
hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları
vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım
hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” bakımından iptaline,
YİDK iptaline yönelik Fazlaya dair talebin reddine,
Hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile,
Davalı şirket adına tescilli 2018/81095 sayılı “… … …+Şekil” ibareli markanın tescilli olduğu, 36.sınıftaki “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetleri, Gayri menkul komisyonculuğu müşavirliği ve idaresi hizmetleri”; 37. Sınıftaki “İnşaat
hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri, Isıtma,
havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai
makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli
ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri. Saat Tamiri Hizmetleri ” ve 41.sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür
ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma
hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları
vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım
hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” bakımından yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Hükümsüzlüğe ilişkin Fazlaya dair talebin reddine ,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davanın kısmen kabulü yönünden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddi yönünden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.634,10-TL yargılama giderinin takdiren 1.317,05-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 101,60-TL
GİDER AVANSI :2.532,50-TL
TOPLAM :2.634,10-TL