Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/38 E. 2021/171 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/38
KARAR NO : 2021/171

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 22/02/2019
KARAR TARİHİ : 27/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin … numaralı başvurusunun yayımına yapılan itiraz üzerine başvurudan 35 ve 42. sınıfların çıkarılmasına karar verildiğini, dava konusu marka ile YİDK kararında redde mesnet alınan “…” ibareli markaların aynı olmadığını, bu nedenle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markalar arasında mal ve hizmet benzerliğinin olmadığını, başvuru konusu işaretin müvekkili şirket tarafından piyasada uzun yıllardır kullanılarak tanınırlık kazandığını ve müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu, dava konusu YİDK kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, marka işaretlerinin birbirinden oldukça farklı olduğunu, “…” kelimesi gibi herkesçe kullanılan anonim bir kelimenin tekel altına alınmasının mümkün olmadığını, “…” kelimesinin markalarda ortak olarak bulunsa da tescil kapsamındaki hizmet ve ürünlerin içeriğine ilişkin belirleyicilikten uzak olmakla birlikte verilen hizmetlerin içeriğini tanımlayıcı bir nitelik teşkil etmediğini, markaların benzerliği ve ayırt edilebilirliğinin markanın bütünü üzerinden değerlendirileceğini, dava konusu markanın inşaat alanında çalışan dikkatli ve seçici tüzel kişilere hitap ettiğini, dava konusu YİDK kararının çelişkili ifadeler içerdiğini, “…” ibaresinin ayırt edicilikten uzak ve yaygın kullanıma açık bir ibare olup bir kişinin inhisarına bırakılamayacağını, müvekkilinin dava konusu markasını “…” ibareli tescilli diğer birçok marka gibi tamamen farklı kompozisyonda tescil ettirmesinin hukuken mümkün olduğunu, YİDK kararının somut dayanaklardan yoksun olduğunu iddia ederek; … sayılı YİDK kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında tarihsel olarak öncelik sonralık ilişkisinin bulunduğunu, başvuruya konu marka ile redde mesnet markalar kapsamında aynı ve benzer mal/hizmetler bulunduğunu, tüketici tarafından markalar arasında idari veya iktisadi bir bağlantı olduğu fikrinin uyanması ve bu anlamda karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkması olasılığının çok yüksek olduğunu, Kurum tarafından tesis edilen işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkili markası ile dava konusu marka arasında 6769 sayılı SMK uyarınca benzerliğin söz konusu olduğunu, markalar arasında sınıfsal benzerliğin açık olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markası izlenimini yarattığını ve tüketiciler nezdinde karışıklık yaratma ihtimalinin kaçınılmaz olduğunu, dava konusu YİDK kararının hakkaniyetli ve hukuka uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun kısmen reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 5, 6, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;12.08.2017 tarihinde yapılan dava konusu marka başvurusunda 35.03, 41.01, 41.02, 42.01. sınıf için tescil talebinde bulunulduğu, dava konusu marka başvurusunun yayımına davalı şirket tarafından itiraz edildiği, davacının yayıma itirazları neticesinde Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB) tarafından “benzerlik/karıştırılma ihtimali (6/1)”ne ilişkin itiraz haklı bulunduğu, MDB tarafından, itiraz dayanak markalardan müddet olduğu belirtilen … numaralı davalı şirket markası/başvurusu dışındaki dayanak markaların tamamı ile başvuru arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu tespit edildiği, belirtilen karar doğrultusunda başvurudan “SINIF KODU 35: İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. SINIF KODU 42: Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi” nin çıkarılmasına karar verildiği, başvuru sahibi davacı tarafından MDB kararına itiraz edildiği, karara itirazın incelenmesi üzerine verilen ve dava konusu yapılan 25.12.2018 tarih ve … sayılı YİDK kararıyla; “… başvuru ile itiraza mesnet gösterilen markaların bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzer olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Ayrıca başvuru ile kısmi ret kararına mesnet gösterilen markaların kısmen aynı veya aynı tür malları/hizmetleri kapsadıkları da tespit edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle itiraz hakkında Markalar Dairesi Başkanlığınca verilen kısmi ret kararı yerinde görülmüş ve iş bu itirazın reddi gerekmiştir..’şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 28/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 29/01/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu marka başvurusunun kısmen reddedildiği hizmetler bakımından davalı şirketin redde mesnet alınan markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, başvuru markası kapsamında dava konusu yapılan YİDK kararı ile kısmen reddine karar verilen 35 ve 42. sınıftaki hizmetlerin tamamı redde mesnet davalı şirket markalarının kapsamındaki hizmetlerle aynı/benzerdir. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu marka başvurusunda beyaz zemin üzerine siyah harflerle “… proje yönetimi ve mimarlık hizmetleri tic. ltd. şti.” ibaresi yerleştirilmiştir. Başvuruda “… Proje Yönetimi” ibaresi, tamamı büyük harfle, koyu renkte ve daha büyük punto ile oluşturulmuştur. Davacının başvurusundaki “mimarlık hizmetleri tic. ltd. şti.” ibaresi, hem çok küçük puntolarla arka planda kalacak biçimde yerleştirildiğinden hem çekişme konusu hizmetler bakımından tanımlayıcı niteliği bulunmasından dolayı başvuruda yardımcı unsur durumunda olduğu anlaşılmıştır.
Davalının markalarının incelenmesinde; davacının başvurusunun kısmen reddine mesnet alınan davalı şirket markaları ise “…” ibaresinin sonuna eklenmiş ve yine “…” kelimesi olarak vurgulanan çeşitli sözcük veya şekil unsurları veya ayırt edici vasfı düşük birtakım grafik unsurlardan meydana gelen bir dizi markalardır. Bu markalardaki “sms, bulut, firewall, santral, log, loglama” gibi kelimelerin çekişme konusu 35 ve 42. sınıftaki hizmetler için kullanılan teknik terimler oldukları anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı başvurusunun asli unsuru “… Proje Yönetimi” ibaresi olduğu, taraf markalarında ortak unsur, “…” ibaresi olduğu, bu nedenle taraf markalarında “…” ibaresinin ortak olarak yer alması nedeniyle bir işaret benzerliğinin söz konusu olup olmayacağı irdelendiğinde, “…” kelimesinin dilimizde “Bir şey gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz; anlatılan şeye dikkat çekmek için kullanılan bir söz” anlamları ile kullanıldığı gibi “İŞ” kelimesinin “-de, -da” bulunma eki almış hali olarak da algılanmasının mümkün olduğu, bu durumda “iş”te bulunma “işyerinde olma” biçiminde bir algı oluşturması da söz konusu olabileceği, belirtilen anlamlar da dikkate alındığında taraf markalarında ortak unsur durumunda olan “…” ibaresinin, çekişme konusunu oluşturan hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin zayıf olduğu; zira çekişme konusu hizmetler, iş veya iş yönetimi ile ilgili olup “…” ibaresinin iş veya işyeri ile ilgili olduğu, gerek dava konusu başvuruda gerek davalı şirketin redde mesnet markalarında “…” ibaresinin dışındaki unsurların da çekişme konusu hizmetler bakımından ayırt edici olduklarından söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Ancak bu durum davalı markalarının hiç bir zaman korunmayacağı sonucunu doğurmaz. Temel ilke markaların bütünsel karşılaştırılması olup, dava konusu markanın yarattığı bütünsel algının davalı markaların bütünsel algısından kavramsal olarak uzaklaşamadığı anlaşılmaktadır. Zayıf ibarelerin esas unsur olarak seçildiği durumlarda, iltibas durumunun ortadan kalkması için davalı markalarından ayrılan zayıfta olsa ayırıcı ibarelere yer verilmesi gerektiği aşikardır. Davacının markası incelendiğinde “ve Mimarlık Hizmetleri Tic. Ltd.Şti.” İbaresinin son derece küçük yazıldığı ve sadece yapılacak işe ve şirketin türüne atıfta bulunduğu, “proje yönetimi” ibaresinin de yapılacak iş ve işlemler açısından tanımlayıcı ibare olduğu görülmektedir. Şu hâlde davacı markasını davalının seri markalarından ayıracak yeterli ibare veya şekle yer vermemiştir. “…” ibaresine eklenen unsurlarda farklılaşma olması halinde iltibastan bahsedilemeyeceği söylenebilir ise de iş bu dava açısından bu koşulun yerine gelmediği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “… PROJE YÖNETİMİ ve Mimarlık Hizmetleri Tic. Ltd.Şti.” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “… PROJE YÖNETİMİ ve Mimarlık Hizmetleri Tic. Ltd.Şti.” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, davacının … ibaresi üzerinde önceye dayalı üstün hakkı ve tanınmışlığına, davacının kötüniyetine dair dosyada yeterli delil bulunmadığı, salt markanın ticari unvan içinde kullanımının markasal kullanım olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/05/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸