Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/356 E. 2022/39 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/356
KARAR NO : 2022/39
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 2- …

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 10/12/2019
KARAR TARİHİ : 08/02/2022
YAZILDIĞI TARİH : 09/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, davalı yanın 2017/67396 sayısı ile gerçekleştirdiği “… …” ibareli başvurusunun 38 ve 41. Sınıf hizmetler açısından reddine karar verilmesini talep ettiklerini, itirazlarının kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, ancak YİDK kararı sonrasında müvekkili aleyhine karar verildiğini, “…” ibaresinin ülkemizde tanınmış marka statütüsünde olduğunu, bu durumun mahkeme kararları ile de sübuta erdiğini, 1995 yılından bu yana müvekkilinin “…” ibaresi içerir çok sayıda markasının mevcut olduğunu, dava konusu marka ile müvekkili markalarının karıştırılabilecek düzeyde benzer olduklarını, bu durumun kurum kararında da tespit edildiğini, taraf markalarının birbirine olan benzerliğinin karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde olduğunu, dava konusu markanın “eko …” şeklinde okunacağını, “…” kelimesinin, “yankı” anlamına geldiğini, markada tali unsur olarak kullanıldığını, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını,kaldı ki müvekkili markalarının aynı zamanda tanınmış da olduğunu, “…” ibaresinin ayırt edicilik gücünün düşük olmadığını, müvekkili markasının 1991 yılından beri kullanılan bir marka olduğunu, dava konusu markanın tescilinin müvekkilinin tanınmış markalarının jenerik hale gelmesi sonucunu doğuracağını, bunun kabul edilebilir olmadığını, dava konusu markanın birebir müvekkili markalarının tescili kapsamında yer alan 38 ve 41. Sınıf hizmetleri içerdiğini, davalının “… …” markasını taşıyan ürünlerinin akıllık teknolojiye sahip hoparlör ürünleri olduğu halde hiçbir ilgisi olmayan 38 ve 41. Sınıf hizmetleri kapsadığını, müvekkili markalarının tanınmış olmasından kaynaklı dava konusu markanın tescilinin bu tanınmışlığına zarar vereceğini, müvekkilinin ayrıca www…com.tr alan adının da sahibi olduğunu, bu alan adından kaynaklı olarak da üstün hakkının bulunduğunu, iddia ederek YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın tescili halinde 38 ve 41. Sınıflar açısından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddinin gerektiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın kısmen reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise kısmi hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”… …” ibaresinin 09 / 28 / 35 / 38 / 41 / 42 / 45. sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 27.07.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2017/67396 sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2018 tarih ve 313 sayılı bülten ile ilanına karar verildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” esas unsurlu markalarına dayalı olarak ve yalnızca 38 ve 41. Sınıf. Hizmetler bakımından itirazda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda 01.07.2019 tarihli karar ile başvuru kapsamında 38 ve 41.sınıf hizmetlerin çıkartılmasına karar verildiği, anılan karara karşı bu defa başvuru sahibi tarafından itirazda bulunulduğu, başvuru sahibi davalı yanın itirazını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 24.10.2019 tarih ve 2019-M-9151 sayılı kararı neticesinde özetle; “2017/67396 başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun 2014 13276, 2013 100945 sayılı “…”, “….com” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali ve tanınmışlık gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6. maddesi uyarınca kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki kısmi ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. .. yapılan inceleme neticesinde, çekişme konusu “…” ibaresinin “gösteri, …” anlamlarına geldiği, söz konusu ibarenin ihtilaf konusu hizmetler bakımından zayıf bir ibare olduğu, başvuruda yer alan “… …” ifadesinin bir bütün olarak anlamsal, işitsel ve görsel olarak farklılaştığı, tanınmış marka olarak kayıtlarımızda yer alan “…” markasında (T/02700) baskın şekil unsurunun da varlığı dikkate alındığında markalar arasında karıştırılma veya tanınmışlık nedeniyle ilişkilendirme ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile itirazın kabulüne ve reddedilen 38 ve 41. Sınıf hizmetler bakımından da tescil işlemlerinin devamına karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 10/12/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2017/67396 sayılı başvuru kapsamında 38 ve 41. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının, davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında aynı sınıflarda yer alan hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki hizmetler oldukları, taraf markaları arasında, “…” ibaresinin ortaklığı, davacı yanın bu ibare ile oluşturduğu bir seri marka ailesi bulunması, dava konusu markada anılan ibarenin esas unsurlarından biri olarak konumlandırılmış olunması, markanın bütünsel anlamda yeterli düzeyde davacı maraklarından uzaklaşmamış olması gibi rapor kapsamında açıklanan nedenlerle karıştırılma ihtimaline yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu, davacı taraf markalarının tanınmışlığının mevcut olduğu hizmetlerde, dava konusu markanın tescil edilmek istenildiği, bu durumun taraf markaları arasındaki karıştırılma ihtimalini kuvvetlendiren bir sonuç ortaya koyduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları
… … …
(09, 28, 35, 38, 41, 42, 45. sınıf) ….com
… DÜNYASI+şekil
… MAX+şekil
… spor+şekil
… PLUS+şekil
… TÜRK+şekil
…+şekil
… TOP 10
… ÇOK ÖZEL
… OLAY OLAY
… PARTİ+şekil
(38, 41. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında 38 ve 41. Sınıfta yer verilen hizmetler, sınıflandırma tebliğinden bağımsız bir şekilde spesifik olarak tanımlanmış hizmetler olmakla birlikte bu hizmetlerin her birinin ilgili sınıflarda yer alan üst başlıklıklar altında tasniflenebilecek nitelikte hizmetler oldukları, söz gelimi başvuruda yer alan 41. Sınıftaki “eğitim ve eğitim kurumları alanlarında bilgi, haber, makale ve yorumlar sağlanması; güncel olatlar, eğitim, tarih, dil, liberal sanatlar, matematik, işletme, bilim, psikoloji, ve felsefe başlıklarında çevrimiçi uzaktan öğrenme ve sınıf eğitimi adı altında eğitim hizmetleri; güncel olaylar, eğitim, tarih, dil, liberal sanatlar, matematik, işletme, bilim, psikoloji, ve felsefe başlıklarında bilgisayar tememli ve bilgisayar destekli eğitim şeklinde interaktif eğitim hizmetleri” gibi hizmetler davacı markaları kapsamında 41. Sınıfta yer alan “eğitim – öğretim hizmetleri”nin bir alt dalı olup yine “bir global bilgisayar ağı vasıtasıyla eğlence veya eğitim alanlarında bilgi ve görüş sağlanması, yani, müzik, kitaplar, filmler, sinema filmleri, oyunlar, oyuncaklar, spor malzemeleri, elektronikler, multimedya sunumları ve evsel ürünler ve tüketici ürünleri alanlarında bilgi sağlanması; eğlence hizmetleri, yani, müzik, kitaplar, filmler, sinema filmleri, oyunlar, oyuncaklar, spor malzemeleri, elektronikler, multimedya sunumları ve evsel ürünler ve tüketici ürünleri alanlarında çevrimiçi önceden kaydedilmiş ses programları sağlanması; eğlence hizmetleri, yani, müzik, kitaplar, filmler, sinema filmleri, oyunlar, oyuncaklar, spor malzemeleri, elektronikler, multimedya sunumları ve evsel ürünler ve tüketici ürünleri hakkında çevrimiçi eleştiri, oylama ve tavsiye ler sağlanması; eğlence hizmetleri, yani, internet üzerinden önceden kaydedilmiş sesli eser bölümleri sağlanması; hizmetler ile davacı markalarındaki “Eğlence hizmetleri… “nin alt grubu olup söz gelimi dava konusu markadaki ““radyo programları yapımcılığı; radyo eğlenceleri;” hizmetleri ise davacı markalarındaki 38.sınıftaki “Radyo ve televizyon programları yapım hizmetleri (reklam programları yapımı hariç), sinema ve video filmleri yapım hizmetleri” ile aynı tür hizmetlerdir. Bunun gibi dava konusu başvuru kapsamında 38 ve 41. Sınıfta yer alan tüm hizmetlerin, davacı markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan hizmetler ile doğrudan ilişkisi mevcut olup taraf markalarının bu çerçevede benzer tüketici grubuna hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, birbiri ile doğrudan rekabet içerisinde olan, birbirleri yerine tercih edilebilirliği bulunan hizmetler oldukları anlaşılmıştır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; … … şeklindeki başvurunun “…” ve “…” ibarelerinin bağımsız, eş büyüklükte ve yan yana yazımı ile oluşturulmuş bir sözcük markası olduğu, “…” ibaresinin dilimize de “eko” şeklinde yerleşen ve “yankı” anlamına gelen bir sözcük olduğu, bu anlamı itibariyle ilgili hizmet sınıfları açısından ayırt edicilliğinin bulunduğu, “…” ibaresinin de yine dilimize “…” anlamıyla giren ve “gösteri” anlamına gelen bir kelime olduğu, ilgili tüketicinin her iki ibarenin de anlamını bilebilecek nitelikte kimseler oldukları; markada herhangi bir unsurunun diğerine göre daha vurgulu bir şekilde konumlandırılmamış olunması nedeniyle her iki ibarenin de bağımsız bir şekilde ayırt ediciliğini koruduğu, bu nedenle markanın esas unsurlarından biri olarak yorumlanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; …, ….com, … DÜNYASI+şekil, … MAX+şekil, … spor+şekil, … PLUS+şekil, … TÜRK+şekil, …+şekil, … TOP 10, … ÇOK ÖZEL, … OLAY OLAY, … PARTİ+şekil vb. şekillerde oluşturulmuş markaların her birinin “…” esas unsurunu taşıyamakta olduğu, markalardaki, “haber, spor, max, dünyası vb” gibi ayırt edici vasfı zayıf ek sözcük unsurları olduğu, ayrıca markaların da çeşitli görsel unsurlarla oluşturulmuş markalar oldukları, davacı markalarının bu anlamda esas unsurunun doğrudan ve tereddütsüz bir biçimde “…” ibaresi olduğu yorumunda bulunulabileceği gibi davacının ek sözcük ve şekil unsurları ile oluşturduğu bir seri marka ailesi bulunduğundan bahsedilmesinin de mümkün olduğu, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markalarının her ikisinde de “…” ibaresi yer aldığı, anılan ibarenin, davacı yanın önceden beri tescilli markalarının esas unsuru olduğu gibi yine davacı yanın T/02700 sayısı ile tescilli logosundan oluşan tanınmış markasının da mevcut olduğu, dava konusu marka ise “… …” ibarelerinden oluşmakta ise de “…” ibaresinin marka içerisindeki varlığının, “…” kelimesini tamamen geri plana itmeye yetmediği, tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde, zihninde yer edinecek unsurlardan birinin mutlak surette “…” sözcüğü olacağı, özellikle uyuşmazlık konusu 38 ve 41. Sınıf hizmetler açısından davacı markalarının seri marka niteliği ve evvelden beri çok sayıda tescilde “…” ibaresini muhtelif ek unsurlar ile birlikte tescil ettirmiş olması karşısında, tüketicinin davacı markaları ile karşılaştığı, davacı markalarını deneyimlediği bir durumda, dava konusu markadaki gibi bir görseli de yine davacı tarafça oluşturulmuş yeni bir marka olarak zannedebileceği, zira her ne kadar bir an için “…” ibaresinin özgün, yaratılmış ya da farazi bir ibare olmaması ve ticaret hayatında da yaygın olarak tercih edilme ihtimali bulunan bir işaret olduğu yorumunda bulunulması durumunda dahi dava konusu marka görselinde, anılan ibarenin tali nitelikte bir kullanıma konu edilmediği, tam tersi markada eş boyutta yazılmış iki unsurdan biri olarak kullanılarak tüketici nezdinde bu yönde bir algı edinimi sağlanmasının istenildiği; dolayısıyla dava konusu marka içerisinde “…” ibaresinin sahip olduğu bağımsız karakteri geri plana itecek veyahut markanın bütünsel, özellikle de görsel algısını davacı markalarından uzaklaştıracak yeterlilikte ayırt edici ek unsurların mevcut olmadığı; bu haliyle her iki taraf markasının da tüketiciler tarafından algılanmasında, telaffuzunda ve sonraki tüketicilere transferinde “…” ibaresi varlığını sürdürmeye devam edecek olduğundan, tüketicinin önceki – sonraki markalar arasında da iktisadi ya da idari bir bağlantı bulunup bulunmadığını sorgulama ihtimali meydana geleceği, ilgili hizmet sınıflarının davacı markalarının tanınırlığı, uzun yıllara sair aktif ve yoğun faaliyetlerinin bulunduğu televizyon ve radyo yayıncılığı, haber ajansı hizmetleri, eğlence, kültür, spor hizmetlerinin sağlanması vb. hizmetleri de kapsadığı göz önüne alındığında tüketicinin ilgili hizmetlerde bu bağlantıyı kurma ihtimali çok daha yüksek olacağı, bu noktada tüketici kitlesinin niteliğinin nispeten yükselmiş olmasının, tüketicinin ilgili hizmetler arasında bağlantı kurma ihtimalini tek başına ortadan kaldıran bir neden olmayacağı gibi tam tersi makul düzeyde dikkat ve özen seviyesine sahip ilgili tüketicinin, önceden deneyimlediği davacı markaları açısından zihninde oluşan algısı daha yerleşik olacağından, dava konusu markayı da ilk gördüğünde, davacı yanın seri markalarının yeni bir zinciri olup olmayacağını sorgulama ihtimali de daha yüksek olacağı, neticesinde taraf markalarının dava konu edilen 38 ve 41. sınıf hizmetler açısından birebir aynı ya da aynı tür hizmetleri kapsadıkları, bununla birlikte dava konusu marka içerisinde kullanılan birden fazla sözcük unsuruna rağmen “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici karakterini koruduğunu, “…” sözcüğünün 38 ve 41. Sınıf hizmetler açısından doğrudan tanımlayıcı ya da zayıf bir marka olduğu yorumunda bulunulması mümkün olmadığı gibi dava konusu marka içerisinde de bu yönde bir algı edinimine yol açacak nitelikte tali mahiyette kullanılmadığı, davacı yan markaların özellikle televizyon ve radyo programları, yayın, yapım, haber ajansı vb. hizmetlerde yıllara sair tescilli markaları bulunduğu, bu markalarının seri marka niteliğinde olduğu ve ayrıca ilgili hizmetlerde tanınmış marka olarak da kabul edilmekte olduğu, dolayısıyla “…” ibaresinin markasal anlamda oluşturduğu bu algıya tüketicinin de aşina olduğu, bu haliyle, davacı markaları ile aynı hizmet sınıflarında “…” ibaresi kullanılarak yaratılmış sonraki bir markanın da davacı yanca yaratılmış bir marka olduğu yönünde algı oluşmasının ihtimal dahilinde olacağı, karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, dolayısıyla dava konusu markanın sahip olduğu mizanpajda tüketicinin aklında yer edinecek unsurlarından birinin “…” ibaresi olması nedeniyle tüketicinin taraf markaları arasında bir bağlantı kurma ihtimalinin var olacağı, her ne kadar taraf markalarının ortak hizmet sınıflarının ilgili tüketici kitlesinin niteliği nispeten daha yüksek dikkat, özen ve seçicilik seviyesine sahip kimselerden oluşmakta ise de “…” ibaresinin ilgili hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunan bir ibare oluşu ve birebir sonraki marka içerisinde kullanımı nedeniyle, bu tüketici kitlesinin dahi taraf markaları arasındaki iktisadi ilişkiyi sorgulayabileceği, hal böyleyken, davacı tarafın seri marka oluşturma eğiliminin varlığı da gözetilerek taraf markaları arasında karıştırılma ihtimaline yol açabilecek düzeyde benzerlik halinin mevcut olduğu anlaşılmış, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın 2019-M-9151 sayılı kararının iptaline
Davalı adına tescilli 2017/67396 sayılı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 4.784,20-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/02/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :4.689,00-TL
TOPLAM :4.784,20-TL