Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/350 E. 2021/240 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA …FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/350 Esas – 2021/240 Karar
T.C.
ANKARA
…FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/350
KARAR NO : 2021/240

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 04/12/2019
KARAR TARİHİ : 22/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 1999/015781, 2000/20685, 2008/818019, 2008/18056, 2008/18051, 2008/18043, 2012/33513, 2013/514513, 2015/88418, 2019/21375 sayılı markalarının mevcut olduğunu, davalı tarafın … sayılı başvurusuna yönelik olarak itirazda bulunduklarını, ancak itirazlarının reddedildiğini, taraf markaları benzer oldukları gibi ayrıca markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin de benzer olduklarını, dava konusu markanın tescilinin, tüketiciler nezdinde iltibas yaratacağını, “göz” ekinin markaya ayırt edicilik katmadığını, 44. Sınıftaki hizmetler bakımından bu ibarenin ayırt edici olmadığını, “…” kelimesinin ise ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, başvurunun aynı zamanda kötü niyetli olduğunu, davalı ile müvekkili arasında davalar olduğunu, Ankara …FSHHM’nin 2014/208E sayılı dosyası kapsamında taraf markaları arasında iltibasın var olduğu yönündeki kararın Yargıtay tarafından da onandığını, Ankara …FSHHM’nin 2014/260E ve bozma sonrası 2019/291E sayılı kararlarında da yine markaların benzer görüldüğünü, benzer şekilde verilmiş Ankara …FSHHM’nin 2018/18E, Ankara …FSHHM’nin 2016/81E sayılı dosyalarında da müvekkil lehine kararlar çıktığını, dava konusu ibarenin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı da olduğunu, müvekkili firmanın “…” markaları ile kendini kabul ettirdiğini, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde, müvekkili firmanın markasına yaptığı yatırımlar sonucu elde ettiği itibarın, haksız yere kullanılması durumunun ortaya çıkacağını, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum kararının yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkilinin “Özel Ankara … Hastaneleri Sağlık Merkezi” adı altında 2004 yılından beri Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış, sağlık hizmetleri alanında faaliyet gösteren bir kuruluş olduğunu, müvekkilinin 2004 yılından beri “…” işletme adını ve aynı şekilde Ocak 2005 tarihinden beri de www.mayagoz.com alan adını kullandığını, müvekkili markalarının sektöründe tanınmış olduğunu, davalının SMK m. 19/2 kapsamında markalarını müvekkili başvurusuna konu alanda kullandığını ispatlaması gerektiğini, nitekim bu hususta davacının bir kullanımını bulunmadığını, taraflar arasında görülen çok sayıda dava olduğunu, müvekkili markalarının kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığını, müvekkilin 16 yıldır çok yoğun bir şekilde markalarını kullandığını, bu süreçte hiçbir şekilde davacı taraf markaları ile bir markasal ihtilaf yaşanmadığını, davacının müvekkili markaları ve faaliyetlerinden haberdarken, müvekkili markalarına karşı izlediği yolların sessiz kalmak suretiyle hak kaybı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacı yanın ticaret unvanı ile müvekkili markasının benzerlik göstermediğini, kaldı ki davacının sağlık alanında bir faaliyetinin de bulunmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının yalnızca müvekkili markalarına itiraz ettiğini, bunun anlaşılabilir olmadığını, taraf markalarının benzer olmadıklarını, uzun yıllardır da piyasada birlikte kullanıldıklarını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …+şekil ibaresinin 44. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 20.11.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.12.2017 tarih ve 290 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, itirazlara karşı başvuru sahibinin, itiraza dayanak 2000/20685 ve 2013/51451 sayılı davacı markaları bakımından kullanım ispatı talebinde bulunduğu, davacı yanca dosyaya buna dair delil olarak bir adet lisans sözleşmesi örneğinin sunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 20.07.2018 tarihli kararı neticesinde ise 2013/51451 sayılı başvurunun kullanım ispatı talebine konu olamayacağı, 2000/20685 tescil numaralı markanın ise kullanımının ispatlanamadığına kanaat getirildiği ve neticesinde itirazların haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu karara karşı, davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı ve 13.09.2019 tarihli kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2010 38675, 2015 94532, 2014/78718, 2015/74004, 2015/74006, 2015/74010, 2015/74015, 2015/74017, 2015/76195, 2015/94525, 2000 20685, 2013 51451 sayılı “ml … laser”, “me … estetik”, “… estetik”, “… group”, “… akademi şekil”, “mayapharma”, “mayaclınıc”, “mayaestetik”, “… estetik örümcek ağı”, “ma … akademi”ibareli markalar gerekçe gösterilerek 6769 Sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/6, 6/9 maddelerine dayanılarak reddedilmesi talebiyle … LAZER EPİLASYON MEDİKAL DIŞ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ tarafından yapılan itiraz ile … HOLDİNG ANONİM ŞİRKETİ tarafından 2000 20685, 2013 51451sayılı ve “…”, “…” ibareli markalar gerekçe gösterilerek 6769 s. SMK’nın 6/1 ve 6/9 maddeleri uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. …… HOLDİNG ANONİM ŞİRKETİ tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. …Somut olayda, başvuru sahibi yayına itiraza cevaben sunduğu karşı görüş dilekçesinde, 6769 s. SMK’nın 19(2) maddesi hükmü kapsamında, itiraza gerekçe olarak gösterilen 2000 20685 ve 2013 51451 sayılı ve “…”, “…” ibareli markaların tescil kapsamında bulunan tüm hizmetler bakımından kullanımının ispatlanmasını talep etmiştir. 2013 51451 sayılı marka için belirtilen kullanım ispatı talebi, markanın itiraza konu başvurunun başvuru/rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olmaması nedeniyle söz konusu marka bakımından dikkate alınmamıştır. Markalar Dairesi Başkanlığı da 2000 20685 tescil numaralı markaya ilişkin itiraz sahibince sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda bu delillerin markanın kullanımının ispatlanmasına yeterli olamayacağı kanaatine varmış ve bu markanın Md. 6/1 kapsamında yapılan incelemede dikkate alınmamasına karar vermiştir. Söz konusu tespite ilişkin yayına itiraz sahibince herhangi bir itiraz yöneltilmemekte olup, aksi yönde herhangi bir açıklama, savunma, iddia ve gerekçe ileri sürülmemiştir. Kurul da, kullanım ispatı talebine ilişkin Markalar Dairesi Başkanlığınca yapılan değerlendirmede herhangi bir maddi hata veya açık usül hatası tespit etmemiş olup, hakkında herhangi bir itiraz bulunmayan söz konusu tespiti onamaktadır. Karıştırılma ihtimaline ilişkin olarak 2013 51451 sayılı marka için yapılan değerlendirme sonucunda, itiraz gerekçesi marka ile işbu başvurunun benzer olmakla beraber aynı/aynı tür mal/hizmetleri kapsamadıkları dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Başvurunun iyi niyet kurallarına aykırı biçimde yapıldığı yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanmadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, markalar arasındaki benzerlik, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın, tek başına, kötüniyet iddiasının kabulü için bir kanıt teşkil etmediğinden (aynı yönde bkz. AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01/02/2012 tarih, T-291/09 sayılı kararı, para. 90) bu gerekçeye dayalı itiraz da yerinde ve haklı görülmemiştir.Bu çerçevede, itirazın reddi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçelerle davacı … HOLDİNG ANONİM ŞİRKETİ tarafından yapılan itirazın reddine oybirliği ile karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 26/06/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 09/08/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında YİDK kararı sonrasında kalan hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerin birbirleri ile aynı, aynı tür ya da benzer oldukları, ancak davacı yanın 2000/20685 sayılı markası kapsamında yer alan ve dava konusu marka ile aynı – aynı tür hizmetleri kapsayan hizmetlerde, SMK m. 19/2 düzenlemesi uyarınca ciddi kullanımda bulunduğunu ispatlayamadığı, bu nedenle yalnızca 2013/51451 sayılı davacı markası bakımından benzer görülen emtialar bazında karıştırılma ihtimalinin incelenebileceği, bu çerçevede yapılan incelemede ise “…” ve “…” şeklindeki taraf markaları arasında “…” ibaresinden kaynaklı olarak görsel, işitsel ve kavramsal unsurlar bakımından var olan benzerliğin, markaların bütünsel algıları itibariyle de ilgili tüketiciler nezdinde, normal şartlarda, başvuruda kalan tüm hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline neden olabileceği, bununla birlikte davalı yanın, 2004 yılından beri “tıbbi hizmetlerde”, “…” şeklinde markasal kullanımlarının var olduğu, davalı yanın fiili kullanımlarından kaynaklı olarak bugüne kadar taraflar arasında herhangi bir hukuki sürecin yaşandığı yönünde dosya kapsamında bir delilin mevcut olmadığı, dolayısıyla davalı yanın aktif ve fiili kullanımları çerçevesinde taraflar arasında barışçıl bir birlikte olma hali mevcut olduğu gibi ilgili hizmetlerdeki kullanım açısından da davalının, davacıdan daha eskiye dayanan kullanımlarının bulunduğunun görülebildiği, ancak taraflar arasında karşılıklı olarak sicilde gerçekleştirilen marka başvuruları bakımından ise görülen birden fazla davanın mevcut olduğu, dolayısıyla marka başvurularına dair verilen kararlar bakımından ise tarafların barışçıl bir süreç içerisinde olmadıkları, fiili durum ve sicildeki durumlar açısından çatışan bu iki durumun ortaya koyduğu hukuki sonucun, birlikte var olma kriteri bakımından aranılan şartları sağlayıp sağlamadığının nihai takdirinin hukuki bir değerlendirme olması nedeniyle Sayın Mahkemeye ait olması gerektiği, davacı yanın ticaret unvanına dayalı üstün hak sahibi olduğunu hususuna yönelik iddialarını destekler herhangi bir delilin dosyada mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun/ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin …fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları
…+şekil …
(44. sınıf) (1….45. sınıf)

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu marka kapsamındaki “tıbbi hizmetler, İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetler.” ile davacı yan markaları kapsamında yer alan ve genel olarak 05 ve 10. Sınıfta yer alan “tıbbi amaçlı ürünler, tıbbi içerikli ilaçlar, tıbbi amaçlı malzemeler, cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar” gibi mallar arasında ürün – hizmet ilişkisi kapsamında doğrudan bir bağlantı bulunduğu, medikal ürünlerin satışlarının bu alanda hizmet veren firmalarca yapıldığı, ilgili ürünlerin hitap ettikleri tüketici kitlelerinin de benzer oldukları , iş yeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetlerinin de çoğu zaman hekim ve sağlık çalışanlarının verdiği hizmetler oldukları, bu bağlamda işaretler arasındaki benzerlik düzeyine bağlı olarak ilgili mal ve hizmetlerin birbirleri ile ilişkilendirilebileceği; keza yine benzer nitelikteki bir bağlantının başvuruda yer alan “güzellik bakım hizmetleri” ile ret gerekçesi marka kapsamındaki “Tıraş, epilasyon, manikür, pedikür, güzellik amaçlı kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil alet ve cihazlar (elektrikli saç düzleştiricileri ve kıvırıcıları, makaslar dahil).” ve yine “Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil).”emtiaları arasında da bulunduğu, tüketicinin bu mal ve hizmetlerden bir arada fayda edinebildiği, başka bir ifadeyle hem markaya ait ürünlerden yararlanırken hem de aynı marka altında sunulan güzellik/bakım hizmetlerinden aynı anda yararlanabildiği, ülkemizde de bu ilişkiye dair yaygın ve somut bir uygulamanın mevcut olduğu, kozmetik market şeklinde hizmet veren işletmelerin genel olarak tüketiciye hem kişisel bakım ve güzellik hizmeti sunduğu hem de gerek kendi markaları altında gerekse de üçüncü kişilerin markalarını taşıyan ürünlerin satışlarını gerçekleştirdikleri, tüketicilerin de kozmetik marketlerden yararlanırken bu doğrultuda bir beklenti içerisinde hareket ettiği, , ayrıca başvuruda yer alan “Veterinerlik ve hayvan üretme, besicilik, nalbantlık ile ilgili hizmetler” ile yine ret gerekçesi marka kapsamındaki “Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Hayvan yemleri.Malt (insan tüketimi için olmayan).” ve ayrıca “veterinerlik ilaçları” emtiaları arasında doğrudan doğruya bir ürün – hizmet ilişkisinin mevcut olduğu, birbirlerini tamamlayan nitelikteki bu mal ve hizmetlerin tamamının bir arada sunulabliir olduğu, kaldı ki tüketicinin de bu tür malları satın almak için ilgili hizmeti sunan işletmeleri öncelikli olarak araştırarak, tercih edeceği değerlendirilmektedir. Bu noktada tekrar ifade etmek gerekir ki bahsi geçen mal ve hizmetler arasındaki ilişki düzeyi dolaylı olmamakla birlikte işaretler arasındaki benzerliğe binaen tüketici nezdinde iktisadi – idari kaynaklar bakımından yanılgı oluşması sonucunu doğurabilecektir. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın …+şekil şeklinde şekil ve sözcük unsurundan oluşan bir bileşke marka olduğu, markanın sol kısmında “göz” şeklini andıran bir figüre, sağ kısmında ise birleşik olarak yazılmış “…” kelimesine yer verildiği, markanın bütününe hakim rengin bordo olduğu, “…” ibaresinin bütün olarak bağımsız bir anlamı bulunmadığı, “…” ve “göz” kelimelerinin birleşimi ile oluşturulduğu, “göz” ibaresinin tıbbi hizmetler – sağlık hizmetleri bakımından verilen hizmetin türüne ilişkin çağrışım yaratan jenerik bir unsur olduğu, markanın gözde, kulakta ve bütünsel algıda bıraktığı izlenimde esas ve baskın unsurunun “…” ibaresi olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacının markasının incelenmesinde; davacı yanın dayanak markası ise … şeklinde olup stilize bir şekilde yazılmış “…” ibaresinden ibaret bu kelimenin, davacı markasının yegane unsuru olduğu, bu anlamda gerek başvuru konusu markanın gerekse de davacı yan markasının ortak olarak “…” ibaresini içerdiği görülmüş olup bu ibare davacı markasının kendisini oluştururken, davalı markasının ise asli unsurunu oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, normal şartlarda yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, ancak davalı yanın, 2004 yılından beri “tıbbi hizmetlerde” “…” şeklinde markasal kullanımlarının var olduğu, davalı yanın fiili kullanımlarından kaynaklı olarak bugüne kadar taraflar arasında herhangi bir hukuki sürecin yaşandığı yönünde dosya kapsamında bir delilin mevcut olmadığı, dolayısıyla davalı yanın aktif ve fiili kullanımları çerçevesinde taraflar arasında barışçıl bir birlikte olma hali mevcut olduğu gibi ilgili hizmetlerdeki kullanım açısından da davalının, davacıdan daha eskiye dayanan kullanımlarının bulunduğunun görülebildiği, davacı yanın ticaret unvanına dayalı üstün hak sahibi olduğunu hususuna yönelik iddialarını destekler herhangi bir delilin dosyada mevcut olmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2021