Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/328 E. 2021/217 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/328 Esas – 2021/217 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/328
KARAR NO : 2021/217

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 29/08/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin halk tarafından tanınan ve yaygın olarak bilinen “…” markalarının sahibi olduğunu, 2013 yılından beri markaların kullanıldığını ve müvekkili ile özdeş hale geldiğini, gerek müvekkilinin www…..com web sayfasında gerek gün içerisinde çıkan reklamlarda müvekkilinin “…” markaları ile haberlere yer verildiğini, davalı markasının “… TV” şeklinde olduğunu ve müvekkili markaları ile karıştırılabileceğini, davalı markasındaki “V” harfinin markaların ayırt edilmesi için yeterli olmadığını, davalı markasının telaffuzunda “…” ibaresinin bütün olarak yer aldığını, tüketicilerin dava konusu markayı da müvekkili markaları ile ilişkilendireceklerini, dava konusu markanın tescili ve bu isimle televizyon veya internet yayını yapılması halinde, markanın müvekkilinin kurduğu bir televizyon kanalına ait olduğunu ve tüketicide bankacılık, finans, ekonomi gibi alanlarda yayın yapılacağı algısını yaratacağını, ilgili yayınlarda uygunsuz içeriklerin gerçekleştirilmesi halinde ise bu defa müvekkili markasının itibarının azalacağını, markaların ortak sınıfları içerdiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davalının kötü niyetli olarak başvuruyu gerçekleştirdiğini, iddia ederek … sayılı YİDK karar iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiş, ön inceleme duruşmasına katılmamış; ancak ek bilirkişi raporu alındıktan sonra vekil tayin etmiş olmakla, davalı vekili bu safhadan sonra sunduğu dilekçe ile davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 6, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”…” ibaresinin 38, 39 ve 41. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 13.02.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.05.2018 tarih ve 300 sayılı Bülten’de ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” esas unsurunu taşıyan markalarına dayalı olarak ileri sürdüğü itirazların, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 20.12.2018 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, bu itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “bis tv” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2012 107766, 2012 107760, 2012 107755, 2012 107750, 2012 107746, 2012/107739, 2017 114352, 2016 38628, 2014 90240, 2014 90239, 2013 39190, 2013 18881, 2013 18884, 2013 18883, 2013 18882, 2013 18880, 2013 18879, 2012 107776, 2012 107771, 2012 107781, 2012 107791, 2012 107786 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Karıştırılma ihtimali incelemesi yukarıda zikredilen bilgiler ışığında yapılmıştır. Başvuruya konu markada yer alan “bis” ibaresinin seyircinin, beğenilen bir konserin sonunda tempolu biçimde alkışlayarak sanatçıyı veya sanatçıları bir eser seslendirmesi için yeniden sahneye çağırmasına verilen ad olduğu, itiraza gerekçe olarak gösterilen markalarda yer alan “…” ibaresinin ise “…”un kısaltması olduğu tespit edilmiştir. Başvuruya konu markada yer alan ve baskın nitelikte olan “bis” ibaresinin üç harften oluşan görece kısa bir ibare olması, “bis” ve “…” ibareleri arasındaki kavramsal farklılık ve başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların ihtiva ettikleri diğer unsurlarla birlikte bütün itibariyle bıraktıkları izlenim dikkate alındığında markaların karıştırılacak ölçüde benzer markalar olmadığı, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. İlaveten markalar arasında benzerlik iddiasının tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını kanıtlar nitelikte olmaması ve muteriz tarafından başvurunun kötü niyetle yapıldığı iddiasını destekler nitelikte başka bilgi ve belge sunulmaması sebebiyle söz konusu iddia yerinde bulunmamıştır.” şeklindeki gerekçe ile itirazın bir kez daha reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 09/07/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 29/08/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle:dava konusu … sayılı marka ile davacı yanın önceki tarihli 2014/90240, 2014/90230 ve 2013/39190 sayılı markaları arasında 38. Sınıfta “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.”; ve 41. Sınıfta “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” açısından işaretler ve hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi göz önüne alındığında güçlü bir benzerlik olduğu, bu anlamda bütünsel algıda işaretlerin tüketici nezdinde ilişkilendirilebilir oldukları, karşılaştırılan markalardan “…” ve “…” şeklindeki işaretlerin ise bütünsel algıda dava konusu marka ile benzer olmadığı, davacı yanın tanınmışlık iddiası ile ilgili olarak dosya kapsamına sunduğu delillerin oldukça sınırlı sayıda, tarihsiz ya da dava konusu markanın başvurusundan sonraki tarihli deliller oldukları, davacı yanın üstün hak sahipliği iddiası ile ilgili olarak dosya kapsamına herhangi bir delil sunmadığı, ticaret unvanı ve alan adına dayalı olarak ise dava konusu marka ile bir benzerliğin bulunmadığı, davacı yanın kötü niyet iddiaları ile ilgili dosya kapsamına hiçbir delil sunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun/ ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu … sayılı marka ile davacı yanın (mahkememizce işaret benzerliği kabul edilen) önceki tarihli 2014/90240, 2014/90230 ve 2013/39190 sayılı markaları arasında 38. Sınıfta “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.”; ve 41. Sınıfta “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” açısından işaretler ve hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi göz önüne alındığında güçlü bir benzerlik olduğu, bu anlamda bütünsel algıda işaretlerin tüketici nezdinde ilişkilendirilebilir oldukları, mahkememizce işaret benzerliği kabul edilen markalar açısından benzer görülen başkaca mal ve hizmet sınıfı bulunmadığı, diğer markalar yönünden mal ve hizmet sınıfları benzer olsa da işaret benzerliği bulunmadığından dökümünün yapılmasının sonuca etkisinin olmayacağı anlaşılmıştır.
Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; ”…” şeklindeki başvurunun “… harfleri büyük ve siyah renkli olacak şekilde, özellikle “I” ve “S” harflerinin karakteristik nitelikte yazılması ile oluşturulduğu, bu ibarenin hemen yanında farklı bir renkte yazılmış ve “televizyon”un kısaltması olarak kullanılan “TV” ibaresine yer verildiği, “TV” ibaresinin 38. Sınıf açısından sektörel bir terim olmakla birlikte yine 41. Sınıftaki pek çok hizmet açısından da (örneğin eğitim – öğretim hizmetlerinin televizyon kanalları aracılığıyla verilmesi gibi) artık doğrudan ilişkili bir kavram olduğu, kaldı ki; bütün içerisindeki kullanımı itibariyle zaten tali nitelikte kalmış bir kullanım olduğu, markada ön plana çıkan unsur olan “…” ibaresinin dilimizde bilinen bir anlamı olmadığı, İngilizcede ise “yineleme, tekrar” anlamlarında kullanılan bir kelime olduğu, marka bütün olarak incelendiğinde “…” harflerinden oluşan bu kelimenin esas unsur olarak algılanabileceği anlaşılmaktadır.
Davacı yanın karşılaştırmaya esas alınan markalarına bakıldığında ise
-… markasının “…”’un kısaltması olarak özellikle davacının temel faaliyet alanı olan “finans sektöründe” bilinen bir ibare olduğu, anılan kelimenin dilimizde başkaca bilinen bir anlamının mevcut olmadığı, yine İngilizcede de bir karşılığının bulunmadığı, anılan kelimenin “…”un kısaltması olarak kullanımının ise finans piyasalarına ilgisi olmayan tüketici kesimince bilinebilir nitelikte olmadığı düşünülmektedir. Davacının markası bu açıdan herhangi bir anlamı bulunmayan ve “…” şeklinde tek seste telaffuz edilen bir kelime markası olduğu, söz konusu markanın ilk 3 harfi dava konusu “…” ibaresini içerdiği gibi yine “…-…” sözcüklerinin fonetik açıdan da birbiri ile benzer olduğu, “TV” ibaresinin ayırt edici niteliğine dair tespitler göz önüne alındığında benzerlik iddiasına yönelik değerlendirmenin yalnızca bu üç ve dört harften oluşan kelimeler bakımından yapılması gereken bir değerlendirme olduğu;
-… markasının tek kelime ve sekiz harften oluşan, özünde yine “…” ibaresini içerir ve bu ibareye İngilizce “madeni para” anlamı taşıyan “coin” sözcüğünün eklenmesi ile oluşturulmuş bir yaratım marka olduğu, uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından işaret bütün olarak ayırt edici bir nitelik de taşıdığı, bu anlamda anılan ibarenin bütün olarak dava konusu markadan görsel, işitsel ve hatta kavramsal açıdan dahi uzaklaşmayı başardığı;
-… markasının ise “… EP” şeklinde değil “…” şeklinde telaffuzu ve algılanması daha muhtemel bir marka olduğu, özellikle finans piyasaları dışında bazı hizmet sınıflarını kapsayan bu marka içerisinden tüketicinin “…” ibaresini çekip çıkarmak suretiyle algısını yönlendirmesi, olağan bir tüketici davranışı olmayacağı, bu noktada tüketici, markayı günlük dilde “bir” rakamının kullanım örneklerinden olan “Bİ” ve İngilizce adım anlamına gelen “step” ibarelerinin birleşimi şeklinde oluşturulmuş bir marka olarak yorumlayacağı, anılan ibarenin bütün olarak dava konusu markadan görsel, işitsel ve hatta kavramsal açıdan dahi uzaklaşmayı başardığı;
-… ve … şeklindeki, 6 ve 7 harften oluşturulmuş, “…” harfleri mavi renkte “T” harfi siyah ve mavi renkte, kalan harfler ise siyah renkte yazılmış, bütün olarak herhangi bir anlam ihtiva etmeyen markalar olduğu, markanın ön kısmında yer alan şekil unsurları, “kablo devre, entegre devre” algısı yaratır nitelikte şekiller olduğu, markada yer alan “TECH” ibaresi günümüzde “technology” sözcüğünün kısaltması olarak genelde kendisinden önce gelen seslerin sonuna eklenmek suretiyle kullanılan bir ibare olduğu, davacının her iki markasının oluşturuluş mantığı incelendiğinde “TEK” ibaresini de “TECH” sözcüğünün okunuşu, başka bir deyişle Türkçesi olarak kullanıldığı, söz konusu markaların sahip oldukları bütünsel kompozisyonda, markaların başlangıç ses ve hecesini oluşturan “…” ibaresi ile “TECH” sözcüklerinin birbirinden net bir şekilde ayrıldığı, markaların her ikisinin de “BİS-TEK” şeklinde telaffuza sahip olduğu, bu telaffuzda da “BİS” ibaresinin bağımsız bir şekilde ayırt edici karakterini koruyacak nitelikte var olduğu, zira markadaki “tech” ibaresinin uyuşmazlık konusu ortaklığı tespit edilen hizmetler de dahil olmak üzere ticaret hayatında kullanımı yaygın, zayıf ayırt edici bir ibare olduğu, dolayısıyla bu markaların tüketici nezdinde “… TECHNOLOGY”, “… TEKNOLOJİ” gibi algılanacakları ve bu algıda “…” ibaresinin ön plandaki unsur olarak tespitinin gerekeceği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…, … ve …” ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında gerek fonetik gerek görsel gerekse markalarda vurgulanan/ön plana çıkartılan unsurlar bakımından ciddi bir benzerlik olduğu, “…” ibaresi, davacının markalarının ön sesini oluşturduğu gibi “…” markası ile de telaffuz açısından ciddi bir yakınlık taşıdığı, markaların özellikle hizmet sektörüne yönelik faaliyet alanlarını kapsadığı göz önüne alındığında, tüketicinin her durumda ve koşulda markaları yan yana görme ihtimali bulunmadığı gibi, işitsel olarak markaları algılama ihtimalinin daha kuvvetli olduğu hallerde ya da bir radyo veya televizyon reklamında markaları işittiğinde “…”- “…” –“BISTECH” kavramlarını birbirine karıştırabileceği, her bir markayı birbirinin devamı olarak algılayabileceği, dava konusu markanın davacı yanca yaratılmış yeni bir hizmet markası olduğu yanılgısını yaşayabileceği, sonuç olarak benzerliği tespit olunan taraf markaları açısından, başvuruda yer alan hizmetlerden yalnızca 38. Sınıfta “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.”; ve 41. Sınıfta “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri.” açısından bir benzerliğin mevcut olduğu, her ne kadar başvuruda yer alan sair bazı hizmetler bakımından da teknik açıdan yapılan değerlendirmede benzerlik tespit edilmiş ise de, söz konusu hizmetlerin bir kısmının işaretsel anlamda benzer olmadığı kanaatine varılan … ve …. markaları kapsamında yer aldığı, hâlbuki taraf markalarını oluşturan işaretler arasındaki benzerliğin yalnızca (2013 39190, 2014 90239 ve 2014 90240 tescil numaralı) işaretler açısından özellikle görsel ve işitsel özelliklerinin bütüne olan etkileri bakımından mevcut olduğu, dolayısıyla salt bu markalar açısından mevcut benzerliğin tüketici algısında karıştırılma ihtimalini yaratabileceği anlaşılmıştır.
Davacı yanın tanınmışlık iddiaları çerçevesinde dosyaya sunduğu deliller incelendiğinde … A.Ş. esas sözleşmesi, www…..com web sitesinden alınan çeşitli ekran görüntüleri, www.bloomberght.com web sitesinden alınan ekran görüntüleri, “…” ibaresi ile Google arama motorunda yapılan arama sonuçları, …’da faaliyet gösteren şirket isimleri ve çeşitli emsal içtihatlara yer verildiği, tanınmışlık olgusunun ispatı açısından sunulan bu son derece sınırlı sayıdaki deliller, genel anlamda dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraki tarihli ya da tarihsiz olduğu, ayrıca, hak sahibine ciddi anlamda geniş bir koruma sağlayan tanınmışlık iddiası açısından da sunulan az sayıda delilin bu iddialar bakımından yeterli olmayacağı anlaşılmıştır. Davacı yanın ticaret unvanı dava konusu marka ile karşılaştırılabilir benzerlik taşımadığı gibi, davacı yanın alan adından (www…..com) kaynaklı olarak da yine dava konusu marka ile benzerlik gösteren bir kullanım bulunmadığı, dosyada sair herhangi bir delilin ise mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Davacı yanın, davalının marka tescil başvurusunda bulunurken kötü niyetli olduğuna yönelik iddiasını destekler nitelikte marka işlem dosyası ve dava dosyası kapsamında somut bir bilgiye ya da delile rastlanılmadığından kötü niyet iddiasının ispat edilememiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararının 38. Sınıfta yer alan “haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil) haber ajansı hizmetleri” ve 41. Sınıfta yer alan “eğitim öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basılı hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto muhabirliği hizmetleri.” mal ve hizmet sınıfları yönünden iptaline,
YİDK iptaline yönelik Fazlaya dair talebin reddine,
Hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile,
Davalı şirket adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu 38. Sınıfta yer alan “haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil) haber ajansı hizmetleri” ve 41. Sınıfta yer alan “eğitim öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basılı hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto muhabirliği hizmetleri.” mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Hükümsüzlüğe ilişkin Fazlaya dair talebin reddine ,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.468,10-TL

yargılama giderinin takdiren 1.500,00-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/06/2021