Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/317 E. 2021/178 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/317 Esas – 2021/178 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/317
KARAR NO : 2021/178

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 09/08/2019
KARAR TARİHİ : 01/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilin, … sayılı “…” markasının 43. sınıfta sahibi olduğunu, davalının tescil başvurusunda bulunduğu markanın ise … no’lu “…” markası olduğunu ve 43. sınıfı kapsadığını, YİDK kararında ihtilaf konusu her iki markada da “p-a-t-r-o-n” harflerinin aynı diziliş sırası ile yer aldığını, bunun bir sonucu olarak da markalar arasında belirli düzeyde görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu belirtilmiş ise de ardından bu durumun markaların birbiriyle karıştırılması veya ilişkilendirilmesi sonucuna yol açmayacağını, ibarelerin bütünsel olarak karıştırılabilecek veya ilişkilendirilebilecek derecede benzer olmadıklarının ifade edildiğini, sekiz harften ibaret davalı markasının altı harfinin müvekkilinin markası ile aynı olduğu gibi, patron ibaresinin başına getirilen ekin, taraf markalarını birbirinden farklılaştırmaya, diğer bir deyişle iltibas tehlikesini ortadan kaldıracak ayırt ediciliği sağlamaya yetmediğini, müvekkilinin markasının “…” olarak telaffuz edileceğini, davalının markasının “…” olarak seslendirilmekte olduğunu, İngilizce telaffuzunun ise “hay patron” şeklinde olacağını, dava konusu markanın “merhaba patron” şeklinde algılanacağını, her iki markanın aynı sözcüğe referans yapması ve aynı kavramı hatırlatması sebebiyle markalar arasında kavramsal benzerliğin de mevcut olacağını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, taraf markalarının bütünsel algıda benzer olmadıklarını, markaların “…” ve “…” şeklinde unsurlardan oluştuğunu, markalar benzer olmadığı için emtia karşılaştırmasına gerek olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı tarafın dosya kapsamında yazılı bir beyanının bulunmadığı, ancak 05.03.2020 tarihli ön inceleme duruşmasına katıldığı ve duruşmada davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 43. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 13.09.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunu yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.09.2017 tarih ve 285 sayılı Bülten’de ilan olunduğu, anılan ilana karşı, davacı yanın … sayılı markasına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 13.02.2019 tarihli karar neticesinde haklı bulunmayarak reddedildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu ve kararın kaldırılarak başvurunun reddine karar verilmesini talep ettiği, davacı itirazını inceleyen Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun ise 24.06.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karara karşı başvurunun … sayılı “…” ibareli marka ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, haksız rekabet ve kötü niyet gerekçeleriyle 6769 s. SMK 6. Maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Somut olaya ilişkin yapılan değerlendirme sonucunda, ihtilaf konusu markalarda yer alan “…/…” sözcüklerinin “-p-a-t-r-o-n-“ harflerinin aynı diziliş sırası ile yer almasının bir sonucu olarak belirli düzeyde görsel ve işitsel benzerlik arz ettiğini kabul etmekle birlikte, söz konusu harflerin başvuru ve itiraz gerekçesi markada ortak olarak yer alıyor olmasının, tek başına, markaların birbiriyle karıştırılması veya ilişkilendirilmesi sonucuna yol açmayacağı, ibarelerin bütünsel olarak karıştırılabilecek veya ilişkilendirilebilecek derecede benzer markalar olmadığı görüşündedir.” şeklindeki gerekçeler ile itirazların bir kez daha reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 26/06/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 09/08/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 43. sınıf hizmetlerin, davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında aynı sınıfta yer alan bir kısım hizmetler ile aynı – aynı tür olduğu, markaların esas unsurlarını oluştan “…” ve “…” şeklindeki işaretlerin, görsel, işitsel ve kavramsal olarak yarattıkları bütünsel algılarının birbiri ile benzer olmadığı, bu anlamda bütünsel algıda işaretlerin ilişkilendirilebilir olmadıkları, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları
… …
(43. sınıf) (43. sınıf)

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, taraf markaları kapsamında 43. Sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması, geçici konaklama hizmetleri” birebir aynı şekilde yer almaktadır. Bununla birlikte başvuru konusu marka kapsamındaki “geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” şeklinde tanımlanan hizmet grubu da günümüzde konaklama hizmeti veren pek çok işletmenin temel faaliyet grubu arasında yer alan nitelikteki hizmetlerdendir. Özellikle dört – beş yıldızlı olarak tanımlanan otellerde düğün, organizasyon ve konferans/toplantı salonları standart olarak yer almakta ve tüketiciler ilgili etkinlikleri gerçekleştirmede öncül olarak bu işletmelerden yararlanmaktadırlar. Bu anlamda “geçici konaklama hizmetleri” ile ilgili hizmetler aynı tür olarak nitelenebilir. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan emtia benzerliği belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; başvurunun … şeklinde tek kelime ve sekiz harften oluştuğu, kelimenin bütün olarak dilimizde bilinen bir anlamı bulunmadığı, aynı şekilde İngilizcede de bu ibarenin sözcük olarak bir anlamı olmadığı, kelimenin Türkçe dil bilgisi kurallarına uygun sesli-sessiz harf dizilmine sahip oluşu nedeniyle tüketicinin bu kelimeyi “…” şeklinde telaffuz edeceği, davacı taraf ilgili telaffuzun “…” şeklinde olacağını iddia etmekte ise de ülkemiz tüketicisi kitlesi açısından bu nitelkteki bir kelimenin İngilizce olarak telaffuz edilmesini gerektiren bir durum somut olayda bulunmadığı, dikkate alınması gereken tüketici kitlesi açısından da markanın bir bütün olarak oluşturulması karşısında, tüketicinin, işaretin hı – patron biçiminde bir ayrım yapma yoluna gidilerek algılanmasını gerektiren bir durumun var olmadığı, dolayısıyla sözcüğün bir bütün olarak ele alınmasının isabetli olacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; markanın … şeklinde olduğu, söz konusu kelimeye bakıldığında toplam yedi harfin yer aldığı, sondaki “s” harfinin, “apostrof” (kesme işareti) ekiyle kelime kökünden ayrıldığı, bu anlamda dava konusu markanın kelime kökü “patron” olup anılan kelimenin dilimizde de birebir karşılığı bulunan “işveren, sözü geçen paralı kimse, bir kuruluşta yetkili kimse” gibi anlamlara sahip bir sözcük olduğu, davacının markasındaki “s” takısının dilimiz dilbigisi kurallarında yer alan bir takı olmayıp İngilizcede aidiyet bildirir bir ek olduğu, başka bir ifadeyle davacı markasında bu ibarenin kullanımının markaya “patronun yeri” kavramsal algısını kazandırdığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. PATRON ibaresinin davalı markasında anlamını koruyacak, müstakil bir ibare olmadığı, davalı markası olan … markası içerisinde anlamını ve özgünlüğünü yitirdiği, markaların genel kompozisyonları da naza alındığında iltibas ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (9) numaralı fıkrasının uygulama alanı dahi bulmayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/06/2021